Çağdaş ve demokratik toplumlarda, toplumsal dengeleri
oluşturması açısından medya; yasama, yürütme ve yargı güçleriyle birlikte
dördüncü güç olarak tanımlanmakta ve kamusal sorumluluğa sahip bir iletişim
kurumu olması nedeniyle, sözcüsü olduğu toplumun ilerlemesinde ya da geri
kalmasında önemli bir role sahip görülmektedir.
Medyanın işlev ve sorumluluklarına ilişkin pek çok açıklama bulunmakla birlikte özet olarak şu noktaların altı çizilebilir (Yüksel ve Gürcan, 2005):
Medyanın işlev ve sorumluluklarına ilişkin pek çok açıklama bulunmakla birlikte özet olarak şu noktaların altı çizilebilir (Yüksel ve Gürcan, 2005):
1)
Çevreyi
gözlemleyerek çevrede bulunan ve topluluğu etkileyen tehlike ve imkânları
ortaya koyar.
2)
Haberleri
okuyucu kitlesinin davranışlarını eş güdecek biçimde seçer, değerlendirir ve
yorumlar.
3)
Tehlike ve
fırsatları haber veren bekçidir.
4)
Önemli
toplumsal sorunlar konusunda uzlaşma ve karara varmayı kolaylaştırmak üzere
alternatifler sunan danışmandır.
5)
Toplumun
amaçlarını ve değerlerini sunar.
6)
Ticareti
hızlandıran ve genişleten işadamıdır.
7)
Toplum
içindeki grupların kanaat ve tavırlarını birbirlerine duyurabilecekleri bir
ortam oluşturur.
8)
Toplumun yeni
üyelerine kurulu kültürü ileten öğretmendir.
9)
Güldüren,
dinlendiren, eğlendirendir.
10)
Toplumsal
mirasın sonraki kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstlenir.
Bireysel ve kitlesel sağlık eğitimi alanında
yararlanılabilecek en etkili yolların belki de başında “medya” gelmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde halkın sağlık konusunda bilinçlendirilmesinde ve
toplumun sağlık standardının yükseltilmesinde medyanın rolü büyüktür. Özellikle
medyanın desteği sayesinde yürütülen sigara, uyuşturucu ve alkolden kaynaklanan
sağlık sorunlarının kontöründe önemli mesafeler kat edilmiştir (Kaymak, Şimşek
ve İlter, 2007:9).
Gerçekten de medya,
kitlesel eğitim aracı olarak gerek Türkiye’de ve gerekse yurt dışındaki pek çok
çalışma ve kampanyada yararlanılan etkili bir araçtır. Özellikle de
televizyonun kitlesel bilgilendirme ve bilinçlendirmedeki payı daha da
büyüktür. Türkiye’de İtalya’da, Hindistan’da ve Afrika’nın birçok ülkesinde ve
kimi zaman UNESCO’nun da desteklediği sağlık, çevre sağlığı, beslenme ve
okuma-yazma gibi farklı konularda radyo ve televizyonlar aracılığıyla eğitimler
gerçekleştirilmiş ve başarılı sonuçlar alınmıştır (Hoşgeçin ve Tozkoparan,
1995: 11). Bu doğrultuda, Türkiye’de de sağlıklı bir hayatın sürdürülmesi,
yaşam kalitesinin artırılması ve hastalıklardan korunmak için uygulanan
koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik ihtiyacı gidermek adına medyadan
yararlanılabilir (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995).
Toplumsal eğitimin gerçekleştirilebileceği en önemli
ortamlardan birisi kitlesel iletişime imkân veren medyadır. Halka sağlığını
koruma bilincinin aşılanmasında da medya en etkili eğitim silahlarından
birisidir. Dolayısıyla sağlıklı bir hayatın sürdürülmesi, yaşam kalitesinin
artırılması ve hastalıklardan korunmak için uygulanan koruyucu sağlık
hizmetlerine duyulan ihtiyacı gidermek üzere medyadan yararlanılabilir.
Milio’nun ifadesine göre (Akt.: Bulduklu, 2010a:117) medya,
bireysel boyutta sağlığa ilişkin kişilerin tutum ve davranışlarının pozitif ya
da negatif yönde değişimini tetikleyebilmektedir. Toplumsal boyutta da politika
yapıcıların sağlık sorunlarından haberdar olma seviyelerini ve hızını
artırabilmekte ve kamusal sağlığın geliştirilmesine ve değiştirilmesine katkı
sağlayabilmektedir.
Özellikle sağlığın geliştirilmesi kampanyaları çerçevesinde
de medyanın rolü kamusal farkındalık yaratmak, fikir ortamı oluşturmak,
tutumları değiştirmek ve davranış değişikliklerine neden olmak başlıkları
altında sınıflandırılarak açıklanmıştır (Çınarlı, 2008:95-96).
Sağlık konulu yayınların kamuoyu üzerinde bilgilendirmeye
dayalı etkilerinin yanında, toplum sağlığı politikaları ve sağlıkla ilgili
yasal düzenlemeler üzerinde de etkileri olduğu da ifade edilmektedir. Sağlık
alanındaki olumsuzlukları konu alan yayınlar olası hata ve eksikliklerin
ortadan kaldırılmasını sağlarken; medya içeriklerinde bu olumsuzluklara
değinilmemesi, yasa koyucuların yetersiz yasa ya da düzenleme yapmalarına neden
olmaktadır (Hotz, 2002; Wells, Marshall, Crawley ve Dickersin, 2001).
Kuşkusuz tüm meslek gurupları kimi hataları, kasıtlı veya
kasıtsız olarak yapılabilmektedir. Ancak politika ve iş dünyası ile ilgili
hatalı ve/veya eksik yayınlar para veya unvan kaybettirebilmekte, itibar ve
şöhrete zarar verilmesi riski taşımaktadır. Oysaki sağlık konusundaki hatalı
ve/veya eksik yayınlar, bireysel ya da toplum sağlığının bozulmasına yol
açabilmekte, panik yaratabilmekte, güç durumdaki insanların boşa umutlanmasına
neden olabilmektedir (Shuchman ve Wilkes, 1997). Bu eleştirilerin Türkiye’de
gerçekleştirilen çalışmalardaki bulgularla paralellik taşıdığı söylenilebilir.