Diğer yandan sağlık haberciliği alanında ülkemizdeki ikinci
dernek, 6 Nisan 2011’de kurulmuştur. Genel merkezi Ankara’da bulunan Sağlık
Muhabirleri Derneği’nin (SAMUDER) başlıca amaçları sağlık muhabirliğini
gazetecilik mesleğinin özel bir dalı haline getirmek, sağlık muhabirleri ile
meslek kuruluşları arasındaki işbirliğini güçlendirmek, üyelerinin
çalışmalarını kolaylaştırıcı ve başarılarını artırıcı yönde çaba göstermek,
sağlık alanında kamu yararı ilkeleri gözetilerek, bir sivil toplum ve meslek
örgütü olmanın bilinciyle ülkenin sağlık şartlarının iyileştirilmesi yönünde
çalışmalar yürütmek ve üyelerinin mesleki bilgi ve görgülerinin geliştirilmesi
amacıyla yerli ve yabancı uzmanların da katılımıyla toplantı, kongre, seminer
ve kurs gibi etkinlikler düzenlemek şeklinde sıralanmaktadır[1].
Sağlık Life Dergisi genel yayın yönetmeni Yusuf Ziya Erarslan’ın başkanlığını
yürüttüğü derneğin yönetim kurulu; Takvim gazetesinden Hüsniye Oral, Cihan
Haber Ajansı’ndan Hasan Bozkurt, Medikal Trend dergisinden Hatice Pala Kaya,
Sabah gazetesinden Sema Akbaş ve Anadolu Ajansı’ndan Selma Bıyıklı Kürün ve
Yeşim Sert Karaaslan’dan oluşmaktadır. Dernek, 2011 yılı Ekim ayı itibariyle 56
üyeye sahiptir (Öğüt, 2013:150). “Daha güçlü bir basın meslek örgütü” olmak
amacıyla İzmir, Antalya ve Erzurum’da il temsilcilikleri açan Sağlık
Muhabirleri Derneği, kurulduğu yıl, üyelerinin mesleki eğitim ve gelişimine
yönelik olarak “Sağlık Aynası” adıyla eğitim toplantıları başlatmıştır. Bir
ilaç firmasının da katılımıyla Multipl Skleroz ve alerjik hastalıklar konulu
iki ayrı toplantı gerçekleştirilmiştir (Öğüt, 2013:150).
Derneğin kurucu başkanı Erarslan (2010), yeni bir sağlık
muhabirleri derneği kurma nedenlerini “Türkiye’deki sağlık muhabirlerini
organize eden, sağlık yayıncılığı konusunda ciddi çalışmalar yapan, çalışanlar
arasında arkadaşlık kardeşlik bağlarını pekiştiren, sağlık muhabirlerinin de bu
ülkede sağlık politikalarında söz sahibi olmaları gerekirken bu konuda yetersiz
kalması bizi bu derneği kurmaya itti” sözleriyle açıklamaktadır. Karaaslan
(2010) da İstanbul merkezli ESAM-DER’in her ne kadar öncü bir kuruluş olsa da
yeterince kapsayıcı olmadığını, sağlıkla ilgili düzenlemeler anlamında “asıl
haberin çıktığı yerin” Ankara olduğunu belirtmektedir. Bu arada yeni derneğin
üyelik şartlarının daha “kolay, esnek ya da kapsayıcı” olduğu da görülmektedir
(Öğüt, 2013:150-152). Eraslan (2011) derneği kurma amaçlarını bir anlamda da
şöyle özetlemektedir:
- “Benim
kişisel tespitim maalesef Türkiye’de sağlık muhabirliği, mesleğe yeni başlayan,
acemilik dönemini atlatabileceği bir alana ihtiyacı olan arkadaşlara veriliyor.
Bu arkadaşın sağlık alanında pişmesi (…) tıbbi terimlerin öğrenilmesi (için) en
az iki üç yıla ihtiyacı var. (Sonra) sen artık iyi bir muhabir oldun deniliyor
ve (Başbakanlığa kaydırılıyor). Üç yıllık emek, birikim boşa gidiyor. Sonra bir
başka stajyer başlıyor. (…) Biz bu duruma şiddetle karşı çıkmak, en azından
sağlık muhabirleri arasında kaliteyi artırmak ve basın kuruluşlarına ‘bu çok
naif, çok stratejik, çok önemli bir alan (…) mesajını vermek için bu derneği
kurduk.”
Sağlık haberciliği alanındaki üçüncü örgütlenme ise yine
genel merkezi Ankara’da bulunan Sağlık İletişimi Derneği’dir. 4 Ekim
2012’de kurulan ve 2012 yılı Kasım ayı itibariyle 20 üyeye sahip olan derneğin
amacı “sağlık ile ilgili konularda sağlık profesyonelleri ile sağlık
iletişimcilerini bir araya getirerek halkın sağlık konusunda doğru
bilgilendirilmesine katkı sağlamak ve sağlık iletişimi konusunda politikalar
geliştirmek” şeklinde tanımlanmaktadır. Medi-Magazin genel yayın yönetmeni ve
aynı zamanda tıp hekimi İbrahim Ersoy’un kurucu başkanı olduğu derneğin yönetim
kurulu ise daha evvel Sağlık Muhabirleri Derneği’nin yönetim kurulunda yer
almış ve ayrılarak Sağlık İletişimi Derneği’ne geçmiş olan Yeşim Sert Karaaslan
(Anadolu Ajansı), Esra Öz (med-index.com
Genel Yayın Yönetmeni), Mediha İmamoğlu (HŞ Klinik Sağlık İletişim Danışmanı),
Selim Mutgan (Diş Hekimi), Deniz Akgül (Türkiye Klinikleri) ve Uzman Dr. Sinan
Korukoğlu’ndan (Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi) oluşmaktadır (Öğüt,
2013:152).
Kurucu Başkan İbrahim Ersoy (2012) derneğin diğer
derneklerden farklı olarak “sağlık profesyonellerini de kapsayan, sadece sağlık
habercilerinden oluşmayan, hem habercileri hem de hekimleri eğitecek daha geniş
kapsamlı” bir yapıda olduğunu söylemektedir.
Son olarak 2000’li yıllardaki sağlık muhabiri kimliğine
ilişkin bir görüşü paylaşmak adına Milliyet gazetesi sağlık editörü Ayşegül
Aydoğan Aktan’ın bir söyleşideki sözlerine yer verilebilir:
- Türkiye’de
sağlık haberciliği 1980’den sonra tırmanan bir ivme gösterdi. Bu dönemde daha
çok meslekteki alaylı gazetecilerin yaptığı sağlık haberleri vardı. Daha sonra
iletişim fakültelerinden gazeteciler mezun olmaya başladı. Sağlık
muhabirlerinin profilini çizerseniz yüzde 90’ı kadın. Şu an yaş ortalaması 30 -
35 aralığında. En az deneyimi olan sağlık muhabirinin deneyimi ortalama 7-8
yıl. Bu 25 yıl aralığına kadar çıkabiliyor. Türkiye’deki bütün tıp
kongrelerini, toplantıları, bilimsel çalışmaları takip ediyorlar. Çok geniş bir
aralıkta ve çok geniş bir perspektifte sağlık olayları ile ilgileniyorlar.
Böyle bir aralıkta zaten gazetecinin konuya hâkim olabilmesi için gündemi çok
iyi takip edebilmesi ve toplantıları çok iyi izlemesi gerekiyor. Sağlık
habercileri de bunu yapıyorlar (Akt.: Şahinkaya, 2007).”
2000’li yıllar sağlık haberciliği alanındaki toplantılar ve
örgütlenme çalışmalarının yoğunlaştığı yıllar olmasının yanında medya
içeriklerinde sağlık konusuna gösterilen önemin de arttığı ve buna bağlı olarak
tartışmaların da yükseldiği yıllardır. Bu noktada bir gösterge olarak Türkiye
İstatistik Kurumunun “Yazılı Medya Araştırması: Gazete / dergilerin en
ağırlıklı içerik türüne göre sayısı” sonuçlarından söz edilebilir. 2005 yılında
26 olan sağlık konulu yayın sayısı 2008’de 320’ye ulaşmış, 2010 yılında da 282
olarak tespit edilmiştir[2].
Bu da son yıllarda giderek artan oranda sağlık konusuna medyada daha fazla önem
verildiğini göstermektedir.
Bu arada 2009 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde yürütülen
bir çalışma sonrasında “Sağlık İletişimi Etik Kurulu” oluşturulması amacıyla
hazırlanan ön rapordan da söz etmek gereklidir. Hayata geçirilmeyen bu rapor
çerçevesinde, medyadaki sağlık konulu yayın içeriklerindeki bilginin kontrolü
amacıyla bir “özdenetim” mekanizması olarak geniş katılımlı Sağlık İletişimi
Etik Kurulu’nun oluşturulmasına yönelik öneride bulunulmuştur. Sağlık
Bakanlığının, tüm sağlık profesyonellerinin, bilim insanlarının, konuyla ilgili
kamu ve özel sektör kuruluşlarının, medya kuruluşlarının ve medya
çalışanlarının, sivil toplum kuruluşlarının işbirliğiyle oluşturulacak kurulun
çalışmaları arasında; toplumun tüm kesimlerinin yararlanabileceği bir sağlık
bilgi sisteminin oluşturulması ile yüksek kaliteli ve hedef kitleye uygun,
ulaşılabilir bilginin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Kurulun hukuksal statüsü
için iki ayrı alternatif oluşturulmuştur: Bunlardan ilki Basın Konseyi, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti vb. yapılar içerisinde bir “alt kurul” olarak yer alması,
ikincisi de sekretaryası Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülebilecek bağımsız
bir Sağlık İletişimi Etik Kurulu’dur. Raporda ikinci seçenek üzerinden
önerilere yer verilmiştir. Ancak rapor yaşama geçirilememiştir.
Sağlık Bakanlığı’nda hazırlanan 2011 tarihli ikinci rapor
“Sağlık İletişimi Platformu: Sağlık ve Medya Sektörleri İçin Bir Model Önerisi”
başlığını taşımaktadır. Bu raporda da “sağlık ve medya sektörlerinin kendi
özdenetim süreçlerini gerçekleştirmeleri ve sağlık iletişimi alanında var olan
sorunlara ortak çözümler geliştirilmesini sağlamak” amacıyla “Etik Kurul”,
“Yürütme Kurulu” ve “Genel Sekreterlik” yapısını içeren daha detaylı bir
örgütlenme önerisi getirilmiştir.
Sağlık Bakanlığının 2013 yılı başında sağlık konulu yayın
yapmak üzere bir televizyon kanalının kurulması konusunda TRT ile görüştüğü;
ancak olumlu yanıt alamadığı anlaşılmaktadır. Dönemin Sağlık Bakanı Recep
Akdağ, Sağlık TV’yi kurmada kararlı olduklarını belirtmiş, ancak kısa süre
sonra görevinden ayrılmak durumunda kalmıştır[3].
2002-2013 yılları arasında Sağlık Bakanlığı yapmış olan
Recep Akdağ (2012:16) sağlık haberciliği alanında yaşanan gelişmeleri Adalet ve
Kalkınma Partisi iktidarı döneminde yürütülen politikalarla ilişkilendirerek
şöyle değerlendirmektedir:
- “Geçmişte;
sağlıkta dönüşüm programından önce, daha çok verilmeyen hizmetler üzerinden,
ulaşılamayan hizmetler üzerinden haberler yapılıyordu. Ambulans gecikmeleri,
ambulanstan para istenmesi, ambulansa hiç ulaşılamaması, hastanelerden hizmet
alınamaması, eski SSK hastanelerinin ilaç kuyruklarında vatandaşın çektiği çile
haber yapılıyordu. ‘Sağlıkta skandal’ çok daha fazla gündemdeydi. Şimdi
sağlıkta dönüşün çerçevesindeki sistemle medyamız artık bugün 112 acil
hizmetlerinden, bu hizmetlerdeki başarıdan, UMKE ekiplerimizin başarılarından,
paletli ambulanslardan, kamu hastanelerinde, eğitim araştırma hastanelerinde ve
üniversite hastanelerimizde yapılan organ nakillerindeki büyük ameliyatlardan,
halkın sağlıkla ilgili duyarlılıklarından, kamunun sağlıkla ilgili duyarlılığından
ve buna benzer çok önemli konulardan bahseder hale geldiler. (…) 2004-2005
yıllarındaki bize sorulan sorularla bugün katıldığımız programlarda veya
verdiğimiz röportajlarda, toplantılarda konuştuğumuz konularda artık ele
aldığımız tüm kavramlar tamamen değişti”.
Bakan Akdağ (2012:16), özellikle son yıllarda hem toplumun
hem de medyanın sağlık algısının değiştiğini kaydederek sağlık haberciliğinin
diğer haber türlerinden farklı bir uzmanlık alanı olduğunu ve bu alanda dikkat
edilmesi gereken pek çok ilke olduğunu dile getirmektedir.
[1]
“Sağlık Muhabirleri Derneği kuruldu” (15 Ekim 2010). 1 Ocak 2013 tarihinde şu
adreste erişilmiştir: http://www.saglikaktuel.com/-haber/saglik-muhabirleri-dernegi-kuruldu-12494.htm.
[2] “Yazılı Medya
İstatistikleri” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://www.tuik.gov.tr/VeriTabanlari.do?vt_id=10&ust_id=5
[3]
“Bakan Akdağ: Sağlık TV’de çok kararlıyız”. (T.y.). 14 Ocak 2013 tarihinde şu
adreste erişilmiştir:
http://www.saglikaktuel.com/haber/bakan-akdag-saglik-tvde-cok-kararliyiz-29786.htm