2.2.4.Televizyon, Radyo ve İnternette Sağlık Konulu Yayınlar

Bu arada 2000’li yıllarda televizyonda yayımlanan sağlık programları dikkati çekmiştir. Haber kanalı olarak tanınan NTV’nin sağlık editörlüğü görevini yürüten Sibel Güneş’in yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendiği Sağlık Raporu ve Sağlıklı Beslenme isimli sağlık programları ile Haber Türk’te Esra Kazancıbaşı’nın hazırlayıp sunduğu Medikal ve Sağlık Masası programları televizyonlarda öne çıkan sağlık konulu yayınlardır (Öğüt, 2013:138).

Türkiye televizyonlarında “Show” niteliğindeki ilk sağlık programı olarak Kanal D’de 24 Ağustos 2009’da yayımlanmaya başlanan “Doktorum” adlı programdan da söz etmek gereklidir. Başlangıçta üç doktor tarafından sunulan program, daha sonra Opt. Dr. Aytuğ Kolonkaya ve sunucu Zahide Yetiş tarafından konuk alınan konuklarla birlikte hafta içi her sabah sunulmuştur. Üçüncü sezonunda 500’üncü program (18 Ocak 2012) nedeniyle yapılan açıklamada, programa konuk alınan “hepsi de konusunda uzman, kariyerinin doruğunda öğretim üyeleri ve doktorların” sayısının 1070’i bulduğu belirtilmiştir[1]. Yapılan açıklamada “Konuklar gibi konular da ince elenip sık dokunarak seçildi. Seçilen konuların basit bir dille, eğlenceli ve somut materyallerle anlatılmasına özen gösterildi” denilerek şöyle kaydedilmektedir[2]:

-   “Doktorum ekranda tiryakilik yarattı, umut kapısı oldu. Bir doktor elinin dokunuşuna hasret binlerce insan, hastalarına, hastalıklarına “Doktorum”da derman aradı. 278 bin 800 hasta, telefonla “Doktorum”a başvurdu, dertlerine çare olundu. 1.800 hastanın tedavisi sağlandı. Yalnızca Doktorum’a başvuranlarla yetinilmedi. Doktorum hastaların ayağına gitti, halk seminerleri düzenlendi. “Doktorum Sağlık Tır”ıyla, 15 şehir dolaşılıp 5 bin hasta muayenesi yapıldı. Bu hastaların hastanelere yönlendirilip tedavileri sağlandı. Başarı grafiği yükseldikçe Doktorum'un sorumluluğu da arttı. Doktorum’un konuğu olan uzmanlar da “Doktorum” ekibinin sorumluluğunu paylaştı. Almanya’ya, Afyon’a Trabzon'a, Ankara’ya, Bolu’ya, Konya’ya, Samsun’a, Tokat’a, Eskişehir’e gidildi. Doktorum’un doktorlarıyla hastalar evlerinde ziyaret edilip, tedavileri için sağlık kuruluşlarına götürüldü. Ameliyatları yaptırılıp, tedavileri planlandı.”

Açıklamada ayrıca programın aldığı ödül sayısının da 50’yi bulduğu belirtilmektedir[3]: “Doktorum yayın hayatına başladığı günden itibaren ilkeli tavrı, sorumluluk anlayışı ve halkla kurduğu sıcak köprü nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın, tabip odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin, üniversitelerin ödül listelerinin ilk sıralarında yerini aldı.”

Bu arada programın eski bölümlerinin video kaydına İnternet üzerinden erişmenin de mümkün olduğu belirtilmelidir[4]. Ayrıca İnternet sitesi üzerinden hastalığı olanlar başvuru yapabilmekte, soru sorabilmekte ve soru bankasına erişerek bilgi alabilmektedirler.

Öte yandan sağlık alanındaki belli başlı diğer yayınlardan da söz edilebilir. 16 Ocak 1991’de kurulan Sağlık Dergisi (http://www.saglikdergisi.com.tr), sağlık sektöründe medikal firmalara, sektör temsilcilerine ve hastanelere hizmet vermektedir. “Sağlık profesyonellerinin gazetesi” üst başlığıyla çıkan Medimagazin, 1999 yılında yayın hayatına başlamıştır. İnternette de faaliyet gösteren gazete (http://www.medimagazin.com.tr); hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire ve diğer sağlık personeline yönelik yayın yapmaktadır.
2008 yılında online yayına başlayan SD Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi’nin sanal âlemdeki yüzü olan SD Platform (http://www.sdplatform.com), “Sağlık ile ilgili olay ve gelişmelerin doğru analiz edildiği ve yorumlandığı bir ortam oluşturma gayesi ve her konuda doğru sağlık bilincinin topluma kazandırılması ve miras olarak gelecek nesillere bırakılması” hedefinde olduğunu kamuoyuna duyurmaktadır.
Bu arada sağlık konulu yayıncılık üzerine “Türkiye’de Sağlık Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi:
Kaynak, İleti ve Hedef Kitle Bağlamında Sağlık Konulu Yayınların Analizi” başlıklı bu projenin ilk çalışmalarına 2009 yılında başlanmış ve 2010 yılında medya ve sağlık profesyonelleriyle görüşmelere geçilmiştir. Proje kapsamında biri İstanbul’da ve diğeri Ankara’da olmak üzere iki ayrı çalıştay organize edilerek elde edilen bulgular konunun ilgililerince paylaşılmıştır.

Bu arada Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Konrad Adenauer Vakfının organizasyonu ile “Medya Sağlık İlişkisi Paneli” 25 Ocak 2011 günü TGC temsilcileri, TTB, ESAM, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği Başkanları ve TGC Bizim Gazete yazarı Mustafa Sütlaş’ın katılımıyla İstanbul’da düzenlenmiştir[5]. Toplantı üzerine yazdığı yazıda Sütlaş (2011b), “hak temelli yaklaşım” üzerinde durmuştur. “İlgili tarafların ortak sorumluluk ve işbirliği ve yapılması gerekenlerden her kesimin üzerine düşen ne varsa onu yapması” anlayışıyla hak temelli yaklaşımı açıklayan Sütlaş, “Hak temelli yaklaşım deyince bu alandaki hakları tanıma ve koruma, dokunmama ve dokundurmama, hakkın gerçekten ve fiilen var olması, gelişmesi için gerekli ortam, koşul ve olanakların sunulması, gereksinilen desteklerin sunulması anlaşılmalıdır” demektedir. Sütlaş, “sağlıklı bir sağlık medyası için hem hizmeti, hem de o hizmete dair yazılan, gösterilen ve sunulanlarla ilgili ‘Ortak İzleme Değerlendirme ve Denetim Birimleri’ni oluşturmak başlangıç olarak yapılması gerekli ve mümkün olan en temel görevlerdin birisi olacaktır” diye kaydetmektedir.
Öte yandan radyodaki sağlık programlarını değerlendiren Sütlaş’ın (2007a: 267-269) yorumuna da değinilebilir. Sütlaş, genellikle üç tip program olduğunu belirtmektedir. Bunlardan ilki dinleyicileri herhangi bir hastalık konusunda bilgilendiren, hastalıkların belirti, bulgu, tanı ve tedavi yollarını ela alıp, o tıp dalının ya da hatalığın uzmanlarının ya da hastalıkla uğraşan merkezlerin temsilcilerinin anlattığı programlardır. Bunlar “merak” doğuran ve hemen ardından “yüz yüze” ilişkiyi gerekli kılan, “reklam” ya da “tanıtım” açısından da eleştirilebilecek niteliktedir. İkinci tip programlar, izleyicinin canlı olarak telefonla katılıp ne yapması gerektiğini sorduğu ve bu sorunun bir uzman tarafından o anda yanıtlandığı programlardır. Bu programlarda da “hastalık yok hasta vardır” kuralı; yani her hastanın durumunun özgün ve özel olduğu ve bu nedenle de başkalarının olumsuz etkilenebileceği, yanlış genellemelerin zarar verebileceği, kişinin gizliliği ve mahremiyetinin ortadan kalkacağı, mesleki kusurlu bir davranışa yol açacağı gibi noktalar sorunlu bulunmaktadır. Üçüncü program tipi ise hastalıklardan doğrudan konuşmak yerine onların sosyal, ekonomik, toplumsal boyutlarının konu edildiği sohbet, söyleşi ya da tartışma türü programlardır. Bu programlar da tek yanlı olunabilmesi, izleyici katılımının sağlanamaması, yeterli zamanın olmaması, konunun bütün boyutlarının ele alınamaması, toplumu etkilemeye yönelik propaganda yapılması, ajitasyon yapılması gibi noktalarda eleştirilebilmektedir.
Televizyon içerikleri konusunda ise Sütlaş (2007a: 270) biraz toplumun sağlık ve tıp konularına ilgisinden, biraz da sağlığın giderek daha çok ticarileşmesinin etkisiyle hemen her televizyon kanalında sağlık ve tıp konularının bol zaman bulan konulardan biri olduğunu söylemektedir. Sütlaş, radyo programlarına benzer yapıdaki televizyon programlarda da benzer sorunların görüldüğünü dile getirmektedir.

Öte yandan bir başka mecra İnternettir. Giderek daha fazla kullanıcıya erişen İnternet içerikleriyle sağlık ürünleri, hizmetleri ve her türlü sağlık bilgisi kamuoyuna sunulmaktadır. Erdal ve Saygılı (2001) İnternetle birlikte insanların sağlık bilgisine kolayca erişmeleri sayesinde kendi sağlıkları ile ilgili karar alma şekillerinin değiştiğini belirtmekte ve bununla birlikte klasik doktor-hasta ve tedavi sürecinin değiştiğini belirtmektedirler.
Sağlıklı yaşam günümüz insanının en büyük ideali haline gelmiştir. Bu doğrultuda, İnternet üzerinde sağlık sitelerinin kullanım yaygınlığı ve popülaritesi sürekli artmaktadır. Sağlığına dikkat eden eğitimli tüketicilerin bulunduğu gelişmiş ülkelerde, özellikle ABD ve Avrupa’da sağlık web siteleri; hastalıklar, tedavi yöntemleri ve ilaçlarla ilgili bilgi sahibi olmak isteyen insanların ana hedefi konumundadır. İnsanlar günümüzde, bulundukları ortamdan bir bilgisayar yardımıyla istedikleri bilgilere rahatlıkla ulaşabilmekte, iletişim kurabilmekte ve sağlık konusunda uzmanların fikirlerine ulaşabilmektedirler. Bu durum insanların tedavileri ve sağlık durumları konusunda daha bilgili hale gelmelerini sağlarken, sağlık uzmanlarının da İnternetteki içerikler konusunda bilgili olmalarını gerektirmiştir  (Erdal ve Saygılı, 2001).

İnsanlar genellikle doktorların verdiği reçete ve hastalıklarla ilgili bilgi alma, kendi reçetelerinde yer alan ilaçlarla benzer niteliklere sahip ilaç arama, sağlık durumlarıyla ile ilgili bilgi alma, muayene öncesi ilaçlar hakkında bilgi edinme, ürün kupon ve indirimlerinden yararlanma, reçeteli ya da reçetesiz ilaç satın alma, sağlık web sitesine ait elektronik posta hizmetinden yararlanma ve diğer hastalarla iletişim kurma gibi ihtiyaçlar doğrultusunda sağlık sitelerini kullanmaktadırlar (Saygılı ve Erdal, 2001).

İnternet üzerinde yer alan sağlık siteleri de içeriklerini hastaların talepleri doğrultusunda hazırlamaktadırlar. Erdal ve Saygılı’nın (2001) çalışmasına göre sağlık sitelerinin içerikleri genellikle şu şekilde oluşturulmaktadır:

1.       Hastalıklar, klinik deneyler, ilaçlar, tedavi yöntemleri, kişisel bakım, gıdalar ve beslenme, spor ve formda kalma, şifalı bitkiler, sağlık kütüphanesi, alternatif tıp yöntemleri gibi genel sağlık bilgileri.
2.       Sağlık televizyonu, sağlık öğretmeni, sürekli sağlık eğitimi programı, sağlık gazetesi, haber grupları gibi eğitici sağlık hizmetleri.
3.       Sağlık kayıtlarının tutulması, üyelikler, topluluklar, sohbet odaları, yaşanan olaylar, kişiselleştirilmiş hizmetler gibi sağlık sitesi üyelerine sunulan üyelik hizmetleri.
4.       Daha çok ticari amaçla sitede yer alan kişisel bakım ürünlerinden doğal ilaçlara kadar çok geniş yelpazede ürünler ve zayıflatma, formda kalma alet ve cihazlarından ortopedik ayakkabılara kadar her türlü tıbbi ürün satışının yapıldığı mağazalar, tıbbi tedarikçiler, sağlık sigortaları, sağlık odaklı tatil imkânları, reklamlar gibi hizmetler.
5.       Sağlık web sitesinin güvenilirliğini arttırmak için verilen site kimliği, sitenin özgeçmişi, kurucuları, yönetim şekli, site misyon ve amaçları, içerik, enformasyon, reklam, ticaret politikaları, gizlilik ve etik , site ortak ve sponsorları, bilgi kaynakları, bağlı olunan protokol ve düzenlemeler, site haritası, adres, telefon ve faks numaraları gibi bilgiler.

İnternetin kuralsız doğası ve denetlenemeyen bir iletişim aracı oluşu, mevcut bilgilerin kalitesi hakkındaki soruları arttırmaktadır. Tülay Bektaş Şeker (2004) doktora tezinde “Yeni Bir İletişim Teknolojisi Olarak İnternet ve Bilgi Açığı” konusu ele alarak İnternet üzerinden hizmet veren sağlık sitelerini değerlendirmiştir. Bektaş (2004:88) şöyle demektedir:
-   “Özellikle son beş yıl içerisinde ilaç tanıtımı yapan ve sağlık bilgisi veren sitelerin sayısındaki hızlı artış da bu sitelerin güvenilirliğinin tartışılmasına zemin hazırlamıştır. Sağlık bilgisi veren çok sayıda sitenin varlığı ve sağlık bilgilerindeki zenginliğin sonucu olarak çok sayıda organizasyon bu bilgileri araştırma, değerlendirme ve derecelendirme için spesifik araçlar kullanmaya başlamış, bazı kuruluşlar ise bilgilerin kalitesinin site sağlayıcıları tarafından onaylanabilmesi için uygulama usulleri geliştirmişlerdir. (…) Sağlık sitelerindeki bilginin kalitesi, tıbbi dergilerin ve basının uzun süre gündeminde kalan önemli bir tartışma konusudur. Tartışmalar genellikle sitelerde yer alan bilgilerin doğruluk, güvenilirlik, geçerlilik, kanıt sunma ve açıklama gibi boyutları üzerine odaklanmıştır.  Profesyonel ve inandırıcı bir web sitesi oluşturmanın son derece kolaylaştığı günümüzde sağlıkla ilgili sitelerde de aynı durum söz konusudur, site konunun uzmanı olmayan kişilerce hazırlanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu sitelerin içerdiği bilgiler doğru olmayabileceği gibi sağlığa zarar verici bile olabilir. Bilgilerin doğru olmadığını bilmeyen kullanıcılar sitenin profesyonel kişiler tarafından hazırlandığını düşünerek bu bilgileri doğruymuş gibi algılayabilmektedir. Sağlıkla ilgili sitelerin değerlendirilmesinde gerekli kriterler site üzerinde ya da site yazarlarının kimliklerinde belirtilmektedir. Sağlıkla ilgili bilgiler İnternet üzerinde en çok ulaşılan bilgiler arasında olmasına rağmen kullanıcılar bu bilgilerin kalitesini ve geçerliliğini değerlendirebileceği çok az kaynağa sahiptir.”

İnternet sağlık sektöründe bilgi kalitesi açısından ana etik kurallarını belirleyen ve sağlık sitelerindeki bilgileri değerlendiren organizasyonlar arasında Health on the Net HONcode, İnternet Health Care Coalition, eHealth Ethics Initiative, Health Internet Ethics, Trust-E, The eHealthcare Association, American Accreditation Healthcare Commission sayılabilir (Erdal ve Saygılı, 2001; Bektaş, 2004:90-96).

Bektaş’ın (2004:97) ifadesine göre Türkiye’de bulunan sağlık sitelerinin çoğunda site yönetimi, site kimliği, bilgilerin elde edildiği kaynaklar, editörlerin kimlikleri açık şekilde belirtilmişken, bazılarında bu tür bilgilere rastlanamamıştır. Bazı sağlık sitelerinde uluslararası etik normlara uygunluğun belirtilmiş olması dikkat çekicidir. Bektaş (2004:98-110) bu bağlamda “sağlık-info.com”, “revir.com”, “ailehekimi.com”, “saglik.tr.net” sitelerini incelemiştir.

İnternette sunulan bilginin “güvenilirliği ve tam ve doğru olması” sorunludur. Sütlaş (2007a: 274) “Gerekli temel bilgiden yoksun bulunan ortalama insanlar gelişen tıbbın olanaklarından sonuna kadar yararlanmak yerine ona sunulan ve reklamı yapılanla yetinmek durumunda kalmakta, bu süreçte bazen yanlış ya da yanlı veri ve bilgilerle yine sağlığı olumsuz etkileyecek noktalara gelebilmektir” demektedir.

Sütlaş (2007a: 274) “Günümüzde sağlık ve tıpla ilgili İnternet sayfalarına baktığımızda; önce sağlık ve tıpla ilgili haberlerin aktarıldığı haber site(portalları)lerinin en sık karşılaştığımız en çok izlenen sayfalar olduğunu görmekteyiz. Bunun ardından sağlıkla ilgili akademik, idari, ticari vb. her türlü kurum ve kuruluşun kendilerini ve yaptıklarını, ürettikleri mal ve hizmetleri tanıttıkları İnternet sayfaları gelmektedir. Bunların dışında yazılı yayınlanan dergilerin sayfaları, hastalıklarla ilgili çoğu hasta veya yakınlarının yapıp yayınladıkları sayfalar, sağlık ve tıpla ilgili örgütlerin sayfaları, iletişim amaçlı forumların yer aldığı canlı sayfalar halen izlenen İnternet siteleri arasında sayılabilir. Herhangi bir kişi veya kurumun bunların hepsini izleyecek, değerlendirecek ve irdeleyecek durumu söz konusu değildir.”

E-sağlık ve etik söz konusu olduğunda web sayfalarında uyulması gereken etik kodlar üzerinde de henüz yeterince durulmadığı ve konuyla ilgili etik kodların geliştirilmemiş olduğu gözlemlenmektedir (Cengiz, 2007:292). Yeni bir kavram olarak e-sağlık “yeni iletişim teknolojilerinin tüm işlevlerinin hizmete sunularak hastaların tedavisinde, sağlık hizmetlerine çabuk ve kolay ulaşmasında, sağlık sektöründe yer alan tüm paydaşlara nitelikli, verimli ve etkin hizmetlerin sunumunda kullanılması anlamına gelmektedir. E-sağlıkta başlıca etik sorunlar yetke (otorite), bütünlük, mahremiyet, yayım bilgisi, doğrulanabilirlik, şeffaflık, finansal saydamlık ve reklam politikası çerçevesinde irdelenmektedir. Altı çizilecek olursa mahremiyet alanındaki tartışmanın ise gizlilik, bütünlük, reddedilmezlik ve kimlik belirleme başlıklarında yapıldığı belirtilebilir (Cengiz, 2007:295-297). Bu genel etik kodlar dışında sağlığın farklı alanlarına yönelik daha özel etik ilkelere de dikkat çeken Cengiz (2007:297) örneğin yurt dışında İnternet üzerinden terapötik danışmanlık hizmeti veren farklı kurumların kendi içlerinde üyeleri için düzenlediği etik kodlar üzerinde durmaktadır. Türkiye’de ise İstanbul Tabip Odası Etik Kurulu’nun “Tıp Etiği Açısından Elektronik Ortamda Sağlık Danışmanlığı” konusunda 2002 yılında yayımladığı bir kitapçık ve Türk Diş Hekimleri Birliği’nin “Diş Hekimliğinde Web Sitesi Etik Kuralları” çalışması bu alandaki uygulamalardır (Cengiz, 2007:299). Türkiye’de İnternet üzerinden psikoterapi (e-terapi) hizmeti veren Türkçe sitelerin incelendiği bir araştırma ağda bulunan yedi sitenin yalnızca birinde International Society for Mental Health Organization (ISMHO) tarafından kabul edilen e-terapi etik ilkelerine uyulduğu ve bu sitenin de ISMHO’ya üye olduğu belirlenmiştir (Cengiz, 2007:301). İnternette sağlıkla ilgili sitelerin dünyadaki saygın kuruluşlarca kabul edilen etik ilkelere uygun içerik sunması ve bu hizmetten yararlananların mahremiyetine önem verilmesi oldukça önemlidir. Bu sitelerin etik ilkeleri benimseyerek hareket ettiklerini gösteren izin işareti ya da marka/logo gösteriminin sitede yer alması da kullanıcılar açısından önemli bir güven sağlayıcı unsur olacaktır. Örneğin ABD’de sağlık alanında akreditasyonda öncü kuruluşlardan olan URAC (American Accreditation Healtcare Commission) sağlıkla ilgili web siteleri için etik standartlar geliştirerek 2001 yılında uygulamaya başlamıştır (Akt.: Cengiz, 2007:302). Türkiye’de bu konuda atılabilecek adımlar olduğu şüphesizdir.

Kişisel İnternet sayfalarında yapılan tanıtımlara değinen Sütlaş (2007a: 275-277) bunlarla ilgili olarak sağlık ve tıp alanındaki meslek örgütleri ve uzmanlık derneklerinin çeşitli kurallar ve etik ilkeler ortaya koyduklarını ve örneğin Türk Diş Hekimleri Birliği’nin “Diş Hekimliğinde Web Sitesi Etik Kuralları” çerçevesinde bu sitelerin öncelikle hasta kazanma ve yönlendirme amacına yönelik olamayacağı belirtmektedir[6]. Kurallar arasında İnternet üzerinden hekimlik yapılamayacağı, hastaları muayene etmeden tedavi hizmeti verilemeyeceği, kişisel gizlilik ve mahremiyete dikkat edileceği, reklam unsuru içeren resim, yazı gibi ürünlerin yayınlanamayacağı, yanlış yönlendirici bilgilerin verilemeyeceği, kaynak gösterilmeksizin yazı yayınlanamayacağı, ağrısız, acısız tedavi uygulama vb. gibi taahhütlerde bulunamayacağı, meslektaşlar arasında haksız rekabete yol açılmasının sağlanamayacağı gibi noktalara işaret edilmektedir.
Ek 12’de ayrıca sağlık alanındaki sağlık konulu yayınlarla ilgili kural ve ilkelere özet bir şekilde yer verilmektedir.
Konunun etik olduğu kadar hukuki boyutlarına da dikkati çekmek gerekir. Özdemir (2012:215) bu konudaki makalesinde sağlık alanındaki İnternet içeriklerini (1) psikolojik danışmanlık, (1) tıbbi danışmanlık (doktor ve hemşire hizmetleri) ile (3) bilgi ve tavsiye hizmetleri (Hastane, klinik doktor, sağlık kuruluşu bilgi ve adresleri, sağlık bilgi danışmanlığı, beslenme bilgileri, ilk yardım bilgileri, aile planlaması, hamilelik, çocuk bakımı, yaşlı, engelli bakımı, malzeme ve tedarik imkânları vs.). başlıklarında toplamakta ve tüm bu hizmetlerin genelde e-ticaret adı altında olduğunu vurgulamaktadır. Bu doğrultuda uyulması gereken yasal mevzuatı değerlendiren Özdemir, öncelikle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 9. Maddesine ayrıca Mesafeli Sözleşmelerin Uygulanmasındaki Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik kapsamında “yasal mesnetlere aykırı davranılmaması gerektiğini” vurgulamaktadır. Ayrıca23 Mayıs 2007’de yürürlüğe giren İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Hakkındaki Kanun da bu anlamda değerlendirilmektedir. Özdemir’in (2012:216) bu alandaki hukuki altyapıya ilişkin genel yorumu ise “eksik” olduğu ve ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden oluşturulması gerektiğidir. Özdemir’in (2012:217) yönelttiği şu soruların da altı çizilmelidir:

-   “E-terapi gibi uluslararası kabul edilebilirliği kanıtlanmamış, literatürlere bilimsel makale olarak geçip onay ve kabul görmemiş hizmetlerde ateşle mi oynayacaksınız? Henüz yasal yapılanması güçlendirilmemiş, atıflarla idare edilen bu yeni hizmet anlayışını sadece ranta, ekonomik menfaate endeksli, iyi niyet, basiret ve dürüstlükten uzak ticari gruptan ve hackerlerden nasıl koruyacaksınız?”

Öte yandan ABD’de Amerikan Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi’nin gerçekleştirdiği araştırmanın bulguları da İnternet kullanımını tanımlaması açısından önemlidir. “Hastalığa çare artık İnternette aranıyor” başlığıyla yayımlanan haberde, araştırma sonuçlarına göre ABD’de insanların yarısının sağlık sorunlarını çözmek için artık İnterneti kullandığı ifade edilmektedir (Yeni Nesil, 5 Mart 2010). Ocak-Haziran 2009 arasında yaşları 18-64 arasında değişen 7.192 kişiyle yapılan araştırmada, katılımcıların %51’inin son 12 ay içinde sağlık konularıyla ilgili arama yaptığı, kadınlarda (%58)  bu oranın erkeklerden daha yüksek çıktığı, katılımcıların %6’sının İnternet üzerinden ilaç talebinde bulunduğu, %3’ünün ise bir sağlık kuruluşuna başvuru yaptığı ortaya çıkmıştır. Haberde ayrıca benzer bir araştırmada da doktorların hastalarıyla İnternet üzerinden iletişime geçmekte fazla istekli olmadıklarının belirlendiği ifade edilmektedir.

Özer, Şantaş ve Budak’ın (2012) çalışmasında ise sağlık web sitelerinin Türkiye’deki bir devlet üniversitesinin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinde görev yapan akademik personel tarafından kullanım düzeyleri araştırılmıştır. 100 kişinin katıldığı çalışmanın bulguları katılımcıların 94’ünün en az bir kez İnternette sağlık bilgisi aradığını ortaya koymaktadır. Sağlıkla ilgili konularda İnterneti tercih etme nedeni olarak katılımcıların 88’i bilgiye ulaşmanın kolay, ucuz olması ve daha az zaman almasını, 44’ü ise ulaşılan bilgilerin çeşit ve miktarının fazla olmasını göstermiştir. Katılımcıların 85’i sağlıkla ilgili olarak İnterneti kullanım amacı olarak hastalıklarla ilgili bilgi almayı ifade etmiştir. 57 kişi tedavi yöntemleri ve seçenekleri ile ilgili bilgi almak, 52 kişi hastane ve doktor seçimi ile ilgili bilgi almak, 40 kişi de muayeneye gitmeden önce var olan hastalık belirtilerine yönelik ön bilgi edinme amacında olduklarını belirtmişlerdir. 79 kişi sağlık bilgisini kendisi için araştırdığını, 73 kişi aile üyeleri için araştırdığını söylemiştir. Web sitelerindeki bilgilere güvenme durumuna bakıldığında, katılımcıların 83’ü “Kısmen” güvendiğini kaydederken, bu soruya 5’i “Evet”, 6’sı “Hayır” yanıtı vermiş ve 6’sı da soruyu cevapsız bırakmıştır. Güvensizlik nedenlerinin başında ise “Sitenin içerdiği bilgilerin nereden alındığının belirtilmemiş olması (f=72)”, “Sitenin doğru bilgi sağlamaktan ziyade ticari amaçların ön plana çıkmış olması (f=44)”, ve “Sitenin güvenilir bir organizasyona ait olmaması (f=41)” öne çıkmaktadır. Katılımcıların 53’ü sitedeki bilgileri kolaylıkla anladıklarını belirtmişlerdir. Yalnızca 1 kişi anlayamadığını ifade ederken 40 kişi “Kısmen” anladığını söylemiştir. “Web sitelerinin hekim ya da konunun uzmanları tarafından hazırlanması (f=78)”, “Güvenilir kuruluşlar tarafından düzenlenmesi (f=72)”, “Sitedeki bilgilerin düzenli olarak güncellenmesi (f=63)” öne çıkan beklentiler olarak tespit edilmiştir.




[1] “Doktorum 500. Bölümünü kutluyor” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://haber.kanald.com.tr/Haber/TV-42/Doktorum-500-bolumunu-kutluyor-26981.aspx#axzz2JZAo49BR
[2] A.g.e.
[3] A.g.e.
[4]“Doktorum” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:  http://www.kanald.com.tr/Doktorum
[5] “Medya-Sağlık İlişkisi Tartışılıyor” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:  http://www.medyatava.com/Haber/75712
[6] “Dişhekimlerinin Her Türlü İletişim Ortamında Yayın Yapmalarına İlişkin Kılavuz”. 26 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.tdb.org.tr/tdb/v2/mevzuat_icerik.php?yer_id=3&id=106