Bu arada 2000’li yıllarda televizyonda yayımlanan sağlık
programları dikkati çekmiştir. Haber kanalı olarak tanınan NTV’nin sağlık
editörlüğü görevini yürüten Sibel Güneş’in yapımcılığını ve sunuculuğunu
üstlendiği Sağlık Raporu ve Sağlıklı Beslenme isimli sağlık programları ile
Haber Türk’te Esra Kazancıbaşı’nın hazırlayıp sunduğu Medikal ve Sağlık Masası
programları televizyonlarda öne çıkan sağlık konulu yayınlardır (Öğüt,
2013:138).
Türkiye televizyonlarında “Show” niteliğindeki ilk sağlık
programı olarak Kanal D’de 24 Ağustos 2009’da yayımlanmaya başlanan “Doktorum”
adlı programdan da söz etmek gereklidir. Başlangıçta üç doktor tarafından
sunulan program, daha sonra Opt. Dr. Aytuğ Kolonkaya ve sunucu Zahide Yetiş
tarafından konuk alınan konuklarla birlikte hafta içi her sabah sunulmuştur.
Üçüncü sezonunda 500’üncü program (18 Ocak 2012) nedeniyle yapılan açıklamada,
programa konuk alınan “hepsi de konusunda uzman, kariyerinin doruğunda öğretim
üyeleri ve doktorların” sayısının 1070’i bulduğu belirtilmiştir[1].
Yapılan açıklamada “Konuklar gibi konular da ince elenip sık dokunarak seçildi.
Seçilen konuların basit bir dille, eğlenceli ve somut materyallerle
anlatılmasına özen gösterildi” denilerek şöyle kaydedilmektedir[2]:
- “Doktorum
ekranda tiryakilik yarattı, umut kapısı oldu. Bir doktor elinin dokunuşuna
hasret binlerce insan, hastalarına, hastalıklarına “Doktorum”da derman aradı. 278 bin 800 hasta, telefonla “Doktorum”a
başvurdu, dertlerine çare olundu. 1.800 hastanın tedavisi sağlandı. Yalnızca Doktorum’a
başvuranlarla yetinilmedi. Doktorum hastaların ayağına gitti, halk seminerleri
düzenlendi. “Doktorum Sağlık Tır”ıyla,
15 şehir dolaşılıp 5 bin hasta muayenesi yapıldı. Bu hastaların
hastanelere yönlendirilip tedavileri sağlandı. Başarı grafiği yükseldikçe
Doktorum'un sorumluluğu da arttı. Doktorum’un konuğu olan uzmanlar da
“Doktorum” ekibinin sorumluluğunu paylaştı. Almanya’ya, Afyon’a Trabzon'a,
Ankara’ya, Bolu’ya, Konya’ya, Samsun’a, Tokat’a, Eskişehir’e gidildi. Doktorum’un
doktorlarıyla hastalar evlerinde ziyaret edilip, tedavileri için sağlık
kuruluşlarına götürüldü. Ameliyatları yaptırılıp, tedavileri planlandı.”
Açıklamada ayrıca programın aldığı ödül sayısının da 50’yi
bulduğu belirtilmektedir[3]:
“Doktorum yayın hayatına başladığı günden itibaren ilkeli tavrı, sorumluluk
anlayışı ve halkla kurduğu sıcak köprü nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın, tabip
odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin, üniversitelerin ödül
listelerinin ilk sıralarında yerini aldı.”
Bu arada programın eski bölümlerinin video kaydına İnternet
üzerinden erişmenin de mümkün olduğu belirtilmelidir[4].
Ayrıca İnternet sitesi üzerinden hastalığı olanlar başvuru yapabilmekte, soru
sorabilmekte ve soru bankasına erişerek bilgi alabilmektedirler.
Öte yandan sağlık alanındaki belli başlı diğer yayınlardan
da söz edilebilir. 16 Ocak 1991’de kurulan Sağlık Dergisi
(http://www.saglikdergisi.com.tr), sağlık sektöründe medikal firmalara, sektör
temsilcilerine ve hastanelere hizmet vermektedir. “Sağlık profesyonellerinin
gazetesi” üst başlığıyla çıkan Medimagazin, 1999 yılında yayın hayatına
başlamıştır. İnternette de faaliyet gösteren gazete
(http://www.medimagazin.com.tr); hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire ve diğer
sağlık personeline yönelik yayın yapmaktadır.
2008 yılında online yayına başlayan SD Sağlık Düşüncesi ve
Tıp Kültürü Dergisi’nin sanal âlemdeki yüzü olan SD Platform
(http://www.sdplatform.com), “Sağlık ile ilgili olay ve gelişmelerin doğru
analiz edildiği ve yorumlandığı bir ortam oluşturma gayesi ve her konuda doğru
sağlık bilincinin topluma kazandırılması ve miras olarak gelecek nesillere
bırakılması” hedefinde olduğunu kamuoyuna duyurmaktadır.
Bu arada sağlık konulu yayıncılık üzerine “Türkiye’de Sağlık
Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi:
Kaynak, İleti ve Hedef Kitle Bağlamında Sağlık Konulu Yayınların Analizi” başlıklı bu projenin ilk çalışmalarına 2009 yılında başlanmış ve 2010 yılında medya ve sağlık profesyonelleriyle görüşmelere geçilmiştir. Proje kapsamında biri İstanbul’da ve diğeri Ankara’da olmak üzere iki ayrı çalıştay organize edilerek elde edilen bulgular konunun ilgililerince paylaşılmıştır.
Kaynak, İleti ve Hedef Kitle Bağlamında Sağlık Konulu Yayınların Analizi” başlıklı bu projenin ilk çalışmalarına 2009 yılında başlanmış ve 2010 yılında medya ve sağlık profesyonelleriyle görüşmelere geçilmiştir. Proje kapsamında biri İstanbul’da ve diğeri Ankara’da olmak üzere iki ayrı çalıştay organize edilerek elde edilen bulgular konunun ilgililerince paylaşılmıştır.
Bu arada Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Konrad Adenauer
Vakfının organizasyonu ile “Medya Sağlık İlişkisi Paneli” 25 Ocak 2011 günü TGC
temsilcileri, TTB, ESAM, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği
Başkanları ve TGC Bizim Gazete yazarı Mustafa Sütlaş’ın katılımıyla İstanbul’da
düzenlenmiştir[5].
Toplantı üzerine yazdığı yazıda Sütlaş (2011b), “hak temelli yaklaşım” üzerinde
durmuştur. “İlgili tarafların ortak sorumluluk ve işbirliği ve yapılması
gerekenlerden her kesimin üzerine düşen ne varsa onu yapması” anlayışıyla hak
temelli yaklaşımı açıklayan Sütlaş, “Hak temelli yaklaşım deyince bu alandaki
hakları tanıma ve koruma, dokunmama ve dokundurmama, hakkın gerçekten ve fiilen
var olması, gelişmesi için gerekli ortam, koşul ve olanakların sunulması,
gereksinilen desteklerin sunulması anlaşılmalıdır” demektedir. Sütlaş,
“sağlıklı bir sağlık medyası için hem hizmeti, hem de o hizmete dair yazılan,
gösterilen ve sunulanlarla ilgili ‘Ortak İzleme Değerlendirme ve Denetim
Birimleri’ni oluşturmak başlangıç olarak yapılması gerekli ve mümkün olan en
temel görevlerdin birisi olacaktır” diye kaydetmektedir.
Öte yandan radyodaki sağlık programlarını değerlendiren
Sütlaş’ın (2007a: 267-269) yorumuna da değinilebilir. Sütlaş, genellikle üç tip
program olduğunu belirtmektedir. Bunlardan ilki dinleyicileri herhangi bir
hastalık konusunda bilgilendiren, hastalıkların belirti, bulgu, tanı ve tedavi
yollarını ela alıp, o tıp dalının ya da hatalığın uzmanlarının ya da hastalıkla
uğraşan merkezlerin temsilcilerinin anlattığı programlardır. Bunlar “merak”
doğuran ve hemen ardından “yüz yüze” ilişkiyi gerekli kılan, “reklam” ya da
“tanıtım” açısından da eleştirilebilecek niteliktedir. İkinci tip programlar,
izleyicinin canlı olarak telefonla katılıp ne yapması gerektiğini sorduğu ve bu
sorunun bir uzman tarafından o anda yanıtlandığı programlardır. Bu programlarda
da “hastalık yok hasta vardır” kuralı; yani her hastanın durumunun özgün ve
özel olduğu ve bu nedenle de başkalarının olumsuz etkilenebileceği, yanlış
genellemelerin zarar verebileceği, kişinin gizliliği ve mahremiyetinin ortadan
kalkacağı, mesleki kusurlu bir davranışa yol açacağı gibi noktalar sorunlu
bulunmaktadır. Üçüncü program tipi ise hastalıklardan doğrudan konuşmak yerine
onların sosyal, ekonomik, toplumsal boyutlarının konu edildiği sohbet, söyleşi
ya da tartışma türü programlardır. Bu programlar da tek yanlı olunabilmesi,
izleyici katılımının sağlanamaması, yeterli zamanın olmaması, konunun bütün
boyutlarının ele alınamaması, toplumu etkilemeye yönelik propaganda yapılması,
ajitasyon yapılması gibi noktalarda eleştirilebilmektedir.
Televizyon içerikleri konusunda ise Sütlaş (2007a: 270)
biraz toplumun sağlık ve tıp konularına ilgisinden, biraz da sağlığın giderek
daha çok ticarileşmesinin etkisiyle hemen her televizyon kanalında sağlık ve
tıp konularının bol zaman bulan konulardan biri olduğunu söylemektedir. Sütlaş,
radyo programlarına benzer yapıdaki televizyon programlarda da benzer
sorunların görüldüğünü dile getirmektedir.
Öte yandan bir başka mecra İnternettir. Giderek daha fazla
kullanıcıya erişen İnternet içerikleriyle sağlık ürünleri, hizmetleri ve her
türlü sağlık bilgisi kamuoyuna sunulmaktadır. Erdal ve Saygılı (2001)
İnternetle birlikte insanların sağlık bilgisine kolayca erişmeleri sayesinde
kendi sağlıkları ile ilgili karar alma şekillerinin değiştiğini belirtmekte ve
bununla birlikte klasik doktor-hasta ve tedavi sürecinin değiştiğini
belirtmektedirler.
Sağlıklı yaşam günümüz insanının en büyük ideali haline
gelmiştir. Bu doğrultuda, İnternet üzerinde sağlık sitelerinin kullanım
yaygınlığı ve popülaritesi sürekli artmaktadır. Sağlığına dikkat eden eğitimli
tüketicilerin bulunduğu gelişmiş ülkelerde, özellikle ABD ve Avrupa’da sağlık
web siteleri; hastalıklar, tedavi yöntemleri ve ilaçlarla ilgili bilgi sahibi
olmak isteyen insanların ana hedefi konumundadır. İnsanlar günümüzde,
bulundukları ortamdan bir bilgisayar yardımıyla istedikleri bilgilere
rahatlıkla ulaşabilmekte, iletişim kurabilmekte ve sağlık konusunda uzmanların
fikirlerine ulaşabilmektedirler. Bu durum insanların tedavileri ve sağlık
durumları konusunda daha bilgili hale gelmelerini sağlarken, sağlık uzmanlarının
da İnternetteki içerikler konusunda bilgili olmalarını gerektirmiştir (Erdal ve Saygılı, 2001).
İnsanlar genellikle doktorların verdiği reçete ve
hastalıklarla ilgili bilgi alma, kendi reçetelerinde yer alan ilaçlarla benzer
niteliklere sahip ilaç arama, sağlık durumlarıyla ile ilgili bilgi alma,
muayene öncesi ilaçlar hakkında bilgi edinme, ürün kupon ve indirimlerinden
yararlanma, reçeteli ya da reçetesiz ilaç satın alma, sağlık web sitesine ait
elektronik posta hizmetinden yararlanma ve diğer hastalarla iletişim kurma gibi
ihtiyaçlar doğrultusunda sağlık sitelerini kullanmaktadırlar (Saygılı ve Erdal,
2001).
İnternet üzerinde yer alan sağlık siteleri de içeriklerini
hastaların talepleri doğrultusunda hazırlamaktadırlar. Erdal ve Saygılı’nın
(2001) çalışmasına göre sağlık sitelerinin içerikleri genellikle şu şekilde
oluşturulmaktadır:
1.
Hastalıklar,
klinik deneyler, ilaçlar, tedavi yöntemleri, kişisel bakım, gıdalar ve
beslenme, spor ve formda kalma, şifalı bitkiler, sağlık kütüphanesi, alternatif
tıp yöntemleri gibi genel sağlık bilgileri.
2.
Sağlık
televizyonu, sağlık öğretmeni, sürekli sağlık eğitimi programı, sağlık
gazetesi, haber grupları gibi eğitici sağlık hizmetleri.
3.
Sağlık
kayıtlarının tutulması, üyelikler, topluluklar, sohbet odaları, yaşanan
olaylar, kişiselleştirilmiş hizmetler gibi sağlık sitesi üyelerine sunulan
üyelik hizmetleri.
4.
Daha çok
ticari amaçla sitede yer alan kişisel bakım ürünlerinden doğal ilaçlara kadar
çok geniş yelpazede ürünler ve zayıflatma, formda kalma alet ve cihazlarından
ortopedik ayakkabılara kadar her türlü tıbbi ürün satışının yapıldığı
mağazalar, tıbbi tedarikçiler, sağlık sigortaları, sağlık odaklı tatil
imkânları, reklamlar gibi hizmetler.
5.
Sağlık web
sitesinin güvenilirliğini arttırmak için verilen site kimliği, sitenin
özgeçmişi, kurucuları, yönetim şekli, site misyon ve amaçları, içerik,
enformasyon, reklam, ticaret politikaları, gizlilik ve etik , site ortak ve
sponsorları, bilgi kaynakları, bağlı olunan protokol ve düzenlemeler, site
haritası, adres, telefon ve faks numaraları gibi bilgiler.
İnternetin kuralsız doğası ve denetlenemeyen bir iletişim
aracı oluşu, mevcut bilgilerin kalitesi hakkındaki soruları arttırmaktadır.
Tülay Bektaş Şeker (2004) doktora tezinde “Yeni Bir İletişim Teknolojisi Olarak
İnternet ve Bilgi Açığı” konusu ele alarak İnternet üzerinden hizmet veren
sağlık sitelerini değerlendirmiştir. Bektaş (2004:88) şöyle demektedir:
- “Özellikle
son beş yıl içerisinde ilaç tanıtımı yapan ve sağlık bilgisi veren sitelerin
sayısındaki hızlı artış da bu sitelerin güvenilirliğinin tartışılmasına zemin
hazırlamıştır. Sağlık bilgisi veren çok sayıda sitenin varlığı ve sağlık
bilgilerindeki zenginliğin sonucu olarak çok sayıda organizasyon bu bilgileri
araştırma, değerlendirme ve derecelendirme için spesifik araçlar kullanmaya
başlamış, bazı kuruluşlar ise bilgilerin kalitesinin site sağlayıcıları
tarafından onaylanabilmesi için uygulama usulleri geliştirmişlerdir. (…) Sağlık
sitelerindeki bilginin kalitesi, tıbbi dergilerin ve basının uzun süre
gündeminde kalan önemli bir tartışma konusudur. Tartışmalar genellikle
sitelerde yer alan bilgilerin doğruluk, güvenilirlik, geçerlilik, kanıt sunma
ve açıklama gibi boyutları üzerine odaklanmıştır. Profesyonel ve inandırıcı bir web sitesi
oluşturmanın son derece kolaylaştığı günümüzde sağlıkla ilgili sitelerde de
aynı durum söz konusudur, site konunun uzmanı olmayan kişilerce hazırlanma
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu sitelerin içerdiği bilgiler doğru
olmayabileceği gibi sağlığa zarar verici bile olabilir. Bilgilerin doğru
olmadığını bilmeyen kullanıcılar sitenin profesyonel kişiler tarafından
hazırlandığını düşünerek bu bilgileri doğruymuş gibi algılayabilmektedir.
Sağlıkla ilgili sitelerin değerlendirilmesinde gerekli kriterler site üzerinde
ya da site yazarlarının kimliklerinde belirtilmektedir. Sağlıkla ilgili
bilgiler İnternet üzerinde en çok ulaşılan bilgiler arasında olmasına rağmen
kullanıcılar bu bilgilerin kalitesini ve geçerliliğini değerlendirebileceği çok
az kaynağa sahiptir.”
İnternet sağlık sektöründe bilgi kalitesi açısından ana etik
kurallarını belirleyen ve sağlık sitelerindeki bilgileri değerlendiren
organizasyonlar arasında Health on the Net HONcode, İnternet Health Care
Coalition, eHealth Ethics Initiative, Health Internet Ethics, Trust-E, The eHealthcare
Association, American Accreditation Healthcare Commission sayılabilir (Erdal ve
Saygılı, 2001; Bektaş, 2004:90-96).
Bektaş’ın (2004:97) ifadesine göre Türkiye’de bulunan sağlık
sitelerinin çoğunda site yönetimi, site kimliği, bilgilerin elde edildiği
kaynaklar, editörlerin kimlikleri açık şekilde belirtilmişken, bazılarında bu
tür bilgilere rastlanamamıştır. Bazı sağlık sitelerinde uluslararası etik
normlara uygunluğun belirtilmiş olması dikkat çekicidir. Bektaş (2004:98-110)
bu bağlamda “sağlık-info.com”, “revir.com”, “ailehekimi.com”, “saglik.tr.net”
sitelerini incelemiştir.
İnternette sunulan bilginin “güvenilirliği ve tam ve doğru
olması” sorunludur. Sütlaş (2007a: 274) “Gerekli temel bilgiden yoksun bulunan
ortalama insanlar gelişen tıbbın olanaklarından sonuna kadar yararlanmak yerine
ona sunulan ve reklamı yapılanla yetinmek durumunda kalmakta, bu süreçte bazen
yanlış ya da yanlı veri ve bilgilerle yine sağlığı olumsuz etkileyecek
noktalara gelebilmektir” demektedir.
Sütlaş (2007a: 274) “Günümüzde sağlık ve tıpla ilgili İnternet
sayfalarına baktığımızda; önce sağlık ve tıpla ilgili haberlerin aktarıldığı
haber site(portalları)lerinin en sık karşılaştığımız en çok izlenen sayfalar
olduğunu görmekteyiz. Bunun ardından sağlıkla ilgili akademik, idari, ticari
vb. her türlü kurum ve kuruluşun kendilerini ve yaptıklarını, ürettikleri mal
ve hizmetleri tanıttıkları İnternet sayfaları gelmektedir. Bunların dışında
yazılı yayınlanan dergilerin sayfaları, hastalıklarla ilgili çoğu hasta veya
yakınlarının yapıp yayınladıkları sayfalar, sağlık ve tıpla ilgili örgütlerin
sayfaları, iletişim amaçlı forumların yer aldığı canlı sayfalar halen izlenen İnternet
siteleri arasında sayılabilir. Herhangi bir kişi veya kurumun bunların hepsini
izleyecek, değerlendirecek ve irdeleyecek durumu söz konusu değildir.”
E-sağlık ve etik söz konusu olduğunda web sayfalarında
uyulması gereken etik kodlar üzerinde de henüz yeterince durulmadığı ve konuyla
ilgili etik kodların geliştirilmemiş olduğu gözlemlenmektedir (Cengiz,
2007:292). Yeni bir kavram olarak e-sağlık “yeni iletişim teknolojilerinin tüm
işlevlerinin hizmete sunularak hastaların tedavisinde, sağlık hizmetlerine
çabuk ve kolay ulaşmasında, sağlık sektöründe yer alan tüm paydaşlara
nitelikli, verimli ve etkin hizmetlerin sunumunda kullanılması anlamına
gelmektedir. E-sağlıkta başlıca etik sorunlar yetke (otorite), bütünlük,
mahremiyet, yayım bilgisi, doğrulanabilirlik, şeffaflık, finansal saydamlık ve
reklam politikası çerçevesinde irdelenmektedir. Altı çizilecek olursa
mahremiyet alanındaki tartışmanın ise gizlilik, bütünlük, reddedilmezlik ve
kimlik belirleme başlıklarında yapıldığı belirtilebilir (Cengiz, 2007:295-297).
Bu genel etik kodlar dışında sağlığın farklı alanlarına yönelik daha özel etik
ilkelere de dikkat çeken Cengiz (2007:297) örneğin yurt dışında İnternet
üzerinden terapötik danışmanlık hizmeti veren farklı kurumların kendi içlerinde
üyeleri için düzenlediği etik kodlar üzerinde durmaktadır. Türkiye’de ise
İstanbul Tabip Odası Etik Kurulu’nun “Tıp Etiği Açısından Elektronik Ortamda
Sağlık Danışmanlığı” konusunda 2002 yılında yayımladığı bir kitapçık ve Türk
Diş Hekimleri Birliği’nin “Diş Hekimliğinde Web Sitesi Etik Kuralları”
çalışması bu alandaki uygulamalardır (Cengiz, 2007:299). Türkiye’de İnternet
üzerinden psikoterapi (e-terapi) hizmeti veren Türkçe sitelerin incelendiği bir
araştırma ağda bulunan yedi sitenin yalnızca birinde International Society for
Mental Health Organization (ISMHO) tarafından kabul edilen e-terapi etik
ilkelerine uyulduğu ve bu sitenin de ISMHO’ya üye olduğu belirlenmiştir (Cengiz,
2007:301). İnternette sağlıkla ilgili sitelerin dünyadaki saygın kuruluşlarca
kabul edilen etik ilkelere uygun içerik sunması ve bu hizmetten yararlananların
mahremiyetine önem verilmesi oldukça önemlidir. Bu sitelerin etik ilkeleri
benimseyerek hareket ettiklerini gösteren izin işareti ya da marka/logo
gösteriminin sitede yer alması da kullanıcılar açısından önemli bir güven
sağlayıcı unsur olacaktır. Örneğin ABD’de sağlık alanında akreditasyonda öncü
kuruluşlardan olan URAC (American Accreditation Healtcare Commission) sağlıkla
ilgili web siteleri için etik standartlar geliştirerek 2001 yılında uygulamaya
başlamıştır (Akt.: Cengiz, 2007:302). Türkiye’de bu konuda atılabilecek adımlar
olduğu şüphesizdir.
Kişisel İnternet sayfalarında yapılan tanıtımlara değinen
Sütlaş (2007a: 275-277) bunlarla ilgili olarak sağlık ve tıp alanındaki meslek
örgütleri ve uzmanlık derneklerinin çeşitli kurallar ve etik ilkeler ortaya
koyduklarını ve örneğin Türk Diş Hekimleri Birliği’nin “Diş Hekimliğinde Web
Sitesi Etik Kuralları” çerçevesinde bu sitelerin öncelikle hasta kazanma ve
yönlendirme amacına yönelik olamayacağı belirtmektedir[6].
Kurallar arasında İnternet üzerinden hekimlik yapılamayacağı, hastaları muayene
etmeden tedavi hizmeti verilemeyeceği, kişisel gizlilik ve mahremiyete dikkat
edileceği, reklam unsuru içeren resim, yazı gibi ürünlerin yayınlanamayacağı,
yanlış yönlendirici bilgilerin verilemeyeceği, kaynak gösterilmeksizin yazı
yayınlanamayacağı, ağrısız, acısız tedavi uygulama vb. gibi taahhütlerde bulunamayacağı,
meslektaşlar arasında haksız rekabete yol açılmasının sağlanamayacağı gibi
noktalara işaret edilmektedir.
Ek 12’de ayrıca sağlık alanındaki sağlık konulu yayınlarla
ilgili kural ve ilkelere özet bir şekilde yer verilmektedir.
Konunun etik olduğu kadar hukuki boyutlarına da dikkati
çekmek gerekir. Özdemir (2012:215) bu konudaki makalesinde sağlık alanındaki
İnternet içeriklerini (1) psikolojik danışmanlık, (1) tıbbi danışmanlık (doktor
ve hemşire hizmetleri) ile (3) bilgi ve tavsiye hizmetleri (Hastane, klinik
doktor, sağlık kuruluşu bilgi ve adresleri, sağlık bilgi danışmanlığı, beslenme
bilgileri, ilk yardım bilgileri, aile planlaması, hamilelik, çocuk bakımı,
yaşlı, engelli bakımı, malzeme ve tedarik imkânları vs.). başlıklarında
toplamakta ve tüm bu hizmetlerin genelde e-ticaret adı altında olduğunu
vurgulamaktadır. Bu doğrultuda uyulması gereken yasal mevzuatı değerlendiren
Özdemir, öncelikle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 9.
Maddesine ayrıca Mesafeli Sözleşmelerin Uygulanmasındaki Usul ve Esaslara
İlişkin Yönetmelik kapsamında “yasal mesnetlere aykırı davranılmaması
gerektiğini” vurgulamaktadır. Ayrıca23 Mayıs 2007’de yürürlüğe giren İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Hakkındaki Kanun da bu anlamda değerlendirilmektedir.
Özdemir’in (2012:216) bu alandaki hukuki altyapıya ilişkin genel yorumu ise
“eksik” olduğu ve ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden oluşturulması gerektiğidir.
Özdemir’in (2012:217) yönelttiği şu soruların da altı çizilmelidir:
- “E-terapi
gibi uluslararası kabul edilebilirliği kanıtlanmamış, literatürlere bilimsel
makale olarak geçip onay ve kabul görmemiş hizmetlerde ateşle mi
oynayacaksınız? Henüz yasal yapılanması güçlendirilmemiş, atıflarla idare
edilen bu yeni hizmet anlayışını sadece ranta, ekonomik menfaate endeksli, iyi
niyet, basiret ve dürüstlükten uzak ticari gruptan ve hackerlerden nasıl
koruyacaksınız?”
Öte yandan ABD’de Amerikan Ulusal Sağlık İstatistikleri
Merkezi’nin gerçekleştirdiği araştırmanın bulguları da İnternet kullanımını
tanımlaması açısından önemlidir. “Hastalığa çare artık İnternette aranıyor”
başlığıyla yayımlanan haberde, araştırma sonuçlarına göre ABD’de insanların
yarısının sağlık sorunlarını çözmek için artık İnterneti kullandığı ifade
edilmektedir (Yeni Nesil, 5 Mart 2010). Ocak-Haziran 2009 arasında yaşları
18-64 arasında değişen 7.192 kişiyle yapılan araştırmada, katılımcıların
%51’inin son 12 ay içinde sağlık konularıyla ilgili arama yaptığı, kadınlarda
(%58) bu oranın erkeklerden daha yüksek
çıktığı, katılımcıların %6’sının İnternet üzerinden ilaç talebinde bulunduğu,
%3’ünün ise bir sağlık kuruluşuna başvuru yaptığı ortaya çıkmıştır. Haberde
ayrıca benzer bir araştırmada da doktorların hastalarıyla İnternet üzerinden
iletişime geçmekte fazla istekli olmadıklarının belirlendiği ifade
edilmektedir.
Özer, Şantaş ve Budak’ın (2012) çalışmasında ise sağlık web
sitelerinin Türkiye’deki bir devlet üniversitesinin İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesinde görev yapan akademik personel tarafından kullanım düzeyleri
araştırılmıştır. 100 kişinin katıldığı çalışmanın bulguları katılımcıların
94’ünün en az bir kez İnternette sağlık bilgisi aradığını ortaya koymaktadır.
Sağlıkla ilgili konularda İnterneti tercih etme nedeni olarak katılımcıların
88’i bilgiye ulaşmanın kolay, ucuz olması ve daha az zaman almasını, 44’ü ise
ulaşılan bilgilerin çeşit ve miktarının fazla olmasını göstermiştir.
Katılımcıların 85’i sağlıkla ilgili olarak İnterneti kullanım amacı olarak
hastalıklarla ilgili bilgi almayı ifade etmiştir. 57 kişi tedavi yöntemleri ve
seçenekleri ile ilgili bilgi almak, 52 kişi hastane ve doktor seçimi ile ilgili
bilgi almak, 40 kişi de muayeneye gitmeden önce var olan hastalık belirtilerine
yönelik ön bilgi edinme amacında olduklarını belirtmişlerdir. 79 kişi sağlık
bilgisini kendisi için araştırdığını, 73 kişi aile üyeleri için araştırdığını
söylemiştir. Web sitelerindeki bilgilere güvenme durumuna bakıldığında,
katılımcıların 83’ü “Kısmen” güvendiğini kaydederken, bu soruya 5’i “Evet”,
6’sı “Hayır” yanıtı vermiş ve 6’sı da soruyu cevapsız bırakmıştır. Güvensizlik
nedenlerinin başında ise “Sitenin içerdiği bilgilerin nereden alındığının
belirtilmemiş olması (f=72)”, “Sitenin doğru bilgi sağlamaktan ziyade ticari
amaçların ön plana çıkmış olması (f=44)”, ve “Sitenin güvenilir bir
organizasyona ait olmaması (f=41)” öne çıkmaktadır. Katılımcıların 53’ü
sitedeki bilgileri kolaylıkla anladıklarını belirtmişlerdir. Yalnızca 1 kişi
anlayamadığını ifade ederken 40 kişi “Kısmen” anladığını söylemiştir. “Web
sitelerinin hekim ya da konunun uzmanları tarafından hazırlanması (f=78)”,
“Güvenilir kuruluşlar tarafından düzenlenmesi (f=72)”, “Sitedeki bilgilerin
düzenli olarak güncellenmesi (f=63)” öne çıkan beklentiler olarak tespit
edilmiştir.
[1]
“Doktorum 500. Bölümünü kutluyor” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste
erişilmiştir:
http://haber.kanald.com.tr/Haber/TV-42/Doktorum-500-bolumunu-kutluyor-26981.aspx#axzz2JZAo49BR
[2]
A.g.e.
[3]
A.g.e.
[4]“Doktorum”
(T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.kanald.com.tr/Doktorum
[5]
“Medya-Sağlık İlişkisi Tartışılıyor” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste
erişilmiştir:
http://www.medyatava.com/Haber/75712
[6] “Dişhekimlerinin Her
Türlü İletişim Ortamında Yayın Yapmalarına İlişkin Kılavuz”. 26 Ocak 2013
tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://www.tdb.org.tr/tdb/v2/mevzuat_icerik.php?yer_id=3&id=106