2.2.3. Toplantılar, Örgütlenme Çalışmaları, İlke ve Uyarılar


Medyanın sağlık konusundaki rolü, işlevi, önemi ve bu alanda dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin dikkati çeken ilk toplantı; TRT’nin koordinasyonunda, Sağlık Bakanlığı, üniversite temsilcileri, gönüllü kuruluşlar, Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF’in katılımıyla 1989 yılında gerçekleştirilmiştir. 

Toplantıda “Televizyonda sağlık programları hazırlanırken göz önüne alınması gereken ana noktalar” belirlenerek kamuoyuna duyurulmuştur (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995): Bugün bile geçerliliğini koruduğu söylenebilecek bu noktalar şunlardır:

1)       Sağlık programlarının hazırlanması aşamasında Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapılarak programlar için danışman kullanmak gereklidir.
2)       Sağlık alanında her konu önemlidir ancak ülkemiz koşulları açısından toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren konular öncelikle ve ağırlıklı olarak işlenmelidir.
3)       Konuların işlenme biçimi sade vatandaşın anlayabileceği şekilde (ilkokul-ortaokul) düzeyinde olmalıdır.
4)       İşlenecek konunun özelliğine göre değişik program biçimleri kullanılabilir (söyleşi, drama…)
5)       Sağlık programları belli bir sisteme oturtulmalıdır.
6)       En az üçer aylık program planları yapılmalıdır.
7)       Programlar daha çok hastalığa değil de sağlığın korunmasına yönelik olmalıdır.
8)       Sağlıkla ilgili mesajlar, yalnız sağlık programlarında değil, diğer programlar içinde de (eğlence, film…) işlenmeli, serpiştirilmelidir.
9)       Öncelikli sağlık konuları, yalnız özel gün ve haftalar içinde değil bütün bir yıl içine dağıtılarak dengeli bir biçimde işlenmelidir.
10)    Temel mesajlar sürekli hatırlatılmalı ve uygulanması sağlanmalıdır.
11)    Tüm sağlık programlarında mesaj birliği sağlanmalıdır.
12)    Konuların çakışmaması için iç koordinasyon sağlanmalıdır.
13)    Televizyondaki sağlık programlarında görselliğe ağırlık verilmeli, yazılı spotlar yerine görsel nitelikte, akılda kalıcı spotlar geliştirilmelidir.
14)    Spotlarda temel mesajlar, programlarda ise mesajlarla birlikte daha ayrıntılı bilgiler yer almalıdır.
15)    Spotlar, bir güldürü programında, dizide veya heyecanlı bir programda araya girmelidir (reklamlar gibi)
16)    Bilgiler arka arkaya verilmek yerine parçalara bölünüp sistemli ve sürekli bir biçimde verilmelidir.
17)    Sağlık programlarının hedefine ulaşması için gerekli olan araştırmalar yapılmalıdır.
18)    Araştırmalarda üniversiteler ve diğer kuruluşlarla işbirliği sağlanmalıdır.
19)    Davranış değişikliklerinin erken yaşlarda oluşması ve nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu gençlerin oluşturması nedeniyle gençliğe yönelik sağlık programlarına ağırlık verilmelidir.
20)    Bilimsel temeli olmayan programların ilgi çekmek amacıyla da olsa yapılmaması gereklidir.
21)    Modern tıpta yeri olmayan konularda (halk hekimliği gibi…) televizyon önderlik ve özendiricilik yapmamalıdır.
22)    Sağlıkla ilgili yanlış mesaj ve alışkanlıkların sakıncalarının anlatılması ve seyircilerin bu yönde eğitilmesi gereklidir.
23)    Olumsuz mesajlardan çok, olumlu mesajlara ağırlık verilmelidir.
24)    Program yayın saatleri iyi düzenlenmeli ve ölü saatlerde yayınlanmamalıdır.
25)    Hem doğrudan hem de dolaylı yoldan eğitim veren programların izleyicisi olabileceği düşünülerek her iki türde de program gerçekleştirilmelidir.
26)    Sağlık eğitimini hedefleyen drama türünden programlar yapılmalı ve bunlar ülke ihtiyaçları ve gerçeklerine uygun olmalıdır.
27)    Yapılan programlar sonucunda bir talep yaratıldığı zaman bu talebi karşılayacak önlemler de mutlaka alınmalıdır. Mesajlar gerçeğe çok uygun olmalıdır.
28)    Televizyon içinde bağımsız, uzmanlaşmış bir sağlık birimi yer almalı ve bu ekip içinde profesyonel sağlıkçılar yer almalıdır.

Bir başka önemli toplantı 1991 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen “Sağlık ve Medya” panelidir. Panelde sağlık alanında uzmanlaşmış kadrolara gereksinim olduğu, her gazetenin bir sağlık masasının bulunması, sağlık ve medya ilişkilerinin olumlu bir şekilde sürmesi için sağlık haberlerinin mutlaka doğrulatılması gerektiği vurgulanmıştır (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995).

1991 yılının bir başka önemi, sağlık haberciliğinde uzmanlaşmaya dönük ilk adımın atılması ve sağlık habercilerinin 21 Mayıs 1991’de bir dernek çatısı altında toplanmasıdır. Eğitim ve sağlık alanında uzman haberciler tarafından “eğitimli gazeteci – sağlıklı haber” anlayışı çerçevesinde, “eğitim ve sağlık alanında haberciliğin kalitesinin arttırılması, mesleki dayanışma, halkın doğru bilgilendirilmesi ve etik kuralların uygulanmasını sağlamak” için Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM-DER) kurulmuştur[1].
Yılmaz’ın (2010) ifadesiyle “sağlık alanında yeterli sayıda muhabir olmaması nedeniyle” dernek, eğitim muhabirleri ile birlikte kurulmuştur. Derneğin kurucu üyeleri şunlardır (Yılmaz, 2010): Sibel Güneş (Günaydın), Esra Kazancıbaşı (Tercüman), Nuran Çakmakçı (Hürriyet), Hüseyin Akman (Türkiye), Yalçın Yılmaz (Türkiye), Gül Atasavun (Milliyet) ve Gülseren Güver Ergezer (Milliyet).
Derneğin kuruluşu hakkında, kurucu Başkan Sibel Güneş (2010) şöyle demektedir:
-   “Sağlık haberciliğini ciddi, dikkate alınır bir uzmanlık dalı haline getirdik. Uzmanlık dernekleri ve Sağlık Bakanlığı sağlık habercilerini taraf olarak kabul etmeye başladı. Bakanlığın yaptığı sağlık kongrelerinin hepsine katıldık. Kamu yararı, halk sağlığı gibi konularda medyanın bakış açısını ortaya koyduk. Sağlık Bakanlığıyla daha öncesinde iyi bir iletişim biçimi yoktu. Bakanlık gazetecilerin bu anlamda bir konuyla ilgili sorduğu soruya yanıt bile vermiyordu. Sorulan sorulara oluşturulan yanıtlar bakanlığın kendi içerisindeki dokümanlarda kaybolup gidiyordu. Yani biz bu işe başladıktan sonra bizim zorlayıcı etkimizle Bakanlık muhatap olarak gazeteciyi kabul edip açıklama yapmaya başladı. Şimdi de çok iyi bir iletişimimiz var.”

Günümüzde 40 kadar üyeye sahip olan İstanbul merkezli dernek, sağlık muhabirliği alanında uzmanlaşmaya önem vererek rutin toplantılar ve etkinlikler yoluyla üyelerini bilgilendirme ve haber kaynaklarının habere ve haberciye yaklaşımını iyileştirme anlamında çalışmalar yürütmektedir.

Bu arada sağlık yayıncılığında ilk popüler dergi olarak “Formsante”den de söz etmek gerekir. 1993 yılında Milliyet Dergi Grubu bünyesinde çıkmaya başlayan dergide sağlık ve güzellik konularının işlenmiş, çeviri sağlık haberleri, sağlık muhabirleri tarafından takip edilen tıp kongrelerinden haberler sunulmuş ve 40 binli tiraj rakamlarına ulaşılmıştır (Öğüt, 2013:139-140).

Yine bir başka kilometre taşı olarak 1995 yılında Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık Gelişim Genel Koordinatörlüğü tarafından Türkiye’de ilk kez kamuoyunun sağlık konulu yayınları nasıl algıladığına ilişkin önemli bir araştırma gerçekleştirilmiştir. “Kitle İletişim Araçlarında Sağlık Haberciliği ve Halkın Sağlık Eğitiminde Kullanımı” başlıklı Hoşgeçin ve Tozkoparan tarafından düzenlenen araştırmada 25 medya profesyoneliyle görüşülmüş ve her ilden ortalama 15 kişi olmak üzere 91 kişiyle anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Bulgular, sağlıkla ilgili bilgilerin büyük ölçüde (% 59,3) doktordan/sağlık kuruluşundan alındığını ve medyanın ikinci sırada geldiğini (%25,3) ortaya koymaktadır. Araştırmacılar bu durumu “medyanın halkın sağlık eğitiminde çok önemli bir yere sahip olduğu” şeklinde yorumlamışlardır. Katılımcıların % 98,9’luk kısmı da daha fazla sağlık programı yapılması talebinde bulunmuşlardır. Araştırmacıların ifadesine göre sağlıkla ilgili konularda belli bir politika belirlemiş ve bu amaçla düzenli yayın yapan kuruluş sayısı çok az bulunmuştur:

-   “Özellikle yerel düzeydeki basın-yayın kuruluşlarında bir iki haber ve program dışında bu konuyu düzenli olarak işleyene rastlanmamıştır. Büyük gazetelerin sağlıkla ilgili yayıncılık politikaları, gazetelerin niteliğine göre değişebilmekte, bazen yetkili bir kişinin konuya ilgili olması, sağlık haberleri ve yazılarının diğer gazetelere göre çok fazla yer almasını sağlayabilmektedir. Özellikle ticari amaçlı televizyon ve radyolarda sağlıkla ilgili programlara fazla yer verilmemesinin temel nedeninin izleyici sayısı ile ilgili kaygılar olduğu saptanmıştır. (…) Ancak… bugün birçok kuruluş sağlık konusunda bir şeyler yapma ihtiyacı içine girmiştir. (…) Gerçekten de halkın sağlık konularına oldukça fazla ilgi duyduğu saptanmıştır. (…) Diğer haber ve programlara gelmeyen mektup ve telefonun sağlık konularına geldiği belirtilmiş ve halkla yapılan görüşmelerde de ilgi oranın %60’larda olduğu saptanmıştır (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995)”.

Çalışmanın sonunda araştırmacıların sıraladıkları öneriler bugün de dikkati çekebilmektedir (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995):
-   “Sağlık Bakanlığı, basın-yayın kuruluşlarına halkın sağlık konusunda eğitilmesini sağlamak amacıyla bilgi aktarmalıdır. Bu bilgi akışı düzenli ve sürekli olmalıdır.
-   Bilgi akışı Sağlık Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği ve Sağlık Müdürlüklerinde oluşturulacak birimler aracılığıyla olmalıdır.
-   Sağlık Bakanlığı üst düzey yöneticileri basın-yayın kuruluşlarının yöneticileriyle belli aralıklarla bir araya gelmelidir.
-   Bakanlık ve basın-yayın kuruluşları birlikte ve belli aralıklarla halkın sağlık eğitim ihtiyacını, bu konuda medyadan yararlanma durumunu, basın-yayın organlarında sağlık konularının işlenmesiyle ilgili verilerin elde edileceği araştırmalar ve değerlendirme toplantıları yapmalıdır.
-   Sağlık Bakanlığı basın-yayın organlarında yayınlanan sağlık haberleri/ yazıları/ programlarını sürekli izleyerek doğruluk, yeterlilik, güncellik ve etik açılardan değerlendirmelidir.
-   Basın ve yayın organlarının tabi olduğu mevzuat gereği sağlık konularının işlenme biçimi, süre ve içeriği ile ilgili zorunlulukların hayata geçirilmesi için Sağlık Bakanlığı yaptırım uygulayabilmelidir ve bu uygulama zorunluluğunun (halkın daha sağlıklı olmasına katkı sağlamak amacıyla) takipçisi olmalıdır.
-   Bakanlık, basın-yayın kuruluşlarının oluşturdukları birliklerle (Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, ESAM…) işbirliği yapmak, ortak amaçlar ve çalışma zeminleri yaratmak için çaba göstermelidir.
-   Sağlık Bakanlığı dışındaki sağlıkla ilgili kuruluşlar (meslek birlikleri ve odaları, dernek ve vakıflar, üniversiteler…) basın – yayın kuruluşları ile –Bakanlık ve Sağlık Müdürlükleri ile de koordineli bir şekilde- iletişim kurmalı, onları materyal ve bilimsel danışmanlık açısından desteklemelidir.
-   Basın-yayın kuruluşları, kişi haklarına saygı ve halka doğru bilgi verme temel ilkelerinden hareket ederek araştırmalara dayalı Basın Ahlak Yasası ve etik kurallara uygun haber/program yapmalıdır.
-   Halkın sağlık eğitimine yönelik olarak hazırlanan yayınlarda doğruluk, izlenebilirlik, doyuruculuk ve süreklilik koşulları yerine getirilmeye çalışılmalıdır.
-   TRT koordinasyonunda 1989 yılında yapılan (…) toplantı raporunda yer alan tüm maddeler hayata geçirilmeye çalışılmalı ve diğer yayın organlarına da uyarlanmalıdır.”

Özetle ifade etmek gerekirse 1990’lar, gazetelerde deneyimli sağlık muhabirlerinin ve onların özel haberlerinin görülmeye başlandığı yıllardır. Özel televizyonculuğun da bu yıllarda gelişmesi sağlık konulu kimi programların hazırlanmasını beraberinde getirmiştir. Haber programı olan Arena’daki sağlık konulu kimi yayınlar bu anlamda dikkat çekicidir (Öğüt, 2013:138).

Öte yandan sağlık haberciliği konusunda literatürde en çok başvurulan Türkçe kaynağın Mustafa Sütlaş’ın aynı adı taşıyan köşe yazılarından derlediği “Medya İçin Sağlık, Sağlık İçin Medya” isimli kitabı olduğu görülmektedir. Sütlaş bir tıp hekimidir ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayımladığı Bizim Gazete’de Dr. İlhan Özel’le birlikte 1996- 2004’yılları arasında “Sağlık ve Tıp” sayfasını hazırlamıştır. Sütlaş’ın yazılarından oluşan kitap, 2007 yılında yayımlanmıştır[2]. Sütlaş’ın 1998’den beri yayımı Yön Radyo’da sürdürülen “Türkiye’nin en uzun soluklu sağlık programı”, “Merhaba Acil” programı ve Bağımsız İletişim Ağı Bianet’teki yazılarının da alana oldukça önemli katkılar sağladığının altı çizilmelidir (Sütlaş, 2008).

Bu arada sağlık haberciliği alanında yaşanan hareketlilikle birlikte bu alana yönelik sorunların dile getirildiği ve sağlık haberciliğinde uzmanlaşmanın gereği olarak çeşitli eğitimlerin verildiği toplantılar da 1990’ların sonunda gündeme gelmiştir.

Sağlık ve tıp alanındaki haberciliğin önemi, uygulamada yaşanan sorunları ve sıkıntıları aşmak üzere Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) işbirliğiyle, TÜBİTAK ve bir ilaç firmasının da desteğiyle Türkiye’deki ilk önemli toplantı 18-19 Haziran 1999 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Daha sonra bir dizi şeklinde devam eden toplantılarda “daha doğru habercilik yapmak için gerekli temel bilgileri tanımlamak, tıp ve gazetecilik alanlarının etik kural ve ilkelerini birlikte ve bir arada temel alan bir gazetecilik etkinliğini süreç içinde yaratmak ve bu alanda olan bitenin kamuoyuna doğru bir şekilde ulaşmasını sağlamak” amaçlanmıştır (Sütlaş, 2007a: 353). Toplantıda sağlık haberciliği alanında yaşanan sıkıntılar, muhabirlerin sağlık haberlerini yazarken karşılaştıkları zorluklar ve dikkat edilmesi gerekenler, ilacın hazırlık aşamaları, ilaç haberlerine yönelik sıkıntılar, baskılar, ilişkiler, etik, hatalar, eksikler, yanlışlar, örnek olaylar, haber yazma uygulaması ile olması gerekenler iki gün boyunca tartışılmıştır. Toplantıda paylaşın görüşler arasında sağlık haberciliğinde “eğitimli ve uzman gazetecilerin meslekte yer almasıyla daha sağlıklı haberlerin oluşturulabileceği, iletişim ve sosyal bilimler alanında yükseköğretim almış mezunların meslekte daha etkin hale gelmesi, haber kaynağı ya da bilgi verecek sağlık profesyoneli bulmakta yaşanan zorluk, doğru kaynaktan doğru bilgi alabilme sıkıntısı gibi noktalarda düğümlenmektedir (Güneş, 1999:35-40).
Piyasaya yeni çıkan bir ilacın tanıtımının nasıl olması gerektiği konusunda Güneş (1999: 27) “Gazeteci ticari bir ürünün reklamını yapmamalı. (…) Bunu bir mucize ilaç gibi sunmamalı. İlaç firması da bu anlamda gazeteciyi bir tanıtım aracı, bir açık kanal gibi kesinlikle görmemeli” demektedir: “Diyelim ki hepatit konusunda ilaç geliştiriyorsa hepatit konusunda halk sağlığını bilgilendirici, uzmanlık derneklerinden konuşmacıların yer alacağı toplantılar düzenlesinler. O toplantılarda ilaçla ilgili yeni gelişmeler konu olabilir. Gazeteci bu konuda bilgilendirilebilir. (…) O toplantının ana hedefi ilaç propagandası olmaz.” Dizdar (1999:29-30) aynı toplantıda New York Times’ın sağlık yazarı bir hekimin “topluma sağlıkla ilgili bilgileri ulaştırırken bizim sorumluluğumuz nerededir” başlıklı yazısından da alıntılar yaparak özetle aşağıdaki gibi maddeleştirilebilecek noktalar üzerinde durmaktadır:

1)       Yeterli detayın verilmesi gerekiyor
2)       Başlık doğru aktarılmalı
3)       Kaliteyi ifade edecek kavramlar değil rakamsal değerler verilmeli
4)       Tartışmalı ve genel mantığa aykırı veri kaynakları kullanılmamalı
5)       Bilgi edinilmeli ve birkaç kaynaktan doğrulatılmalı
6)       Anlatım dili herkesin anlayabileceği dil olmalı
7)       Sansasyonel ifadelerden kaçınılmalı
8)       Tarafsız olunmalı
9)       Yan etkisiz ilaç yoktur; yan etkiler belirtilmeli
10)   İlacın kullanım alanı ve sınırları belirtilmelidir.

Somer (1999:32) ilaç haberlerinde hekime danışılmadan alınmasında sakınca vardır diye bir ibare konulması gerektiğini de belirtmektedir. Sanyel (1999:57) “Ülkemizdeki haberlerin çok büyük bir kısmı çeviri kaynaklı oluyor. Çünkü bunları anlamak özel bir bilgi gerektiriyor (…) . Bu da muhabirde olmayan bir özellik.” diye konuşmuştur.

Söz konusu toplantıda daha sağlıklı bir toplum için iyi hekimlik ve iyi gazetecilik yapmanın önemine işaret edilerek tıp ve gazetecilik alanlarına yönelik etik ilkeler tartışılmış ve sonuçta “Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği Bildirgesi” açıklanmıştır. 12 maddeden oluşan bildirgenin ilk maddesinde sağlık haberciliği alanında önemli sorunlar yaşandığına işaret edilmiştir. Bildirge şu şekildedir[3]:

-   “Türkiye’de sağlık alanının giderek büyüyen, karmaşıklaşan, çözüm bekleyen sorunları olduğunu bilerek: Daha sağlıklı bir toplum için “iyi hekimlik” ve “iyi gazetecilik” yapmanın gerekliliğine inanan bir grup bilim adamı, gazeteci ve hekimin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda sağlık haberciliği tartışılmış ve aşağıdaki sonuçlara varılmıştır:

-   1. Sağlık haberciliği alanında önemli sorunlar yaşanmaktadır. Türkiye'de haber oluşturma kararı, haberin kaynağı, medyada yer alması ve halkın haberden yararlanmasında sorunlar vardır. Ajans, dergi, TV ve gazetelerde çalışan haberciler sağlık haberlerini yaparken farklı sorunlar yaşamaktadır.
-   2. Sağlıkta uzmanlaşma desteklenmelidir Sansasyondan uzak doğru sağlık haberciliği için tüm yayın kuruluşlarında alanında uzman sağlık muhabiri istihdam edilmelidir. Sağlık haberlerinin yer aldığı sayfaların editörleri de sağlık haberleri konusunda ilgili meslek kuruluşları tarafından bilgilendirilmelidir.
-   3. Sağlık habercisinin haber yapma özgürlüğüne yönelik hiç bir baskıya izin verilmemelidir. Hangi konunun haber yapılacağına sağlık muhabiri karar vermektedir. Bu konuda habercinin bağımsızlığını etkileyecek hiç bir girişime olanak verilmemelidir. Ancak haberin önceliği konusunda haber kaynağının da görüşü önemsenmelidir. Halkla ilişkiler firmaları da sağlık habercileriyle olan ilişkilerinde hem gazetecilik hem de halkla ilişkiler etik kurallarına saygılı davranmalıdır.
-   4. Sağlık haberinin sorumluluğunu sağlık habercisi taşımalıdır. Sağlık haberlerinin basında yer alması aşamasında haberci dışındakilerin etkin olması engellenmelidir. Bunun için en iyi yöntem bir sağlık sayfası veya (TV için) sağlık saati bölümlerinin ayrılması ve sorumluluğun sağlık habercisine verilmesidir.
-   5. Sağlık habercileri yalnız haber üretmekle sorumludurlar. Sağlık habercileri çalıştıkları yayın kuruluşlarında "bağımsız haber üretme" görevlerini etkileyecek hiçbir konuda görevlendirilmemeli ve bu konuda baskı altına alınmamalıdır.
-   6. Sağlık habercileri için bir bilimsel danışma havuzu oluşturulmalıdır. Haberin oluşturulması hazırlayanın sorumluluğu altındadır. Ancak bu aşamada haberci-bilim adamı-hekim işbirliğini sağlayacak mekanizmalar geliştirilmelidir. Türk Tabipleri Birliği, uzmanlık derneklerinde sağlık muhabirlerinin danışabileceği birimler oluşturmalıdır.
-   7. Sağlık alanındaki haber kaynakları da eğitilmelidir. Haber kaynağı olabilecek bilim adamları ve hekimler de bu haberi oluşturacak kişilere en doğru, en yetkin şekilde katkıda bulunmak üzere eğitilmelidir. Bu eğitim mezuniyet öncesi dönemde verilmeli, mezuniyet sonrası için sürekli eğitim olanakları TTB (ESAM ve İletişim Fakülteleri işbirliği ile) tarafından sağlanmalıdır.
-   8. Sağlık muhabirliği iletişim fakültelerinde ayrı bir ders olarak kabul edilmelidir. Sağlık haberciliği ayrı bir alan olarak tanınmalı, gazetecilik eğitimi sırasında iletişim fakültelerinde bu eğitim verilmelidir. Bu konuda meslek birliklerinden yararlanılabilir.
-   9. Sağlık muhabirlerine sürekli eğitim olanağı yaratılmalıdır. Sağlık haberciliği alanında çalışan gazetecilerin "sağlıkta öncelikli gelişmeler, eğilimler" gibi konularda eğitimleri ESAM (TTB ve iletişim fakülteleri katkısıyla) tarafından yapılmalıdır.
-   10. Tıbbi dergilerdeki araştırmaların haber kaynağı olarak kullanılması sağlanmalıdır. Haber kaynağı olarak yöneticiler, hekimler, bilimsel dergiler ve çoğunluğu dış basından olmak üzere çeviri yayınlarla İnternet kullanılmaktadır. Yazıları denetlenmiş tıbbi dergiler en doğru haber kaynağı olabilir. Bu amaçla Türkiye'de çıkan pek çok tıbbi dergideki bilimsel yayınların halkın yararına kullanılması için basın bültenleri hazırlanması (TTB, TÜBİTAK tarafından) sağlanmalıdır. Bu bültenler halk sağlığı açısından öncelikli, gerçekten güncel ve en fazla sayıda kişiyi ilgilendirecek konular hakkında olmalıdır.
-   11. Sanayi Bakanlığı Tüketiciyi Koruma ve Reklam Kurulu'nun etik ilkelerine uymayanlara verilen cezalarla ilgili yapılacak haberler caydırıcılık taşıyabilir.
-   12. Sağlık habercisi ile haber kaynağı alanlarındaki etik kuralları düzenleyen bildirgeleri dikkate almakla yükümlüdür. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi, TTB Tıp Meslek Ahlak Kuralları ve Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği (ESAM) Etik İlkeleri sağlık haberlerindeki etik sorunların önlenmesi için önemli belgelerdir. Bunların uygulanması herkesin sorumluluğu ve ödevidir. Bu kuralları ihlal edenler meslek kuruluşları ve birliklerince kamuoyuna açıklanmalıdır.”

“Sağlık Bilinci ve Medya” toplantılarından ikincisi tıbbın bazı özel konularına ilişkin olarak gerçekleştirilmiştir. Bu konular arasında “kan bankacılığı ve transfüzyon”, “dermatoloji”, “plastik cerrahi”, “enfeksiyon hastalıkları” yer almıştır. Toplantıda bu alanlarda gündelik dilde kullanılan deyim ve sözcüklerin bilimsel karşılık ve tanım ve anlamları ele alınmış, bu alanların genel bilgisi verilmiş ve gelişmeler aktarılmış, basında çıkan haberler değerlendirilerek yanlışlar ortaya konulmuştur (Sütlaş, 2007a:356).

Bu arada ilk kez 2000 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından İstanbul Tabip Odası’nın da girişimiyle “Sağlık Gazeteciliği” dersi açılmıştır (İ.Ü. İletişim Fakültesi…, 14 Şubat 2000). Ders kapsamında işlenen konular arasında etik, sağlık sistemi ve politikası, sağlık muhabirliği, sağlık sorunlarına çözüm, temel göstergeler ve haberlerde rastlanan hatalar gibi başlıklar dikkati çekmektedir. Ardından Atatürk Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi iletişim fakültelerinde “Sağlık Gazeteciliği” ya da “Sağlık Haberciliği” adlarıyla benzer derslerin konulduğu görülmektedir[4]. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde de 2012 yılında “Bilim, Teknoloji ve Sağlık Haberciliği” dersi konulmuştur.

ESAM ve TTB tarafından TÜBİTAK ve bir ilaç firmasının da desteğiyle İstanbul, Durusu’da 28-30 Temmuz 2000 tarihlerinde üçüncüsü gerçekleştirilen “Sağlık Bilinci ve Medya” toplantısında ise “İlaç ve Medya İlişkisi” başlığı altında ilaçla ilgili haber, reklam ve tanıtımlar masaya yatırılarak tartışılmıştır. Toplantıda dönemin ESAM Başkanı Gülseren Güver’in (2001:3) “Basında bizim kadar özeleştiri yapabilen başka bir grup yoktur” sözleri dikkat çekmektedir. Toplantıda “ilacın üretimi”, “ilacın sunumu”, “ilacın tüketimi” ve “ilacın tanıtımı” başlıkları altında dört ayrı oturum gerçekleştirilmiştir. Toplantı sonrasında şu sonuç bildirgesi açıklanmıştır[5]:

-   Eğitimli gazeteci sağlıklı haber anlayışını ve sağlık haberlerinin kamu yararı bilinciyle yapılmasını savunan Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği ve Türk Tabipleri Birliği ile aynı yaklaşım ve düşünceyi benimseyen değişik disiplinler Sağlık Bilinci ve Medya Toplantısı'nın üçüncüsünde bir araya geldiler. 28-30 Temmuz 2000 tarihlerinde İstanbul Durusu Beldesi'nde düzenlenen "İlaç ve Medya İlişkisi" konulu toplantıda ilaçla ilgili haber, reklam ve tanıtımlar tartışıldı. Karşılıklı olarak deneyim ve birikimlerini birbirlerine aktaran gazeteci, hekim, diş hekimi ve eczacılar bu toplantı sonucunda üzerinde birleşilen başlıkları ülkemiz kamuoyuna ve tüm ilgililere duyurmayı zorunluluk saymışlardır.
-   İlaç sağlık açısından vazgeçilmez bir üründür: İlaç insan sağlığı, dünya ve ülke ekonomisi açısından önemli ve diğer tüketim araçlarından farklılıkları olan bir üründür. Bu nedenle ilaçla ilgili kamuya yönelik her türlü yayın, bilinçli bir şekilde yapılmalıdır. Tüm insanların her konuda bilgilenme ve haberdar olma hakları vardır. Kamu yararı açısından çok önemli ve vazgeçilmez olan bu hakkın kullanımı ilaçla ilgili konularda da geçerlidir. Ama çok daha fazla özen gösterilmesi gereklidir.
-   İlaç haberlerinde "önce zarar verme ilkesi" benimsenmelidir: İlacın araştırılmasından, kullanımına ve sonrasında ortaya çıkabilecek etkileriyle ilgili tüm bilgiler doğru habercilik ilkelerinin ışığında; bilimselliğin gereğini yerine getirir şekilde verilmelidir. Bu sunuşta yalnız kamu yararının gözetilmelidir. İlaçla ilgili olarak kamuoyuna sunulacak her bilginin, konuyla ilgili her kesim açısından olumlu ve olumsuz sonuç ve etkileri olacağı unutulmamalıdır. Temel olarak en çok yarar, en az zarar ilkesi benimsenmeli, tıp biliminin uygulamasında önceliği olan "önce zarar verme" ilkesi haber hazırlayıcı ve sunucuları tarafından da dikkate alınmalıdır.

-   Gazeteci daha çok kar etme anlayışına alet olmamalıdır: İlaç sektöründe gelişen teknolojinin sağladığı olanaklar sayesinde insanın yaşam kalitesinin daha iyi olması yolunda önemli adımlar atılmıştır. Ancak dünya İnternet gibi iletişim olanaklarıyla global bir köy haline gelirken sağlık alanındaki eşitsizlikler giderek büyümektedir. İlaç sektöründe bir ilacın geliştirilmesi için en az 12 yıl bir süre geçmekte ve maliyet 500 milyon doları bulmaktadır. Yapılan yatırımın büyüklüğü ve ilacın vazgeçilmezliği ortadadır. Bu nedenle daha fazla kar elde etme anlayışı nedeniyle özellikle Türkiye gibi ülkelerde ilacın gereksiz tüketimi söz konusu olabilmektedir. Bu yüzden haber kaynağı ve gazeteci ilacın gereksiz tüketimine yol açacak haberlere aracı olmamalıdır.

-   İlacın gereksiz tüketimi önlenmelidir: Ülkemizde ilacın asıl alıcısı kamu sosyal güvenlik kurumları aracılığıyla devlettir. İlaç harcamaları başka ülkelere kıyasla ülkemizde daha fazladır. İlacın akılcı kullanımı herkesin yararınadır. Gereksiz ilaç tüketiminde birçok faktör etkilidir. Bu anlamda Türkiye'de sağlık alanında yol gösterici uygulama rehberlerinin yaygınlaştırılması olumlu katkı sağlayabilir. Hekimlerin ilaçla ilgili bilgileri değişik nedenlerle sürekli ve etkin bir biçimde yenilenmemektedir. Toplumun genel eğitim düzeyindeki düşüklük, etkin bir sağlık organizasyonun olmayışı, sağlık hizmeti veren sağlık çalışanlarının bir kesiminin temel eğitimlerindeki eksiklikler, temel eğitim sonrası sürekli eğitimin arzu edilen düzeyde olmaması bunların başlıcalarıdır. İlacın gereksiz tüketiminde ticari amaçlı etkilenmeler ve kazancı artırmaya yönelik tıbbi olmayan faaliyetlerin de olumsuz etkilerde bulunduğu bilinmektedir.

-   Sağlık habercilerinin sorumluluğu büyüktür: İlaç endüstrisinin bir gereği olarak ürün ve üretimle ilgili bilgiler, hem hastalara ve hem de bu hastalara hizmet veren sağlık personeline ulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Bilimsel ve geleneksel yolların yaygın olmayışı, üreticileri yeni iletişim kanalları aramaya itmektedir. Bu bağlamda bilgiyi tüm topluma en hızlı, en yaygın ve en ucuz iletme yolu kamu iletişim araçları olduğu için ilaç alanında da bu yolun kullanılması tercih edilmektedir.
Dolayısıyla her düzeydeki medya görevlilerinin bu anlamdaki sorumlulukları çok büyüktür. Bu sorumluluğun önemli bir bölümünü de sağlık habercileri üstlenmektedir. Ancak en az sağlık habercileri kadar onların haberini yaptığı konularla ilgili haber kaynaklarının düşünce, yaklaşım, tavır, istem ve sunuşları da bu haberlerin hazırlanması ve yayınlanmasında önemli olmaktadır.
İlacın üretiminin iyi üretim ilkelerine, sunum ve tüketiminin de insan sağlığı ve kamu yararına uygun olup olmadığının ortaya konulmasında; yani yetersiz olduğu ortaya konulan denetim süreçlerinde, basının kamu adına önemli bir işlevi olduğu açıktır.

-   İlacın tanıtımı yasalarla sınırlandırılmıştır: İlaç tanıtımı konusunda dünyada ve ülkemizde konulmuş kurallar ve ilkeler vardır. Bu kurallar değişik mekanizma ve süreçler sonucunda ortaya çıkan yaptırımlara bağlanmıştır. Ülkemizde ilacın reklamı ve doğrudan halka tanıtımı, yasalar tarafından engellenmiştir. Ancak bu tanıtımın doğrudan halka yapılmasının bazı "yan" yolları denenmektedir. Örtülü reklamlar ve reklam niteliği ağır basan haber kapsamında yapılan yayınlar medyanın kendi özdenetimini yaparak engellemesi gereken yollardan bazılarıdır. Kamu yararını göz önüne alan bilinçli basının bu tür yanılgılara düşmemesi ve böyle amaçlara alet olmaması önemlidir.

-   Halkla ilişkiler firmaları da ilaç konusunda etik kuralları gözetmelidir: Halkla ilişkiler konusunda görev yapan kurumlar, ilaç sektörü ile medya arasında üstlendiği işlev nedeniyle bu süreçlerde önemli rol oynamaktadırlar. Süreçte yer alan her meslek disiplini için geçerli olduğu gibi, bu kuruluşların da etik kuralları gözetmesi ve özdenetimini yapması ilaç konusunda yapılan yayınlarda kamu yararını yükseltecektir.
-   Bu bağlamda ilaçla ilgili tüm süreçlerde yer alan her meslek disiplini yasalara uygun davranmalı, toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeli, ülkenin somut gerçeklerini göz önünde tutmalı, etik ve mesleki kurallara uygun davranmalıdır.
-   Yanlış, eksik, kasıtlı, kamu yararı dışında başka amaçlar güden, her anlamda kirlilik yaratan, kanıtlanmamış, üstünkörü hazırlanmış haberlerden, kaynağından sunumuna hatta alıcısına kadar herkesin sorumluluğu olduğu bilinmelidir.
-   Bütün bu bilgilerin ışığında bir kez daha aşağıdaki noktaları vurgulamayı gerekli görüyoruz:
-   Gazeteciler doğruyu ve yeni olanı kamu yararını göz önüne alarak kamuoyuna bildirme göreviyle yükümlü bir meslek grubudur.
-   Basın mensubu bilgiyi kamuoyuna sunmak, yalnız doğruları yazmak, bir anlamda olaylara ve habere karşıdan bakabilmek, toplumsal duyarlılığın sözcülüğünü üstlenmekle sorumludur. Yenilikleri ve gelişmeleri tüm topluma olası yarar ve zararlarını gözeterek, herhangi bir konuda ortaya çıkan karşıtlıklarda farklı görüşleri sunanların düşüncelerini toplum yararını gözeterek sunmak zorundadır.
-   İlaç haberlerinde bulunması gereken asgari unsurlar ve kurallar somut olarak tanımlanmıştır. Her gazeteci bunlara titizlikle uymalıdır.
-   Bilimde mucize yoktur. Topluma yanlış umutlar ve beklentiler doğuracak haberler ve yazılar kadar, umutla süren yaşama isteğini kıracak haber ve yazıların yer almaması da dikkat edilmesi gereken noktalardan birisidir.
-   Doğru habere ulaşmada haberci kadar, haber kaynağının eğitimi de önemlidir.
-   Haber olacak bilginin verilmesi sırasında kullanılan araçlar, verilen ve verilmeye çalışılan bazı karşılıklar habercilik ve meslek etiğini zorlayacak boyutlara ulaşabilmekte ve rahatsızlık yaratmaktadır.
-   Habercilerin ilaç şirketleri ve arada yer alan halkla ilişkiler şirketleriyle ciddi sorunları vardır. İlaçla ilgili yasalara aykırı reklam özelliğini taşıyan "bilgiler" şirketler ve halkla ilişkiler şirketleri tarafından gazetecilere ulaştırılmakta ve haber olarak çıkması için gazetecilere baskı yapılabilmektedir. Bu nedenle ilaç şirketleri kendi etik ilkelerinin yanı sıra basın etiğine de özen göstermelidir. Şirketleri temsil eden halkla ilişkiler firmaları da kendi etik ilkelerinin yanı sıra temsil ettikleri firmaların etiğinden de sorumlu olduklarını unutmamalıdır[6].

Türk Tabipleri Birliği ve Eğitim Sağlık Muhabirleri Derneği'nce 27-29 Temmuz 2001 tarihlerinde Bolu, Abant'ta düzenlenen dördüncü "Sağlık Bilinci ve Medya" toplantısında “Sağlık hizmeti ve finans sistemleri” ele alınarak yaşanan durumla nelerin yapılması gerektiği tartışılmıştır. İlk üç toplantının kitabı yayınlanırken bu toplantının kitabı “bazı sunum metinleri düzenleme kuruluna ulaşmadığı için çıkarılamamıştır (Sütlaş, 2007a:360). Ancak ESAM’ın web sayfasında toplantının sonuç bildirgesine yer verilmiştir[7]:

-   1.Sağlık Bilinci ve Medya Toplantıları'nın kapsamı genişliyor: "Sağlık Bilinci ve Medya" toplantılarının dördüncüsünde bilgi ve deneyim paylaşımının yaygın medyanın merkezi durumunda olduğu için İstanbul'dan katılan sağlık habercileriyle sınırlı olması noktasının aşılması hedeflenmiştir. Toplantının Anadolu'nun yerel basın temsilcilerinin de katılımına açılması, bu alanda çalışanların birliktelik ve dayanışmalarını güçlendirmiştir. Çağrı ile olsa da ve somut çalışma koşulları nedeniyle sağlık alanı dışında da habercilik görevlerini yapma durumunda olan Anadolu'nun yerel medya temsilcileri ve habercilerinde böyle bir etkinliğin yaygınlaşarak gelişmesi doğrultusunda bir talep oluşturmaları, hem düzenleyicileri hem de eski katılımcıları sevindirmiştir.
-   2. Sağlık hizmeti almak vazgeçilmez bir insan hakkıdır: Sosyal devletin asli görevi vatandaşlarına eşit sağlık hizmeti sunmasıdır. Sağlık habercileri toplantının sonunda; gerek dünya, gerekse ülkemiz ölçeğinde sağlık hizmeti almanın tüm insanların, insan olmaktan kaynaklanan doğal, vazgeçilmez ve yerine başka bir şey konulamaz bir hak olduğunun bir kere daha vurgulanmasının gerektiğine karar vermişlerdir.
-   3. Sağlık sisteminin önemli sorunlarından biri kötü yönetimdir. Politikalardan başlayan sağlık kuruluşlarına kadar devam eden kötü yönetim sağlığın finansmanını da içine alan sorunlar doğurmaktadır.
-   4. Sağlık hizmeti tüm nüfusa yönelik, sağlığı koruyucu, geliştirici, eşitlikçi, paranın bir ayrıcalık yaratmadığı toplunun denetimi ve katılımıyla sürdürülebilir hizmet olmalıdır. Gelişmiş bir toplumda "Çağdaş sağlık hizmeti"; nüfusa dayalı ve tek merkezli bir şekilde örgütlenmiş, herkesi kapsayan ve herkesçe ulaşılabilir, sağlığı koruyucu, geliştirici, tedavi ve esenlendirme hizmetlerini kapsayacak şekilde verilmelidir. Sağlık hizmetinin halkın gereksinim ve önceliklerine yönelik olarak sunulan, eşitlikçi, para öğesinin olumlu ya da olumsuz bir ayrıcalık yaratmadığı ve toplumun denetimi ve katılımıyla sürdürülebilen bir hizmet olacağı toplantı sonunda sağlık habercilerince bir kez daha kavranmıştır. Bu yaklaşımda hastanın değil, insanın tüm çevresiyle birlikte hizmetin temel bir unsuru olduğu, onun katılımı olmadığı sürece hizmetin gerektiği gibi gerçekleşmeyeceği ortaya çıkmıştır.
-   5. Türkiye'deki sağlık sistemi içindeki hizmet ve finansman modelleriyle ilgili yaşanan sorunların çözümlenmesi için kamu yararını hedef alan sağlık habercilerine önemli görevler düşmektedir. Toplantı boyunca alanın uzmanlarını ve onların kendi aralarındaki tartışmalarını izleyen ve dinleyen sağlık habercileri; ülkemiz ve insanımızın içinde bulunduğu objektif koşullar nedeniyle, toplumun sağlık hizmet talebine gerektiği gibi ve yeterince yanıt verilmediğinin ayrımına varmışlardır. Mevcut sağlık hizmet ve finansman modellerinin yarattığı sıkıntıların bir an önce çözümlenmesi için kendilerine de görev düştüğünü bir kez daha kavramışlardır. Toplantı sırasında ortaya konulan gerçekler; sağlık habercilerinin dar ve kısıtlı bakışlarla getirilen çözümlere rağbet edilmemesi yolundaki önceki saptamalarını destekler nitelikte olmuştur.
-   6. Türkiye'de sağlık hizmetlerinin asıl sunucusu kamudur. Haberlerde kamu sağlık hizmetini olumsuz etkileyecek içerikte anlam ve sonuç çıkacak haberlerin yapılmamasında görüş birliğine varılmıştır. Bu toplantıda yapılan tartışmalar ışığında ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin asıl sunucusunun kamu olduğu gerçeği bir daha saptanmıştır. Sağlık habercileri bundan sonra kamuoyuna ileteceği haberlerde kamu sağlık hizmetini olumsuz etkileyecek içerik ve biçimde anlam ve sonuçlar çıkaracak haberler yapılmamasında görüş birliğine varmıştır. . Habercilerin sunacağı bu tür haberlerde kamu sağlık hizmetlerinin durum ve koşullarıyla, ona ayrılan kaynakları da göz önünde tutulması gerektiği vurgulanmıştır. Toplantıda bu tür haberler nedeniyle toplumun sağlık hizmetlerinden yararlanmaması ya da ön yargıyla hizmet talebinde bulunmasının önüne geçilmesinin uygun olacağı noktalarında birleşilmiştir.
-   7. Özel sağlık kuruluşlarının hizmetleriyle ilgili toplumun bilgilendirilmesi, verilen hizmetlere ilişkin kamu adına denetiminin yapılması da sağlık habercilerinin görevleri arasındadır. Özel sağlık kurumlarınca sunulan hizmet gerek yaygınlık gerekse kapsam açısından oransal olarak az olmasına karşın, verilen hizmetlerin topluma yönelik olması nedeniyle bir tür kamu hizmeti olduğu gerçektir. Bu gerçekten hareketle; daha çağdaş ve etkin hizmet biçim ve modelleri tüm ülkede yaygın olarak oluşturulana kadar bu hizmetlere ilişkin olarak da toplumun bilgilendirilmesinin, verilen hizmetlerle ilgili kamu adına denetimin yapılmasının da sağlık habercilerinin görevleri arasında olduğu noktasında buluşulmuştur.
-   8.Görevlerini basın ahlakının ve sağlık muhabirliğinin etik kurallarına uygun yapan sağlık habercileri sağlık hizmetini bütünleyen temel bir unsurdur. Sağlık alanının habercilerinin de hizmetin toplumsal boyutu nedeniyle; işlerini mesleklerinin temel ilke ve etik kurallarına uygun yaptıkları sürece hizmeti bütünleyen temel bir unsur ve ekibin bir genel üyesi olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.
-   9.Sağlık alanındaki kişi ve kurumların açık ya da gizli reklamlarının önlenmesinde görev meslek örgütleri ile sağlık habercilerinindir. "En, tek, mucize, son" başlıklarını taşıyan haberler yapılmamalıdır. Sağlık hizmeti veren kişi ve kurumlara ilişkin kamuya ulaşacak bilgilerin açık ya da gizli reklam niteliğinde olmasının önüne geçilmesinin en başta ve ilk önce sağlık alanında habercilik ve yayıncılık yapan kişi ve kurumlarla, onların örgütlerinin görevi olduğu ortaya konulmuştur. Bu anlamdaki denetimin alanın hizmet ve iletişim unsurlarının ortak görevleri olduğu gerçeğinde, dolayısıyla mutlak bir işbirliğinin gerektiği noktasında benzer düşünceler paylaşılmıştır.
-   10. Sağlık habercileri ile sağlık alanında görev yapan mesleklerin etkin işbirliği halkın sağlıklı haber alma hakkına katkıda bulunacaktır. Sağlık haberciliğinin işlerliğinde alanın tüm taraf ve unsurlarının kamu yararını gözetmesi esastır. Habercilerin ve sağlıkla ilgili meslek üyelerinin birbiriyle çatışmayan evrensel etik ilke ve kurallarının ışığında yapacakları işbirliği daha iyi, doğru ve güzele doğru gelişme sağlayacaktır. Bunu sağlayacak, işbirliği ve paylaşım ve ortak çalışma anlayışının egemen kılınması noktasında uzlaşılmıştır.
  

 “Diş Hekimliği Uygulamaları ve Diş Hekimliğinde Yenilikler” konulu Beşinci Sağlık Bilinci ve Medya Toplantısı 11 Nisan 2002 tarihinde İstanbul Diş Hekimleri Odası’nda düzenlenmiştir. “Tıbbi ve Toplumsal Yönleriyle Psikiyatri” konulu altıncı toplantı da 16 Ekim 2002 tarihinde İstanbul Tabip Odası’nda yuvarlak masa şeklinde gerçekleştirilmiştir. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin katkı ve katılımıyla düzenlenen toplantıda bu alanda yapılacak habercilik sırasında göz önünde tutulması gereken ilkeler belirlenmiştir. “Sağlık Bilinci ve Medya” toplantılarının yedincisi ve sonuncusu 2003 yılı baharında “Genetik Alandaki Gelişmeler” başlığıyla İstanbul Diş Hekimleri Odası’nda yapılmıştır (Sütlaş, 2007a:360).
Daha sonraki yıllarda dernek tarafından organize edilen etkinlikler; SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri konusunda bilgilendirme toplantısı (2005), Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) ile ortaklaşa gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısı (2006), sağlık meslek odaları buluşması (2007), CETAD ile Medya ve Cinsel Sağlık Bilinci konulu toplantı (2008), Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM) ile birlikte hazırlanan Tüp Bebek Bildirgesi (2008) ve Hücresel Tedavi Derneği ile ortak bilgilendirme toplantısı (2009) şeklinde sıralanmaktadır (Öğüt, 2013:149). 2008 yılından bu yana derneğin başkanlığını yürüten Ziyneti Kocabıyık (2010), dernek üyelerinin bilgi kalitesini ve farkındalığını arttırmaya yönelik olarak gerçekleştirilen bu toplantıların muhabirlere aynı zamanda alandaki tüm gelişmeleri öğrenme fırsatı tanıdığını söylemektedir.

Öte yandan belli başlı diğer toplantılar olarak 2007 yılı Ekim ayında Konya’da Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi, Konya Gazeteciler Cemiyeti ve Konya-Karaman Tabip Odası tarafından düzenlenen "Sağlık Haberciliği" konulu seminerden söz edilebilir[8]. Aynı yıl, 18 Kasım 2007 günü Eskişehir Tabip Odası, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi işbirliği ile düzenlenen “Sağlıklı Sağlık Haberciliği” panelinde de sağlık haberlerinin üretim sürecinde haber kaynakları ve haberi üretenler anlamında çok ciddi etik sorunlar olduğu dile getirilmiştir[9].

Son olarak “Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği Etik İlkeleri” de şu şekilde sıralanabilir[10]:

1)       ESAM üyesi gazeteciler, yalan, taraflı, kamuoyunu yanıltıcı, yönlendirici, umut tacirliğine yönelik haber yapamaz. Haberlerinde öğrenci, öğretmen, hasta, hekim haklarına saygı gösterir.
2)       ESAM üyesi, cevap ve düzeltme hakkına saygı gösterir, bu hakların kullanımı için gerekli çabayı harcar.
3)        Sağlık muhabiri ilaç alanındaki yenilikleri ilaçların ticari ismini belirterek haber yapamaz.
4)       ESAM üyesi gazeteci bulunduğu konumun getirdiği gücü, kendisi veya başkalarının çıkarları doğrultusunda kullanmaz. İş takibi yapamaz, buna zorlanamaz.
5)       ESAM üyesi, haber yaptığı kişi ve kurumlardan promosyon amaçlı hediye kabul etmez.
6)       ESAM üyesi, haber kaynaklarının ve meslek sırlarının gizliliğini korumaya özen gösterir.
7)       ESAM üyesi, bir meslektaşının kötü muamele, yasadışı davranış, haksız yere gözaltı, yargılanma vb. olaylarla karşı karşıya kalması halinde onu destekler.
8)       Eğitim ve Sağlık muhabirleri yenilikleri sürekli izler ve kendini geliştirir.
9)       ESAM üyesi, dernek bünyesinde oluşturulan Etik Kurul’un kendi haberleriyle ilgili uyarılarını dikkate almak ve hatayı tekrarlamamakla yükümlüdür.





[1] “ESAM Kuruluş Amacı” (T.y.). 18 Ağustos 2009 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.esamder.org.tr/profil.asp.
[2] “Mustafa Sütlaş kimdir?” (T.y.). 1 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.sutlas.gen.tr/kimdir.htm
[3] “Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği Bildirgesi” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.esamder.org.tr/bildirgedetay.asp?bildirgeID=120; Sütlaş, 2007a: 354-356.
[4] “Üniversiteler” (T.y.). 18 Ağustos 2009 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.yok.gov.tr/content/view/527/222/lang,tr_TR/
[5] “Sağlık Bilinci ve Medya Toplantısı-3 Sonuç Bildirgesi” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.esamder.org.tr/bildirgedetay.asp?bildirgeID=119; Sütlaş, 2007a: 354-356.
[6] Bir başka madde şudur: “Haber olacak bilginin verilmesi sırasında kullanılan araçlar, verilen ve verilmeye çalışılan bazı karşılıklar habercilik ve meslek etiğini zorlayacak boyutlara ulaşmıştır ve rahatsızlık yaratmaktadır.” Bu ifade Sütlaş’ın kitabında (2007:359) bulunmakla birlikte, ESAM web sitesinde yoktur.
[7] “Sağlık Bilinci ve Medya Toplantıları-4 Sonuç Bildirgesi” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:  http://www.esamder.org.tr/bildirgedetay.asp?bildirgeID=118
[8] “Konya’da sağlık haberciliği semineri yapıldı” (24 Ekim 2007). 20 Ağustos 2009 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.bianet.org/bianet/medya/102490-konyada-saglik-haberciligi-semineri-yapildi
[9] “Sağlıklı sağlık haberciliği paneli” (21 Kasım 2007). 20 Ağustos 2009 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://e-gazete.anadolu.edu.tr/ayrinti.php?no=5202
[10] “Eğitim ve Salık Muhabirleri Derneği Etik İlkeleri” (T.y.). 12 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://www.esamder.org.tr/etik.asp