Sağlık profesyonelleri arasında, sağlık yayıncılığının
tarihçesi konusunda bilgilerinin olup olmadığına yönelik sorulan soruya 42 kişi
(%55) “Bilgim yok/cevabım yok” şeklinde yanıt verirken, 17 kişi (%22) “Kesin
bilgim yok” karşılığını vermiştir.
Çoktan seçmeli olarak değerlendirilen bu
soruya karşılık, 18 kişi de bir şekilde yanıt vermiştir. Soru, 13 kişiye ise
sorulmamıştır.
Medya profesyonelleri ise sağlık yayıncılığının tarihçesi
konusunda bilgilerinin olup olmadığına yönelik sorulan soruya çoğunlukla (f=23,
69,7) “Kesin bilgim yok ama …” diyerek bir açıklamada bulunmuştur. 10 kişi ise
farklı yanıtlar vermiştir. 16 kişi de cevabının olmadığını ya da kesin
bilgisinin olmadığını söylemiştir.
Sağlık profesyonellerinin sağlık yayıncılığının tarihçesine ilişkin
başlıca görüşleri şöyle sıralanabilir:
- Tıp
tarihi ile ilgili bibliyografyalar size çok daha yardımcı olabilir (BAA).
- Dergiler
de vardı işte, Formsante vardı. Sağlık anlamındaki ilk dergi oydu (AAK).
- Sağlık
yayıncılığı aslında mazisi çok eskilere dayanan bir durum değil. Yani yeni, son
10 yıldır belki gelişiyor. Çok oturmuş bir kavram değil. Bence şöyle bir ikilem
de yaşıyor sağlık yanıcılığı. Ulaştığı kitle çok zayıf ya da sınırlı (BS).
- Bundan
yaklaşık 10 sene önce aslında halkı bilgilendirme amaçlı olarak yola çıkıldı
sağlık programları konusunda televizyonlarda öncelikle sağlıkla ilgili
programlar yapmayı öncelikle haber programları tercih ettiler sonrasında diğer
popüler kanallarda sağlıkla ilgili programlar yapmaya başladılar. Neden böyle
oldu sorusuna gelince: Bu 10 senelik süreç içerisinde aslında kanallar için
para kazanılabilecek iyi bir kaynak olduğu konusunda bir görüş ortaya çıktı.
Kanallar bunu bir para kazanma aracı haline getirdi. Şimdi “sistem nasıl
işliyor” onu söyleyeyim size. Sadece artık haber kanalları bu programları
yapmıyor. Popüler kanallarda yapıyor. Dediğim gibi sistem şöyle işliyor:
Eskiden bu haber kanallarında iç-yapım olarak yapılıyordu, sağlık programları.
İşte kanalın kendi bünyesinden bir sunucu bir yapımcı yapım ekibi vs. bu sağlık
programlarını hazırlıyordu. Belki banttan belki canlı olarak yapılıyordu bu
yayınlar. O dönemde birde Rekabet Kurulu gibi resmi merciler de RTÜK gibi
merciler de hastane isminin çok fazla belirtilmesine karşı çıkıyorlardı.
Hastane ve doktor ismi gibi reklama girecek konular çok önemsenmemekteydi. Sonra RTÜK ve Rekabet Kurulu bunları zamanla
sınırlamaya başladı. Hatta haksız reklam yaptıkları gerekçesiyle birtakım
hastanelere doktorlara ve sağlık kuruluşlarına da cezai yaptırımlarda
bulundular. Dolayısıyla şu anda daha usturuplu bir yol tercih ediliyor sağlık
programlarında. Yani, hastane isminin ve
doktor isminin telaffuzunda bu uygulamanın sadece orda ve doktor tarafından
yapılıyormuş gibi tanımlanması cümleleri daha seçilerek kuruluyor. Yani daha
dikkatli olunuyor (BBK).
- Bence,
Türkiye’nin ilk gazetesinde bu yazıyordur: İstanbul’un Küçük Pazar semtinde
vebadan işte vebadan 120 kişi kırıldı yazıyordur açıp bakmadım ama. Tercüman-ı
Ahval’de mesela yazıyordur. Türkiye’de ilk gazetenin çıkmasına kadar sağlık
yayıncılığı gider. Sağlık her an içimizde bir de mesela Osmanlı’da çok ciddi
savaşlar vebalar olmuş. Savaşlardan, göçlerden, virüslerden birçok insan
kırılmış. Sağlık yayıncılığı o günlere kadar gider (İT).
Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkili de bu konuda şu
bilgiyi vermektedir:
- Böyle
tarihsel anlamda, kronolojik anlamda net bir bilgim yok. Biz şimdi şunu
yapıyoruz (…). 1920’den 2010 yılına kadar sağlıkla ilgili gelinen çizgiyi, yani
ilk Sağlık Bakanımızdan ve müsteşarımızdan başlayarak, sağlık politikalarını da
değerlendirerek bir çalışma yapıyoruz, bir prestij çalışması. Türkiye’de zaten
sağlıkla ilgili üç dört tarihsel süreç var. Mesela 1920’den 1950’ye kadar olan
bir süreç var. Bu Prof. Dr. Refik Saydam’ın sağlık bakanlığı döneminde, uzun süre
Sağlık Bakanlığı yapmış o, Başbakanlık da yapmış arada. Sonra 1950’den 60’a
kadar olan bir Demokrat Parti döneminin şeyi var, çok sağlık politikaları
değişmemiş o dönemde. 1960’dan sonra Nusret Fişek hocanın, Prof. Dr. Nusret
Fişek hocanın sosyalizasyon projesi var. Sağlıkta sosyalizasyon. Yani işte
sağlık evleri yapılması, köylere ebe gönderilmesi falan. Buna benzer birinci
basamak çalışmalarına ağırlık veren bir çalışma. Sonra 2003’ten sonra başlayan
sağlıkta dönüşüm tarihsel süreci var. Bunları da inceleyecek, aynı zamanda işte
bu süreçlerin önemli kişilerine de projektör tutacak bir çalışma yapıyoruz
(TGR).
Görüşülen medya profesyonellerinden alınan bazı önemli
yanıtlar ise şu şekilde sıralanabilir:
- Türkiye
Cumhuriyeti kurulduğu zaman 13 milyon bir halkımız var ve yüzde 10 okuma yazma
var. Okuma yazma bilenler yüzde 10. Dolayısıyla yani tamamıyla bilimden uzak
bir toplum, çok az sayıda doktor var. Tabi cumhuriyet bazılarının küçümsediği o
cumhuriyet devrimleriyle çok önemli atılımlar yapılıyor. (…) Bir sağlık sistemi
kuruluyor (…). Yani sosyal yardım. Adı öyleydi ve o günlerde tabii Türk
toplumunda yavaş yavaş tedrici de olsa akla ve bilime dayanan yayınlar
yapılıyor. (…) Şöyle diyebilirim: çok partili düzenle birlikte büyük
değişiklikler oldu Türkiye’de. Türkiye
çok partili düzenle birlikte yavaş yavaş bence bilimsel bakıştan uzaklaşır oldu
tam tersi olmalı iken. (…) Bundan da yararlanarak işte bu alternatif tıp bilim
dışı tıp yaygınlaşmıştır. Ama dediğim gibi ciddi dergiler var ama onlar halka
ulaşan, halkın yararlandığı dergiler değil. Daha çok hekimlere yönelik… (ZCR).
- Yankı’da
çalışırken daha sonra mesleğimin ikinci yılında hemen her alanda haber
üretirken İstanbul Tıp Fakültesi’nin çok önemli bilim insanlarından Cemalettin
Öner’le tanıştım. Türkiye’de yoğun bakımı kuran isimlerden birisidir. Sağlık
politikasıyla çok yakından ilgiliydi. Yoğun bakımlarla ilgili haber yaparken
Türkiye’nin sağlık politikasıyla da ilgili görüşleri çok değerli olduğu için
haberler birbirinin devamını getirdi. (…) Politikasından sağlıktaki son
gelişmelere, ilaç kullanımına kadar çok geniş bir yelpazede haber yapmaya
başladım. Daha sonra Yankı dergisinden ayrıldıktan sonra Günaydın gazetesinde
sağlık haberciliği yaptım. Sağlıkla ilgili sayfa hazırladım. Günaydın’ın en
popüler ve halka yakın olduğu dönemlerde, bir milyona yakın satış söz konusuydu
Günaydın’da. (…) O dönem için gazetede bilimsel bir bakış açısı çok da cazip
gelmemesine rağmen Rahmi Turan benim haberlerime hiç müdahale ettirmedi. Biz
bilimsel içeriği koruyarak, halka ulaşabilir bir dil kullanarak birçok haber
yaptık. O dönemde benim için bir önemli nokta daha cinsel problemlerle ilgili
Türkiye’de ilk kez bir toplantı yapılmıştı. Genellikle cinsellik daha böyle
popüler, renkli gazetelerde dalga geçilen, kadını biraz aşağılayan, hafife alan
bir yaklaşımla yer bulurken, hiçbir gerçek bilimsel kanıta dayanmayan birçok
abartılı haberler yer alırken o dönemde mesela yaptığımız kongre, daha doğrusu
düzenlenen kongreye katıldım, o kongredeki haberlerden yirmi beş otuz haber
yaptığımı hatırlıyorum. (…) Bunları niye anlatıyorum? Bunlar milat sağlık
haberciliği açısından. Birdenbire düzenli olarak yer buldu. Günaydın’dan
ayrıldıktan sonra da Kadınca dergisinde yayın yönetmen yardımcılığı yaptım. ….
Çevre dergisinde haber müdürlüğü yaptım. Bu dönemde de sağlık-çevre ilişkisi,
Kadın dergisinde de yine kadının sağlık problemleri. Gene diğer alanda da haber
yaptım ama bu alanlardan hiç kopmadım. En son Yeni Yüzyıl gazetesine geçtim.
Orada editörlük, gene sağlık haberciliği yaptım. Yeni Yüzyıl gazetesinden
sonraki son durağım, son on yılımı NTV’nin sağlık editörü olarak geçirdim.
NTV’de Sağlık Raporu isimli bir programı altı yıl canlı yayında hem yapımcılık,
sunuculuk, editörlük yaptım. Sağlıklı Beslenme isimli bir programın yapımcılığını
ve editörlüğünü yürüttüm. (…) Sonrasında NTV’de haber merkezinde sağlık
editörlüğü, program bölümünden sağlık editörlüğü gene hep yapmaya devam ettim.
Haber bölümüne geçtim. Haber bölümünde de yani Türkiye’nin özellikle genel
sağlık sigortası, sosyal güvenlik reformu diye ifade ettiği hükümetin çok
dinamik alanlarda hep öncesinden gündem belirleyerek çok yorucu, yoğun bir
dönem geçirdik. NTV de bu tip haberleri o dönemde çok önemser haldeydi. O
yüzden uzman haberci, nitelikli haberci, iyi bir mecra, halkın haber alma hakkı
açısından yapılan işe bir değer kattı. Bütün bu süreç tamamlandıktan sonra en
son geçen yıl NTV’den ayrıldım. Sağlıklıgündem.com diye bir haber portalı
kurdum. (…) Bu arada 1991 yılında Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği’ni kurduk.
Bizim bu haberciliği yaptığımız dönemde sağlık habercilerinin sayısı
sınırlıydı, eğitim ve sağlığı bir araya getirerek çok daha etkili olabiliriz
diye düşündük. İki alanda da uzman haberciler bir araya geldi (GBL).
- İlk
yedi yıl gazetecilik yaptım. Hürriyet’te stajyer olarak başladım. Bir buçuk yıl
sonra mesela çıkarılmıştım. (…) Çok üzülmüştüm ve bir daha ben gazetecilik
yapmayayım demiştim. Direk halkla ilişkilere geçeyim demiştim. Çünkü zaten
gazetecilik ve halkla ilişkilerdi o zaman. Kendi içinde ayrılmamıştı. Sonra
tesadüfen hemen çok kısa zaman içerisinde, bir hafta içerisinde Günaydın’dan
bir vesile oldu ve çağırıldım. (…) Günaydın’dayken sağlık muhabirliğine
yöneldim. Orada sağlık muhabiri arkadaş vardı iki tane. Milliyet’te de yine
sağlık muhabirliği adı altında çalıştım. Sağlık mesela benim sorumluluğumdaydı.
(…) İstihbarat servisinde çalışıyorsan, kendi uzmanlığının dışında da başka
şeylere bakıyorsun. Ama biz en azından bir konuyu seçip, orada ilerleyerek
gitmek de güzeldi. Sonra Milliyet’e geçtiğimde direk sağlık olarak oturarak
geçtim. (…) Bu dönem artık iyice uzmanlaşmanın oluştuğu, herkesin kendi
alanında çalıştığı bir dönem. Şu dönem bence en güzel dönem. Akşam gazetesindeki
Türkan Hanım için, Hürriyet’teki Mesude için güzel bir dönem. Onlar çünkü
sadece kendi uzman oldukları konularla ilgili işleri yapıyorlar ve haberlere
gidiyorlar. Bizim zamanımızda öyle değildi… (…) Herhalde 2000’dir. O zaman ben
olayın halkla ilişkiler ayağına geçmiştim. (…) Sonra özel hastaneciliğin de
artık böyle yavaş yavaş canlandığı, o zaman İnternational Hospital ve Amerikan
hastanesi vardı. Çapa, Cerrahpaşa gibi üniversite hastaneleri dışında özel
hastanelerle de artık çok sıkı irtibata geçmiştik, çünkü çok güzel özel
haberler çıkıyordu. Bir teklif geldi bize, Hürriyet’in muhabiriyle bana. O
zaman Kadriye Hanım vardı Hürriyet’te. Beraber, o Hürriyet’i ben Milliyet’i
bıraktık. Alman Hastanesi’nde basın departmanını kurduk. O zaman belki de
ilkti. Yani gazetecilikten hastaneciliğe geçiş ilkti ve ses getirmişti. İki büyük
gazetenin sağlık muhabirlerinin ayrılıp bir hastane bünyesine geçmesi ilkti ve
çok sansasyonel olmuştu. İyi paralara geçmiştik, muhabirken aldığınız para
belli. Alman Hastanesi’nde çok güzel işler yaptık. Tabii bu neden
kaynaklanıyor? Her ikimiz de sağlık konusunda, Kadriye hanım benden daha eski,
ben ayrıldığımda 7 yıllık sağlık muhabiriydim, o da 10 yıllıktı. İkimiz de
artık haberciliği çok iyi biliyoruz, bırakın sağlık çalışanlarını, gazetelerin
her kademesindeki kişilerle yakın temasımız var. O yüzden de çok kolaylıkla,
biraz da kişisel özelliklerimizden dolayı, işimizi yapabildik. Alman
Hastanesi’ni o dönemde önemli bir noktaya getirdik. Yani bir İnternational ve
Amerikan hastanesinin yanında bir Alman Hastanesi oluştu. Orada beş yıl
çalıştık. Arkamızda bıraktık mesela. Bizden sonra gelen sağlık muhabirlerine.
Ayşegül Aydoğan geldi benden sonra, Mesude Erşan geldi Kadriye’den sonra.
(…) sadece sağlık konusunda uzmanlaşma
başladı… (…) Bizim başladığımız dönemde sağlık haberleri acillerden ibaretti.
Hastanelerin acillerinden çıkan sağlık haberlerinden ibaretti. Orada bir takım
adli haberler yapıyorlardı, ama sağlık haberleri biraz derleme toplama gibi,
orada ayaküstü tanıdıkları hocalarla, gündemdeki sağlık konusunu çok ayaküstü
işleyerek yapıyorlardı. Ama bizim geldiğimiz dönemde artık her hastalık,
gündemdeki her sağlık konusu çok ayrıntılı işlenir oldu, her boyutuyla işlenir
oldu. (…) Tabii hem rutin sağlık gündemini takip ediyorduk, onun dışında özel
haberi takip ediyorduk. Özel haber de çok önemliydi tabii. Hele o dönem. Çünkü
en çok rekabeti onda sağlıyorsunuz. (…) O da biraz ilişkilerinle alakalıydı.
Ama biz o dönem üç kişi beş kişiydik. (…) (Türkiye’de sağlık alanındaki
dergicilik çalışmaları) Formsante ile başladı. O zaman Formsante vardı, Doğan Grubu’nun
çıkardığı. Bir de Topsante vardı Sabah Grubu’nun çıkardığı. Benim bildiğim,
benim dönemimde bunlar vardı. (…) O zamanlar daha haber niteliğindeydi. Şimdi
biraz daha magazinsel. Daha ürün tanıtımı, egzersiz, spor, diyet beslenme gibi
biraz daha magazinsel konular işleniyor şu andaki sağlık dergilerinde. (…)
Sağlık haberi ne demek? Sizi uzman bir kişiden alınan görüşle bir hastalık
konusunda ya da sağlıkla ilgili bir aktivite konusunda haberdar etmek. Ama
bugün işte plates hareketleri de sağlık içerisinde (ME).
- İşte
ilk çıkan bizim sağlık dergimiz. İlk biz çıkardık 1993’te. Ben size önce
Elele’yi anlatayım. Sağlık derken gebelikle ilgili konular da sağlık alanına
giriyor. Sağlık dergisi değil de. 1976 Aralık’ta çıktı. Benim mesleğe
başladığım günler onlar. Almanya’dan yayın hakkı alınmış benden önce.
Eltern’den alınmış. Adı da Eltern olduğu için adı Elele’dir. Moda kadın
dergisidir. Gerçek bir habercilik çok detaylı yapılıyordu. Çünkü dergi birebir
çeviriydi. (…) İlk defa biz 1976 Aralık birinci sayısında yer yerinden oynadı.
Çift sayfa vajinadan bebeğin kafasının çıkış anını görüntüledik. Hâlâ o resim
verilir. Sonra doğum anını, kadının çeşitli aşamalarını açık açık, hiçbir
şekilde örtmeden, bizi hiç kimse tekzip etmeden. (…) Şimdi öyle tirajlar yok. Biz ortalama yetmiş
beş bin satıyorduk o dergiyi. Şimdi böyle bir şey yok. İlk sağlık dergisi oydu.
Daha sonra beş yıl sonra yayın hakkı bittikten sonra Türkiye’de de eğilimler
renkler değişti. Derginin başındaki insanlar değişti. Çetin Emeç yönetiyordu o
dergiyi. Onlar değiştikten sonra da, o dönem ayrılmıştım ben oradan, yayın
hakkı bitmiş, kapandı. Ondan sonra Formsante 1993’te nasıl çıktı? Jenerik
ilaçların ilanlarının serbest bırakılacağı düşüncesinden hareketle, bu alanda
biz pastayı kapalım düşüncesiydi o. Milliyet Dergi Grubu. Sonradan Hürriyet’e
bağlandı. Tabi çok uğraştık biz, epey, aylarca uğraştık biz o dergiyle. Hiç
kimsenin öyle ilan vermeye niyeti de yoktu sağlık konusunda. Yolumuza devam
ettik ve sonra sağlık haberciliğini biz orada çok ciddi araştırmalarla yaptık
(RM).
- Ben
(mesleğe) 1999’da başladım. 2008’e kadar devam ettim. Ben başladığım zaman ilk
gittiğim haberler ilaç firmalarının otellerde düzenlediği basın toplantılarına
katılmıştım. Orada hem bir hastalık konusunda bilgilendirme yapıyorlar hem de
firmayla ilgili bir tanıtım, şirket yöneticisi ya da ürün yöneticisi kimse
onlarla tanışma gibi bir şeyle başlıyor sonuçta. (…) Süreç içerisinde siz
konuya hâkim olmaya başladığınız zaman zaten size karşı tavırlar da değişiyor.
(…) Sağlık haberini sürekli yapan
insanlar var, bir de istihbarat servisinde çalışıp her türlü habere giden,
bunun içinde sağlık haberlerine giden insanlar da var. İkisinin arasındaki
farkın bariz olduğunu söyleyebilirim. İstihbaratta her türlü habere bakan bir
insanla sürekli sağlık haberine bakan insan arasında ciddi anlamda bir fark var
(ADA).
- Sağlık
muhabirliğine başladığım zaman özel hastaneler yoktu. Daha Özal dönemi
başlamamıştı. Bu yüzden üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri çok daha
işlevseldi. Daha sonra Özal ile birlikte ilk International Hospital’ın
açılışını ben çok iyi hatırlıyorum ve ilk kez bir başbakan özel bir sağlık
kuruluşunun açılışına bizzat kendisi katılmıştı. Yani bu bir anlamda teşvik
anlamına geliyordu. Ondan sonra zaten üniversite hastanelerinin ve devlet
hastanelerinin giderek içinin boşaldığını, ameliyathanelerin bile çalışmadan
atıl kaldığını biliyorum. Devlet işin içinden elini çektikçe; ki bu çok daha
hızlanmış durumda artık, sağlık sektörünün özel ellere gitmesi nedeniyle hem
sağlık muhabirliği hem sağlık haberleri her şey değişti açıkçası. Özel
kuruluşlarla birlikte, bu kuruluşların tanıtımını yapan kurumsal iletişimler
kurulmaya başlandı. Bizim dönemimizde, ilk dönemde böyle kurumsal iletişim
falan yoktu. Böyle bir şey yoktu. Biz direkt işin kaynağına gidiyorduk.
İnternet yoktu. Bilgi kirliliği bu kadar fazla değildi. Biz küçücük bir bilgiye
ulaşmak için bile yerine gidiyorduk. Bu yüzden de insan iletişimi çok daha
yaygındı. Hastanelerde yatıp kalktığımız oluyordu. Yani insanların, toplumun
çok daha içinden haber yapıyorduk. O yüzden de çok daha yararlı olduğunu
düşünüyorum o zaman yaptığımız haberlerin (AAO).
- 1980’li
yıllardan itibaren sağlık haberciliği, sağlık muhabirliği kavramı var. Hemen
her gazete, özellikle de 1990’dan itibaren birer sağlık muhabiri istihdam
ediyor. Özel televizyonların da yaygınlaşmasıyla bu alanda uzman muhabirler bu
alanda da iş yapmaya başladı. Gerek haber bültenleri gerekse sağlık programları
içinde yer aldı ve alıyor (OMN).
- 90’lı
yıllarda medyada yaşanan patlamaya paralel olarak sağlık yayıncılığında öne
çıkmıştır. Sağlık muhabirliğinin de ayrı bir branş olarak ortaya çıkması yine o
yıllarda başlamıştır. Özel televizyonların açılmasının sağlık haberciliğinin
ayrı bir branş olmasında ki katkısı da yadsınamaz bir gerçektir (YNO).
- Sağlık
yayıncılığı, ülkemizde 1990 yılına kadar sadece birkaç kişiyle ve birkaç büyük
gazetede yapılan haberlerle sınırlıydı. Uzman sağlık muhabirleri aynı zamanda
başka konularda haberlerle de ilgilendiğinden, sağlık haberleri için özel bir
sayfa veya yer ayrılmıyordu. Sağlık alanında ilk uzmanlaşma 1991 yılında,
ulusal gazete çalışanları tarafından, eğitim muhabirliği ile birlikte bir
dernek çatısı altında toplanarak başlamıştır. 7 kurucu üye ile başlayan dernek
30’u aşkın üyeye ulaşmıştır ve Gazeteciler Cemiyeti dışında kurulan ilk
gazetecilik mesleği alanındaki dernek olmuştur. Kurucu üye olarak 8 yıl yönetim
kurulunda bulundum ve sağlık muhabirliği yaptım (YYN).
- Sağlık
yayıncılığı, 1990’lı yılların ortasında özel televizyonlarda yayınlanan ana
haber bültenleriyle başladığı kabul edilebilir. Şifalı bitkiler, zayıflatan
besinler ile mevsimlere göre diyet konularının ağırlıklı olarak işlendiği haber
bültenlerindeki sağlık yayıncılığı günümüzde, önce sabahları ev hanımlarına
yönelik yayınlanan programlarının içine, sonradan da tamamen özel ve kendine
has kuşak yayınına geçmiştir. Gazetelerde ise, çok daha gerilere gitmenin
mümkün olduğunu düşünüyorum. 2’nci ve 4’üncü sayfalarda sunulanlar. Doğrudan
sağlık yayıncılığı olmasa da, kısmi olarak verilen sağlık bilgileri, daha
sonradan özel tam sayfalara, araştırma dosyalarına varıncaya kadar gazetelerde
kendini göstermiştir. Dergiler, firma destekli yayınlar olduğu için çok da
amacına uygun sağlık yayıncılığı yaptığına inanmıyorum (OAA).
- (…) 2000’li yılların öncesinde çok fazla bir
şey yoktu zaten. Aslına bakarsanız benim dikkatimi en çok çeken nokta 2000’li
yıllarla beraber, ondan önce daha çok medyatik patlamalar halinde mesela şeyden
alalım, mesela iz bırakan konulardan biri, Çernobil gibi. Ciddi enfeksiyonlar
gibi, x aşısını olalım mı olmayalım mı gibi (SD).
- (…)
Eskiden bu kadar kolay ulaşılır değildi, şimdi doktorları ekrana
çıkarabiliyoruz. Onun için daha rahat, özgür yani şu an. Eskiden bu kadar
sağlık programı yoktu. Son 5 senedir diye düşünüyorum. Haydi, son 10 senedir
diyelim; ama esas olarak son 5 senedir bu kadar yaygın. Eskiden biraz daha
etikti; ama böyle reytinge, ranta dönüştürmeye başlandıkça iyice arttı. Haydi,
son 10 senedir diyelim, ama son 5 senedir top yaptı (SEL).
- 5-10
yıl öncesine nazaran daha iyiye gidiyor, daha çeşitleniyor. Görsel basında da
görüyorsunuzdur sağlıkla ilgili programlar artmaya başladı. (…) Çünkü insanlar,
sağlıkla ilgili doğru temiz bir bilgi istiyor. Biz Herkese Sağlık dergimizde de
bunu amaçladık. (…) Dergi, bilimsel bir dergi, popüler bir sağlık dergisi
bilimsel fakat çok kolay anlaşılır bir dergi, çok rahat okunabilir bir dergi.
Bu da yani bunun bir örneği yani dediniz ya sağlık yayıncılığı nereden nereye
gidiyor. İyiye gidiyor (YME).
- Araştırma
yapmadım ama sağlık yayıncılığının son 10 yılda geliştiğini gözlemliyorum.
Baktığımız zaman 10 yılda. Çünkü daha önceden sağlık yayıncılığı bu kadar
önemli değildi. İnternet çıktıktan sonra, gazete sayıları arttıktan sonra, işte
görsel basın kanalları çoğaldıktan sonra… Kanallar, gazeteler bünyelerinde
sağlık muhabirleri barındırmaya başlıyorlar. (…) Şimdi çağırdıkları zaman zaten
Bakanlığın basın toplantısı olsun İl Sağlık Müdürlüğü’nün toplantısı olsun
hemen ilk önce sağlık muhabirlerine haber veriyorlar. Hemen mail zinciri.
Sağlık muhabirleri toplantıya gidiyor. Ama bu 10 yılda gelişen bir şey… (CB).
- Bu
işi 15-20 yıldır yapan çok uzman sağlık muhabirleri de var. Ama en azından son
bir beş yıldır hemen her gazetenin ya da televizyonun sağlık alanında
muhabirleri var. Bu birazcık daha oturabilir. Şu an servis aşamasında değiliz.
Yani bir sağlık servisi olduğunda, aslında o süzgeçten geçmeyen haberler de o
servisten geçtiğinde, bir takım şeylerin değişeceğini düşünüyorum ben (TYR).
- (Sağlık
yayıncılığı) Gelişiyor bence. Özellikle son üç dört yılda çok iyi bir mesafe
kat edildi. Ben iyi ivmelendiğini ve iyi gittiğini düşünüyorum (GI).
- (…)
Tabi bu son dönemde biraz daha niceliksel gelişiminin yanına biraz da
niteliksel bir dönüşüm ya da gelişimin içinde de görüyorum yayıncılığı. Çünkü
biraz web tabanlı bazı projelere doğru kayıyor. (…) Hani ben işte editingden
online yayıncılığa kadar biraz webte,
hatta webcastler, hatta sanal kongrelere kadar çeşitli projelerle biraz
hani burası yavaş yavaş fokurdamaya başladı. Ben bu işe başladığımda hani
sayabileceğim kadar medikal yayıncı vardı piyasada. Yıl çok da eski değil
aslında 1997 ya da 98. İlaç sektöründen ayrılıp masanın öbür tarafına geçtiğim
yıllar. Ama şimdi çok daha fazla yayınevi var bu işi yapan. Bunların dışında büyük
yayınevlerinin de hani sağlıkla ilgili lineları oluşmaya başladı. Tabi bu, hani
biraz burun kıvırdığımız ya da içerik olarak eleştirdiğimiz programların
yayınların da sağlık çok daha fazla konuşulur ya da ilgilenilir bir şey olmaya
başladı (ATR).
- Sağlık
yayıncılığı maalesef Türkiye’de özellikle yurtdışındaki sağlık yayınlarıyla
kıyaslarsanız çok fazla gelişmiş değil. Hani sağlık dergileri var, işte medya
magazini örnek verebiliriz ya da işte kurumların çıkardığı bazı sağlık
dergileri var ama bu dergiler maalesef ki çok da reklamdan öteye giden
haberlerle ilerleme kaydedemiyor. Ya ilan veriyorlar, ya reklam bazında bir
haber şey oluyor. Onun dışında da çok sağlıklı bir yayın yok. Hani yurt dışına
baktığınızda işte bu profesörlerin, doçentlerin kendi yazılarını
yayınlatabilmek için uğraştığı bazı yayınlar vardır, çok ciddi yayınlar.
Maalesef Türkiye’de buna dâhil olabilecek bir tane yayın bile olduğunu
zannetmiyorum (SAR).
- Bu
konunun sağlık konusunda özel muhabirler özel gazeteciler yok. (…) Ama
gerçekten sağlık sorunlarını ele alan o iş kolunda çalışanların da sorunlarını
dile getiren gazetecilik anlayışı yok Türkiye’de. Özel bu konuda yetiştirilmiş
bir kişiyi bilmiyorum (AB).
- Sağlık
yayıncılığı diye bir alan var mı, onu çok bilmiyorum doğrusu. Yani emekleyen
bir alan var, evet. Yani gazetelerde köşeler var, televizyonlarda programlar
var, İnternet siteleri var; ama bunlar başlı başına bir sağlık yayıncılığı
sektörünü doğurdu mu henüz? Zannetmiyorum. Spor gibi, magazin gibi, aktüel
haber gibi ya da siyaset haberleri gibi, diplomasi haberi gibi bir sağlık
haberi sektörü yok Türkiye'de, henüz oluşma aşamasında (MAÖ).
- (…)
yazılı anlamda bir yayıncılık başladığı andan itibaren sağlık haberciliğinin
başladığını düşünüyorum. Sağlığı çünkü hayatınızdan atamazsınız. Politikayı
atabilirsiniz ama sağlığı atamazsınız (YSK).
“Diğer görüşmeler” bağlamında görüşlerini açıklayan bir
gazeteci-yazar da sağlık konulu yayınların tarihi ile ilgili olarak özetle şu
bilgileri aktarmaktadır:
- Gazeteler
sağlık konularına başlangıçtan beri önem vermişler ve özen göstermişlerdir. Bu
yeterli midir diye soracak olursanız; yeterli olduğu elbette söylenemez. Akşam
gazetesine ben 1947’de girdim (…). Benden evvel Akşam’da muntazam yazı yazan
Lokman Hekim diye bir adam vardı. Galiba adı Cemal’di. Lokman Hekim vülgarize
sağlık yazıları yazardı. (…) Sağlık
konularını halk diline çevirip Türk deyimleriyle, menkıbelerle falan anlatan,
yerel koca karı ilaçlarından da faydalanarak bir takım ilaçlar yazan bir
doktordu (…). (Sağlık konulu yayınların tarihi noktasında) Çok eskiye gitmeye
gerek yok bence. 1930’lı yıllardan öncesinde zaten eski harfler var. Belki
1930’lardan bir iki gazeteye bakılabilir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra daha çok
yer ayrılmaya başlanmıştır. Savaştan sonra basın geniş kitlelere ulaşmak için
popüler konular yarattı. Hürriyet çıktı 1948 Mayıs’ında. Hürriyet spor başta
olmak üzere birçok sahaya el atıp yeni müşteriler kazandı. Sağlık da öyle oldu
bence. (…). (Vakayi-i Tıbbiye gibi örnekler)
Müthiş satış yaptı. Satış rekoru kırdı. Nihat ve Orhan Karaveli’ler
çıkardılar. Türkiye’de bir hamle oldu yani. Seksoloji konusuna işin ticaretine
kaçıp müstehcen şeyler ve seks yaşantınız gibi bir takım palavralarla büyük
tirajlara ulaşanlar da oldu (XTZ)
“Diğer görüşmeler” bağlamında görüşlerine başvurulan eski bir
sağlık muhabiri-yazarı ise kendi deneyimleri bağlamında özetle şunları
aktarmaktadır:
- Ben
1955 yılında gazeteciliğe başladım. Bir dergide, “20. Asır” diye bir haftalık
dergi vardı. Orada çalışıyordum, hem de üniversitede okuyordum (…) Her alana
bakıyordum. Sağlık, eğitim, hukuk aklınıza ne gelirse. Çünkü o alanda yetişmiş
kişiler de yoktu. Röportaja beni gönderiyorlardı. O zaman “bir kadın iki başlı
çocuk doğurdu” şeklindeki haberler ancak sağlık haberi oluyordu. Normal dışı
olaylar yani. Veyahut bir çocuk doğdu mesela 700 gram. Bugün verilen sağlık
haberleri yoktu o zaman (…) İlk gelen genç kızı hemen sağlık muhabiri
yapıyorlardı (…). Uluslar arası sağlık konulu toplantılara gidiyorduk biz
mesela dışarıda. Katılan insanların büyük çoğunluğu doktor düzeyinde… Mesela
Avrupa’daki o büyük dergilerin yazarları alan hepsi doktordu yani. Çok az bizim
gibi gazeteci olan vardı. (Yani yurt dışında sağlık haberi yapan insanların
aslında tıp geçmişi var). Yahut bu konuda çok bilgileri var (…). Ben edebiyat
fakültesi okudum, Fransız filolojisi, pedagoji falan. Sağlıkla ilgili bir
eğitimim yoktu. Şimdi bir takım sağlık meseleleri olunca bir doktor gibi yorum
yapabiliyorum. Yani sağlık haberlerini yazarak, sağlıkla ilgili bilim
adamlarıyla konuşarak, toplantılara katılarak insanda bir şey oluşuyor. (…)
Türkiye’de 1961’den bu yana çok yol alınmış. Bu da olumlu bir gelişme (…).
(Benim çalıştığım dönemde sağlık sayfası yoktu ama) olmasına çalışılıyordu ama
bütün bir sağlık sayfası konmadı. Gazete yönetimine çok cazip gelmiyordu (…).
Bir sağlık haberi ancak bir olay olunca oluyordu. Bir kişi oturup insanlara şu
konuda bilgi vereyim diye sağlık haberi yapmazdı. Yazsa bile haber olarak
geçmezdi. Mutlaka bir olay olmalıydı (BSL).