Sağlık haberlerindeki 10 hatayı Schwitzer (2004; Gür, 2009:88)
şöyle sıralamaktadır:
1.
Sağlıkla
ilgili haberlerin çok yüzeysel bir şekilde verilmesi,
2.
Tam zamanlı,
işi sadece sağlık haberciliği olan muhabir bulunmaması,
3.
Sansasyonel
iddiaları destekleyecek bilimsel veril bulunmaması,
4.
Haberde
abartı,
5.
Kar / ticari
amaç gütme,
6.
Tek kaynaktan
aktarılan haberler,
7.
Temelsiz
bilimsel yaklaşımlar,
8.
Onay
alınmamış ürünlerin tanıtımı,
9.
Sağlık
politikalarını görmezden gelme ya da az yer verme,
10.
Haberlerin
bültenlerden, dergilerden, İnternet sitelerinden derlenmesi.
Sağlık habercilerinin yaşadıkları sıkıntılar konusunda da pek
çok açıklama mevcuttur. Bunlar arasında örneğin Erşan (1999:17) bilgi ya da
haber kaynağı bulmanın zorluğuna, konuşmak istememelerine değinmekte ve “Hep
(aynı) gruba dayanarak haber yapıyoruz. Hep aynı hekimlerin isimleri gözüküyor.
Bir kısır döngü kendi içinde oluşuyor” demektedir. Bu konuda Okuyan (1999:19)
şöyle konuşmaktadır: “Konuşmak istememelerinin bir nedeni kişilerin ön plana
çıkmasının bilimin doğasına aykırı olması bence. Bir bilim adamının bir
hastalıkla ilgili olarak yayımladığı bir makaleye bakarsanız tamamen edilgen
cümleler görürsünüz. Şu yapıldı, şu bulundu gibi. Oradaki olgular işte. (…) Ama
gazetecilik mesleğinin doğasında tamamen bunun farklı olması, okuyan kişide
duygu uyandırması, onu okumayı istemesi var. Bunun için de bence (…) bu kişiler
gazetecilerle konuşmaktan, karşılaşmaktan kaçınıyorlar.” Aynı konuda Dizdar’ın
(1999:24) görüşü ise şu şekildedir: “Buradaki korku, ifade edilen şeyin ters
gideceği, yanlış bir şekilde aktarılacağı. Sırf ilgi çeksin diye sansasyonel
haber yapmaları sık görülen bir şey. Yeterince araştırma yapılmadan, uzmana
sorulmadan haber yapılması. Hatta artık öyle bir noktada ki yazım kurallarını,
falanı filanı hiçe sayan, daha çok yurt dışından gelmiş küçük basın özetlerini
içeriyor. Oradaki biri çalakalem çeviriveriyor.”
Haber konusu seçimiyle ilgili olarak Erşan (1999:79)
“Gazetelerin sevdiği haberler var, sevmediği haberler var” sözleriyle “Yazı
Kurulu”na işaret etmektedir. “Haberinizi bu kurula beğendirmek zorundasınız”
diyen Erşan, “Önce başlığa bakacaklar, başlığınızı atarken sıkıntı
yaşıyorsunuz. (…) Sizin başlığınız beğenilmez, (…) ondan esinlenerek veya
yazının herhangi bir cümlesinden esinlenerek başka bir başlık atabilirler. (…)
Sipariş konular gelir, sipariş konuları hazırlamak zorundasınız. Veya bir
şablon vardır, sizden bu şablona uygun haber hazırlamanızı isterler ki bu sizi
rahatsız eder etmez bu da önemli değildir. Çünkü sizin inisiyatifiniz yoktur
(…) Ayrıca haber sıkıntılarımızın en önemli sebebi de dış kaynaklı haberler.
(…) Bunların değerlendirilmesi de dış haberler tarafından yapılıyor.” diye
konuşmaktadır. Sayfa sekreterlerinin fotoğraf altı yazıları muhabirlere
sormadan yazabildiklerini de belirten Erşan (1999:80), muhabirin yayımlanan
gazete üzerindeki kontrolünün sınırlı olduğunu ifade etmektedir. Somer
(1999:81) de yazı ile başlığın uyumsuzluğu için “sağlık muhabiri dışında
gelişen bir olay” yorumunda bulunmaktadır. Son olarak Erşan (1999:17) şöyle
demektedir: “Maalesef inisiyatiflerimiz düşük. Çünkü bizim üzerimizde özellikle
son yıllarda katı bir hiyerarşik düzen oluştu. Yazı kuruluyla ilgimiz yok.
Arada şef var, müdür var. Haberinizin kaderi sizden sonra tamamen değişebilir
veya yazı kurulundan bir istek geliyor, bir şey veriliyor ve onu doğrulatmanız
isteniyor. (…) Ve yazmak zorunda kalıyorsunuz. Yapabileceğiniz yegâne şey o
habere imza atmamak.”
“Sipariş haberler” konusu bir başka tartışma alanıdır. Aydoğan
(1999:96) şöyle konuşmaktadır: “Sipariş bize editörümüz, haber müdürümüz veya
bağlı bulunduğumuz istihbarat şefinden geliyor ama onlara da özel sağlık
kurumlarından, firmalardan, tanıdıkları olduğu, yakınlıkları olduğu diğer
kurumlardan bu tür talepler gelebiliyor. Bunu her zaman kesin bilemiyoruz.”
Bu arada Erinç (1999:11) haberin yayımlanma sürecine ışık
tutarak şunları söylemekte ve sorunu ortaya koymaya çalışmaktadır:
- “Şimdi
düşünelim, sağlık muhabirleri haberlerini yazdılar. Bu haber muhtemelen ya daha
geniş bir seviş olarak çalışıyorsa kendi şefinin önüne gidecek ya da istihbarat
şefinin önüne gidecek, oradan haber merkezine gidecek, sonra sayfa
editörlerinin önüne gidecek. Şimdi bu haberin yazıldığı biçimde, yazıldığı
uzunlukta girebilmesi bazen mümkün, bazen değil. Kısaltmak için bu yeni
teknoloji zaman zaman haberlerin tümünün görülmemesi ile çeşitli aksaklıklara
neden oluyor. O nedenle bazen muhabir arkadaşlar da ertesi gün yahut akşam
gazetede kalmışlarsa yazdıkları haberleri tanımakta güçlük çekiyorlar.”
Güneş (1999:37) bir başka noktaya işaret etmektedir:
- “Günümüzde
halka ilişkiler şirketleri, tabi yine iyilerini bir kenara koyuyorum ama artık
bizim görüşme yapacağımız insanlarla yaptığımız görüşmelerde yanımıza
oturuyorlar. Fotoğrafın nereden, nasıl çekileceğine müdahale ediyorlar. Soru
soruyorlar. Haber kaynağınızı yönlendiriyorlar veya bir röportajın akışı kritik
bir konuya doğru akıyorsa onu değiştirmeye çalışıyorlar. Biz bu konuda
kendilerine tabi ki kişisel olarak uyarıda bulunuyoruz ama bir profesyonel
meslek kendi etik kurallarını kendi içinde barındırmıyorsa… (…) Çıkar ilişkisi
kurmaya çalışıyorlar (…) Olay tamamen ticarete dökülüyor. Biz şimdi bir
toplantıya gelen sağlık muhabirinin sayfa sayısı olarak halkla ilişkiler
şirketlerinin para aldığını duyuyoruz (…) Haberin ne kadar, hangi genişlikte
çıkacağı, kaç sütun-cm. hesabı olacağı, reklam bazında fiyatlandırılıyor. Yani
X muhabir bu haberi çok geniş tutar, bunun üzerine gidelim, bunun karşılığa da
budur gibi bir yaklaşım söz konusu (…) Akıtılan paranın hakkını vermek isteyen
kurum temsilcileri bizim üzerimizdeki baskıyı giderek artırıyorlar. Gazeteciyi
halkla ilişkiler şirketinin bir temsilcisi olarak görmek gibi bir yanlışın
içindeler. Bu anlamda hatalı davrananlar hemen bir promosyon, bir hediyeyle
bağlantı kurmaya çalışıyorlar (…) Mesela yurt dışı gezileri…”
Halkla ilişkiler alanına yönelik bu eleştirilere karşı
Kadıbeşgil (1999:41) “Bu dünyanın sorunu. (…) PRCI üyesi olan halkla ilişkiler
şirketleri 1985 yılında Roma’da imzalanan etik bildirgelere uyma zorunda.
Sadece uymak zorunda değil, kendini bağımsız denetçilere bu çerçevede
denetlettirmek zorunda.” demektedir. Kadıbeşgil (1999:45) halkla ilişkiler
şirketlerinin başarı performansı olarak basında yer alan haberlerin
yüzölçümleriyle ölçülmesinin artık bırakıldığını da belirtmektedir.
“İletişim fakültelerinde “sağlık haberciliği” konusunda eğitim
verilmemesi” eleştirilen diğer noktalardan biridir. Bu konuda Eminoğlu
(1999:20) “İletişim fakültelerinde nasıl sağlık haberi yazılır diye, bırakın
başlı başına bir dersi, kısa bir bölüm olarak bile öğretilmiyor” demektedir.
Bir başka sorun “Genç ve deneyimsiz sağlık muhabirlerinin
haber peşine yollanması ve bunun yol açtığı sıkıntılar (Minareci, 1999:20)”
şeklinde tanımlanmaktadır. Gazetelerde sağlık muhabirlerinin bir şefi ya da
editörünün olmaması ve kontrolün olmaması nedeniyle yanlışların yayılması da
bir başka önemli unsur olarak ifade edilmektedir (Minareci, 1999:20).
Kuru ve Tılıç (2003:253-254) da medyadaki sağlık haberciliği
anlayışının biraz da sağlık konularındaki cehaletten beslendiğini belirtmektedir.
Bu konuda hiçbir eğitimi olmayan ve birikimi bulunmayan genç muhabirlerin
eğitim-sağlık haberlerini yapmak üzere görevlendirildiklerini, onların da medya
kuruluşlarının da yönlendirmesiyle “acayip, ilginç, mucize” türünden haberler
yaparak haber yayınlatabileceklerini öğrendiklerini, medyanın da sağlık
alanında yarattığı tahribatın farkına varmadan, uzman muhabirler istihdam
etmeden, danışmanlar edinmeden ve bu çabalar da maliyeti arttırıcı bulunduğu
için bunlara rağbet etmeden yayın yaptığını dile getirmektedirler. Bu çerçevede
sağlık haberciliğinin mutlaka alanında uzmanlaşmış gazeteciler ve onların tıp
çevrelerinden uzman kişi ve kurumlarla ilişkisi temelinde yapılması gerektiğini
vurgulamaktadırlar.
Öte yandan sağlık muhabirlerinin yaptıkları haberlerin kimi
hekimler tarafından eleştirilmesi de eleştiri konusu olmuştur. Bu konuda Erinç
(1999:16) şöyle demektedir: “Bazı hekimler ‘bu haber böyle yazılır mı’ şeklinde
gazetecilik öğretmeye çalışıyorlar gazetecilere. Hâlbuki onun yerine
gazetecilerin sorduğu sorulara verdiği cevapları onun diline, gazetecilik
diline çevirmesi lâzım. Yani hukukta ve tıpta özellikle terminoloji farklı,
kavramlar çok farklı. O nedenle o tarafa gereken anlayışı göstermiyor kimi
hekimler. (…) ‘böyle gazetecilik yapılmaz diye gazeteciliği yargılıyorlar.”
İyi sağlık muhabiri olmanın kriterleri konusunda ise Güneş
(1999:39) şu tanımı vermektedir:
- “Haber
atlatan, konusuna hâkim olan, işini iyi bilen, kendini yenileyen” yanıtları
dışında “ama çalıştığımız kurumlar için çoğunluğunda ne yazık ki bu böyle
değil” diyerek diğer kriterleri şöyle sıralamaktadır: “İyi sağlık muhabiri iş
bitiren sağlık muhabiri, gazetenin sağlık angaryalarını halleden, gerektiği
zaman gazete çalışanları veya yakınlarının (poliklinik işlerini) yapan veya
ücretsiz tedavi ettiren, ücretsiz tedavi ettirmeye zorlanan, indirin sağlamak
zorunda bırakılan gazeteci.”
Konunun bir başka “eksik” yanı da Türkiye’de sağlık konulu
yayıncılık üzerine yapılan çalışma ya da araştırmaların henüz “oldukça az”
sayılabilecek düzeyde bulunmasıdır. Bu konuda çalışma yapan araştırmacılar,
sağlık konulu yayınların “yeterli olmadığını” ifade etmektedirler (İşak, 2008;
Çolak ve Ersoy, 2007; Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995). Sağlık konulu yayıncılık
üzerine Türkiye’de dikkati çeken çalışmalar aşağıda ayrı bir başlık altında ele
alınmıştır.
Günümüzde sağlık haberciliği alanının ayrı bir uzmanlık
alanının konusu olup olmadığına ilişkin tartışmada artık olumlu kanaatlerin
daha yaygın biçimde kendisini gösterdiği görülmektedir. Bu alanın elbette diğer
habercilik uygulamalarından farklı özellikleri söz konusudur.
Sütlaş’a göre (2007a: 193) “Sağlık ve tıp haberleri bu alanda
gerekli bilgi ve deneyimi almış, uzmanlaşmış gazeteci ve haberciler tarafından
hazırlanmalı ve onlar aracılığıyla verilmelidir.” Uzman bir gazeteci; bir hekim
kadar olmasa bile alanın temel bilgileri yanında, insanların yaşamlarını ve
sağlıklarını ilgilendiren konularda sürekli olarak bilgilerini tazelemek,
yenilemek zorundadır (Sütlaş, 2007a: 223). Bir gazetecinin başarısı ise önemli
haberlerde doğru yer ve zamanda doğru haber kaynaklarına ulaşarak gerekli
bilgiyi alabilmesi ve onları okura doğru aktarabilmesiyle ölçülür (Sütlaş,
2007a: 216). Sütlaş (2007a: 244) “Sağlık habercisi haberinin tümünden sorumlu
olmalı ve haberine her şeyiyle sahip çıkabilmeli ve yazısının altına güvenle
imzasını atabilmelidir.” demektedir. Sütlaş (2007a: 229-238) ayrıca sağlık
haberi yazarken dikkat edilmesi gereken noktalara ve sağlık haberi konularına
da değinmektedir.
Örneğin sağlık ve tıp haberciliğinin diğer haber türlerinden
farklı olarak “kamusal yarar” açısından değil “toplumsal ya da bireysel zarar”
açısından değerlendirilmesi gerektiği kaydedilmektedir. Sütlaş (2007a: 171-172)
“Aktarılanlar yanlış, eksik olduğunda ya da anlaşıldığında genellikle sağlık
hali ve yaşamın olumsuz etkilenme olasılığı söz konusudur. Bu koşulda yazıyı
yazan ya da yayınlayanın olumsuz sonuçları öngörüp haberini ya da yayınını buna
göre oluşturması gereklidir.” demektedir. Sütlaş (2007a: 173) şunları
söylemektedir: “Bir haber tek bir kişinin bile yaşamında bir olumsuzluk doğuracaksa,
bunun haber olup olmaması, yayınlanıp yayınlanmaması en az iki kere
düşünülmelidir. Bu yayının sonucundan yararlanma olasılığı olan çok kişi olsa
bile!”
Sütlaş (2007a: 265) “Sağlık haberciliği ve yayıncılığına tıpkı
koruyucu hekimlik bakışıyla yaklaşılmalı; sorunları yaratacak durumu öngörerek,
onların oluşmasını engelleyecek bir tutum içinde olunmalıdır” diye
kaydetmektedir. Onun ifadesiyle “Sağlık ve tıpla ilgili olarak bir haber ya da
yazı yazan gazeteci öncelikle ‘Bu haberi ya da bilgiyi neden veriyorum’ sonra
da ‘bu haberden ya da yazıdan kamuoyunun, okurun, dinleyenin ya da gözleyenin
ne öğrenmesini ve nasıl yararlanmasını istiyorum” sorunlarını sorup net olarak
yanıtlamalıdır. Bu iki sorunun da kendince açık ve anlamlı bir yanıtı varsa o
zaman bu haber ve yazıyı yazmaya soyunmalıdır (Sütlaş, 2007: 229).”
Öte yandan sağlık haberciliğinin gücü konusundaki Schuchman’ın
(2002) araştırmasına da dikkat çekilmelidir. Bazı durumlarda, araştırmacı
gazeteciliğin etkisiyle sağlık sistemi alanında yasal ve siyasi etkiler de
gözlenmiştir. New York Times, Los Angeles Times, Washington Post, Boston
Globe’un sağlık alanındaki araştırmacı habercilik örnekleri bir takım yasal
soruşturma ya da düzenlemeyi beraberinde getirmiştir.