4.5.3.Medya Sahipliğinin Rolü

Literatürde medya içeriklerinin nasıl hazırlandığı ya da belirlendiği sorusuyla başlayarak bu içeriklerin belirlenmesine etkide bulunan unsurların neler olduğu sorusuna odaklanan pek çok çalışma mevcuttur (Yüksel, 2001:70-93). Büyük fotoğrafı görmek adına “medya içeriklerini etkileyen unsurlar” bağlamında Shoemaker ve Reese’nin (1991) sınıflandırmasından söz edilebilir. Bu hiyerarşik sınıflandırmada “medya çalışanlarından kaynaklanan bireysel unsurlar”, “medyanın çalışma düzeninden kaynaklanan medya rutinleri”, “kurumsal amaçlar”, “kurum dışı unsurlar” ve “ideoloji” başlıklarının her biri diğerinin üzerinde ve daha geniş ölçekte tanımlanmaktadır. Medya içeriklerinin bu süzgeçlerden geçerek oluştuğu açıklanmaktadır. Sağlık konulu yayın içeriklerini de söz konusu unsurlar bağlamında tanımlamak mümkündür.

Bu anlamda öncelikle Park, Len- Rios ve Hinnant’ın (2009)  “iç ve dış unsurların” sağlık habercilerinin bilişsel ve davranışsal tutumlarını nasıl etkilediğini konu alan çalışması önemlidir. Çalışmada 309 Amerikalı haberciye uygulanan anket çerçevesinde bireysel düzey, (gazetecinin cinsiyeti, sağlığa kişisel ilgisi, eğitim geçmişi ve gazetecilik deneyimi), medya rutinleri düzeyi (haber başlıkları, medikal dergi kullanımı ve diğer medyaya güven) ve organizasyonel düzeye (gazete piyasa düzeyi) ilişkin sorular yöneltilmiştir. Bulgular bireysel düzeyin haber içeriklerine etki edebildiğini ortaya koymuş, medya rutinleri düzeyinin haber içeriklerini sınırlandırdığı ve aynı sağlık konularının tekrar tekrar işlenmesinin nedeni olduğu, kurumsal düzeyde ise kurumun çıkarları ve finansal durumun haber değerlendirmede öne çıktığı belirlenmiştir.
Türkiye’de sağlık haberi içeriklerini etkileyen unsurların belirlenmesine yönelik ise proje kapsamında da desteklenmiş olan ve halen devam eden bir çalışma bulunmaktadır[1].
Konuyu özetlemesi açısından Kuru ve Tılıç’ın (2003:261) Türkiye’deki dönüşüme ilişkin şu değerlendirmesine bakılabilir:
-   “1980’ler sonrası Türkiye’de medya sahiplik yapısı ciddi dönüşümler geçirmiş ve geleneksel gazeteciler aile medya sahipliğinden çekilirken, medya dışında her alanda faaliyet gösteren büyük holdingler bu alana girmişlerdir. Bu süreç Batı’da da benzer bir şekilde işlemiş ve aşırı ticarileşme medyanın evrensel sorunlarından biri haline gelmiştir. Aşırı ticarileşmenin doğal sonucu medyanın kamusal sorumluluklarının ticari kar kaygılarının gerisine itilmesidir. Medyada dolaysız yoldan kar etmek için tiraj ya da reytinglerin artırılması gerekmektedir. Bu zorlama ilginçliğin en önemli haber ölçütü olmasına yol açmış, sağlık haberlerinde de ilginçlik doğruluktan daha fazla itibar edilen bir ölçü olmaya başlamıştır. Öte yandan da tiraj artırmanın bir yolu en geniş kesimlerin doğrudan ilgi duydukları konuları işlemektir. Bu yüzden haber müdürleri ya da televizyon yöneticileri kendilerine NS (Multiple Skleroz) veya Behçet Hastalığı konusunda bir haber yapmayı öneren muhabirlerden çok daha az kitleyi ilgilendiren bu konuları boş verip daha geniş kesimleri ilgilendiren kanser, kalp, kısırlık gibi konularda haber yapmasını isterler. Sürekli aynı konuları haberleştirme ve bu arada da ilginçlik yakalama baskısı, kaçınılmaz olarak muhabiri saçmalamaya götürmektedir. Tepeden gelen bu baskılara direnmek ancak muhabirin uzmanlığı, birikimi ve kurumdaki kıdemi oranında mümkün olabilmektedir.”

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti eski Başkanlarından Orhan Erinç (1999:11) de bir konuşmasında şöyle demektedir: “Bizde kitle iletişim araçları, istisnalar kaideyi bozmaz ama genelde holdinglerin parçası haline geldi ve bu holdinglerin içerisinde bir kısmının sağlık hizmetleri veren hastaneleri de var. Tabii bu ve basındaki yoğunlaşma bizim meslek etiğimizi de zaman zaman hatta bazen çok sık şekilde etkiliyor.”
Öte yandan bu alandaki tamamlanmış bir çalışma olarak Neriman İlhan’ın (2001) “Medya ve Sağlık Sektöründe Özelleştirme: Medya Sahipliği ve Sağlık Haberleri İlişkisinin Çözümlenmesi” başlıklı yüksek lisans çalışması dikkati çekmektedir. Çalışmada mülkiyet-içerik ilişkisi bağlamında sağlık alanında yatırım/mülkiyeti tespit edilen medya kuruluşlarının sağlık sektöründe özelleştirme sorununa ilişkin olarak haber içeriklerinde özelleştirme yanlısı tutum izleyip izlemedikleri irdelenmiştir. Medya holdinglerinin mülkiyet yapıları ile sağlık sektöründeki özelleştirme yanlısı haberler arasındaki ilişki eleştirel ekonomi politik yaklaşım çerçevesinde, siyasal, ekonomik ve ideolojik bütünlüğü içerisinde değerlendirilmiştir. Çalışmada eleştirel ekonomi politiğin medya alanındaki yansımaları bağlamında özellikle 1980’li yıllardan başlayarak medyanın yeniden yapılanması, medyada tekelleşme ve yoğunlaşma ile medya holdinglerinin sermaye yapısı ve haber içerikleri üzerindeki etkisi irdelenmiştir. Bu bağlamda, sağlık sektöründeki özelleştirme/yeniden yapılanma sürecinin temel özellikleri incelenmiş; sektördeki özelleştirmenin çözümlenmesinde önemli olan konu/temalar tespit edilerek, bunlara uygun haber kategorileri oluşturulmuştur. Bu kategoriler üzerinden sağlık sektöründe yatırım/mülkiyeti olan Milliyet ve Türkiye gazeteleri ile alanda yatırım/mülkiyeti olmayan Cumhuriyet gazetesi karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Çalışmada sağlık sektöründeki özelleştirme sürecinin sektörde yatırımı/mülkiyeti olan yayın organlarının olmayandan farklı olarak özelleştirme yanlısı ve kamu sağlık sisteminin olumsuzlanması yönünde içerikler yayımlandığı belirlenmiştir. Bu çıkarsamanın gazetelerin sağlık sektöründeki mülkiyet/yatırımlarından kaynaklandığı söylenebileceği gibi farklı nedensellik bağları kurulabileceği de vurgulanmıştır. Araştırma örneklemi çerçevesinde seçilen gazetelerin yayın politikaları ve ideolojik yönelimleri (Milliyet ve Türkiye gazetelerinin liberal ekonomiye, Cumhuriyet gazetesinin ise devletçi ekonomiye yatkın olması) sağlık sektöründe özelleştirmeye yönelik haber içeriğinde dikkate alınması gereken olgular şeklinde yorumlanmıştır.




[1] Proje kapsamında Ferihan Özmen halen bu konuda Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktora tezi hazırlamaktadır.