Sağlık konulu yayınların etik açıdan irdelenmesi akademik
açıdan da oldukça fazla ilgi gören alanlardan birini oluşturmaktadır. Proje
kapsamında konunun öneminden hareketle Öğr. Gör. Asuman Kaya “Sağlık Konulu
Yayıncılıkta Etik İlkeler” başlıklı doktora tezine 2012 yılında başlamış ve
proje haline getirilen tez önerisine Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma
Projeleri Destek Komisyonu tarafından da destek sağlanmıştır.
Mevcut literatürde, Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde hazırlanmış
bir yüksek lisans çalışması olarak Hatice Nihal Tanyeli’nin (1999) “Basında Yer
Alan Sağlık Haberlerinin Etik İlkeler Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı
tezi dikkati çekmektedir. Çalışmada sağlık haberlerinin tıbbi etik kurallara
uygunluğu ve sağlık konusunda yeterli bilgi aktarımı olup olmadığı
araştırılmıştır. Bu amaçla yüksek tirajlı günlük gazetelerden ikisi olan
Hürriyet ve Zaman gazeteleri 31 gün süre ile incelenmiştir. Haberlerin gazete
sayfasında kapladığı alan hesaplanmış ve haber içerilerinin etik kurallara
uygunluğu irdelenmiştir. Sonuçta Hürriyet’te %1.24 ve Zaman’da %0.56 oranında
sağlık haberlerine yer verildiği ve etik kurallara uygun sağlık haberlerinin
yazıldığı tespit edilmiştir.
Cengiz’in (2006) “İnternet ve Etik: Örnek Bir Uygulama Alanı
Olarak Sağlık İletişimi” adlı makalesinde Türkçe e-terapi hizmeti veren siteler
web etiği çerçevesinde eleştirel bir bakışla değerlendirilmiştir. E-sağlık ve
etik söz konusu olduğunda web sayfalarında uyulması gereken etik kodlar
üzerinde henüz yeterince durulmadığı ve konuyla ilgili etik kodların
geliştirilmemiş olduğu savunulmaktadır. Sağlıkla ilgili sitelerdeki e-etik
kodlar yazarların yetkisi, tamamlayıcılık, gizlilik, atıfta bulunma,
doğrulanabilirlik, kaynağın şeffaflığı, sponsorluğun şeffaflığı ve içerik ile
reklam politikasında dürüstlük olarak belirlenmiştir. Makalede sanal ortamda
Türkiye’deki e-sağlık gelişime paralel hızda artan sayıda sağlık sitelerini
bağlayıcı etik kodların süratle geliştirilmesi ve uygulamaya geçilmesi
gerektiği vurgulanmıştır.
Hayran ve Özdemir (2011) “Sağlık Haberlerinin İçerik Analizi
ve Medya Etiği” başlıklı makalelerinde Nisan-Aralık 2010 tarihleri arasında 11
gazetede yayımlanan 344 haber üzerine 5 kategoride değerlendirmede
bulunmuşlardır. Belli başlı bulgular üzerinde durmak gerekirse, haberlerin
başlığı ile %55’inin tam uyumlu olduğu, 3’ünün ilgisiz, %5’inin de dolaylı
ilgili olduğu belirlenmiştir. Gazete tirajları da dikkate alınarak yapılan
değerlendirmede okuyucuların %13’lük bölümünün başlığı içerik ile
ilgisiz/dolaylı ilgili olduğu veya yazı içeriğine göre yanlış/farklı bilgi
içeren habere maruz kaldığı ifade edilmiştir. Haberlerin ancak 109’u içerik
yönünden değerlendirmeye alınabilmiştir. Buna göre dolaşım sistemi
hastalıklarına %13,7 oranında yer verildiği anlaşılmıştır. Haberlerin %51’inin
doğru bilgiler içerirken, geriye kalan %49’luk bölümünün kısmen doğru veya
yanlış bilgiler içerdiği tespit edilmiştir. Haberlerde kaynak belirtme oranı
%33’tür. İçeriğinde hekim ya da araştırmacı adı geçen haber oranı %74’tür.
Kaynak ve hekim/araştırmacı adı geçmeyen haberlerin oranı da %17’dir. Kaynak
belirtilen haberlerin %59’u, kaynak belirtilmeyen haberlerin de %49’u tıbbi
açıdan doğru bulunmuştur. Çalışmanın sonunda ise şu yorumda bulunulmaktadır:
- “Toplumu yanlış veya eksik bilgilendirerek çok
sayıda insana ulaşabilen ve yönlendirebilen sağlık haberciliğinin
geliştirilmesi ve bu alandaki iç veya dış denetim mekanizmalarının da
oluşturulmasının da gereği anlaşılmıştır. Bu çalışma basın yayın organlarında
yer alan sağlık haberlerinin belirli kurallara ve standartlara bağlı olması
gerekliliğin bir kez daha göstermiştir. Bu konuda etkili tedbirler alınmasının,
otoritelerin ve basın çalışanlarının konuya hassasiyetle yaklaşmalarının önemi
ortadadır. Kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları gibi
organizasyonların ortak olarak yer alacağı düzenlemelerin ivedilikle ortaya
konmasının halk sağlığı açısından önemli olduğu görülmektedir (Hayran ve Özdemir, 2011:36)”
Bir başka yüksek lisans çalışması olarak Murat Kalem (2010),
“Sağlık Çalışanlarının Medyadaki Sağlık haberlerine Karşı Tutum ve
Davranışları” konusunda yaptığı çalışmada medyanın sağlık alanında kamusal
sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiği, sağlıkla ilgili haber ve yayınlarda
ne tür sorunlar yaşandığı, yayın ve haberlerin sunumunda temel meslek ilkeleri
ve etik değerlere ne ölçüde bağlı kalındığı, sağlık iletişim sürecinde medyanın
beklentilere yeterince cevap verip vermediği, başta sağlık profesyonelleri
olmak üzere sağlık iletişimi sürecinin bileşenleri ile medya arasında yaşanan
güven sorununun hangi boyutlara ulaştığını ortaya koymaya çalışmıştır.
Kaya, Yüksel ve Öğüt’ün (2011) “Sağlık Haberciliğinde Mucize
Tedaviler” başlıklı bu proje kapsamında da desteklenen çalışmasında, 1 Ocak- 30
Haziran 2010 tarihleri arasında, projenin veri tabanından da hareketle,
Türkiye’de yayımlanan yaygın, bölgesel ve yerel olmak üzere neredeyse tüm
gazetelerdeki sağlık konulu içerikler arasından “mucize” ve “tedavi”
sözcüklerine bir arada yer veren içerikler elektronik tarama yöntemiyle
belirlenmiş ve ortaya çıkan 182 yazı, 7 kategori çerçevesinde içerik analizine
dayalı olarak incelenmiştir. Çalışmada basın meslek ahlakının sağlık
haberciliğine yönelik olarak tanımlanan genel ilkelerinden “umut verme,
özellikle de mucize tedaviden bahsetme” ifadesinin ne ölçüde uygulandığının
belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda incelenen yazıların % 68’inde
“mucize” kavramının olumlu bir tonda kullanıldığı tespit edilmiştir. Veriler,
basın ahlak ilkeleriyle çelişir nitelikte bulunmuştur.
Sağlık haberlerinin etiği konusunda Sütlaş (2007:33)
televizyonda özellikle kimlikleri bildirerek, hastaların ya da yakınlarının
hastalıklarından ve sağlık sorunlarından söz etmelerini eleştirerek bu tür
programlar için “hasta mahremiyetini ortadan kaldıran ve tıp etiği açısından
yanlış ve sakıncalı programlardır” demektedir. Sütlaş’a göre “diğer yandan bu
program ve yayınların birçok yanlış anlamalara ve yönlendirmelere de yol açtığı
saptanmaktadır. Doğrusu bir bölüm hekim ve sağlık kurumu bundan kişisel olarak
yarar bile sağlamaktadır; çünkü bu sayede onlara başvuran kişi sayısı
artmaktadır. Bu programlar bir anlamda ticari piyasa yaratan programlar diye
bilinmektedir. Sağlığın ticarileşmesine katkıda bulundukları için ticari sağlık
sektörünün bir bölümü tarafından desteklenmektedir”
Toplumsal Etik Derneği Genel Başkanı Ahmet Akgün (2011) de
“son yıllarda en çok etik ihlalinin tıp alanında görüldüğünü ifade ederek
şunları söylemiştir:
- “Doktorlar
mesleğe başlarken 'Hipokrat Yemini' ederek yükümlülüklerini üstlenmektedir.
Ancak, son yıllarda maalesef en çok 'etik ihlali' tıp alanında görülmektedir.
Bazı doktorların gerekmediği halde hastalara cerrahi müdahalede bulunarak para
almalarını veya çok gerektiğinde yaptıkları ameliyatlardan ekstra (bıçak
parası) almalarını 'etik dışı' davranış olarak görmekteyiz. Bu bağlamda etik
ilkelerin uygulanmasında meslek örgütlerine de görev düşmektedir. Tıp
fakültelerinin müfredat programında değişiklik yapılarak öğretim boyunca her yıl
okutulacak şekilde 'Tıp Etiği' dersi konulmalıdır. Ayrıca özel ve devlet
hastanelerindeki doktorlara ve yardımcı hizmet personeline 'Meslek İçi Etik
Eğitimi' yaptırılmalıdır.”