1.2.Sağlık İletişiminde Medyanın Rol ve Sorumlulukları


Çağdaş ve demokratik toplumlarda, toplumsal dengeleri oluşturması açısından medya; yasama, yürütme ve yargı güçleriyle birlikte dördüncü güç olarak tanımlanmakta ve kamusal sorumluluğa sahip bir iletişim kurumu olması nedeniyle, sözcüsü olduğu toplumun ilerlemesinde ya da geri kalmasında önemli bir role sahip görülmektedir.


Medyanın işlev ve sorumluluklarına ilişkin pek çok açıklama bulunmakla birlikte özet olarak şu noktaların altı çizilebilir (Yüksel ve Gürcan, 2005):

1)       Çevreyi gözlemleyerek çevrede bulunan ve topluluğu etkileyen tehlike ve imkânları ortaya koyar.
2)       Haberleri okuyucu kitlesinin davranışlarını eş güdecek biçimde seçer, değerlendirir ve yorumlar.
3)       Tehlike ve fırsatları haber veren bekçidir.
4)       Önemli toplumsal sorunlar konusunda uzlaşma ve karara varmayı kolaylaştırmak üzere alternatifler sunan danışmandır.
5)       Toplumun amaçlarını ve değerlerini sunar.
6)       Ticareti hızlandıran ve genişleten işadamıdır.
7)       Toplum içindeki grupların kanaat ve tavırlarını birbirlerine duyurabilecekleri bir ortam oluşturur.
8)       Toplumun yeni üyelerine kurulu kültürü ileten öğretmendir.
9)       Güldüren, dinlendiren, eğlendirendir.
10)   Toplumsal mirasın sonraki kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstlenir.

Bireysel ve kitlesel sağlık eğitimi alanında yararlanılabilecek en etkili yolların belki de başında “medya” gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde halkın sağlık konusunda bilinçlendirilmesinde ve toplumun sağlık standardının yükseltilmesinde medyanın rolü büyüktür. Özellikle medyanın desteği sayesinde yürütülen sigara, uyuşturucu ve alkolden kaynaklanan sağlık sorunlarının kontöründe önemli mesafeler kat edilmiştir (Kaymak, Şimşek ve İlter, 2007:9).

 Gerçekten de medya, kitlesel eğitim aracı olarak gerek Türkiye’de ve gerekse yurt dışındaki pek çok çalışma ve kampanyada yararlanılan etkili bir araçtır. Özellikle de televizyonun kitlesel bilgilendirme ve bilinçlendirmedeki payı daha da büyüktür. Türkiye’de İtalya’da, Hindistan’da ve Afrika’nın birçok ülkesinde ve kimi zaman UNESCO’nun da desteklediği sağlık, çevre sağlığı, beslenme ve okuma-yazma gibi farklı konularda radyo ve televizyonlar aracılığıyla eğitimler gerçekleştirilmiş ve başarılı sonuçlar alınmıştır (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995: 11). Bu doğrultuda, Türkiye’de de sağlıklı bir hayatın sürdürülmesi, yaşam kalitesinin artırılması ve hastalıklardan korunmak için uygulanan koruyucu sağlık hizmetlerine yönelik ihtiyacı gidermek adına medyadan yararlanılabilir (Hoşgeçin ve Tozkoparan, 1995).

Toplumsal eğitimin gerçekleştirilebileceği en önemli ortamlardan birisi kitlesel iletişime imkân veren medyadır. Halka sağlığını koruma bilincinin aşılanmasında da medya en etkili eğitim silahlarından birisidir. Dolayısıyla sağlıklı bir hayatın sürdürülmesi, yaşam kalitesinin artırılması ve hastalıklardan korunmak için uygulanan koruyucu sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyacı gidermek üzere medyadan yararlanılabilir.

Milio’nun ifadesine göre (Akt.: Bulduklu, 2010a:117) medya, bireysel boyutta sağlığa ilişkin kişilerin tutum ve davranışlarının pozitif ya da negatif yönde değişimini tetikleyebilmektedir. Toplumsal boyutta da politika yapıcıların sağlık sorunlarından haberdar olma seviyelerini ve hızını artırabilmekte ve kamusal sağlığın geliştirilmesine ve değiştirilmesine katkı sağlayabilmektedir.

Özellikle sağlığın geliştirilmesi kampanyaları çerçevesinde de medyanın rolü kamusal farkındalık yaratmak, fikir ortamı oluşturmak, tutumları değiştirmek ve davranış değişikliklerine neden olmak başlıkları altında sınıflandırılarak açıklanmıştır (Çınarlı, 2008:95-96).

Sağlık konulu yayınların kamuoyu üzerinde bilgilendirmeye dayalı etkilerinin yanında, toplum sağlığı politikaları ve sağlıkla ilgili yasal düzenlemeler üzerinde de etkileri olduğu da ifade edilmektedir. Sağlık alanındaki olumsuzlukları konu alan yayınlar olası hata ve eksikliklerin ortadan kaldırılmasını sağlarken; medya içeriklerinde bu olumsuzluklara değinilmemesi, yasa koyucuların yetersiz yasa ya da düzenleme yapmalarına neden olmaktadır (Hotz, 2002; Wells, Marshall, Crawley ve Dickersin, 2001).


Kuşkusuz tüm meslek gurupları kimi hataları, kasıtlı veya kasıtsız olarak yapılabilmektedir. Ancak politika ve iş dünyası ile ilgili hatalı ve/veya eksik yayınlar para veya unvan kaybettirebilmekte, itibar ve şöhrete zarar verilmesi riski taşımaktadır. Oysaki sağlık konusundaki hatalı ve/veya eksik yayınlar, bireysel ya da toplum sağlığının bozulmasına yol açabilmekte, panik yaratabilmekte, güç durumdaki insanların boşa umutlanmasına neden olabilmektedir (Shuchman ve Wilkes, 1997). Bu eleştirilerin Türkiye’de gerçekleştirilen çalışmalardaki bulgularla paralellik taşıdığı söylenilebilir.