2.1.Sağlık Haberciliği Dersi

Çalıştayda çeşitli konular tartışılırken üzerinde görüş bildirilen ana başlıklardan birisi de sağlık iletişimi ya da sağlık haberciliği gibi konularda üniversitelerde eğitim verilmesi gerektiği vurgusu olmuştur. Bu bağlamda üniversitelerdeki gazetecilik ve habercilik eğitiminden başlayarak eksikler üzerinde duran Yalçın Yılmaz şunları söylemiştir:




-   “(Üniversitelerde) Sağlık haberciliği dersi konulabilir ama yok. Sağlık haberciliğinden vazgeçtim habercilik dersi doğru dürüst yok. Haberciliği de verecek doğru dürüst yetişmiş hocalarımız yok. Bazı meslekler var ki siz hangi okulu bitirirseniz bitirin o mesleğe girmeden önce o meslekle ilgili de bir 6 ay 1 sene eğitimden geçersiniz. Bugün en fazla eleştirdiğimiz kurumların başında Emniyet Teşkilatı var. Hangi okulu bitirirseniz bitirin eğer emniyette bir polis olacaksanız polis meslek yüksekokullarında 6-9 aylık bir eğitimden geçer, mesleki standartları edinir sonra da mesleğinize başlarsınız. Fakat ilkokul mezunu olmuş, lise, üniversite hiç fark etmiyor gazetecilik yapmak istiyorsunuz, bir tanıdığınız var mesleğe giriyorsunuz ve o meslekte gazetecilik sıfatıyla başlıyorsunuz. Hiçbir temel eğitiminiz olmadan, haber adına, gazeteciliğin işleyişi adına veya muhatap olacağınız sektörler adına sağlık, ekonomi hangi alanda olursa olsun, başlayacağınız alanla ilgili hiçbir deneyiminiz olmadan yüzme bilmeyen biri gibi giriyorsunuz işin içine. İşin içine girdikten sonra işi öğreniyorsunuz. Sorunlara bu kadar geriye gelip baktığımızda üniversitelerde var sorunlar, ileri gittiğimizde gazetelerde, televizyonlarda büyük sorunlar var. Gazetelerin ve televizyonların işleyişinde zaten başlı başına çok büyük eksikler, yanlışlar var. Kontrol ve denetim mekanizması deniyor. Evet televizyonda RTÜK var ama RTÜK’ün bakışı farklı. Reklam Denetleme Kurulu var. Reklam Denetleme Kurulu içerik açısından denetliyor ama gazetecilikte denetimi doğrudan bir denetim olarak kurmak doğru değil. Gazeteciliğin işleyişine ve fikir haklarına, ifade özgürlüğüne ters düştüğünü düşünüyorum. Ama kontrol edilemez mi açısından bakarsak kontrol edilebilir, kontrol ve denetim olabilir bazı mekanizmaları işletirsek. Mesela işlemeyen bir sistem var. Cevap ve düzeltme hakkı. Cevap ve düzeltme hakkı medyada şu an hemen hemen hiç kullanılmıyor, kullanıldığında da zarar gören kesimler bunun kullanılabilirliğine de pek inanmıyor. Gazetecinin yaşadığı sıkıntılar var, Bilgi Edinme Yasası var ve bu bilgi edinme yasası çerçevesinde haberlere ulaşmak ne kadar mümkün bilmiyorum ama bizim zamanımızda böyle bir yasa da yoktu. Türkiye’de habere ulaşmak çok zordu. Bu büyük bir sorun. Habere ulaşamadığınız zaman, zamanla yarışan bir gazeteci açısından baktığınızda yanlışlar kendiliğinden geliyor zaten. Bu Bilgi Edinme Yasası sakat doğdu. Yani bilgi edinme yasasıyla ilgili yasa hazırlandığında ben üniversitedeydim. Bilgi Edinme Yasası halkla ilişkiler birimine kuruluyor bize de bir eleman vereceklerdi, ben iletişim fakültesi mezunu olabilir mi dedim. Hayır dediler, kütüphanecilik mezunu birini verdiler. Ben bu aşamada iletişim fakültesi dekanlığına bilgi ilettim. Fakülte dekanları belli dönemlerde toplantı yapıyorlarmış. Bilgi edinme yasasına bu alanda çalışacak kişiler iletişim fakültesi mezunu olsun maddesinin konulmasını talep ettik. Fakat dekanların büyük çoğunluğu iletişim fakültesi mezunu olmadığı için böyle bir talep gündeme alınmış ama görüşülmemiş. Daha sonra medya okuryazarlığı dersi konuldu. Bizde medya okuryazarlığı seçimlik bir ders olarak konulacaktı ve bu konulduğu zaman Marmara Üniversitesi’ndeyim rektörlükteyim, Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde eğitim fakültesi dekanlarının toplantıları var. Konuyu öğrendim. Dediler ki medya okuryazarlığı dersi konulacak bu ders için de sosyal bilgiler öğretmenleri işsiz kaldığı için fazla tercih edilmediği için bakanlık tarafından, onlara medya okuryazarlığı dersini verelim. Bunu da iletişim fakültesi dekanlarımıza ilettik. O da gündeme alındı ve görüşülmedi. Ve medya okuryazarlığı dersi sosyal bilgiler öğretmenlerine verildi. Medya okuryazarlığı dersini veren sosyal bilgiler öğretmenleri başarısız olduğu için pilot bölgelerden sonra kaldırılıyor. Yani habere bakış açısını bilmeyen bir kitle yetişiyor. Yani halk haberi doğru algılayamayabiliyor. Sizin demek istediğiniz şey karşıda demek istediğiniz şekilde anlaşılmayabiliyor. Dolayısıyla haberdeki yanlış haberi yapandan mı kaynaklanıyor onu algılayandan mı kaynaklanıyor bunu tartmak çok zor. (…) Gazeteciliği gazeteci yetiştiren hocalarımız da eleştiriyor, halk eleştiriyor, Başbakan eleştiriyor, Genelkurmay Başkanı eleştiriyor, Cumhurbaşkanı eleştiriyor, basında çıkan yanlış haberi herkes eleştiriyor. Fakat bugün bir düğün salonu bile kuracak olsanız bir meslek odasına kaydoluyorsunuz. O oda bir ticaret birliğine kayıtlı, o ticaret birliği odalar ve borsalara kayıtlı. Avukatlık yapmak için baroya kaydolursunuz vs. Ama gazeteciliği herkes yapıyor. Ben sağlık muhabiriydim ama ben gazetede çalışan diğer arkadaşların haber yapmasını engelleyemezdim. Benim 10 yıl önce yaptığım haberi ilk defa yapılmış gibi kendi gazetemde yayınlayan arkadaşımı da eleştiremezdim. Yani ona haber yapmasını yasaklayan bir sistem yok. Gazetelerde bazı şeyler lüks. Haberleri tekrar tekrar incelemek ekonomik olarak Türkiye’de mümkün değil. Ve gazetecilikte bakış açısı Türkiye’de magazin içerikli. İlginç olması önemli, yani çok kişiyi ilgilendirmese de olur. Habere bakış bir kere sağlık haberciliğini de doğrudan ilgilendiriyor. Korku salma kültürü çok fazla yani ne kadar çok korkutursanız o kadar fazla reyting, dikkat çekme var. (…) Mutlaka gazetecilikte eğer uzmanlık alanında bir habercilik yapılacaksa lisansüstü düzeyde de olsa onların tercih edilmesinde fayda var. Ama ben yine de İstanbul’daki sağlık haberciliğini İstanbul’daki ilk örgütlenmede başlayan düzeyi söyleyeyim, üniversite mezunu olmayan yoktu. Üniversite mezunu, en az 5-6 yıllık deneyime sahip, polis adliye muhabirliği, siyaset muhabirliği gibi belli aşamalardan geçtikten sonra sağlık alanında çalışan insanlardı. Çünkü gazeteyi temsil ediyorsunuz, doktorlara gidiyorsunuz, sağlık alanındaki meslek örgütlerine gidiyorsunuz. Temsil edecek kişileri belli kişilerden seçmeye özen gösterdiler. Bizden sonra dernekleşme çok arttı. Şu an bizim derneğin kurucularından iki arkadaşımız Gazeteciler Cemiyeti’nin yönetim kurulu üyesi, Sibel Güneş ile Gülseren Gözen. Yani mesleki olarak da belli bir noktaya geldiler ama mesleğin dışında kalan çok sayıda arkadaşımız var. Dolayısıyla dernek olarak sayımız yeniler gelse bile çok fazla artmadı.