11.VERİLEN BİLGİ VE MESAJLAR, İŞLENEN KONULARA İLİŞKİN GÖRÜŞLER

Yayın içeriklerinde verilen mesajlar ve işlenen konular hakkındaki sağlık profesyonellerinden gelen görüşler genel olarak eleştirileri yansıtmaktadır. 77 kişiden 214 farklı görüş alınan bu konuda; “Halka doğru ve yeterli bilgi verilmiyor” (f=48; %62,3), “Gündemdeki popüler konular işleniyor” (f=31; %40,3), “Reyting kaygısıyla konu seçiliyor” (f=21; %27,3) ve “Mucize haberler hastalara boş umut, beklenti veriyor” (f=20; %26) şeklindeki görüşler ön plana çıkmaktadır. Cevap verenlerin yaklaşık beşte biri de bazı yayınların reklam amaçlı yapıldığını söylemektedir (f=15; %19,5). Görüşülen 50 doktor ve diş hekimi arasındaki görüşler de kısmen paralel şekildedir.



Tablo 28. Yayın içeriklerinde verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konular hakkında ne düşünüyorsunuz?  (Sağlık)

Frekans
%
Halka doğru ve yeterli bilgi verilmiyor
48
62,3
Gündemdeki popüler konular konuşuluyor
31
40,3
Reyting kaygısıyla konular seçiliyor
21
27,3
Mucize haberler hastalara boş umut, beklenti veriyor
20
26,0
Bazı yayınlar hastane ve hekimin reklamı için yapılıyor
15
19,5
Halkı gerçekten ilgilendiren, sık görülen hastalıklara fazla yer ayrılmıyor
10
13,0
Hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapılıyor (eleştiriyor)
8
10,4
Bilgi içeren konular olmalı, koruyucu hekimliğe ağırlık verilmiyor
8
10,4
İlaç ve teknoloji öne çıkarılıyor
5
6,5
Doğru bilgi veriliyor ama niteliği tartışılır
3
3,9
Sağlık politikaları tartışılmıyor
3
3,9
Diğer
42
54,5
N
77
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
1
Sorulmayan kişi sayısı
1


Tablo 29. Yayın içeriklerinde verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konular hakkında ne düşünüyorsunuz?  (Medya)

Frekans
%
Gündemdeki popüler konular konuşuluyor
19
34,5
Halka doğru ve yeterli bilgi verilmiyor
19
34,5
Reyting kaygısıyla konular seçiliyor
12
21,8
Bazı yayınlar hastane ve hekimin reklamı için yapılıyor
10
18,2
Mucize haberler hastalara boş umut, beklenti veriyor
7
12,7
Doğru bilgi veriliyor ama niteliği tartışılır
6
10,9
Hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapılıyor (eleştiriyor)
4
7,3
Halkı gerçekten ilgilendiren, sık görülen hastalıklara fazla yer ayrılmıyor
3
5,5
Diğer
13
23,6
N
55
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
4
Sorulmayan kişi sayısı
0


Verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konulara ilişkin görüşler bağlamında öne çıkan kimi yanıtlar ise aşağıda ayrı başlıklar halinde ifade edilmektedir.

11.1.Yetersiz, niteliksiz bilgi, popüler konulara yönelik ifadeler


Halka doğru ve yeterli bilgi verilmediğine, gündemdeki popüler konuların konuşulduğuna, mucize haberlerle hastalara boş umut verildiğine, sahte beklenti yaratıldığına, halkı gerçekten ilgilendiren, sık görülen hastalıklara fazla yer ayrılmadığına, nitelikli bilgi verilmediğine ilişkin değerlendirmeler bağlamında sağlık profesyonellerinden elde edilen önemli bazı ifadeler şu şekilde sıralanabilir.
-   Genelde aynı konular işleniyor. Genellikle kronik hastalıklar üzerinde duruyorlar. Diyabet, tansiyon, kalp, böbrek hastalıkları gibi… (STK Başkanı, AD).
-   Çoğunlukla toplum yararına olacak konuların tartışılması gerekirken, her zaman olduğu gibi magazinsel sorunlar veyahut da magazinsel konular ön plana çıkıyor (SB).
-   80’li yıllarda Ziya Özel’in zakkumunun TRT’de yayınlanmasıyla başladı. Her şeyin bir miladı varsa, Türkiye’deki olumsuz sağlık haberlerin miladı, TRT kanalından “kansere çareyi Türkler buldu” diye yayın yapılmasıydı. O dönemde bir facia yaşandı (…).Tedavilerini yarım bırakıp acılar içinde kıvranıp, ölen insanlar oldu. Ve ondan sonra bence Türkiye’nin çivisi çıktı. Türkiye’nin gidişatı değişti. Ve hızla işte her hafta bizim Türkler bir hastalığa çare buldular farkındaysanız. Mucizeler yaratıyoruz biz, bazen kansere, bazen AIDS’e, bazen MS’e. Sürekli tedaviler veriyoruz. Ama tabi bunların hiçbirisi doğru olan şeyler değil. Ve böyle olunca halk şehir efsaneleri yarattı. Ve bunun peşinde koşmaya başladı. hâlâ kimse kemoterapiye, radyoterapiye, çağdaş tıbba güvenmiyor. Hâlâ geleneksel Çin tıbbı ve bizim şamanistik dönemden getirdiğimiz öğretiler, kaynattığımız otlar daha ön planda kabul ediliyor bizim insanımızca. Yani halk bunu istedi, medya bunu verdi. Zaman zaman siyaset bunu kullandı; gündemi değiştirdiler. Ama tabi bu bilgi kirliliği devam ediyor. hâlâ bence dezenformasyon yaşıyoruz sağlık konusunda (MDÇ).

Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı aynı konuda şunları söylemektedir:
-   Mesela gazetede yazıyor diyor ki işte diş çürüğü tarih oluyor. Şimdi böyle asparagas mucize haberler. İşte artık diş yapılmayacak da diş tohumu koyulacak çene kemiğine oradan diş çıkacak falan gibi. Hani belki bilmem kaç yıl sonra olabilecek bir şey yani. (…) Ama medya da bunların sadece bizim alanımızda değil birçok alanda zaten yapıyor (MDO).

Aynı noktada diğer görüşler de mevcuttur:
-   Haberlerin yer alışı hakkında, sunuluşu anlamında, teknik, kalite anlamında epeyce mesafe kaydedildi. Asparagas haber oranı oldukça azaldı (BS).
-   Skandallar, çarpıcı sağlık konuları gündeme getirilirken, eğitici bilgilendirici sağlık konularına az yer veriliyor (ÜŞ).
-   Kesin hüküm içeren yayınları olumsuz buluyorum (OS).
-   Yani verdiğiniz haberin uygulanabilirliğinin olup olmadığı, uygulama yaygınlığının ne olduğu, uygulama sıklığının ne olduğu, bunu uygulayan kişi sıklığının ne olduğu, bu hizmete erişebilirliğin ne olduğu önemlidir. Bir de hani hiçbir şey yok; AIDS’in ilacı bulundu diyor mesela; AIDS aşısı geldi, yok AIDS’in aşısı (MDO).
-   Örneğin, “Şeker hastalarına müjde artık insülin kullanılmayacak.” diye sekiz sütuna manşet görüyoruz. Oysa bu deneysel çalışma, laboratuvar çalışması. Öyle bir şey yok! Veya “yapay karaciğer geliştirildi, hastalara umut ışığı doğdu.” Öyle bir sunuluyor ki. Sanki bütün proje bitmiş gibi halka sunuluyor. Bir anlamda halka yalancı umut vermek üzerine kurulmuş yayınlar (…). O yüzden ben basının sağlık konusunda sınıfta kaldığını düşünüyorum (OA).
-   Haber seçimlerini neye göre yaptıklarını bilmiyorum. (…) kendini haber yapmak isteyen konuşmacılar ile ürününü pazarlamak isteyenleri de iyi değerlendirmeleri gerek. Bu tiplerden uzak durmaları lâzım. Tek kaynağa bağlı olmadan haber yapmak, dengeli habercilik galiba en zor işlerden biri, hele zaman baskısı da varsa (BBN).
-   Hiçbir zaman hiçbir basın organının toplum sağlık düzeyini yükseltme amacı yoktur. Bakın [asıl olan] paradır. Sen ilan verirsin, alanı da seçersin “Falan köşe yazarının altında çıksın” al işte paran dersin. Olay budur (…). (ÇG).
-   Tedavi ve teknoloji kullanımına dönük yayınlar ön planda. Basit fakat etkili, sağlığın temelini oluşturan önlemler yeterince anlatılmıyor. İlaç ve teknoloji öne çıkarılıyor (Sendika eski başkanı, KA).

Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkili de şöyle demektedir:
-   Bir ajansa yanlış bir haber düşmüşse, düşmüş olan haber televizyonda da aynen öyle yanlış yayınlanıyor. (…) muhabirin bunu doğrulatmadan (haber yapması) yanlış yansıyor (ZŞT).

Sağlık Bakanlığı’ndan bir başka yetkili de bu konuda şu bilgiyi aktarmaktadır:
-   (Sağlık programları) Bu yayınlar aracılığıyla bilgi kirliliğine sebebiyet verilmemesi için (Sağlık Bakanlığı olarak) programcılarla görüşüyoruz… Yani bunda biraz daha özenli davranılması gerektiğine inanıyoruz biz. Sırf reyting alacağız diye, sırf insanlar bu konuyla ilgileniyor diye sorumsuz bir yayıncılık yapılması uygun değil. Yapılıyor mu? Yapılıyor. Kanalların birçoğunda yapılıyor. (TGR).

Bir diğer Sağlık Bakanlığı yetkilisi de şu görüşlerini dile getirmektedir:
-   (…) sağlıkla ilgili bir yayıncılığın mutlaka güvenilir ve bilen bir danışman tarafından gözden geçirildikten sonra verilmesi lâzım. (…) Felçli bir hasta için umut dediğinizde; çünkü onun bu umuda algaçları çok açık, hemen yarın olmasını bekliyor. Bu da çok doğal ama sizin felçlilere umut diye verdiğiniz şey; (…) daha teorik düzeyde olan, sadece fare deneyleri yapılmış bir kısmının, bir kısmının o bile yapılmamış çalışmasından bahsediyorsunuz (…). (THM).

Medya profesyonelleriyle yapılan görüşmelerden elde edilen bazı önemli yanıtlar ise şöyle sıralanabilir:
-    (…) Sağlık konusu Türkiye’de çok hafife alınıyor. Mesela yurt dışında öyle değil (…). Biz bu konuda en çok şu sıkıntıyı yaşıyoruz: “Aman tıbbi terim kullanma!” fakat onun Türkçe karşılığı yok ve ben onu kullanmak zorundayım. Ama şunu bilmiyor yazı işleri, ben bunu kullanacağım ki insanlar öğrenecek. Benim görevim ne medya olarak? Halka bir şey verebilmek, bir şey öğretebilmek… Ben bunu öğretemiyorsam kim öğretecek? (ÖY).
-    (…)Çok bilimsel konuşan, konuyu çok detaylı anlatan hekimler var. E siz mesajınızı çok dolaylı yollardan, çok kapsamlı ve çok medikal verirseniz bu sonuçlara katlanmanız gerekiyor biraz. (…) Hani hekimin de 5N 1K’yı bilmesi gerekiyor. Çok kısa, öz ve o soruların cevabını vermesi gerekiyor. (…). Bunu çok güzel yapan hocalar var ve bunların adı medyatik hocaya çıkıyor. Ben öyle düşünmüyorum (ME).
-   (…)haberlerin başlıklarının bu şekilde, sansasyonel bir şekilde atılması hasta ya da hasta yakını üzerinde tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük hayal kırıklıklarına yol açıyor. Önce umut sonra da hayal kırıklığına dönüşen bir süreç demek oluyor. (…) Bu tür haberlerin sansasyonel bir şekilde verilmesi izleyici kitlesi üzerinde tamiri çok zor zararlara sebep oluyor (ADA).
-   Mesela Türkiye’de 2000’li yılların başlarında bekitenin yani şişmanlığın ileriye dönük bir sorun olacağı belliydi. O dönemde birkaç sponsor şirket ve Sağlık Bakanlığı ile beraber Türk halkını Obezite hakkında bilinçlendirmek için çok kapsamlı bir çalışma yaptık. (…) Muhabirlerin okuyucuya bunun bir halk sağlık sorunu olduğunu aktarmasını sağladık (GI).
-   Sağlık yayıncılığında şöyle bir sıkıntı var: Haber bazında alırsak, bakanlığa çok bağlı. Sağlık yayıncılığında, göbek kordonuyla bağlıymış gibi bakanlığa bağlı olarak hareket etmeyi biraz sakıncalı buluyorum (NEJ).

11.2.Alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik ifadeler


Sağlık profesyonellerinin verdiği, alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik başlıca görüşlere öncelikle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan bir yetkilinin sözleriyle başlanabilir.
-   Geçen yıl yaşadığımız bir sorun var, yaban mersini adı altında aslında büyük meyveli vaksiniyum ya da kırmızı ayı üzümü olarak geçen, meyvenin şekerle ve yağ ile kurutulmuş hali maalesef şeker hastalarına çok iyi gelir diye televizyon da son derece yoğun bir reklam kampanyası gördü. Sağlık programları adı altında haber programlarına çıktı ve bu ürünü tüketen şeker hastalarının zarar görmesi muhtemeldir. Çünkü ürün şekerle kurutulmuştu ve ürünün ismi de aslında Türkçe ismi de farklıydı. (…) Bununla ilgili (Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı) denetim çalışması yaptı, çeşitli bilgilendirmeler oldu. (…) Diğerini de tüketmeleri gerektiği de birkaç yayın gördüm, birkaç yayında düzelme gördüm (TBK).

Alternatif tıp anlamında medyada sunulan bilgileri eleştiren ve bunun arkasında özellikle reyting kaygısı olduğunu vurgulayan kimi görüşler şu şekildedir:
-   İnsanlar tabii bunları (alternatif tıp konusunu) da çok takip ediyorlar ve insanlar aslında çılgına dönmüş durumdalar. Yani kime neye inanacaklar? (MDO).
-   Bu haberler hastaları yanlış yönlendiriyor. Hasta ameliyattan vazgeçiyor. Bazen ilacı da kabul etmiyor. Alternatif tıp gerçek elbette ancak hasta alternatif tıbbı çağdaş/modern tıbbın önüne koyacak hale geliyor. Dengeler bozuluyor (OA).
-   En tehlikelisi nedir biliyor musunuz? Yani benim (tıp hekimi olarak) tedavimi alırken, bir yandan da bu tip geleneksel tedavileri alanlar olur. Fakat bunu doktordan (…) saklıyorlar. Mesela bazen benim başarım, sanki (alternatif tıbbın) başarısı gibi algılanıyor (MDÇ).
-   Biliyorsunuz bizim (modern tıp) ilaçlarımızda otlardan yapılıyor. Hastalar bize “şu otu kullanayım mı?” diye sorduğunda onlara “kullanmayın” demiyoruz, ama açıklıyoruz; bir ilaç fabrikasında bu otlar kullanılırken çeşitli aşamalardan geçiyor, siz ham olarak kullanıyorsunuz, içinde zararlı maddeler de olabilir diyoruz. Alternatif tıp kendine yer bulmuş bir alan; ancak taşlar için bir şey diyemem (BD).
-   … alternatif tıp diye onların yaptığı şarlatanlık. Ona yani alternatif tıp demek bir kere ayıp. Çünkü o adamların hiçbirisi doktor değil, o değil, bu değil. Zaten Sağlık Bakanlığı yeni bir karar aldı, bundan sonra bu bitkisel ürün diye ifade edilen şeyler de sadece eczanede satılacak. Bu güne kadar bu tip ürünlere Tarım Bakanlığı ruhsat veriyordu; bundan sonra sadece Sağlık Bakanlığı ilaçlara uyguladığı o sıkı prosedürü uygulayarak ruhsat verecek. (…). Bu adamların hiç suçu yok, bu adamları medya reyting yapacağız diye güya onları kullanmış oluyor. Adamlar da bundan istifade ediyorlar. Bütün kabahat bence medyada bir; ikinci önemli suçlu da bence üniversiteler. Bizim bu kadar farmakoloji bölümümüz var. Türkiye’de 60 tane tıp fakültesi var. Bilmiyorum kaç tane eczacılık fakültesi var; herhalde 20-30 tane de ondan vardır, bilmiyorum rakamı. Bunların bitkilerle ilgilenen bölümleri var. E, buradan bir kişi, Allah’ın kulu çıkıp da bunlara karşı hiçbir şey söylemiyor yani. Bu kadar rezalet olur mu?(AAK).
-    (…) kapsülü diye, zayıflama hapı diye verilip 1.5 milyon kişiye kullandırılan şeyin içinde (…) denen kimyasal madde bulunmuş. 1.5 milyon kişi böbrek ve karaciğer rahatsızlığı olduğu belgelenmiştir. Bunlar çok acı şeylerdir. Bunları da işte yine sağlık konulu yayıncılık sebep olmuştur (AMH).
-   (…) aktarlar eczanelerden çok çalışıyor (…). Özellikle kanserle ilgili. Bazı kanser uzmanları bu işin resmen ticaretini yapıyorlar. Biz de bunları üzülerek seyrediyoruz ama elimizden de bir şey gelmiyor (MŞL).
-   Hiç kabul etmeyeceğimiz kavram alternatif tıp. Tamamlayıcı tıp mı? Yoksa klasik tıbbı kapsamı dışındaki konular mı? Bu iki kavram tartışılabilir belki ama asla kabul edilmeyecek, tıbbın alternatifi. Alternatif tıp dediğinizde tıbbın alternatifi gibi algılanır. Dolayısıyla o algılama doğru değil (THM).

Alternatif tıp konusuna ekonomik boyutlarıyla bakanlar da vardır:
-   (Alternatif tıp) Tıp kökenli, bilimin kabul ettiği bir yayını sağlık konulu yayın olarak kabul edebiliriz. Ama o tür yayınları da sağlık konulu değil diyerek atmak mümkün değil; çünkü çok ciddi bir etkisi var. Yani reddedebileceğiniz bir alan değil demek istiyorum. Çok ciddi bir ekonomik değeri var. Çok fazla insana ulaşıyor. Çok fazla insanı etkiliyor. Hayatını yönlendiriyor (NTM).
-   Örneğin afrodizyak olarak yani cinsel gücü arttırıcı bitkiler diye lanse edilen ilaçların içerisine, ilaç katılarak veriliyor. Dolayısıyla bitkinin içerisinde o etki yokken dışardan onun içerisine toz halinde katılan maddeler vasıtasıyla o etki sağlanmaya çalışılıyor. Ve ilacın misli 1 iken 5 misli bir fiyata satılmaya çalışılıyor (MT).

Alternatif tıp konusundaki denetime işaret eden görüşler de bulunmaktadır:
-   Tarım Bakanlığı bitkisel destek ürünlerine ruhsatlandırma veriyor, kimyasal ürünlere Sağlık Bakanlığı veriyor. Onların reklamını yapabiliyorsunuz, kimyasal ürünlerin yasak; yani yapamıyorsunuz. İlaç reklamı yasaktır diye biliyorum ben (AMH).
-   (…) böyle pek çok etkililiği kanıtlanmış veya etkisizliği kanıtlanmış ilaçlar var. Mesela bence zakkumun bence ömrü doldu, kanıtlandı ve çıktı literatürde. Yok, yani zakkumun etkililiğine dair bir şey. Kullanılmıyor, unutuldu. Ama mesela biz de bir zakkum efsanesi hâlâ devam eder (MDÇ).

Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkilinin bu konudaki görüşleri de şu şekildedir:
-   Ek gıda olarak geçiyor bir kısmı, önemli bir kısmı. Bizim orada dikkat ettiğimiz tek husus şu: Bu ürünlerle ilgili, bu ürünleri üretenler ve satanlar, pazarlayanlar asla bu ürünlerin bir hastalığı tedavi ettiği kavramını kullanmayacaklar. Bizim dikkat ettiğimiz şey bu. Reklamlarında, benzer argümanlarında, işte şu hastalığı iyileştirir, işte şu hastalığın şurasını şöyle yapar dediği zaman biz buna müdahil oluyoruz. Rekabet Kurulu’ndan Sanayi Bakanlığı’ndan ve Tarım Bakanlığı’ndan takibini yapıyoruz. Ama bunun dışında bu ürünlerin tamamının izni Tarım Bakanlığı tarafından veriliyor. Ve ek gıda, gıda takviyesi adı altında yapılıyor. Yani yüzde yüz alternatif tıpa girer mi bu ürünlerin tamamı derseniz, girmiyor birçoğu. (…) Yani bizim alan olarak işte Çevre Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı ile inanılmaz bir işbirliği içinde olmamız gerekiyor  (TGR).

Alternatif tıp alanını olumlu bulan, bu alandaki eğitimsizliği ve bilgisizliği eleştirerek, ciddi bir eğitim verilmesi gerektiği konusunda görüş bildiren de vardır. Aynı kişi sağlık yayıncılığı etiğinin de eğitimsiz kişilerin çıkıp medya aracılığıyla aktardığı bilgiler nedeniyle çiğnendiğini söylemektedir:
-   Bir takım bitkiciler, işte yağcılar, masörler çıktığı için yanlış bilgilerle halk yanıltılabilmektedir. (…) Çünkü bunun Türkiye’de eğitimi yok. Üniversitelerde en büyük eksiklik, Türkiye’deki tıp fakültelerinde veya diğer üniversitelerde, bu bilimlerin (alternatif tıp) bölümlerinin olmaması ve halkın ve doktorların ve uzman diye ortaya çıkan kişilerin kulaktan dolma, 1 -2 kitap okuyup dinleyerek sadece finans yönünü düşünerek bu işi yaptıklarıdır (…). (AMH).
-   (…)Bugün mutlaka Türkiye’de bunun etik kurallarının konuşulabilmesi için sağlıkla ilgili hem yapılan işlerin hem yayıncılığın mutlaka, Şoförler Odası gibi, Ticaret Odası gibi, Fırıncılar Odası gibi bu bilimin de “İntegratif Tıp Konseyi” kurulması lâzım. Bu odada diploması olmayan ne bir taşçı taşı anlatmalı televizyonda; ne bir masör diploması olmadan bunu konuşmamalı. Bunları doktor konuşur diye bir şey olamaz (AMH).

“Diğer görüşmeler” bağlamında görüşülen bir aktar (baharatçı) da bu konuda şöyle konuşmaktadır:
-   Biz zaten müşteriye deriz her zaman “Hiçbir garantisi yoktur. Şifayı veren Allah’tır. Bunlar sadece vesile olur.” Bunlar denenmiş ürünler. 100 kişide denenir, 90‘a faydası olur, 10 kişiye faydası olmaz. “Faydası olmaz ama size bir zararı da olmaz” deriz zaten.  Vatandaş bana faydası oldu olmadı, ne bilir veya kullandığınız doz düşük gelmiştir ya da bu size etkili gelmemiştir. Daha etkili şeyler verilebilir denilebilir (…) Üzerinde kullanımı yazıyor, dozları yazıyor, nasıl tüketmesi gerektiği yazıyor. Bunları bizde söylüyoruz. Sen buna rağmen bilerek alıyorsun. Bizim dediğimizin dışında kullanıyorsun. Yan etkisi olunca beni şikâyet edeceksin böyle bir şey yok (…) Sonuçta dediğim gibi bizde vicdan çok önemlidir. Vatandaşa faydalı olabilecek ne gerekiyorsa yaparız (SER).

Medya profesyonellerinin alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik başlıca görüşleri ise şu şekildedir:
-   Medya alternatif tedavi adı altında tamamıyla bilim dışı bazı uygulamalara onay veriyor ve bunun propagandasını yapıyor. Yani medya bir sağlık haberi verirken buradaki sorumluluğunu düşünmüyor. (…) Sağlık Bakanlığının, tabip odalarının RTÜK’ün burada bir denetleme gerçekleştirmesi lâzım (ZCR).
-    Dahasını söyleyeyim iki profesör bütün hastalıkların şifası Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur. Yapılacak şey oradaki şifreleri bulmaktan ibarettir diyebiliyor iki profesör söylüyor bunu. (…). Çok yaygın hatta yanıltıcı haberlerin yanı sıra bilim dışı uygulamalar var. (…). (ZCR).
-   Sağlık habercilerinin denetiminden uzak (…). Sağlık Bakanlığı’nın biraz önce sözünü ettiğimiz etik problemlerle ilgili Şarlatanlıkla Mücadele Kurulu oluşturdu. Sağlık Bakanlığı kendi bünyesinde. Bu sponsorlu programların, adı sağlık ama içerik olarak tamamen tanıtım ve reklama dönük programlardan da biz ne kadar şikâyetçi isek ESAM, TGC olarak bakanlık da aynı şikâyeti barındırıyor (GBL).
-   Herkes kulaktan dolma isimlerle ya da artık İnternetin çok yaygın kullanımından dolayı ilgili arama motoruna girip kalp hastalıkları şu deyip onunla ilgili hangi doktor çıktıysa ve onun bulunduğu çevrede hangi doktora ulaşabilecekse ona gidiyor. O yüzden gerçekten kaynağımızı seçerken, haberi yaparken çok dikkatli olmalıyız. Bu noktada muhabir gerçekten bir nevi vatandaşın sağlığından en az doktor kadar sorumlu (YSK).

 “Diğer görüşmeler” kategorisi bağlamında görüşlerine başvurulan RTÜK yetkilisi ise sağlık konulu medya içeriklerine ve bunların denetimine ilişkin görüşlerinde sorumluluğun Sağlık Bakanlığı’nda olduğuna işaret etmektedir. Görüşülen kişinin başlıca ifadeleri şu şekildedir:
-   Alternatif tıp konusunda bunun yanlış olduğuna dair kesin bir bilgi var mı? O halde reddedemeyiz. Alternatif tıp (diye bir alan) var (…). Alternatif tıp ekonomik yöntemler nedeniyle de reddediliyor (…). Burada Sağlık Bakanlığı bir politika uygulamalı. Sağlık Bakanlığı’nın bir sağlık yayıncılığı politikası olmalı. Bu yok. (…) Biz (kurum olarak) ifade özgürlüğü açısından konuya bakarız. Genel sağlığı etkileyebileceği düşünülürse (…). Genel sağlığı tehlikeye atıyorsa Sağlık Bakanlığı devreye girmeli. (…) Kişilerin söylediklerinin (verdikleri bilgilerin) doğru olup olmadığını biz kontrol edemeyiz. (…) Biz yasaya aykırı ne var ona bakarız. Sağlık konusunda şu anki yasada bir hüküm bulunmuyor. (…) Yeni hazırladığımız yasa taslağında sağlık yayıncılığı konusuna da yer veriyoruz. Yeni yasada kamu düzeni, genel ahlak ve genel sağlık vurgusu olacak (RTK).

Yine “diğer görüşmeler” bağlamında görüşülen bir üniversitenin bitki ve ilaç konusunda çalışan merkezinin yetkilisi alternatif tıp konusunda, piyasadaki durumu eleştirmekte ve bu alandaki denetimin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yerine Sağlık Bakanlığı’na verilmesini ve bu alanda faaliyet gösteren esnafın da belli bir eğitimden geçmesi gerektiğine işaret etmektedir. Başlıca şunları söylemektedir:
-   Onların en çok kullanıldığı bölgeler az gelişmiş ülkeler; yani ekonomik gücü olmayan ülkeler. Çünkü bunlar kolay elde edildiği için, (…) çok fazla maliyeti olmadığı için eskiden kullanılıyormuş (…). Sadece destekleyici tedavi gözüyle bakmamız biraz daha anlamlı olur diye düşünüyorum(…).Soruyorsunuz siz bunları nasıl topladınız? Bir bilgi yok. Sizin bu konuda bir eğiliminiz var mı? Hiçbir bilgi yok ama bir sürü karışım hazırlıyor. (…) (…). Saklaması toplanması kurutma zamanı hepsi bunların önemli mesela otoyolların kenarından toplananlarda kükürtle kurşun oranı daha fazla çıkıyor. Neresi doğal oluyor bunun? (…)Bu işin şeyi Tarım Bakanlığı’na bağlı bence. Gıda sektörü de dâhil olmak üzere bu aktar dediğimiz yani bitkisel drag satıcılarının da Sağlık Bakanlığı’na bağlanması lâzım ve belli bir kriterlere getirilmesi lâzım. Bu işi yapacak kişilerin en azından bir eğitim alıp; bence mesela biyoloji mezunları ya da Eczacılık (mezunları yapmalı) (BLG).

11.3.Hastalık özelindeki ifadeler


Sağlık profesyonellerinin hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapıldığına ve kimi hastalıklar özelinde verilen örnekler bağlamında dikkati çeken bazı görüşleri şöyle sıralanabilir:
-   Sağlık kavramını işlemek yerine bir takım hastalıklar anlatılıyor ve bir sürü insan da hastalık hastası haline gelip bütün bunlardan etkileniyor. “Bu belirti bende de var, ben kesin hastayım” diyor (CGÇ).
-   Telefonda soru soran hastalara “tele doktorluk” yapmak iyi bir şey değil. Yapılması gereken sadece kişilerin sorularını alarak, onlara genel bir yönlendirme yapılması. Bu daha doğru (STK Başkanı, AD).
-   Organ ve doku nakli. Bu konuda yasanın hiç de dikkate alınmadığını görüyorum yayıncılar tarafından. Yasanın ilgili maddelerine baktığınız zaman orada alıcı ile vericinin birbirini tanımaması konusunda çok önemli bir hüküm vardır ki, son derecede önemli olduğuna inanıyorum.  Haberler beni bu anlamda rahatsız ediyor.  İşte filan kişinin şu yaşındaki evladı vefat etti,  beyin ölümü gerçekleşti, ailesi organlarını sağlık kurumuna bağışladı diye.  Oradan da bir hekim arkadaşımız ya da bir hocamız çıkıyor; o böbreği falana verdik, akciğer falanda, kalpler geldi diyor (ÖEU).
-   Mesela başka bir haber hâlâ gözlerimin önünde, “Hastanede ölmüş babamın gözlerini çaldılar” şeklinde kocaman 8 puntoluk bir haber, böyle bir olay yok, öyle olunca yakınını kaybeden hastanede herkes acaba hastamın organını mı çalacaklar diye bakıyor (AYD).
-   Mesela diyalize giren çocuklar var, bu çocuk diyalize girdiği müddetçe diyaliz makineleri, katater ve ilaçlardan bir sürü para kazanıyor diyaliz merkezleri. Çocuk başına 25 bin dolar, hasta başına. Bazı merkezler bunu kazanç kapısı olarak görüyorlar; bazı değil küçük gelişmemiş diyaliz kurumları. Ciddi kurumları tamamen dışlıyorum; küçük, gelişmemiş diyaliz merkezleri var. Bunlar bu hastaları transplantasyona, organ nakline yönlendirmek istemiyorlar, hasta kaybetmemek için. Hatta hasta çekmek için bu hastalara paralar ödüyorlar, maaş veren diyaliz merkezleri var hastalara maaş veren. Eğer bu hastalar bize gelirse belki organ nakli oluyorlar, diyalize girmekten çıkıyorlar ama onlar para kazanamıyorlar. Onun için de basını yönlendirip böyle haberler çıkarıyorlar; mesela okursan bu çocuk çok mutlu, diyalize girmekten çok mutlu, hemşire ablalarıyla gayet iyi bir gün geçiriyor. Ama araştırırsan buna organ nakli yapabilirsin, annesinin babasının böbreğini takabilirsin belki, bunlar da halkı yanlış etkiliyor (AYD).
-   Mesela bazı programlarda, hastalar için sıkıntılı bir süreç olan anjiyonun, “radyal arter”den yapılmasının hasta açısından kolaylıklarından bahsediliyor, ama daha sonraki komplikasyonlara değinilmiyor. Aslında bu normalde yaptığımız yönteme göre daha fazla sıkıntılı bir teknik (BD).
-   Bazı hastalıkların pik yapmasındaki sebeplerden biri insanların bilinçlenmesi, doktora gitme oranının artması, bu hastalıkların teşhisine yönelik gelişmelerin fazla olmasından dolayı daha ön plana çıkıyor (BE).

Medya profesyonellerinin hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapıldığına ve kimi hastalıklar özelinde verilen örnekler bağlamında dikkati çeken bazı görüşleri ise şöyledir:
-   Bütün yayınlar hastalık üzerinedir. Hâlbuki esasta doğru,(…). prensibi sağlığı koruma amacına yönelik olmalıdır. Sağlığı koruma amaçlı neredeyse hiçbir yayın yok. Ancak Sağlık Bakanlığı'nın bazı ilanlarını görüyorum. İşte aşılarla ilgili, el yıkamayla ilgili vesaire. Bunlar yararlıdır, o kadar (EAK).
-   Özellikle “Çin’de çok iyi kanser tedavileri yapılıyormuş” diye yayın yapan arkadaşlarımız var ne yazık ki… İsim vermek istemiyorum. İnsanlar akın akın Çin’e gidip, buralara gerçekten milyarlar dökerek perişan oluyorlar. Bunları duyuyoruz bir şekilde.. Bunlar da bize haber olarak geliyor (ŞKK).

11.4.Reyting kaygısı ve ticari amaçlara yönelik ifadeler


Sağlık profesyonellerinin reyting kaygısı ve ticari amaçlara ilgili olarak dile getirdiği önemli bazı görüşler şöyle sıralanabilir:
-   (Sağlık haberleri) … biraz daha popülist, (…).(…)Magazinel ve biraz daha reyting arttırıcı çarpıcı haber istiyorlar. Yani haberi başka bir tarafıyla almak istiyorlar (HÖ).
-   Çok başarılı bir kalp cerrahı olarak kendini bütün camiaya kabul ettirmiş, dünya camiasına kabul ettirmiş bir isim. Cebinde fındık, fıstıkla çıkıp da halkı işte şınav, barfiks çekmelerle bir takım sağlık idmanlarına yoran (…). Çok iyi bir cerrah, kabul görmüş bir cerrah ama bir baktığınız zaman Amerika’da bir kitapla aldı yürüdü. Bir ticari anlayış zemininde halkı farklı konularda, ilgisini çekebilecek farklı konularda bilgilendirmeye çalışıp, benim hiç katılmadığım, yanlış diyebileceğim bilgiler de aşılamaya çalıştı.  Halk üzerinde bir tesir oluşturmaya çalıştı. Medyatik yüzünü kullandı burada, medya da (…)’ün popülaritesini kullandı diye düşünüyorum (Mİ).
-   (…) bugün baktığımız zaman herkes, “ ben yapıyorum, ben buradayım, benim kurumum yapıyor” şeklinde hep kendini ve kurumunu ön plana çıkaran reklamları içeren yayınlara sahip (Mİ).
-   Amaç televizyonda daha belirgin o, bu programlar hep bir hastanenin veya bir medikal ürünün sponsorluğunda yapılır (…). Mesela bu (…) bilmem ne programı işte (HC) diye bir burun açıcı alet var, onun sponsorluğunda yapılıyor (ARK).
-   Yayın kuruluşlarının reklam potansiyelini etkileyecek, toplum aydınlatılmasına yönelik bir sağlık eğitimi verirseniz o program bitiyor.  Örneğin “Azo boyaları” olayı. Azo boyaları ile ilgili olarak ben çıkıp [medyada] “Türkiye’de azo boyalarının olduğunu, sadece Çin[den gelen] maddeler kalktığında Türkiye’de azo boyaları sorununun bitmeyeceğini,  bunun birçok gıda da dâhil çocukların kullandığı bir çok araç gereçte kullanıldığını” söyledim. [Sonrasında] ne oldu? Bitti. Sanayi Bakanlığı bunu [azo boyaları] karşılıyor. Üstelik “14 yıl önce Sağlık Bakanlığı bunu yasaklamış” deniliyor.  14 yıl önce yasaklanmış olan bir şey nasıl oluyor da sınırdan geçebiliyor? Bunlar cebe konulup da getirilemez.  Bunun iç yüzü budur. Özünde reklam vardır, tanıtım, promosyon vardır (ÇG).

Medya profesyonellerinin reyting kaygısı ve ticari amaçlara ilgili olarak dile getirdiği önemli bazı görüşler de şöyledir:
-   Programların ekonomik olarak bağımlılığı güven azaltıyor. Magazinleşen bir sağlık haberciliği ön planda. Halkın sağlık sorunlarına gereği kadar yer ayrılmıyor. Bilgilendirme çok yetersiz, sadece sorun odaklı ve muhalif yaklaşım gösteriliyor. Çözüme katkı gösterecek bilgi düzeyinden yoksunlar. Özel sektör abartılı övülürken, hizmetin büyük bölümünü oluşturan kamu kurumları ve çalışanları olumsuz haberlerle halktan uzaklaştırılıyor (YYN).

Görüşülen kişilerin ticari kaygılara ilişkin görüşleri daha sonra başlı başına bir soru olarak da ele alınmıştır. Bu bağlamda görüşülen kişilere yöneltilen soru konu, kaynak ve konuk seçiminde ticari kaygı hissedilip hissedilmediğidir. Buna ilişkin görüşlere bu soruya verilen yanıtlar bağlamında daha detaylı olarak yer verilecektir.

11.5.Televizyon dizilerindeki sağlık konusuna yönelik ifadeler


Televizyon dizilerinde işlenen sağlık konusuna yönelik eleştiriler bağlamında öncelikle Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkilinin görüşleriyle değerlendirmelere başlanabilir: 
-   Şimdi mesela (dizilerde) şöyle bir detay kullanılıyor: Bir fakir hasta çocuk var, bu hasta çocuğun tedavisi için çok para gerekiyor. İşte doktora gidiyor, doktor çok para istiyor falan. Şimdi Türkiye’de artık böyle bir şey yok. Yani hiç para istenmeden o çocuğun tedavisinin yapılması mümkün. Tabii senaryoyu buna dayandırdığı için o çocuğa o parayı bulmak için adam gidip katil oluyor, soygun yapıyor, başka işler yapıyor (…). Bir kere Türkiye’de 18 yaşına kadar herkes ücretsiz tedavi ediliyor şu anda. Dizi bunu bilmezse, işte dediğiniz gibi negatif etkileri, suistimalleri benzer bir takım yanlış yönlendirmeleri yapmaları mümkün. Ve yapılıyor da bunlar(…). Bir film eskiden iki ayda, üç ayda ancak çekilirdi yani. Şimdi bir haftada bir dizinin bir bölümü çekiliyor. (…) Şimdi böyle de olunca senarist işte şu detaya da bakayım, bu detaya da bakayım, şunun ilgilisini de arayayım diyemiyor. Diyemeyince de paldır küldür gidiyorlar. Hâlbuki çok kolayı var onun. Bizi aradığı zaman “Ben dizimde şöyle bir konu işleyeceğim bunun sürdürdüğünüz sağlık çalışmalarıyla, Türkiye’nin sağlık profili ile ilgili bir aykırılığı var mı?” dese biz ona hemen iki cümleyle “hayır şurası yanlış, böyle değil deriz” (…). Sigara yasağı böyle kanunlaşmadan önce, o süreçte, o boşluk sürecinde biz yine böyle dizi setlerini ziyaret ettik, bir takım insanlarla görüştük, bize destek olun falan dedik. Birçok dizi ekibi bu konuda bize destek verdi. Dedik ki kaldırın yani bu sigarayı teşvik edecek görüntüleri falan kaldırın. Çoğunu kaldırdılar. Zaten yasak geldikten sonra tamamen kaldırılmış oldu (TGR).
-   (…) Bir dönem dizilerin içerisine bir takım hastalıklar yerleştirildi. Gazete haberlerine göre bunlar ”mesaj” vermek amacıyla dizilere yerleştirildi. Bence bunlar oldukça yanlış. (…) Yine gazetelere göre hepsinin bir tıbbi danışmanı da var. Ama çok yanlış yönlendiriliyorlar (AAİ).

11.6.İnternet içeriğine yönelik ifadeler


İnternetten sağlanan sağlık konulu içeriğe yönelik eleştiriler bağlamında sağlık profesyonellerinden elde edilen şu görüşler öne çıkmaktadır:
-   İnternette sağlıkla ilgili dünya kadar bilgi var. İşte pankreas kanserinde karın ağrısı olur şu olur. Ama dünyada her insanın karın ağrısı olur. Hasta panik içinde geliyor; işte bende karın ağrısı var, biraz soldum, ben acaba kanser miyim diyen hasta geliyor (NTM).
-   İnternetteki bilgi de kirli bilgi. Çünkü çağımız bilgi çağı değil. Çağımız enformasyon çağı. Toplum enformasyon ile “knowledge”ı karıştırıyor, çağımız bilgi çağı diyor. Enformasyonu bilgi olarak çeviriyorlar. (…) Ama bunların çoğu kirli bilgi ve ticari (ÇG).
-   İnternetle yazılan şeylerin arkasında kişiyi bilmediğiniz sürece mutlaka mahkûmsunuz (…). işte Amerika’nın son yapılan çalışmalarına, araştırmalarına göre… Amerika’da kim yapmış, kim ne araştırma yapmış bunlar da belli değildir. Amerika’daki çalışmaların birçoğu ısmarlama çalışmalardır temelinde altyapısında ticari çıkarlara dayalı (HD).
-   İnsan kendi kişisel sağlığıyla ilgili endişelendiği zaman her şeye inanabilir. Hele ki çok ciddi bir rahatsızlık söz konusu ise… Hani işin bir de o boyutu var. Duygu sömürüsü boyutu var (Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı, MDO).
-   Daha sakıncalı bile denilebilir. İnternet alanı televizyon ve yazılı basına göre daha da denetimsiz bir kaynak (ŞT).

İnternetten sağlanan sağlık konulu içeriğe yönelik eleştiriler bağlamında medya profesyonellerinin dile getirdiği bazı önemli görüşler ise şu şekildedir:
-   İnternet çok güvenilir bir araç maalesef değil. (…) İnternette denetim yok, bizde var. Bizde Sanayi Bakanlığı reklam yaparsınız diye tepemizdedir (TYR).
-   Yani bütün gazetelere baktığınızda ön sayfada aynı haberleri görüyorsunuz. Bizim dönemimizde bütün ön sayfalarda farklı haberlerden oluşurdu. Yani özel haberler yapıyorduk. Çünkü birebir insan ilişkisi söz konusuydu. Kaynağına gidiyorduk, araştırıyorduk, bulmaya çalışıyorduk. Gidip hastanelerin polikliniklerinde dolaşıyorduk. Oralarda zaman geçiriyorduk. Orada insanları dinliyorduk. Şimdi tamamen sanal ortamlarda her şey yapılıyor(…). Daha çok özel sağlık kurumlarını öne çıkaran, birazcık manipülasyon kokan, bizi de onlara mahkûm eden yani tek tipleşen haberler (AAO).

11.7.Hükümet, bakanlıklar, sivil toplum örgütleri, sağlık politikaları
ve doktor hatalarına yönelik ifadeler


Hükümete, bakanlıklara, sivil toplum örgütlerine, sağlık politikalarına ve doktor hatalarına yönelik sağlık profesyonellerinin dile getirdiği ifadeler ise bu başlık altında bir araya getirilmiştir.
-   Yayın içerikleri ve konular Sağlık Bakanlığı’nca (saptanmalı). Yazılı ve görsel medyada belirli bir süre yer ayırılması zorunlu olmalı (TB).
-   Özellikle bir dönem hükümetin sağlık yönetimi sistemini değiştirmeye çalıştığı dönemde basında sağlıkçılara yönelik çok ciddi bir hücum kampanyası vardı. İşte iğneden dolayı kolu kesinlen çocuklar, bacağı kesilen adamlar, doktor hatasından ölen insanlar manşetteydi, gündemdeydi. Tabii ben bir kampanya parçası olarak görüyorum. Çünkü hükümetimize dışarıdan Türkiye’ye dayatılmış sağlığın metalaştırılması, sağlığın alınıp satılan, kar edilen bir meta haline getirilmesi, empozesi içerisindeki çalışmalarını yürütüyordu. Çünkü sonuçta bu Dünya Sağlık Örgütü’nün ve dış dünyanın ekonomik güçlerinin dayattığı bir projeydi ve şu anda Türkiye’de o uygulanıyor. Galiba aşama aşama bir noktaya gelindi. Dolayısıyla sağlık konulu yayıncılık da ona çok hizmet etti diye düşünüyorum. Objektif, gerçekten doğruları belirten çok yayın görmedik doğrusu. Hatta bazen Türk toplumunu penisilinden korkutan yayınlar olmaya başladı. Hâlbuki tıbba baktığımız zaman penisilin hem en ucuz hem en etkili antibiyotiklerden biriydi. Bunun yanında tabii bir ton daha pahalı ve etkili olabilecek antibiyotikler vardı. Ama Türk toplumu penisilinden korkutuldu. İnsanların sağlık konusunda, diğer konularda da olduğu gibi, hiçbir araştırma yapmadan da gazetelerde, televizyonlarda radyolarda çıkan bilgileri doğru olarak kabul etmesi böyle bir yaklaşım da var. Dolayısıyla Türk toplumu bu konuda çok etkilenmiştir diye düşünüyorum (NTM).

Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı da şu görüşleri dile getirmektedir:
-   (…) sağlık politikaları yeterince tartıştırılmıyor. Sorunun muhatapları demokratik bir zeminde buluşturulmuyor (Sendika eski başkanı, KA).
-   Gazete haberlerinde, doktor hataları ve sağlıkçılarla ilgili haberlerde daha sonuçlanmadan (…) olay olur olmaz gazetelerde ”hekimin hatalı olduğu” veya olayın nasıl geliştiği, olaydaki problemin ne olduğu ile ilgili bir takım yargılara varıldığını görüyorum (GC).

Bir başka ilimizin diş hekimleri odası başkanı da şunları söylemektedir:
-   (Meslek örgütü olarak sorunlarımızla ilgili) Gazeteye veriyoruz yayınlamıyor…. Hepsine basın açıklamasını yolladım. Sadece 2 tanesinde çıktı. Bir tanesinin yayın yönetmeni, yayın müdürü benim sınıf arkadaşım. O yüzden metini tamamıyla yayınlatabildim. Diğeri de olmadık bir başlık atmış. Azıcık bir şey yayınlamış o kadar. (…) (Ankara’da) geçen sene kasım ayında bir yürüyüşümüz oldu bizim (meslek örgütleri olarak). Bir sürü medya, televizyonlar çekti. Bir sürü gazeteci var falan filan… Ertesi gün ya da akşam bir baktık; hiç birinde yokuz (MA).

Konuya daha genel bir çerçeveden yaklaşan sağlık alanında bir sivil toplum örgütü başkanı, doktor ve yazar MSD ise şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
-   1980’e kadar olan süreçten sonraki ikinci dönem habercilik, ikinci dönem sağlık haberciliği tarzı diyorum. Burada bir takım ilişkiler belirleyici idi. Ya da bir karşılık bağlamında şeyler vardı. Dolayısı ile bir zorlama idi bir miktar. Ama şimdi AKP’nin uygulamaya koyduğu şeyler büyük ölçüde kendi koyduğu kuralların dışında, başka desteklerle desteklendiği ve AKP’nin de bu anlamda toplumda benimsenmesini sağlayan popülerist kılan bir yan olduğu için medya artık bunu kendiliğinden haber yapmaya başladı bir karşılık olmasa da. Buna da üçüncü dönem, (…) Bir başka ilişki daha gündeme geldi son birkaç yıl içinde sağlık sektöründe, bir dışa açılım ya da dışarının sağlık sektörüne dâhil olunması gibi bir süreç var. Dolayısıyla uluslararası yayın organlarının ya da uluslararası finans kaynaklarının zorlaması da bu alana değişik biçimlerde yansıyarak bu tip haberleri gündeme getiriyor (…).  Bir kere temeldeki şey şu: “Sağlık hizmetleri artık bir karşılık verilerek sağlanabilir bir hizmettir” fikrini yerleştirmek için, ikincisi buradaki rekabeti ve pazarlama olanaklarını genişleten, zorlayan, açan ve bunu engelleyen engellemeleri mahkûm eden tarzda bir habercilik (MSD).