Yayın içeriklerinde verilen mesajlar ve işlenen konular
hakkındaki sağlık profesyonellerinden gelen görüşler genel olarak eleştirileri
yansıtmaktadır. 77 kişiden 214 farklı görüş alınan bu konuda; “Halka doğru ve
yeterli bilgi verilmiyor” (f=48; %62,3), “Gündemdeki popüler konular işleniyor”
(f=31; %40,3), “Reyting kaygısıyla konu seçiliyor” (f=21; %27,3) ve “Mucize
haberler hastalara boş umut, beklenti veriyor” (f=20; %26) şeklindeki görüşler
ön plana çıkmaktadır. Cevap verenlerin yaklaşık beşte biri de bazı yayınların
reklam amaçlı yapıldığını söylemektedir (f=15; %19,5). Görüşülen 50 doktor ve
diş hekimi arasındaki görüşler de kısmen paralel şekildedir.
11.1.Yetersiz,
niteliksiz bilgi, popüler konulara yönelik ifadeler
11.2.Alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik
ifadeler
11.3.Hastalık özelindeki ifadeler
11.4.Reyting
kaygısı ve ticari amaçlara yönelik ifadeler
11.5.Televizyon dizilerindeki sağlık konusuna yönelik
ifadeler
11.6.İnternet
içeriğine yönelik ifadeler
11.7.Hükümet, bakanlıklar, sivil toplum örgütleri, sağlık
politikaları
Tablo
28. Yayın içeriklerinde verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konular
hakkında ne düşünüyorsunuz? (Sağlık)
|
Frekans
|
%
|
Halka doğru ve yeterli bilgi verilmiyor
|
48
|
62,3
|
Gündemdeki popüler konular konuşuluyor
|
31
|
40,3
|
Reyting kaygısıyla konular seçiliyor
|
21
|
27,3
|
Mucize haberler hastalara boş umut, beklenti veriyor
|
20
|
26,0
|
Bazı yayınlar hastane ve hekimin reklamı için yapılıyor
|
15
|
19,5
|
Halkı gerçekten ilgilendiren, sık görülen hastalıklara fazla
yer ayrılmıyor
|
10
|
13,0
|
Hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapılıyor
(eleştiriyor)
|
8
|
10,4
|
Bilgi içeren konular olmalı, koruyucu hekimliğe ağırlık
verilmiyor
|
8
|
10,4
|
İlaç ve teknoloji öne çıkarılıyor
|
5
|
6,5
|
Doğru bilgi veriliyor ama niteliği tartışılır
|
3
|
3,9
|
Sağlık politikaları tartışılmıyor
|
3
|
3,9
|
Diğer
|
42
|
54,5
|
N
|
77
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
1
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
1
|
|
Tablo
29. Yayın içeriklerinde verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konular
hakkında ne düşünüyorsunuz? (Medya)
|
Frekans
|
%
|
Gündemdeki popüler konular konuşuluyor
|
19
|
34,5
|
Halka doğru ve yeterli bilgi verilmiyor
|
19
|
34,5
|
Reyting kaygısıyla konular seçiliyor
|
12
|
21,8
|
Bazı yayınlar hastane ve hekimin reklamı için yapılıyor
|
10
|
18,2
|
Mucize haberler hastalara boş umut, beklenti veriyor
|
7
|
12,7
|
Doğru bilgi veriliyor ama niteliği tartışılır
|
6
|
10,9
|
Hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapılıyor
(eleştiriyor)
|
4
|
7,3
|
Halkı gerçekten ilgilendiren, sık görülen hastalıklara fazla
yer ayrılmıyor
|
3
|
5,5
|
Diğer
|
13
|
23,6
|
N
|
55
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
4
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
0
|
|
Verilen bilgi ve
mesajlar, işlenen konulara ilişkin görüşler bağlamında öne çıkan kimi yanıtlar
ise aşağıda ayrı başlıklar halinde ifade edilmektedir.
11.1.Yetersiz,
niteliksiz bilgi, popüler konulara yönelik ifadeler
Halka doğru ve yeterli
bilgi verilmediğine, gündemdeki popüler konuların konuşulduğuna, mucize
haberlerle hastalara boş umut verildiğine, sahte beklenti yaratıldığına, halkı
gerçekten ilgilendiren, sık görülen hastalıklara fazla yer ayrılmadığına,
nitelikli bilgi verilmediğine ilişkin değerlendirmeler bağlamında sağlık profesyonellerinden
elde edilen önemli bazı ifadeler şu şekilde sıralanabilir.
- Genelde
aynı konular işleniyor. Genellikle kronik hastalıklar üzerinde duruyorlar.
Diyabet, tansiyon, kalp, böbrek hastalıkları gibi… (STK Başkanı, AD).
- Çoğunlukla
toplum yararına olacak konuların tartışılması gerekirken, her zaman olduğu gibi
magazinsel sorunlar veyahut da magazinsel konular ön plana çıkıyor (SB).
- 80’li
yıllarda Ziya Özel’in zakkumunun TRT’de yayınlanmasıyla başladı. Her şeyin bir
miladı varsa, Türkiye’deki olumsuz sağlık haberlerin miladı, TRT kanalından
“kansere çareyi Türkler buldu” diye yayın yapılmasıydı. O dönemde bir facia
yaşandı (…).Tedavilerini yarım bırakıp acılar içinde kıvranıp, ölen insanlar
oldu. Ve ondan sonra bence Türkiye’nin çivisi çıktı. Türkiye’nin gidişatı
değişti. Ve hızla işte her hafta bizim Türkler bir hastalığa çare buldular
farkındaysanız. Mucizeler yaratıyoruz biz, bazen kansere, bazen AIDS’e, bazen
MS’e. Sürekli tedaviler veriyoruz. Ama tabi bunların hiçbirisi doğru olan
şeyler değil. Ve böyle olunca halk şehir efsaneleri yarattı. Ve bunun peşinde
koşmaya başladı. hâlâ kimse kemoterapiye, radyoterapiye, çağdaş tıbba
güvenmiyor. Hâlâ geleneksel Çin tıbbı ve bizim şamanistik dönemden getirdiğimiz
öğretiler, kaynattığımız otlar daha ön planda kabul ediliyor bizim insanımızca.
Yani halk bunu istedi, medya bunu verdi. Zaman zaman siyaset bunu kullandı;
gündemi değiştirdiler. Ama tabi bu bilgi kirliliği devam ediyor. hâlâ bence
dezenformasyon yaşıyoruz sağlık konusunda (MDÇ).
Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı aynı konuda şunları
söylemektedir:
- Mesela
gazetede yazıyor diyor ki işte diş çürüğü tarih oluyor. Şimdi böyle asparagas
mucize haberler. İşte artık diş yapılmayacak da diş tohumu koyulacak çene
kemiğine oradan diş çıkacak falan gibi. Hani belki bilmem kaç yıl sonra
olabilecek bir şey yani. (…) Ama medya da bunların sadece bizim alanımızda
değil birçok alanda zaten yapıyor (MDO).
Aynı noktada diğer görüşler de mevcuttur:
- Haberlerin
yer alışı hakkında, sunuluşu anlamında, teknik, kalite anlamında epeyce mesafe
kaydedildi. Asparagas haber oranı oldukça azaldı (BS).
- Skandallar,
çarpıcı sağlık konuları gündeme getirilirken, eğitici bilgilendirici sağlık
konularına az yer veriliyor (ÜŞ).
- Kesin
hüküm içeren yayınları olumsuz buluyorum (OS).
- Yani
verdiğiniz haberin uygulanabilirliğinin olup olmadığı, uygulama yaygınlığının
ne olduğu, uygulama sıklığının ne olduğu, bunu uygulayan kişi sıklığının ne
olduğu, bu hizmete erişebilirliğin ne olduğu önemlidir. Bir de hani hiçbir şey
yok; AIDS’in ilacı bulundu diyor mesela; AIDS aşısı geldi, yok AIDS’in aşısı
(MDO).
- Örneğin,
“Şeker hastalarına müjde artık insülin kullanılmayacak.” diye sekiz sütuna
manşet görüyoruz. Oysa bu deneysel çalışma, laboratuvar çalışması. Öyle bir şey
yok! Veya “yapay karaciğer geliştirildi, hastalara umut ışığı doğdu.” Öyle bir
sunuluyor ki. Sanki bütün proje bitmiş gibi halka sunuluyor. Bir anlamda halka
yalancı umut vermek üzerine kurulmuş yayınlar (…). O yüzden ben basının sağlık
konusunda sınıfta kaldığını düşünüyorum (OA).
- Haber
seçimlerini neye göre yaptıklarını bilmiyorum. (…) kendini haber yapmak isteyen
konuşmacılar ile ürününü pazarlamak isteyenleri de iyi değerlendirmeleri gerek.
Bu tiplerden uzak durmaları lâzım. Tek kaynağa bağlı olmadan haber yapmak,
dengeli habercilik galiba en zor işlerden biri, hele zaman baskısı da varsa
(BBN).
- Hiçbir
zaman hiçbir basın organının toplum sağlık düzeyini yükseltme amacı yoktur.
Bakın [asıl olan] paradır. Sen ilan
verirsin, alanı da seçersin “Falan köşe yazarının altında çıksın” al işte paran
dersin. Olay budur (…). (ÇG).
- Tedavi
ve teknoloji kullanımına dönük yayınlar ön planda. Basit fakat etkili, sağlığın
temelini oluşturan önlemler yeterince anlatılmıyor. İlaç ve teknoloji öne
çıkarılıyor (Sendika eski başkanı, KA).
Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkili de şöyle demektedir:
- Bir
ajansa yanlış bir haber düşmüşse, düşmüş olan haber televizyonda da aynen öyle
yanlış yayınlanıyor. (…) muhabirin bunu doğrulatmadan (haber yapması) yanlış
yansıyor (ZŞT).
Sağlık Bakanlığı’ndan bir başka yetkili de bu konuda şu
bilgiyi aktarmaktadır:
- (Sağlık
programları) Bu yayınlar aracılığıyla bilgi kirliliğine sebebiyet verilmemesi
için (Sağlık Bakanlığı olarak) programcılarla görüşüyoruz… Yani bunda biraz
daha özenli davranılması gerektiğine inanıyoruz biz. Sırf reyting alacağız
diye, sırf insanlar bu konuyla ilgileniyor diye sorumsuz bir yayıncılık
yapılması uygun değil. Yapılıyor mu? Yapılıyor. Kanalların birçoğunda
yapılıyor. (TGR).
Bir diğer Sağlık Bakanlığı yetkilisi de şu görüşlerini dile
getirmektedir:
- (…)
sağlıkla ilgili bir yayıncılığın mutlaka güvenilir ve bilen bir danışman
tarafından gözden geçirildikten sonra verilmesi lâzım. (…) Felçli bir hasta
için umut dediğinizde; çünkü onun bu umuda algaçları çok açık, hemen yarın
olmasını bekliyor. Bu da çok doğal ama sizin felçlilere umut diye verdiğiniz
şey; (…) daha teorik düzeyde olan, sadece fare deneyleri yapılmış bir kısmının,
bir kısmının o bile yapılmamış çalışmasından bahsediyorsunuz (…). (THM).
Medya profesyonelleriyle
yapılan görüşmelerden elde edilen bazı önemli yanıtlar ise şöyle sıralanabilir:
- (…) Sağlık konusu Türkiye’de çok hafife
alınıyor. Mesela yurt dışında öyle değil (…). Biz bu konuda en çok şu sıkıntıyı
yaşıyoruz: “Aman tıbbi terim kullanma!” fakat onun Türkçe karşılığı yok ve ben
onu kullanmak zorundayım. Ama şunu bilmiyor yazı işleri, ben bunu kullanacağım
ki insanlar öğrenecek. Benim görevim ne medya olarak? Halka bir şey verebilmek,
bir şey öğretebilmek… Ben bunu öğretemiyorsam kim öğretecek? (ÖY).
- (…)Çok bilimsel konuşan, konuyu çok detaylı
anlatan hekimler var. E siz mesajınızı çok dolaylı yollardan, çok kapsamlı ve
çok medikal verirseniz bu sonuçlara katlanmanız gerekiyor biraz. (…) Hani
hekimin de 5N 1K’yı bilmesi gerekiyor. Çok kısa, öz ve o soruların cevabını
vermesi gerekiyor. (…). Bunu çok güzel yapan hocalar var ve bunların adı
medyatik hocaya çıkıyor. Ben öyle düşünmüyorum (ME).
- (…)haberlerin
başlıklarının bu şekilde, sansasyonel bir şekilde atılması hasta ya da hasta
yakını üzerinde tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük hayal kırıklıklarına yol
açıyor. Önce umut sonra da hayal kırıklığına dönüşen bir süreç demek oluyor.
(…) Bu tür haberlerin sansasyonel bir şekilde verilmesi izleyici kitlesi
üzerinde tamiri çok zor zararlara sebep oluyor (ADA).
- Mesela
Türkiye’de 2000’li yılların başlarında bekitenin yani şişmanlığın ileriye dönük
bir sorun olacağı belliydi. O dönemde birkaç sponsor şirket ve Sağlık Bakanlığı
ile beraber Türk halkını Obezite hakkında bilinçlendirmek için çok kapsamlı bir
çalışma yaptık. (…) Muhabirlerin okuyucuya bunun bir halk sağlık sorunu
olduğunu aktarmasını sağladık (GI).
- Sağlık
yayıncılığında şöyle bir sıkıntı var: Haber bazında alırsak, bakanlığa çok
bağlı. Sağlık yayıncılığında, göbek kordonuyla bağlıymış gibi bakanlığa bağlı
olarak hareket etmeyi biraz sakıncalı buluyorum (NEJ).
11.2.Alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik
ifadeler
Sağlık profesyonellerinin verdiği, alternatif tıp, bitkisel
tedavi gibi konulara yönelik başlıca görüşlere öncelikle Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı’ndan bir yetkilinin sözleriyle başlanabilir.
- Geçen
yıl yaşadığımız bir sorun var, yaban mersini adı altında aslında büyük meyveli vaksiniyum
ya da kırmızı ayı üzümü olarak geçen, meyvenin şekerle ve yağ ile kurutulmuş
hali maalesef şeker hastalarına çok iyi gelir diye televizyon da son derece
yoğun bir reklam kampanyası gördü. Sağlık programları adı altında haber
programlarına çıktı ve bu ürünü tüketen şeker hastalarının zarar görmesi
muhtemeldir. Çünkü ürün şekerle kurutulmuştu ve ürünün ismi de aslında Türkçe
ismi de farklıydı. (…) Bununla ilgili (Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı) denetim
çalışması yaptı, çeşitli bilgilendirmeler oldu. (…) Diğerini de tüketmeleri
gerektiği de birkaç yayın gördüm, birkaç yayında düzelme gördüm (TBK).
Alternatif tıp anlamında medyada sunulan bilgileri eleştiren
ve bunun arkasında özellikle reyting kaygısı olduğunu vurgulayan kimi görüşler
şu şekildedir:
- İnsanlar
tabii bunları (alternatif tıp konusunu) da çok takip ediyorlar ve insanlar
aslında çılgına dönmüş durumdalar. Yani kime neye inanacaklar? (MDO).
- Bu
haberler hastaları yanlış yönlendiriyor. Hasta ameliyattan vazgeçiyor. Bazen
ilacı da kabul etmiyor. Alternatif tıp gerçek elbette ancak hasta alternatif
tıbbı çağdaş/modern tıbbın önüne koyacak hale geliyor. Dengeler bozuluyor (OA).
- En
tehlikelisi nedir biliyor musunuz? Yani benim (tıp hekimi olarak) tedavimi
alırken, bir yandan da bu tip geleneksel tedavileri alanlar olur. Fakat bunu
doktordan (…) saklıyorlar. Mesela bazen benim başarım, sanki (alternatif
tıbbın) başarısı gibi algılanıyor (MDÇ).
- Biliyorsunuz
bizim (modern tıp) ilaçlarımızda otlardan yapılıyor. Hastalar bize “şu otu
kullanayım mı?” diye sorduğunda onlara “kullanmayın” demiyoruz, ama
açıklıyoruz; bir ilaç fabrikasında bu otlar kullanılırken çeşitli aşamalardan
geçiyor, siz ham olarak kullanıyorsunuz, içinde zararlı maddeler de olabilir
diyoruz. Alternatif tıp kendine yer bulmuş bir alan; ancak taşlar için bir şey
diyemem (BD).
- …
alternatif tıp diye onların yaptığı şarlatanlık. Ona yani alternatif tıp demek
bir kere ayıp. Çünkü o adamların hiçbirisi doktor değil, o değil, bu değil.
Zaten Sağlık Bakanlığı yeni bir karar aldı, bundan sonra bu bitkisel ürün diye
ifade edilen şeyler de sadece eczanede satılacak. Bu güne kadar bu tip ürünlere
Tarım Bakanlığı ruhsat veriyordu; bundan sonra sadece Sağlık Bakanlığı ilaçlara
uyguladığı o sıkı prosedürü uygulayarak ruhsat verecek. (…). Bu adamların hiç
suçu yok, bu adamları medya reyting yapacağız diye güya onları kullanmış
oluyor. Adamlar da bundan istifade ediyorlar. Bütün kabahat bence medyada bir;
ikinci önemli suçlu da bence üniversiteler. Bizim bu kadar farmakoloji
bölümümüz var. Türkiye’de 60 tane tıp fakültesi var. Bilmiyorum kaç tane
eczacılık fakültesi var; herhalde 20-30 tane de ondan vardır, bilmiyorum
rakamı. Bunların bitkilerle ilgilenen bölümleri var. E, buradan bir kişi,
Allah’ın kulu çıkıp da bunlara karşı hiçbir şey söylemiyor yani. Bu kadar
rezalet olur mu?(AAK).
- (…) kapsülü diye, zayıflama hapı diye verilip
1.5 milyon kişiye kullandırılan şeyin içinde (…) denen kimyasal madde bulunmuş.
1.5 milyon kişi böbrek ve karaciğer rahatsızlığı olduğu belgelenmiştir. Bunlar
çok acı şeylerdir. Bunları da işte yine sağlık konulu yayıncılık sebep olmuştur
(AMH).
- (…)
aktarlar eczanelerden çok çalışıyor (…). Özellikle kanserle ilgili. Bazı kanser
uzmanları bu işin resmen ticaretini yapıyorlar. Biz de bunları üzülerek
seyrediyoruz ama elimizden de bir şey gelmiyor (MŞL).
- Hiç
kabul etmeyeceğimiz kavram alternatif tıp. Tamamlayıcı tıp mı? Yoksa klasik
tıbbı kapsamı dışındaki konular mı? Bu iki kavram tartışılabilir belki ama asla
kabul edilmeyecek, tıbbın alternatifi. Alternatif tıp dediğinizde tıbbın
alternatifi gibi algılanır. Dolayısıyla o algılama doğru değil (THM).
Alternatif tıp
konusuna ekonomik boyutlarıyla bakanlar da vardır:
- (Alternatif
tıp) Tıp kökenli, bilimin kabul ettiği bir yayını sağlık konulu yayın olarak
kabul edebiliriz. Ama o tür yayınları da sağlık konulu değil diyerek atmak
mümkün değil; çünkü çok ciddi bir etkisi var. Yani reddedebileceğiniz bir alan
değil demek istiyorum. Çok ciddi bir ekonomik değeri var. Çok fazla insana
ulaşıyor. Çok fazla insanı etkiliyor. Hayatını yönlendiriyor (NTM).
- Örneğin
afrodizyak olarak yani cinsel gücü arttırıcı bitkiler diye lanse edilen
ilaçların içerisine, ilaç katılarak veriliyor. Dolayısıyla bitkinin içerisinde
o etki yokken dışardan onun içerisine toz halinde katılan maddeler vasıtasıyla
o etki sağlanmaya çalışılıyor. Ve ilacın misli 1 iken 5 misli bir fiyata satılmaya
çalışılıyor (MT).
Alternatif tıp
konusundaki denetime işaret eden görüşler de bulunmaktadır:
- Tarım
Bakanlığı bitkisel destek ürünlerine ruhsatlandırma veriyor, kimyasal ürünlere
Sağlık Bakanlığı veriyor. Onların reklamını yapabiliyorsunuz, kimyasal ürünlerin
yasak; yani yapamıyorsunuz. İlaç reklamı yasaktır diye biliyorum ben (AMH).
- (…)
böyle pek çok etkililiği kanıtlanmış veya etkisizliği kanıtlanmış ilaçlar var.
Mesela bence zakkumun bence ömrü doldu, kanıtlandı ve çıktı literatürde. Yok,
yani zakkumun etkililiğine dair bir şey. Kullanılmıyor, unutuldu. Ama mesela
biz de bir zakkum efsanesi hâlâ devam eder (MDÇ).
Sağlık Bakanlığı’ndan
bir yetkilinin bu konudaki görüşleri de şu şekildedir:
- Ek
gıda olarak geçiyor bir kısmı, önemli bir kısmı. Bizim orada dikkat ettiğimiz
tek husus şu: Bu ürünlerle ilgili, bu ürünleri üretenler ve satanlar,
pazarlayanlar asla bu ürünlerin bir hastalığı tedavi ettiği kavramını
kullanmayacaklar. Bizim dikkat ettiğimiz şey bu. Reklamlarında, benzer
argümanlarında, işte şu hastalığı iyileştirir, işte şu hastalığın şurasını
şöyle yapar dediği zaman biz buna müdahil oluyoruz. Rekabet Kurulu’ndan Sanayi
Bakanlığı’ndan ve Tarım Bakanlığı’ndan takibini yapıyoruz. Ama bunun dışında bu
ürünlerin tamamının izni Tarım Bakanlığı tarafından veriliyor. Ve ek gıda, gıda
takviyesi adı altında yapılıyor. Yani yüzde yüz alternatif tıpa girer mi bu
ürünlerin tamamı derseniz, girmiyor birçoğu. (…) Yani bizim alan olarak işte
Çevre Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı
ile inanılmaz bir işbirliği içinde olmamız gerekiyor (TGR).
Alternatif tıp
alanını olumlu bulan, bu alandaki eğitimsizliği ve bilgisizliği eleştirerek,
ciddi bir eğitim verilmesi gerektiği konusunda görüş bildiren de vardır. Aynı
kişi sağlık yayıncılığı etiğinin de eğitimsiz kişilerin çıkıp medya
aracılığıyla aktardığı bilgiler nedeniyle çiğnendiğini söylemektedir:
- Bir
takım bitkiciler, işte yağcılar, masörler çıktığı için yanlış bilgilerle halk
yanıltılabilmektedir. (…) Çünkü bunun Türkiye’de eğitimi yok. Üniversitelerde
en büyük eksiklik, Türkiye’deki tıp fakültelerinde veya diğer üniversitelerde,
bu bilimlerin (alternatif tıp) bölümlerinin olmaması ve halkın ve doktorların
ve uzman diye ortaya çıkan kişilerin kulaktan dolma, 1 -2 kitap okuyup dinleyerek
sadece finans yönünü düşünerek bu işi yaptıklarıdır (…). (AMH).
- (…)Bugün
mutlaka Türkiye’de bunun etik kurallarının konuşulabilmesi için sağlıkla ilgili
hem yapılan işlerin hem yayıncılığın mutlaka, Şoförler Odası gibi, Ticaret
Odası gibi, Fırıncılar Odası gibi bu bilimin de “İntegratif Tıp Konseyi”
kurulması lâzım. Bu odada diploması olmayan ne bir taşçı taşı anlatmalı
televizyonda; ne bir masör diploması olmadan bunu konuşmamalı. Bunları doktor
konuşur diye bir şey olamaz (AMH).
“Diğer görüşmeler”
bağlamında görüşülen bir aktar (baharatçı) da bu konuda şöyle konuşmaktadır:
- Biz
zaten müşteriye deriz her zaman “Hiçbir garantisi yoktur. Şifayı veren
Allah’tır. Bunlar sadece vesile olur.” Bunlar denenmiş ürünler. 100 kişide
denenir, 90‘a faydası olur, 10 kişiye faydası olmaz. “Faydası olmaz ama size
bir zararı da olmaz” deriz zaten.
Vatandaş bana faydası oldu olmadı, ne bilir veya kullandığınız doz düşük
gelmiştir ya da bu size etkili gelmemiştir. Daha etkili şeyler verilebilir
denilebilir (…) Üzerinde kullanımı yazıyor, dozları yazıyor, nasıl tüketmesi
gerektiği yazıyor. Bunları bizde söylüyoruz. Sen buna rağmen bilerek alıyorsun.
Bizim dediğimizin dışında kullanıyorsun. Yan etkisi olunca beni şikâyet
edeceksin böyle bir şey yok (…) Sonuçta dediğim gibi bizde vicdan çok
önemlidir. Vatandaşa faydalı olabilecek ne gerekiyorsa yaparız (SER).
Medya
profesyonellerinin alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik
başlıca görüşleri ise şu şekildedir:
- Medya
alternatif tedavi adı altında tamamıyla bilim dışı bazı uygulamalara onay
veriyor ve bunun propagandasını yapıyor. Yani medya bir sağlık haberi verirken
buradaki sorumluluğunu düşünmüyor. (…) Sağlık Bakanlığının, tabip odalarının
RTÜK’ün burada bir denetleme gerçekleştirmesi lâzım (ZCR).
- Dahasını söyleyeyim iki profesör bütün
hastalıkların şifası Kur’an-ı Kerim’de mevcuttur. Yapılacak şey oradaki
şifreleri bulmaktan ibarettir diyebiliyor iki profesör söylüyor bunu. (…). Çok
yaygın hatta yanıltıcı haberlerin yanı sıra bilim dışı uygulamalar var. (…).
(ZCR).
- Sağlık
habercilerinin denetiminden uzak (…). Sağlık Bakanlığı’nın biraz önce sözünü
ettiğimiz etik problemlerle ilgili Şarlatanlıkla Mücadele Kurulu oluşturdu.
Sağlık Bakanlığı kendi bünyesinde. Bu sponsorlu programların, adı sağlık ama
içerik olarak tamamen tanıtım ve reklama dönük programlardan da biz ne kadar
şikâyetçi isek ESAM, TGC olarak bakanlık da aynı şikâyeti barındırıyor (GBL).
- Herkes
kulaktan dolma isimlerle ya da artık İnternetin çok yaygın kullanımından dolayı
ilgili arama motoruna girip kalp hastalıkları şu deyip onunla ilgili hangi
doktor çıktıysa ve onun bulunduğu çevrede hangi doktora ulaşabilecekse ona
gidiyor. O yüzden gerçekten kaynağımızı seçerken, haberi yaparken çok dikkatli
olmalıyız. Bu noktada muhabir gerçekten bir nevi vatandaşın sağlığından en az
doktor kadar sorumlu (YSK).
“Diğer görüşmeler” kategorisi bağlamında
görüşlerine başvurulan RTÜK yetkilisi ise sağlık konulu medya içeriklerine ve
bunların denetimine ilişkin görüşlerinde sorumluluğun Sağlık Bakanlığı’nda olduğuna
işaret etmektedir. Görüşülen kişinin başlıca ifadeleri şu şekildedir:
- Alternatif
tıp konusunda bunun yanlış olduğuna dair kesin bir bilgi var mı? O halde
reddedemeyiz. Alternatif tıp (diye bir alan) var (…). Alternatif tıp ekonomik
yöntemler nedeniyle de reddediliyor (…). Burada Sağlık Bakanlığı bir politika
uygulamalı. Sağlık Bakanlığı’nın bir sağlık yayıncılığı politikası olmalı. Bu
yok. (…) Biz (kurum olarak) ifade özgürlüğü açısından konuya bakarız. Genel
sağlığı etkileyebileceği düşünülürse (…). Genel sağlığı tehlikeye atıyorsa
Sağlık Bakanlığı devreye girmeli. (…) Kişilerin söylediklerinin (verdikleri
bilgilerin) doğru olup olmadığını biz kontrol edemeyiz. (…) Biz yasaya aykırı
ne var ona bakarız. Sağlık konusunda şu anki yasada bir hüküm bulunmuyor. (…)
Yeni hazırladığımız yasa taslağında sağlık yayıncılığı konusuna da yer
veriyoruz. Yeni yasada kamu düzeni, genel ahlak ve genel sağlık vurgusu olacak
(RTK).
Yine “diğer
görüşmeler” bağlamında görüşülen bir üniversitenin bitki ve ilaç konusunda çalışan
merkezinin yetkilisi alternatif tıp konusunda, piyasadaki durumu eleştirmekte
ve bu alandaki denetimin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yerine Sağlık
Bakanlığı’na verilmesini ve bu alanda faaliyet gösteren esnafın da belli bir
eğitimden geçmesi gerektiğine işaret etmektedir. Başlıca şunları söylemektedir:
- Onların
en çok kullanıldığı bölgeler az gelişmiş ülkeler; yani ekonomik gücü olmayan
ülkeler. Çünkü bunlar kolay elde edildiği için, (…) çok fazla maliyeti olmadığı
için eskiden kullanılıyormuş (…). Sadece destekleyici tedavi gözüyle bakmamız
biraz daha anlamlı olur diye düşünüyorum(…).Soruyorsunuz siz bunları nasıl
topladınız? Bir bilgi yok. Sizin bu konuda bir eğiliminiz var mı? Hiçbir bilgi
yok ama bir sürü karışım hazırlıyor. (…) (…). Saklaması toplanması kurutma
zamanı hepsi bunların önemli mesela otoyolların kenarından toplananlarda
kükürtle kurşun oranı daha fazla çıkıyor. Neresi doğal oluyor bunun? (…)Bu işin
şeyi Tarım Bakanlığı’na bağlı bence. Gıda sektörü de dâhil olmak üzere bu aktar
dediğimiz yani bitkisel drag satıcılarının da Sağlık Bakanlığı’na bağlanması
lâzım ve belli bir kriterlere getirilmesi lâzım. Bu işi yapacak kişilerin en
azından bir eğitim alıp; bence mesela biyoloji mezunları ya da Eczacılık
(mezunları yapmalı) (BLG).
11.3.Hastalık özelindeki ifadeler
Sağlık profesyonellerinin hastalıklara ve tedaviye yönelik
yayın yapıldığına ve kimi hastalıklar özelinde verilen örnekler bağlamında
dikkati çeken bazı görüşleri şöyle sıralanabilir:
- Sağlık
kavramını işlemek yerine bir takım hastalıklar anlatılıyor ve bir sürü insan da
hastalık hastası haline gelip bütün bunlardan etkileniyor. “Bu belirti bende de
var, ben kesin hastayım” diyor (CGÇ).
- Telefonda
soru soran hastalara “tele doktorluk” yapmak iyi bir şey değil. Yapılması
gereken sadece kişilerin sorularını alarak, onlara genel bir yönlendirme
yapılması. Bu daha doğru (STK Başkanı, AD).
- Organ
ve doku nakli. Bu konuda yasanın hiç de dikkate alınmadığını görüyorum
yayıncılar tarafından. Yasanın ilgili maddelerine baktığınız zaman orada alıcı
ile vericinin birbirini tanımaması konusunda çok önemli bir hüküm vardır ki,
son derecede önemli olduğuna inanıyorum.
Haberler beni bu anlamda rahatsız ediyor. İşte filan kişinin şu yaşındaki evladı vefat
etti, beyin ölümü gerçekleşti, ailesi
organlarını sağlık kurumuna bağışladı diye.
Oradan da bir hekim arkadaşımız ya da bir hocamız çıkıyor; o böbreği
falana verdik, akciğer falanda, kalpler geldi diyor (ÖEU).
- Mesela
başka bir haber hâlâ gözlerimin önünde, “Hastanede ölmüş babamın gözlerini
çaldılar” şeklinde kocaman 8 puntoluk bir haber, böyle bir olay yok, öyle
olunca yakınını kaybeden hastanede herkes acaba hastamın organını mı çalacaklar
diye bakıyor (AYD).
- Mesela
diyalize giren çocuklar var, bu çocuk diyalize girdiği müddetçe diyaliz
makineleri, katater ve ilaçlardan bir sürü para kazanıyor diyaliz merkezleri.
Çocuk başına 25 bin dolar, hasta başına. Bazı merkezler bunu kazanç kapısı
olarak görüyorlar; bazı değil küçük gelişmemiş diyaliz kurumları. Ciddi
kurumları tamamen dışlıyorum; küçük, gelişmemiş diyaliz merkezleri var. Bunlar
bu hastaları transplantasyona, organ nakline yönlendirmek istemiyorlar, hasta
kaybetmemek için. Hatta hasta çekmek için bu hastalara paralar ödüyorlar, maaş
veren diyaliz merkezleri var hastalara maaş veren. Eğer bu hastalar bize
gelirse belki organ nakli oluyorlar, diyalize girmekten çıkıyorlar ama onlar
para kazanamıyorlar. Onun için de basını yönlendirip böyle haberler
çıkarıyorlar; mesela okursan bu çocuk çok mutlu, diyalize girmekten çok mutlu,
hemşire ablalarıyla gayet iyi bir gün geçiriyor. Ama araştırırsan buna organ
nakli yapabilirsin, annesinin babasının böbreğini takabilirsin belki, bunlar da
halkı yanlış etkiliyor (AYD).
- Mesela
bazı programlarda, hastalar için sıkıntılı bir süreç olan anjiyonun, “radyal
arter”den yapılmasının hasta açısından kolaylıklarından bahsediliyor, ama daha
sonraki komplikasyonlara değinilmiyor. Aslında bu normalde yaptığımız yönteme
göre daha fazla sıkıntılı bir teknik (BD).
- Bazı
hastalıkların pik yapmasındaki sebeplerden biri insanların bilinçlenmesi,
doktora gitme oranının artması, bu hastalıkların teşhisine yönelik gelişmelerin
fazla olmasından dolayı daha ön plana çıkıyor (BE).
Medya profesyonellerinin hastalıklara ve tedaviye yönelik
yayın yapıldığına ve kimi hastalıklar özelinde verilen örnekler bağlamında
dikkati çeken bazı görüşleri ise şöyledir:
- Bütün
yayınlar hastalık üzerinedir. Hâlbuki esasta doğru,(…). prensibi sağlığı koruma
amacına yönelik olmalıdır. Sağlığı koruma amaçlı neredeyse hiçbir yayın yok.
Ancak Sağlık Bakanlığı'nın bazı ilanlarını görüyorum. İşte aşılarla ilgili, el
yıkamayla ilgili vesaire. Bunlar yararlıdır, o kadar (EAK).
- Özellikle
“Çin’de çok iyi kanser tedavileri yapılıyormuş” diye yayın yapan arkadaşlarımız
var ne yazık ki… İsim vermek istemiyorum. İnsanlar akın akın Çin’e gidip,
buralara gerçekten milyarlar dökerek perişan oluyorlar. Bunları duyuyoruz bir
şekilde.. Bunlar da bize haber olarak geliyor (ŞKK).
11.4.Reyting
kaygısı ve ticari amaçlara yönelik ifadeler
Sağlık profesyonellerinin reyting kaygısı ve ticari amaçlara
ilgili olarak dile getirdiği önemli bazı görüşler şöyle sıralanabilir:
- (Sağlık
haberleri) … biraz daha popülist, (…).(…)Magazinel ve biraz daha reyting
arttırıcı çarpıcı haber istiyorlar. Yani haberi başka bir tarafıyla almak
istiyorlar (HÖ).
- Çok
başarılı bir kalp cerrahı olarak kendini bütün camiaya kabul ettirmiş, dünya
camiasına kabul ettirmiş bir isim. Cebinde fındık, fıstıkla çıkıp da halkı işte
şınav, barfiks çekmelerle bir takım sağlık idmanlarına yoran (…). Çok iyi bir
cerrah, kabul görmüş bir cerrah ama bir baktığınız zaman Amerika’da bir kitapla
aldı yürüdü. Bir ticari anlayış zemininde halkı farklı konularda, ilgisini
çekebilecek farklı konularda bilgilendirmeye çalışıp, benim hiç katılmadığım,
yanlış diyebileceğim bilgiler de aşılamaya çalıştı. Halk üzerinde bir tesir oluşturmaya çalıştı.
Medyatik yüzünü kullandı burada, medya da (…)’ün popülaritesini kullandı diye
düşünüyorum (Mİ).
- (…)
bugün baktığımız zaman herkes, “ ben yapıyorum, ben buradayım, benim kurumum
yapıyor” şeklinde hep kendini ve kurumunu ön plana çıkaran reklamları içeren
yayınlara sahip (Mİ).
- Amaç
televizyonda daha belirgin o, bu programlar hep bir hastanenin veya bir medikal
ürünün sponsorluğunda yapılır (…). Mesela bu (…) bilmem ne programı işte (HC)
diye bir burun açıcı alet var, onun sponsorluğunda yapılıyor (ARK).
- Yayın
kuruluşlarının reklam potansiyelini etkileyecek, toplum aydınlatılmasına
yönelik bir sağlık eğitimi verirseniz o program bitiyor. Örneğin “Azo boyaları” olayı. Azo boyaları
ile ilgili olarak ben çıkıp [medyada]
“Türkiye’de azo boyalarının olduğunu, sadece Çin[den gelen] maddeler kalktığında Türkiye’de azo boyaları sorununun
bitmeyeceğini, bunun birçok gıda da
dâhil çocukların kullandığı bir çok araç gereçte kullanıldığını” söyledim. [Sonrasında] ne oldu? Bitti. Sanayi
Bakanlığı bunu [azo boyaları]
karşılıyor. Üstelik “14 yıl önce Sağlık Bakanlığı bunu yasaklamış”
deniliyor. 14 yıl önce yasaklanmış olan
bir şey nasıl oluyor da sınırdan geçebiliyor? Bunlar cebe konulup da
getirilemez. Bunun iç yüzü budur. Özünde
reklam vardır, tanıtım, promosyon vardır (ÇG).
Medya profesyonellerinin reyting kaygısı ve ticari amaçlara
ilgili olarak dile getirdiği önemli bazı görüşler de şöyledir:
- Programların
ekonomik olarak bağımlılığı güven azaltıyor. Magazinleşen bir sağlık
haberciliği ön planda. Halkın sağlık sorunlarına gereği kadar yer ayrılmıyor.
Bilgilendirme çok yetersiz, sadece sorun odaklı ve muhalif yaklaşım
gösteriliyor. Çözüme katkı gösterecek bilgi düzeyinden yoksunlar. Özel sektör
abartılı övülürken, hizmetin büyük bölümünü oluşturan kamu kurumları ve
çalışanları olumsuz haberlerle halktan uzaklaştırılıyor (YYN).
Görüşülen kişilerin ticari kaygılara ilişkin görüşleri daha
sonra başlı başına bir soru olarak da ele alınmıştır. Bu bağlamda görüşülen
kişilere yöneltilen soru konu, kaynak ve konuk seçiminde ticari kaygı
hissedilip hissedilmediğidir. Buna ilişkin görüşlere bu soruya verilen yanıtlar
bağlamında daha detaylı olarak yer verilecektir.
11.5.Televizyon dizilerindeki sağlık konusuna yönelik
ifadeler
Televizyon dizilerinde işlenen sağlık konusuna yönelik
eleştiriler bağlamında öncelikle Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkilinin
görüşleriyle değerlendirmelere başlanabilir:
- Şimdi
mesela (dizilerde) şöyle bir detay kullanılıyor: Bir fakir hasta çocuk var, bu
hasta çocuğun tedavisi için çok para gerekiyor. İşte doktora gidiyor, doktor
çok para istiyor falan. Şimdi Türkiye’de artık böyle bir şey yok. Yani hiç para
istenmeden o çocuğun tedavisinin yapılması mümkün. Tabii senaryoyu buna
dayandırdığı için o çocuğa o parayı bulmak için adam gidip katil oluyor, soygun
yapıyor, başka işler yapıyor (…). Bir kere Türkiye’de 18 yaşına kadar herkes
ücretsiz tedavi ediliyor şu anda. Dizi bunu bilmezse, işte dediğiniz gibi
negatif etkileri, suistimalleri benzer bir takım yanlış yönlendirmeleri
yapmaları mümkün. Ve yapılıyor da bunlar(…). Bir film eskiden iki ayda, üç ayda
ancak çekilirdi yani. Şimdi bir haftada bir dizinin bir bölümü çekiliyor. (…)
Şimdi böyle de olunca senarist işte şu detaya da bakayım, bu detaya da bakayım,
şunun ilgilisini de arayayım diyemiyor. Diyemeyince de paldır küldür
gidiyorlar. Hâlbuki çok kolayı var onun. Bizi aradığı zaman “Ben dizimde şöyle
bir konu işleyeceğim bunun sürdürdüğünüz sağlık çalışmalarıyla, Türkiye’nin
sağlık profili ile ilgili bir aykırılığı var mı?” dese biz ona hemen iki
cümleyle “hayır şurası yanlış, böyle değil deriz” (…). Sigara yasağı böyle
kanunlaşmadan önce, o süreçte, o boşluk sürecinde biz yine böyle dizi setlerini
ziyaret ettik, bir takım insanlarla görüştük, bize destek olun falan dedik.
Birçok dizi ekibi bu konuda bize destek verdi. Dedik ki kaldırın yani bu
sigarayı teşvik edecek görüntüleri falan kaldırın. Çoğunu kaldırdılar. Zaten
yasak geldikten sonra tamamen kaldırılmış oldu (TGR).
- (…)
Bir dönem dizilerin içerisine bir takım hastalıklar yerleştirildi. Gazete
haberlerine göre bunlar ”mesaj” vermek amacıyla dizilere yerleştirildi. Bence
bunlar oldukça yanlış. (…) Yine gazetelere göre hepsinin bir tıbbi danışmanı da
var. Ama çok yanlış yönlendiriliyorlar (AAİ).
11.6.İnternet
içeriğine yönelik ifadeler
İnternetten sağlanan sağlık konulu içeriğe yönelik eleştiriler
bağlamında sağlık profesyonellerinden elde edilen şu görüşler öne çıkmaktadır:
- İnternette
sağlıkla ilgili dünya kadar bilgi var. İşte pankreas kanserinde karın ağrısı
olur şu olur. Ama dünyada her insanın karın ağrısı olur. Hasta panik içinde
geliyor; işte bende karın ağrısı var, biraz soldum, ben acaba kanser miyim
diyen hasta geliyor (NTM).
- İnternetteki
bilgi de kirli bilgi. Çünkü çağımız bilgi çağı değil. Çağımız enformasyon çağı.
Toplum enformasyon ile “knowledge”ı karıştırıyor, çağımız bilgi çağı diyor.
Enformasyonu bilgi olarak çeviriyorlar. (…) Ama bunların çoğu kirli bilgi ve
ticari (ÇG).
- İnternetle
yazılan şeylerin arkasında kişiyi bilmediğiniz sürece mutlaka mahkûmsunuz (…).
işte Amerika’nın son yapılan çalışmalarına, araştırmalarına göre… Amerika’da
kim yapmış, kim ne araştırma yapmış bunlar da belli değildir. Amerika’daki
çalışmaların birçoğu ısmarlama çalışmalardır temelinde altyapısında ticari
çıkarlara dayalı (HD).
- İnsan
kendi kişisel sağlığıyla ilgili endişelendiği zaman her şeye inanabilir. Hele
ki çok ciddi bir rahatsızlık söz konusu ise… Hani işin bir de o boyutu var.
Duygu sömürüsü boyutu var (Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı, MDO).
- Daha
sakıncalı bile denilebilir. İnternet alanı televizyon ve yazılı basına göre
daha da denetimsiz bir kaynak (ŞT).
İnternetten sağlanan sağlık konulu içeriğe yönelik eleştiriler
bağlamında medya profesyonellerinin dile getirdiği bazı önemli görüşler ise şu
şekildedir:
- İnternet
çok güvenilir bir araç maalesef değil. (…) İnternette denetim yok, bizde var.
Bizde Sanayi Bakanlığı reklam yaparsınız diye tepemizdedir (TYR).
- Yani
bütün gazetelere baktığınızda ön sayfada aynı haberleri görüyorsunuz. Bizim
dönemimizde bütün ön sayfalarda farklı haberlerden oluşurdu. Yani özel haberler
yapıyorduk. Çünkü birebir insan ilişkisi söz konusuydu. Kaynağına gidiyorduk,
araştırıyorduk, bulmaya çalışıyorduk. Gidip hastanelerin polikliniklerinde
dolaşıyorduk. Oralarda zaman geçiriyorduk. Orada insanları dinliyorduk. Şimdi
tamamen sanal ortamlarda her şey yapılıyor(…). Daha çok özel sağlık kurumlarını
öne çıkaran, birazcık manipülasyon kokan, bizi de onlara mahkûm eden yani tek
tipleşen haberler (AAO).
11.7.Hükümet, bakanlıklar, sivil toplum örgütleri, sağlık
politikaları
ve doktor hatalarına yönelik ifadeler
Hükümete, bakanlıklara,
sivil toplum örgütlerine, sağlık politikalarına ve doktor hatalarına yönelik
sağlık profesyonellerinin dile getirdiği ifadeler ise bu başlık altında bir
araya getirilmiştir.
- Yayın
içerikleri ve konular Sağlık Bakanlığı’nca (saptanmalı).
Yazılı ve görsel medyada belirli bir süre yer ayırılması zorunlu olmalı
(TB).
- Özellikle
bir dönem hükümetin sağlık yönetimi sistemini değiştirmeye çalıştığı dönemde
basında sağlıkçılara yönelik çok ciddi bir hücum kampanyası vardı. İşte iğneden
dolayı kolu kesinlen çocuklar, bacağı kesilen adamlar, doktor hatasından ölen
insanlar manşetteydi, gündemdeydi. Tabii ben bir kampanya parçası olarak
görüyorum. Çünkü hükümetimize dışarıdan Türkiye’ye dayatılmış sağlığın
metalaştırılması, sağlığın alınıp satılan, kar edilen bir meta haline
getirilmesi, empozesi içerisindeki çalışmalarını yürütüyordu. Çünkü sonuçta bu
Dünya Sağlık Örgütü’nün ve dış dünyanın ekonomik güçlerinin dayattığı bir
projeydi ve şu anda Türkiye’de o uygulanıyor. Galiba aşama aşama bir noktaya
gelindi. Dolayısıyla sağlık konulu yayıncılık da ona çok hizmet etti diye
düşünüyorum. Objektif, gerçekten doğruları belirten çok yayın görmedik doğrusu.
Hatta bazen Türk toplumunu penisilinden korkutan yayınlar olmaya başladı.
Hâlbuki tıbba baktığımız zaman penisilin hem en ucuz hem en etkili
antibiyotiklerden biriydi. Bunun yanında tabii bir ton daha pahalı ve etkili
olabilecek antibiyotikler vardı. Ama Türk toplumu penisilinden korkutuldu.
İnsanların sağlık konusunda, diğer konularda da olduğu gibi, hiçbir araştırma
yapmadan da gazetelerde, televizyonlarda radyolarda çıkan bilgileri doğru
olarak kabul etmesi böyle bir yaklaşım da var. Dolayısıyla Türk toplumu bu
konuda çok etkilenmiştir diye düşünüyorum (NTM).
Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı da şu görüşleri dile
getirmektedir:
- (…)
sağlık politikaları yeterince tartıştırılmıyor. Sorunun muhatapları demokratik
bir zeminde buluşturulmuyor (Sendika eski başkanı, KA).
- Gazete
haberlerinde, doktor hataları ve sağlıkçılarla ilgili haberlerde daha
sonuçlanmadan (…) olay olur olmaz gazetelerde ”hekimin hatalı olduğu” veya
olayın nasıl geliştiği, olaydaki problemin ne olduğu ile ilgili bir takım
yargılara varıldığını görüyorum (GC).
Bir başka ilimizin diş hekimleri odası başkanı da şunları
söylemektedir:
- (Meslek
örgütü olarak sorunlarımızla ilgili) Gazeteye veriyoruz yayınlamıyor…. Hepsine
basın açıklamasını yolladım. Sadece 2 tanesinde çıktı. Bir tanesinin yayın
yönetmeni, yayın müdürü benim sınıf arkadaşım. O yüzden metini tamamıyla
yayınlatabildim. Diğeri de olmadık bir başlık atmış. Azıcık bir şey yayınlamış
o kadar. (…) (Ankara’da) geçen sene kasım ayında bir yürüyüşümüz oldu bizim
(meslek örgütleri olarak). Bir sürü medya, televizyonlar çekti. Bir sürü
gazeteci var falan filan… Ertesi gün ya da akşam bir baktık; hiç birinde yokuz
(MA).
Konuya daha genel bir çerçeveden yaklaşan sağlık alanında bir
sivil toplum örgütü başkanı, doktor ve yazar MSD ise şu değerlendirmeyi
yapmaktadır:
- 1980’e
kadar olan süreçten sonraki ikinci dönem habercilik, ikinci dönem sağlık
haberciliği tarzı diyorum. Burada bir takım ilişkiler belirleyici idi. Ya da
bir karşılık bağlamında şeyler vardı. Dolayısı ile bir zorlama idi bir miktar.
Ama şimdi AKP’nin uygulamaya koyduğu şeyler büyük ölçüde kendi koyduğu
kuralların dışında, başka desteklerle desteklendiği ve AKP’nin de bu anlamda
toplumda benimsenmesini sağlayan popülerist kılan bir yan olduğu için medya
artık bunu kendiliğinden haber yapmaya başladı bir karşılık olmasa da. Buna da
üçüncü dönem, (…) Bir başka ilişki daha gündeme geldi son birkaç yıl içinde
sağlık sektöründe, bir dışa açılım ya da dışarının sağlık sektörüne dâhil
olunması gibi bir süreç var. Dolayısıyla uluslararası yayın organlarının ya da
uluslararası finans kaynaklarının zorlaması da bu alana değişik biçimlerde
yansıyarak bu tip haberleri gündeme getiriyor (…). Bir kere temeldeki şey şu: “Sağlık hizmetleri
artık bir karşılık verilerek sağlanabilir bir hizmettir” fikrini yerleştirmek
için, ikincisi buradaki rekabeti ve pazarlama olanaklarını genişleten,
zorlayan, açan ve bunu engelleyen engellemeleri mahkûm eden tarzda bir
habercilik (MSD).