Haber konularının seçilmesi ve haber kaynaklarının
belirlenmesi, program konuklarının davet edilmesinde ticari bir kaygı olup
olmadığına ilişkin soruya 53 sağlık profesyoneli yanıt vermiştir. Bu kişilerin
neredeyse tamamına yakını “Evet, kesinlikle var (f=48, %90,6)” karşılığını
vermiştir. “Hayır, kesinlikle yok” diyen ise yalnızca 4 kişi bulunmaktadır. 17
kişinin ise bu soruya cevap vermediğinin ya da “kesin bilgim yok” dediğinin
altı çizilmelidir. Görüşülen 50 doktor ve diş hekimi de paralel şekilde görüş
bildirmiştir.
13.1.Gizli reklamlara yönelik ifadeler
13.2.
Ticari amaçlara yönelik ifadeler
Tablo
32. Haber konusu, kaynak, konuk seçiminde reklam ya da sponsorluk
baskısı ya da ticari kaygı hissediliyor mu?
(Sağlık)
|
Frekans
|
%
|
Evet, kesinlikle var
|
48
|
90,6
|
Hayır, kesinlikle yok
|
4
|
7,5
|
Kısmen var (Gazetelerde yok ama televizyonlarda var vs.).
|
1
|
1,9
|
N
|
53
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
17
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
9
|
|
Görüşülen medya profesyonellerinin yarıdan fazlası bu soruya,
“Evet, kesinlikle var” yanıtını vermişlerdir (f=33, %57,9). “Hayır, kesinlikle yok” diyenlerin sayısı
yalnızca 2’dir. “Gazetelerde yok ama televizyonlarda var” diye konuya açıklama
getiren 7 kişinin olduğu da belirtilmelidir.
Tablo
33. Haber konusu, kaynak, konuk seçiminde reklam ya da sponsorluk
baskısı ya da ticari kaygı hissediliyor mu?
(Medya)
|
Frekans
|
%
|
Evet, kesinlikle var
|
33
|
57,9
|
Kısmen var (Gazetelerde yok ama televizyonlarda var vs.).
|
7
|
12,3
|
Kesin bilgim yok ama olduğunu düşünüyorum, duyuyorum,
hissediyorum, iddialar var
|
6
|
10,5
|
Gazetelerde yok, televizyon kanalarında var
|
3
|
5,3
|
Hayır, kesinlikle yok
|
2
|
3,5
|
Diğer
|
6
|
10,5
|
N
|
57
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
1
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
1
|
|
Önemli yanıtlar bağlamında ise öncelikle ülkemizdeki sağlık
yayıncılığına ilişkin olumsuz yönler arasında gösterilen “Gizli reklam
yapıldığına yönelik eleştirileri” burada vermek yerinde olacaktır. Ardından
ticari amaç konusundaki görüşlere değinilecektir.
13.1.Gizli reklamlara yönelik ifadeler
Sağlık profesyonellerinin medya içeriklerinde kişi, kurum ya
da ilaçlara yönelik gizli reklam yapıldığı konusundaki eleştirilerine Tarım ve
Köy İşleri Bakanlığı’ndan bir yetkilinin görüşleriyle başlanabilir:
- (…)’ın
programında da art niyetli birçok insanın çıkıp kendi ürünlerini, sağlık
merkezi adı altında kendilerine ait işletmeleri ya da sağlık turları adı
altında; işte bir otelde organize edilen detoks ve benzeri, ki şu anda bunlar
Sağlık Bakanlığı tarafından hiçbir ruhsata sahip olmayan kurumlar… Biz bunu
yazıştık Sağlık Bakanlığı ile bunların hepsinin reklamlarını yaptıklarını
gördük. “Programımıza geliyorsunuz, ilk gün doktorumuz tarafından ‘check-up’a
tabi tutuluyorsunuz” iddiasında bulunan ve bu işleri bu şekilde pazarlayan
insanlar var (Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, TBK).
Sağlık profesyonellerinin görüşleri de şu şekildedir:
- Bir
hekime gidip, “Şunu söylersen sana şu kadar para vereceğiz” denen bir şey
duymadım. Ama bir sağlık kurumu ya da özel bir grup, sağlık grubu medyaya belli
bir ücret verip kendisini haber yaptırıyor, bunu biliyorum (AYD).
- Bütün
dünyada var olan bir sorun gizli sponsorluk (…). Bu tip istekler bana da geldi.
‘Biz bir program yapacağız, işte bu programda şu uzmanı konuşturacağız ama bize
20 bin lira lâzım.’ (…) Kanal yöneticisi bu zaman süresi 20 bin lira eder
diyor. Doktoru konuşturacağız. Bu firma da buna 20 bin verir. Kanal bir
başkasına gidip aynı teklifi yapıyor. O firma da kendini tek gizli sponsor
zannediyor. Böylece aynı zaman süresi dört firmaya toplam 80 bin liraya
satılmış oluyor. Bunu kendi yaşadığım deneylere dayanarak söylüyorum. Pekâlâ,
yayın kuruluşlarının bu tür halk hizmeti yaparken giderleri nasıl karşılanacak?
Onun kuralları da yasalarda, yönetmeliklerde yazılı. İlaç ve sağlık sektörünün
gizli sponsorluktan kesinlikle uzak durması gerektiğine inanıyorum. Açık
sponsorluk yapılması, örneğin elektrik ve yayın giderlerinin karşılanması bence
mümkün olmalı (BBN).
- Reklamlar
konusunda elimiz kolumuz bağlı (…). Reklamla ilgili tam bir dayanağımız yok.
Çünkü Türk Tabipleri Birliği’nin o konuda çalışmaları var, ama öncelikle bunu
Sağlık Bakanlığı’nın kabul edip Resmi Gazete’de yayımlanması lâzım (…).
Reklamlara verilecek cezalar konusunda da biraz elimiz kolumuz bağlı. Çoğu
zaman ceza veremiyoruz veya ceza versek de Yargıtay başkanları tarafından geri
dönebiliyor. Çünkü ucu açık (MŞL).
Türk Tabipleri Birliği yetkilisi ise konunun farklı bir
boyutuna değinerek, sağlık haberi boyutuna değil ama sağlık reklamlarına işaret
etmektedir:
- Reklam
Kurulu’nda bizim bir üyemiz var, resmi olarak. Örneğin bilmem ne kulak
hastanesi ya da göz hastanesi, reklam veriyor. Tabi bu ayrı bir boyut ama kimi
kuruluşlar zaten ceza bütçelerinde
köşe ayırıp öyle reklam veriyorlar. Yani bir sıkıntı olsa da zaten (TTB).
Aynı yetkili hangi haberin reklam ve hangisinin bilgi olarak
değerlendirilmesi gerektiği konusunda da şu açıklamayı yapmaktadır:
- (Haber
içerikleri ticarileşiyor) Kuşkusuz. (…) Bir şeylerin reklam olup olmaması,
kurulan sistem içerisinde anlam taşır. Eğer hiçbir şeyin paraya tahvil
edilemediği bir sağlık ortamı kurduysanız bu bilgilerin herhangi bir zararı
yoktur (….). Bir hizmet kamusal olarak dizayn edildiyse bu bilgiler, bir
bilgidir ve hekime gittiğinde hasta söylediğinde bir hatırlatıcılık özelliği
taşır. Hasta bilir ki hekimin bunu istemesi ya da istememesi, onun gelirinde
bir şeyi değiştirmeyecektir (TTB).
Medya profesyonellerinin medya içeriklerinde kişi, kurum ya da
ilaçlara yönelik gizli reklam yapıldığı konusundaki eleştirileri şöyledir:
- (…)
Burada televizyon ve gazete yönetiminin reklamla haberi ayırt ederek bir çizgi
belirlemesi, RTÜK’ün fark ettiğinde buna müdahale etmesi ve bir etik temizlik
gerektiren bir sorun (ZZY).
- (…)
Verilen bir haber ise bir habercinin yapması daha uygun ama eli kalem tutan bir
hekim ise yani sadece kendi alanıyla ilgili değil her konuda haber
yazabiliyorsa ve bunu okuyucunun anlayabileceği bir dil ile veriyorsa bana göre
çok mahsuru yok. Ama bunun bir sınırı olmalı. Şimdi mesela deniyor ki siyasetçi
köşe yazarı olmaz; ya siyaseti bırakması lâzım ya da köşesini bırakması lâzım.
Hekim köşesini kullanarak kendi muayenehanesine gelen hasta sayısını arttırma
çabasına giriyorsa ki zaten ister istemez, o istese de istemese de otomatik
olarak o sürece girecektir, orada etik
ilkeler artık devreye giriyor (ADA).
- Mesela
bir hastane sizin gazetenize ya da televizyonunuza beş milyon dolarlık reklam
vermiş, hastane yönetimi sizden sanki çok normalmiş gibi, yani en tabii
hakkıymış gibi bir sayfa ya da birinci sayfadan haber çıkarmanızı, kendisiyle
röportaj yapmanızı bekliyor, talep ediyor ve bu gayet normal bir talepmiş gibi
karşılanıyor Türkiye’de. Ya da şöyle söyleyeyim, tam tersi, hastanede tamamen
kurallara uygun olmayan şekilde bir tedavi yapılıyor, hasta ölüyor ya da sakat
kalıyor ama bu sefer tam tersine gözlerinizi kapatıp görmezlikten gelmenizi
talep edebiliyor hastane (ADA).
13.2.
Ticari amaçlara yönelik ifadeler
Sağlık profesyonellerinin ticari amaçlara yönelik bazı
görüşleri şu şekildedir:
- Ticari
kaygı var, baskı yok. Ticari kaygı var... Çünkü televizyonlar reklamla yaşıyor,
gazeteler de reklamla yaşıyor. Sağlık sayfasına reklam çok sık alamazsınız (…).
Televizyonlar, sponsor desteği olmadan program yapmak istemiyorlar. Aslında
televizyonlardan bu teklif geliyor (A). Mesela bir televizyona çıkıp benim şu
kadar doktorumu, şu kadar paraya çıkar demiyor. Bu daha çok televizyonlardan
paket program olarak kurumlara geliyor ve yıllık şu kadar bir ücrettir, şu
kadar hekim şu kadar süreyle çıkacaktır şeklinde teklif olarak geliyor (BS).
- .
Ama şimdi bu sağlık programı diye yutturulan şeyler tamamen teknolojiye
yönelik. MR’lar, bir takım ameliyat, operasyonel şeylerin tanıtımına yönelik.
Bugün yapılan doktorlarla programlarda ilaçlara doktora ve hastaneye
gitmelerine yönelik sağlık programları, biz bunların hepsini reddediyoruz.
Böyle bir sağlık programı Amerika’da, Avrupa’da, Rusya’da yok. Bunlar sağlık
programı adı altında yapılmamalı; bunlar reklam olarak yapılmalı. Zaten biz
sorduğumuzda kanallara, bunların paralı program olduğu söyleniyor, gizli paralı
program (AMH).
Para kaygısı konusunda sağlık profesyonelleri arasında başka görüşler
de mevcuttur:
- (Kişiler).…
para kazanmak için pek çok program geziyorlar ya da gazetelere çıkıyorlar ve
çok da fazla araştırmadıkları konuları işleyebiliyorlar sırf para uğruna (STK
Başkanı, AD).
- (…)
Ben 2004'te buradaki görevime başladım. 2004 senesinde Ben bütün gazetelerde
veya dergilerde rahatça hekimlerimin yazılarını ya da hastanemle ilgili
yazıları haberleri çok kolay bir şekilde yayınlatıyordum o zamanlar. Çünkü
sağlık editörleri sadece bu işe haber niteliğinde bakıyorlardı. Yani işin içinde
maddiyat girmemişti. Dolayısıyla hani en yüksek tirajlı gazetelerden
bahsedelim: “Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan”dır. Bunlara çok kolay şekilde
hastaneyle ilgili sağlıkla ilgili makalelerimiz doktor makalelerimiz çok
rahatça yayınlanabiliyor idi. Ama sonrasında ne oldu da, bu centilmenlik
anlaşması bir şekilde bozuldu. İşin içine para girince bozuldu ve artık yazılı
basın organları kendilerine reklam veren hastanelerin haberlerini daha çok
kullanmaya, vermeyen hastanelerin haberlerine artık hiç yer vermemeye
başladılar (BBK).
- Bunların
tamamı reklam, kişisel reklam programları… İki tane sabah programcısı hanım,
bundan iki sene önce bir yazı göndermişlerdi. Sabah programlarına katılmak 6
bin dolar. Altta adınız ve adresiniz geçerse (…) daha fazla ödüyorsunuz (ÇG).
- Oranlama
yapmam çok zor tabi ama şimdi baktığınız zaman özellikle metropollerde yaşayan,
popüler hekimlerin bir kere imaj danışmanları var, reklam danışmanları var.
Medyayla bunların bağlantıya girip de akşam televizyon haberlerine çıkarmaları,
gazetelerde köşe sahibi olmaları filan bunlar hepimizin camiasında bilinen
sebepler zaten. Bu tip zorlamalarla kişinin kendini medyatik yapması pek doğru
bulmuyorum. Ama bir konuda otörseniz, medyanın da sizin otör olduğunuz konuda
sizinle röportaj yapması daha sağlıklı diye düşünüyorum (Mİ).
- Bu
konu sadece tıbba özgü değil. Yayıncılık alanında karşılığı para olan yayınlar
var. Yahut da para alınarak yapılmayan, yazılmayan yayınlar var. Medyaya da
ticarileşme girdiği zaman her ticari alanda olduğu gibi kaçınılmazlar olacak.
(Sağlık alanında bir sivil toplum örgütü başkanı, doktor, yazar, MSD).
- Ama
hani kapitalizmin girdiği yerde ahlak bile uçar gidermiş gibi laflar var. Bu
doğrudur. Acımasız çünkü. Dili böyle tabi (…) programını yaptıracak onu oradan
duyuracak, oradan da o kendi çıkarını sağlayacak (…). (HD).
- Onlar
şey yapacaklar; sponsorluk karşısında medya belli bir ücret alacak, bir anlaşma
olacak. Çıkan hekimlerin hasta portföyleri belki de artacak falan. Ama bu doğal
mı? Evet doğal. Sağlık bir hizmetse, sağlık hizmeti satılıyorsa ülkede bu olur
(MDÇ).
- Valla
Türkiye’de ve dünyada pek çok şey böyle dönüyor. Yani medya da muhtemelen
finansal olarak rahatlamak için sponsorlarla beraber oluyor. Tabii o sponsor
kendi adamının çıkmasını istiyor. Kendine ilişkin mesajlar vermesi ya da kendi
ürünü ile ilgili paralel mesajlar vermesini istiyor. Tabii, o zaman taraflı
yayıncılık oluyor. Yani o saati reklam için kullanıyor aslında. Tabii ki var,
hissediyorsunuz da zaten bunu (HÖ).
- Bana
bir gazeteci kökenli olarak sorsalar yaptığınız iş pazarlama faaliyeti diye ben
son derece karşı çıkarım (…). Halkla ilişkiler, basınla ilişkiler, basın
danışmanlığı pazarlamaya bağlanmış… Çok saçma bir şey. Pazarlama deyince
ekonomik statü çıkıyor. Bu çok yanlış (…).Örneğin x bir hastalıkla ilgili x
doktorun yazdığı makaleyi x gazetesine gönderiyorsa bu bir pazarlama değildir.
Statü anlamında sorun yaşıyorlar yani pazarlamanın alt birimi değildir basınla
ilişkiler. Örneğin Mehmet Ali Erbil de bizim hastamız ve birkaç yıl önce
fenalaştığında buraya getirilmişti ve ben basına bilgi akışını sağlamıştım.
Sormak istiyorum bunun pazarlamayla alakası var mı yani bilgilendirme süreci
bu. Mesela introoperatif MR adı verilen bir cihaz var. Bizim beyin cerrahi
kliniğimizde kullanılan ve Türkiye’de sadece bizim hastanemizde kullanılan (…)
bir cihaz. Patronumuz benden bu cihazın medyada haber olmasını istedi. Ben de
bunu yaptım orda ekonomik getiri söz konusu. Çünkü orda bu cihaz biz de diye
ürünü de haberleştiriyorsunuz. Cihaz odaklı haberleri kullanmıyor özellikle
yazılı basın. Neden kullanılmadığını sorduğumuz da çok istiyorsanız reklam
olarak yayınlatırsınız diyorlar (BBK).
Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkili de bu konuda şunları
söylemektedir:
- Bazen
bilimden uzak mesajlar verilebiliyor, kişilerin ya da kuruluşların ticari
amaçlarına hizmet eden yayınlar yapılabiliyor. Biz bunları belirlediğimiz zaman
programcılardan, yayına aldıkları konuklarını ve konularını dikkatle
irdelemelerini, halkı yanıltıcı bilgi verilmesine ortam sağlamamalarını önemle
rica ediyoruz (ZŞT).
Medya profesyonellerinin ticari amaçlara yönelik bazı
görüşleri ise şu şekildedir:
- (Evet) çünkü özel kanallar, sizler de
biliyorsunuz, bu işi para için yapıyorlar. Ticari bir kaygı var ve genel olarak
şöyle; sabah kuşaklarını açtığınızda eskiden o ünlü insanların sabah
programları artık içinde hekim olan programlar olmaya başladı. Direk isimlere
de yansıyor bu. Program isimlerine de yansıyor. İşte önlüklü insanlar. Bu şunu
beraberinde getiriyor, “Ben bu işi yapıyorum. Ben güvenilirim” imajını size
veriyor. Ama onların altında da tabi neler olduğunu bildiğimiz için, çok ince
detaylar var (TG).
- Sağlık
kuruluşu ya da hekim özel muayenehanesi, özel bir kliniği varsa o (reklam)
veriyor. Karşılığında şöyle bir anlaşma yapılıyor genelde: Bir sayfa reklam
verilmesi karşılığında, iki sayfa da röportaj yapılıyor. Bunu hemen hemen bütün
yayın kuruluşları yapıyorlar. Bunu da çok yadırgamıyorum; çünkü onların da
ayakta kalması yaşaması lâzım. Bir anlamda birbirlerine destek veriyorlar. Ama
bunu çok fahiş, abartılı oranlarda yapanlar var mıdır? Vardır. Maalesef var
(YE).
- Çalıştığınız
kurumun yayın politikasına göre sağlık haberleri yapmak zorundasınız. Eğer
çalıştığınız bir gazete hükümetin yanında yandaşıysa Sağlık Bakanı aleyhinde
haber yapamazsınız. Sağlık Bakanlığı’nın yanlış bir uygulamasını
eleştiremezsiniz. Sağlık Bakanlığının insanlara zarar verebilecek bir
uygulamasını habere dönüştüremezsiniz. Bu asla yer almaz. Beri tarafta
hükümetin karşısında bir yayın grubunda (…). Bunu aşmaya çalışıyoruz ama bu
aşılacak gibi de değil açıkçası. Bu kamplaşma, medyada bu bölünme, yandaş
karşıt kavgalar sürdükçe bu bütün alanlarda olduğu gibi sağlık muhabirlerine de
sirayet ediyor ve böyle devam ediyor maalesef (YE).
- Televizyon
ve gazeteler o kadar (ticari baskıdan) etkilenmiyor; çünkü reklam yasakları var
ama özellikle (bazı) dergilere ilan vermezseniz haberinizi yapmıyorlar. Bunu
yaşayanlardan biliyorum (DİD).
- (…)
Kimin kiminle kişisel ilişkisi iyiyse onu öne çıkarıyor. Ve dediğim gibi, bu
alan küçük bir alan olduğu için birbirimize hep önerebileceğimiz insanlar. (…)
Sağlık bunun en çok kullanıldığı yerlerden biri. Yani atıyorum bir dış işlerine
bakan ya da bir başbakanlığa bakanda böyle olmaz ama sağlıkta bu böyle.
Eğitimde de bu kadar olmaz mesela ama sağlıkta çok fazla; çünkü sağlıkta çok
fazla rant var (DG).
- (…)
bazı ilaç firmaları bazı kliniklerle araştırmayı çok ciddi olarak yönlendirerek
önümüze çok şık bir paket sunabiliyor (…).habercinin ben bu toplantıya niye
gidiyorum, ne yazacağım, bunun içinde kamu yararı mı olacak, tanıtım mı var,
bunları sorgulaması lâzım (GBL).
Son olarak kaynak kişilerin belirlenmesi noktasında Türk
Tabipleri Birliği yetkilisi kendilerine başvuran medya mensuplarına yönelik
hizmetlerini şu şekilde anlatmaktadır:
- Genelde
haberci arkadaşların bizden beklentileri şöyle oluyor; mesela bir şey oluyor
telefonu kaldırıyor, hemen bir soruya cevap istiyor. Bir hekim bütün soruyu
bilmez. (…) Hemen bir cevap… Hemen bir cevap verilebilir ama bizde de kritik
nokta “doğru bilgiyi vermektir. (…) her konuda her şeyi bilebilen hocalarımız
var. Hemen her konuda demeç verebilen,
(…) Her şeyi bilmek kötü değil
ama pek mümkün de değil (TTB).