18.ETİK AÇIDAN DEĞERLENDİRMELER

Görüşülen kişilerin yarıya yakını medyadaki sağlık konulu yayınların etik açıdan “Olumsuz ve sorunlu” olduğunu ifade etmektedir (f=32, %47,1). Etik açıdan sorun görmeyenlerin sayısı yalnızca 5’dir. 12 kişi de hasta hakları konusunda duydukları kaygıyı dile getirmiştir. 5 kişi bu konuda bir yorumda bulunmazken, soru, 6 kişiye sorulmamıştır. Görüşülen doktor ve diş hekimleri özelinde de alınan yanıtlar paralel niteliktedir.

Tablo 42. Sağlık yayınlarını etik açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? (Sağlık)

Frekans
%
Olumsuz, sorunlu buluyorum
32
47,1
Kısmen olumlu, kısmen sorunlu buluyorum
26
38,2
Hasta haklarına saygı duyulmalı; tıp kişiye özeldir
12
17,6
Bir sorun görmüyorum, olumlu buluyorum
5
7,4
Diğer
20
29,4
N
68
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
5
Sorulmayan kişi sayısı
6


Medyadaki sağlık konulu yayınları takip düzeyi ile etik değerlendirme karşılaştırıldığında “Olumsuz, sorunlu” bulanların sağlık konulu yayınları daha sık takip eden kişiler olduğu belirlenmektedir (f=17). Pek sık takip etmeyen 13 kişi ve takip etmediğini söyleyen bir kişi etik açıdan olumsuz bulduğunu kaydetmiştir. “Kısmen olumlu, kısmen olumsuz” değerlendirmede bulunanlar arasında ise çoğunluk sağlık konulu yayınları pek sık takip etmediğini söyleyenlerdedir (f=15).
Tablo 43. Sağlık yayınlarını etik açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? (Medya)

Frekans
%
Olumsuz, sorunlu buluyorum
20
45,5
Kısmen olumlu
12
27,3
Bir sorun görmüyorum
9
20,5
Diğer
3
6,8
N
44
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
3
Sorulmayan kişi sayısı
12


Görüşüne başvurulan medya profesyonellerinin de yaklaşık yarısı medya içeriklerindeki sağlık konulu yayınları etik açıdan “Olumsuz, sorunlu” bulduklarını söylemişlerdir (f=20, %45,5). Bir sorun görmeyenlerin sayısı yalnızca 9 kişidir (%20,5). 47 kişiye yöneltilen bu soruya 3 kişi de yanıt vermemiş ya da yorumda bulunmamıştır.
Sağlık yayınlarını sıklıkla takip ettiğini söyleyen medya profesyonellerinden 12’si etik anlamda bu yayınları “Sorunlu” bulurken, 5’i bir “Sorun görmediğini” ifade etmiştir. 7’si de “Kısmen olumlu” bulduğunu ifade etmiştir. Pek sık takip edemeyenler arasında da 5 kişi “Sorunlu”, 4 kişi “Sorunsuz” bulduğunu söylemiştir. Bu grupta iki kişi de “Kısmen olumlu” bulduğunu belirtmiştir. Buna göre izlenme sıklığına göre sorunlu bulma oranının arttığı söylenebilmektedir.
Görüşülen kişilerden elde edilen belli başlı ifadeleri sıralamaya başlarken, öncelikle ülkemizdeki sağlık konulu yayınlara yönelik görüşler bağlamında kaydedilen, sağlık profesyonelleri tarafından önemle üzerinde durulan sağlık sistemine yönelik eleştirilere bir göz atmak ve ardından etik açıdan değerlendirmeye yönelik ifadeleri değerlendirmek yerinde olacaktır.

18.1.Sağlık sistemine yönelik ifadeler


Sağlık sistemine yönelik sağlık profesyonellerinden alınan ifadeler bağlamında şu görüşler öne çıkmaktadır:
-   Kuşkusuz sağlık sisteminin nasıl işlediği, kendisine başvuranlara nasıl bir hizmet sunduğu ve bu hizmete kolay ulaşılıp ulaşılamadığı da önemli zannediyorum. Diyelim ki bir hekime ulaşmak sizin için kolay değilse, hekimin vizite ücreti filancaysa, onunla uğraşacağınıza gidersiniz bir aktara, şöyle bir derdim var dersiniz, o da al der (BAA).
-   Mevcut sağlık sisteminde, devlet hastanelerini ele alalım; zaten doktorlarda muayenehanecilik artık kalmadı, bitti o iş yani, özel hastaneleri de özel olarak düşünmeyin, yarı kamu hastaneleri onlar da, yoğunluk nedeniyle hasta hekim ilişkisi bitmiş durumda. Yani bir kişi hekime gittiği zaman öncelikle hekimle konuşmalı. Yani anlatmalı, hekim onu dinlemeli (…). (Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı, MDO).
-   (İnsanlar, televizyondaki sağlık programlarından) bilgi edinmeye çalışıyor. Çünkü arıyor mesela, soru soruyor orada, (…). Bir iletişim var orada yani. Şu anki sağlık sisteminin en önemli eksikliği, Türkiye’de iletişim eksikliği. Yani birebir hekimle hasta arasındaki iletişim eksikliği (Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı, MDO).
-   Tıp şu anda sebeple değil, hep sonuçla ilgileniyor. Yani sizde bir semptom var. Başınız ağrıyor size ağrı kesici veriyor. Ama baş neden ağrıyor? Bir bütünsel olarak ele alış; yani sorunun kökenine iniş yok. Çok daha komik, bana komik geliyor, bilmiyorum, ilginç yani dikkat edilmesi gereken bir şey; ilaçlar. (…) Doktorluk artık tamamen takip doktorluğuna dönmüş durumda neredeyse. Psikiyatri için bile böyle; çünkü ilaçla tedavi bir bakıma maliyeti düşürüyor. Hekimin hastayla geçirdiği zamanı azaltarak o kişinin daha fazla hasta bakmasını sağlıyor. Maliyetten düşürüyor. Şimdi siz psikiyatri doktoruna gittiniz. Psikoterapi sürecine girseniz, belki üç yıl psikoterapi göreceksiniz ama o kişi size iki kutu ilaç veriyor icabında; bu iş bitiyor (…). zaten işi hep olayın pazarlama boyutuna götürüyor. İnsan sağlığı demek ki pazarlanabilir, satılabilir bir şey. Meta haline gelmiş durumda (Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı, MDO).
-   Yani sen bu işi yapıyorsan bunları kesinlikle yapmaman lâzım (OM) ne bileyim ben, futbol topu reklamına çıkabilir ama sağlıkla ilişkisi olan bir ürünün reklamında bir doktorun yer alması, daha sonra o konuda yazılar yazması, bilgiler vermesi son derece etik olmayan bir şey bence. (…) Son derece yanlış bunlar bence (AAK).

18.2.Etik açıdan değerlendirmeye yönelik ifadeler


Sağlık konulu yayınların etik açıdan nasıl değerlendirildiğine yönelik sağlık profesyonellerinden alınan belli başlı yanıtlar şunlardır:
-   Etik ilkeler aslında şöyle; Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, dünya bunu nasıl yapıyorsa, siz de öyle yapacaksınız. Siz eğer bir yayına çıkıyorsanız profil profil testinizi mutlaka açıklamanız lâzım. Hangi firmanın board’undasınız, hangi firmadan, hangi çalışma için destek alıyorsunuz?  O ilaçla ilgili çalışma yapıyor musunuz? O firmaya danışmanlık veriyor musunuz? Oradan bir maddi kazancınız var mı? Bunları mutlaka açıklayarak başlamanız lâzım. Bir konuşma yapıyorsanız, ben bir ne bileyim ekinezya çiçeğini tanıtıyorsam ve o çiçek hapını ithal eden firmada çalışıyorsam bu etik değildir. Ve bu yayınlanmamalı, bu artık reklama girer (…). (MDÇ).
-   Etik açıdan çoğunlukla sorunlu Türkiye’de. Bir kere dediğim gibi kâr amaçlı iki taraflı. Her şeyi basına yükleme anlayışında değilim (ÖEL).
-   Türkiye’nin hiçbir yerinde etik yok. Etiğin lafı var ama etik yok. Maalesef hiçbir yerde. Ne basının kendi içinde denetimi var. Ne eczacının kendi içinde etik kuralları var. Hiç kimse uymuyor. Uyanlara aptal gözüyle bakıyorlar (MM).
-   Bunların şuan %70’i finanse edilen programlar oldukları için finanse edilen programın etiği olmaz.  Çünkü orada sunucu efendim bugün şu hastaneden bilmem kim dediği zaman etik biter. (İT).
-   Tıp etiği anlamında kesinlikle yanlıştır. Görmediğiniz bir hasta hakkında yorum yapamazsınız. Telefonda, kendi hastanız hakkında bile yorum yapmanın bile etik olması tartışılır. (…) Kesinlikle hasta ve hastayla ilgili tedavi ya da tanısal anlamda hiçbir şey konuşulmamalı televizyonda. Canlı yayınlarda hastalıklar konuşulmamalı, hastayla ilgili özel bilgiler paylaşılmamalı (MDÇ).
-   Hastalarımızla kendi aramızdaki bir takım mahremiyet içeren bilgilerin kamuoyu ile paylaşılmasının son derece yanlış olduğunu, bunun ettiğimiz Hipokrat Andı ile de ters düştüğü düşüncesindeyim. (SB).
-   Hastanın kendisine ait görüntülerin/ bilgilerin/ bulguların/röntgenin vb. hasta ismi vererek toplumla paylaşılması halkın sağlığına olumlu katkı yapacaksa gündeme gelebilir. Bunlar tıbbi kongrelerin tıp kitaplarının dergilerin konularıdır. Televizyonculuğun böyle bir işlevi olması beklen(e)mez (OA).
-   Toplum kaynaklarının verimli kullanılmasına olan engel; toplum sağlığında daha önemli konular göz ardı ediliyor. Önemli konular yerine ses getirecek konular önemli sağlık sorunu gibi sunularak halk yanlış bilgilendiriliyor ve farklı algılara yönlendiriliyor (OA).
-   Bence sansür olması gerek, çok etik olmayan şeylerde yayınlanıyor. Yanıltıcı haberler çok oluyor. Özellikle genetikle ilgili olan haberler çok yanıltıcı. Sonuçları belki on yıl sonra alınabilecek olaylar “bütün hastalıklar yok edildi” şeklinde verilerek, halka boş umut veriliyor (BD).
-   Bu kadar şeyin etik olması mümkün mü? Değil. Etik, meslek ahlakı demek, meslek ahlakı olan bir sağlık profesyoneli kalkıp da örnek verecek olursak,“kanserin ilacını ben buldum, bunun dermanı bende” diye yapmış olduğu bir karışımı insanlara sunamaz. Hani bir ilacın ilaç olabilmesi için geçmesi süre asgari 30 yıl (STK başkanı, HCR).

Türk Tabipleri Birliği yetkilisi de geçmişte sağlık konulu yayınların etik boyutları üzerine yapılmış çalışmalardan ya da girişimlerden söz ederek bu konudaki enerjinin yeterli gelemediğini ifade etmektedir:
-   Sağlık haberciliği konusunda (…). Doğrusu biz geçmiş yıllarda benim de içinde yer aldığım, daha etkin bir çaba içerisindeydik bu alanda. Fakat sağlık alanında işte bu 99’larda “Sağlık Bilinci ve Medya” diye toplantılar. Özel bir isim olarak Mustafa Sütlaş, bir doktor arkadaşımız. Onun da katkılarıyla yürüttüğümüz bir faaliyet vardı. Fakat sağlık alanında piyasalaştırmanın akıl almaz hızı karşısında kimi alanlara yetemeyen, yetişemeyen bir noktaya ulaşmış olduk.  İşte bu da çok kendince naif, mütevazı ama bence bir iddiayı da içeren, acaba sağlık alanında habercilik alanında herkesi suçlamaksızın ortaya bir laf olarak söylüyorum, “Etik bir çerçeveyi korumak mümkün müdür”ün çabasıydı aslında yürüttüklerimiz. Elbette biliyorduk piyasanın ve yönlendirici kuvvetlerin neler olduğunu. Ama orada yetememiş olduk ve bütün sağlık alanında yürütülen tırnak içindeki saldırgan tutum karşısında enerjimiz oralara yetemedi. Daha işte özlük hakları gibi daralmış ya da hekimlik değerleri dediğimiz kendi alanımıza enerjimizi çekmek durumunda kaldık (TTB).

Medya profesyonellerinden alınan belli başlı görüşler ise şöyle sıralanabilir:
-   Bu sorunun kökeninde şu var. Bizdeki medya diğer başka konularda da ne kadar dengeli, tutarlı, ölçülü ve bilimsel yayın yapıyorsa bu konularda da o kadar yaptı. Ama ne yazık ki ‘mal bulmuş mağribi’ gibi bir yaklaşım sergileniyor. Yani bu Kuş Gribi’nde de böyle oldu. Domuz gribinde de böyle oldu. Yani bu konu abartıldı, köpürtüldü(…). Oysa serinkanlı, ölçülü, duyarlı ve bilimsel temeli tabanı olan yayınlar yapılmalıydı. Biraz abartıldı o konular (MGK).
-   (…) çok şey abartıldı. Ama bu bir manipülasyon değil. (…) burada iki ayrı parametre var: Biri haber kanalları, diğeri de prime time kanalları. Siz bir habere gidersiniz. Aynı haberdir. Haberi tanıyamazsınız prime time kanalında. Ya bu haber bu haber değil ki… (…). Manipülasyon ve spekülatif haberler yapılıyor prime time kanallarında. Haber kanallarında öyle bir şey değil. Haber kanalları tamamen bakanlığa bağlıdır. Bakanlığın sitesi açıktır. Bakanlığın sitesinde işte ölü sayısı bugün kaça ulaşmıştır onu verirsin. Onun yarışı da ayrıdır. Onun yarışı da odur yani (BÇ).
-   Doğru düzgün bilgiler veriliyorsa ve gerekli bilgiler veriliyorsa ahlaki bir çalışmadır. Ama eğer falanca ilacın, filanca hastanenin, falanca doktorun reklamını yapmaya yönelik bir takım alt niyetler besleyen bir çalışmaysa etik anlamda çok da “aferin” diyemeyiz (MGK).
-   Etik açıdan da iyi. O da düzenlemelerle ilgili bence. Düzenlemeler son derece sıkı, katı. Çerçeve çok net, çok belirgin. Bir de aslında sağlık hizmetleri ve ilaç sanayi falan son derece profesyonel sektörler. Yani sağlık hizmetlerinde dünya çapındayız. Tabi alınacak daha epey bir mesafe var ama kötü durumda değiliz. Yani ilerliyor (GI).
-   Acaba bu araştırma gerçekten bir bilimsel çalışma mı? Yoksa o alanda çıkan bir ilacın daha fazla satmasına dönük bir araştırma mı? Ya da bağımsız görünüyor. Alakasız bir zamanda bir araştırma ortaya çıkabiliyor. Bize diyorlar ki biz bunu kendi başımıza yaptık. A araştırma şirketi. Sonra bakıyorsunuz ki bir başka ilaç şirketi, diyelim ki sağlık ocağında yazılması engellenmiş bu nedenle de uzman hekim zorunluluğu gelmiş önemli bir ilacın satış payı düşmüş, onu tekrar sağlık ocağındaki doktor rahatça yazabilsin diye araştırma yaptırıyor ilaç şirketleri. Bunu süzmeniz lâzım. Ya da mesela televizyonlara son dakika müthiş bir araştırmamız var diyorlar. Olağanüstü bir çalışma yaptık. Tamamen palavra. Yani bu anlamda şikâyet edenlerin kendi alanlarında da aynı özeni gösterdiğini görmeyi arzu ediyor gazeteciler. Çünkü genel bir bakış açısı var. Medyayı eğitelim her şeyi çözelim, yok böyle bir şey.  Medyayı eğitelim diye bir şey yok. Medyayı yalnız bilgilendirebilirsiniz. Benim süzgecimin deliklerinin daha dar olması ve daha az hata yapmama dönük bilgilendirmelerin sayısı artabilir. Çünkü bunun yöntemi çok basit (GBL).
-   Çünkü bu işi biz yapıyoruz, gazetecilik mesleğini yapan biziz. Problemlerle biz karşılaşıyoruz, nasıl çözeceğimizin yol haritasını da üretiyoruz. Yani hem ESAM’ın hazırladığı kendi etik kuralları, hazırladığı bildirgeler var. Gazeteciler Cemiyeti’nin Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’nin içerisinde sağlık söz konusu. Bunların dışında bizim her uzmanlık derneği ile ilgili yaptığımız toplantılar da var. Nedir? Kan transfüzyonu ile ilgili toplantı yapıyoruz. O meslek grubu diyor ki şu konularda hatalı haberler yapılıyor, biz bundan rahatsızız. Biz de diyoruz ki kullandığınız şu anlamda bu dil hatalı. Bu işin halka açılabilir olması lâzım, sağlığın bir elitist yaklaşımla doktorlar arasında kalacak bir dil olmaya hakkı yok diyoruz ve sonunda bununla ilgili ortak bir payda çıkıyor.  İşte intihar haberlerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği gibi. Bunlar bizim belirlenmiş kurallarımız. Sağlık habercileri bunların hepsine uyuyor (GBL).