Son yıllarda dikkati çeken Deli Dana, Kuş Gribi, Domuz Gribi,
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi gibi salgın hastalıklara ilişkin medya içeriklerini
değerlendiren sağlık profesyonellerinin üçte birden fazlası, bu konulardaki
medya içeriğinin “Doğru ve yeterli bilgi içermediği” görüşündedirler (f=27,
%38,6). Yine üçte birden fazlası medya içerikleriyle “Panik, endişe, kaygı ve
korku yaratıldığına” dikkati çekmektedir (f=24, %34,3). Genel olarak “olumsuz
ve sorunlu” bulanlar (f=18; %25,7) ile “Abartıldı, çok büyütüldü (f=17; %24,3)”
diyenler dikkate alındığında, daha çok olumsuz ya da eleştirel görüşlerin ön
plana çıktığı söylenebilmektedir. 8 kişiye sorulmayan bu soruya, 1 kişi cevap
vermemiş ya da yorumda bulunmamıştır. Görüşülen 50 doktor ve diş hekimi
arasından elde edilen görüşler de benzer şekildedir.
Tablo
44. Deli Dana, Kuş Gribi, Domuz Gribi, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi gibi
son yıllarda yaşanan
salgın hastalıklar konularında yapılan yayıncılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? (Sağlık)
salgın hastalıklar konularında yapılan yayıncılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? (Sağlık)
|
Frekans
|
%
|
Doğru, yeterli bilgi verilmedi, yanlış bilgi verildi, bilgi
kirliliği oldu, kafa karıştırıldı
|
27
|
38,6
|
Panik, endişe, kaygı, korku yaratıldı
|
24
|
34,3
|
Genel olarak olumsuz, sorunlu, kötü, sorumsuz buluyorum
|
18
|
25,7
|
Abartılı, çok büyütüldü
|
17
|
24,3
|
Kısmen olumlu, kısmen sorunlu buluyorum
|
12
|
17,1
|
Ticari kaygı / reyting kaygısı ön plandaydı
|
9
|
12,9
|
Uzman olmayanlar bilgi verdi / Uzmanlar konuşmalı, uzmanlara
danışılmalıydı
|
7
|
10,0
|
Bir sorun görmüyorum, olumlu buluyorum
|
6
|
8,6
|
Uluslararası ölçekli bir konuydu, konjonktüre uygundu
|
6
|
8,6
|
Çocuklara yönelik endişe yaratıldı, çocuklar kullanıldı
|
3
|
4,3
|
Diğer
|
34
|
48,6
|
N
|
70
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
1
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
8
|
|
Tablo
45. Deli dana, kuş gribi, domuz gribi, Kırım-Kongo kanamalı ateşi
gibi son yıllarda yaşanan
salgın hastalıklar konularında yapılan yayıncılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? (Medya)
salgın hastalıklar konularında yapılan yayıncılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? (Medya)
|
Frekans
|
%
|
Panik, endişe, kaygı, korku yaratıldı
|
30
|
55,6
|
Doğru, yeterli bilgi verilmedi, yanlış bilgi verildi, bilgi
kirliliği oldu, kafa karıştırıldı
|
17
|
31,5
|
Abartılı, çok büyütüldü
|
17
|
31,5
|
Bir sorun görmüyorum, olumlu buluyorum
|
10
|
18,5
|
Ticari kaygı / reyting kaygısı ön plandaydı
|
10
|
18,5
|
Kısmen olumlu, kısmen sorunlu
|
9
|
16,7
|
Genel olarak olumsuz, sorunlu
|
4
|
7,4
|
Diğer
|
11
|
20,4
|
N
|
54
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
1
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
4
|
|
Deli dana, kuş gribi, domuz gribi, Kırım-Kongo kanamalı ateşi
gibi salgın hastalıklar konusunda yapılan yayıncılık konusunda görüşülen sağlık
profesyonellerinden alınan belli başlı yanıtlar şunlardır:
- Şimdi
şöyle bir durum da var Domuz gribi ile ilgili olarak: 1918 yılında çok ciddi
bir salgın yaşandığını biliyor musunuz dünyada? Tabii İspanyol gribi. Aynı şey
işte, H1N1. Onun tarihsel boyutu ile ilgili bir çalışma yapıyoruz biz de. Hatta
onunla ilgili ben geçen hafta Londra’ya gittiğimde orada bir çalışma sundum.
“1918-19 Salgınından Öğrendiğimiz Dersler” diye.… (…). Batı dünyası hemen hemen
her bir hastayı dokümante etmiş iken Türkiye’de o dönemde ne olduğuna ilişkin
hiçbir şey yoktu. Sonuç olarak Türkiye’ye döndükten sonra burada tabii ki
Osmanlı arşivlerine girerek bir takım çalışmalar yaptık. Gerçekten Türkiye de
etkilenmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi, son yılları, ama çok ciddi
bir etkilenme var… (BAA).
- Siz
bir önceki yıl grip sayısını bilmelisiniz, o gribin tipleri arasında bir
değerlendirme yapabilecek bilgiye sahip olmalısınız ki bu seneki tablonun söz
edilen biçimde tablo olup olmadığına dair bir yorum yapabilesiniz. Böyle bir
şey yok. Yani orada bakanlık size çıkıp da ‘Bu hafta 15 tane vaka oldu, iki
tanesi öldü’ dediği zaman geçen sene bu zamanda kaç vaka olmuştu sorusunu
sormayı aklınıza getirmez de sadece onu yazarsanız, isteminiz dışında bu
sürecin bir parçası haline gelmiş olursunuz (Sağlık alanında bir sivil toplum
örgütü başkanı, doktor, yazar, MSD).
- (Domuz
gribi konusunda) Tüm ülke 2’ye bölündü (Aşı). Yaptırmalı mıyız? Yaptırmamalı
mıyız? Bu da neden: yeterince bilgilendirilmedik. Kişiler bu konu hakkında
yeterince bilgi sahibi olamadılar. Bizi yanıltacak kanallara yöneldik,
İnternete, televizyona yöneldik…. Panik yaratan bir olay oldu (STK Başkanı,
AD).
- Domuz
gribi olayı özeldir. Çünkü gerçeği yansıtmayan bir hadisenin dünyayı nasıl
paniğe soktuğunu ve siyasi anlamda kullanıldığını gördük. Özellikle incelenmesi
gereken bir konu. Çünkü bunun çok ciddi ekonomik sonuçları oldu. Meksika çöktü.
Meksika acaba çökünce Amerika’da ne oldu? (NTM).
- Medya
işin tabii ki sansasyonel boyutlarında ve halkın korkutulmasında, salgının
abartılmasında medyanın çok önemli suçu var bence. Şimdi mesela şu andan
itibaren Türkiye’de böbrek yetersizliğinden ölen insanları televizyondan ilan
etmeye başlasan, işte Diyarbakır’da iki kişi hastaneye kaldırıldı, böbrek
yetersizliği teşhisi kondu, işte Ankara’da üç kişi böbrek yetersizliği tedavisi
görürken öldü, işte İstanbul’da falanca hastaneye bir kişi idrar yapamadığı
için getirildi falan diye. Sen sanki zannedersin ki Türkiye’de böbrek
yetersizliği salgını var. Hâlbuki bunlar her dakika, her yerde oluyor
(…).Hâlbuki grip hastalık; yani bu anormal bir şey değil. Bir de bunları halkı
korkutacak şekilde yapıyorlar. Mesela domuz gribinden çocuk hastaneye
kaldırıldı diyor; ama orada ne gösteriyor sana? Yoğun bakım, ağzında burnunda
tüpler, hortumlar olan bir takım insanlar. İşte bir domuz çiftliği, kaçışan
domuzlar. Böyle ilaçlamalar yapılıyor, sirenleri öterek oradan ambulanslar
geliyor gidiyor. Nedir? Adam grip olmuş yani. Burnu akıyor. Anlatabildim mi?
(AAK).
- Ticari
kaygı ön plandaydı, Maksat ticari kaygı (Bir ilimizin diş hekimleri odası
başkanı, MA).
- Biraz
yaygara kopartmak gibi meydanın da bu konuda maalesef sorumsuz habercilik
yaklaşımı var. Yaygara koparttığı zaman domuz gribi mesela bir sürü aşı heba
oldu. Hükümetin o aşıları bir sürü para vererek yurtdışından getirtmesine sebep
olan etkenler zincirinde meydanın da etkisi çok büyüktür (BBK).
- Tamamen
saptırma ve bilimsellikten uzak (MDR).
- Sağlık
Bakanlığı kontrollü olanlar olumlu toplumu uyarıcı bilgi verici nitelikte (HB).
- Ee
zaman zaman çok bilgisizce, çok erken açıklamalar yapıldı. Hekimler tarafından
da yapıldı, gazeteciler tarafından. Sağlık muhabirleri değildi; çünkü piyasada
aktif olarak sağlık haberciliği yapan insanlar kalmadı. Bir kısmı masanın öbür
tarafında geçtiler. Yine bu alana hizmet veriyorlar. Zaman zaman hatalar oldu.
Virüsün ismini yanlış yazmak oldu, paniğe sevk edici haberler yazmak oldu,
teknik kısımlarda hatalar yapıldı. Sağlık habercilerinin dışındaki insanlar da
bu haberleri yaptı. Paniğe sürükleyen yayınlar da oldu (BS).
- Medya
aslında farklı yansıtmadı. Medya bence olanı yansıttı diye düşünüyorum. Medya
da aslında sonucunda doktorlardan öğreniyor. Sağlık Bakanı kadar hükümet de bir
otorite bu konuda. WHO’nun görüşünü almış (…). Dolayısıyla onlar da onlardan
bilgi alarak, başka Avrupa ülkelerinden piyonlara bakıyorlar. Bir bakıyorlar ki
onlar da aynı şeyi yapmışlar (FŞ).
- Kuş
Gribi çok rahatsız ediciydi. Kuş Gribi sırasında gerçekten terörize olduk.
Geçen seneki grip (…) toplumun sağlığını korumak yerine siyasi bir arena haline
getirildi ve grupların çatışması haline getirildi (…).Herhalde Kırım Kongo en
iyi gidenlerden birisiydi. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, oradaki mesajlar oldukça
iyiydi. Orada biraz karşı fikir de olmadı herhalde. Deli Dana, o da fena
değildi gibi hatırlıyorum. Yani bir panik yaşadık tabii (…). Aslında Deli Dana
var Türkiye’de, biliyoruz yani (…).Oradaki mesajlar kötü değildi ama şeyde Kuş
Gribi ve Pandemik Gripte sıkıntı vardı. Belki gribin tehdidine göre, hastalığın
epidemiyolojisine göre, olayların etkilenen grupların büyüklüğüne göre, karşıt
görüşlerin, karşıt kişilerin fikirlerine göre medyada bir farklılık oldu, hepsi
aynı gitmedi yani (HÖ).
- Bu
“sars olayı” çok tipiktir. Dünya açısından da o mesela hâlâ gerektiği gibi
irdelenmedi. Ben o dönemde hani bir miktar yazmaya çalışmıştım. Birçok yönü ile
toplum mühendisliği uygulamasıdır uluslararası ölçekteki davranış. Domuz
gribinin de ben buna yöneldiğini çok başarılı olmasa bile bir denemesi olduğunu
düşünüyorum (Sağlık alanında bir sivil toplum örgütü başkanı, doktor, yazar,
MSD).
- Bu
arada sadece medyanın değil sağlık kurumlarının da, hekimlerin, üniversitelerin
yönlendirilmelerinde de yanlışlıklar söz konusu. Sağlık hizmeti verenler olarak
bizde yanlışlar yapıyoruz. Ama bizim yanlışlarımız medyanınki kadar abartılı
değil (OA).
Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkili de bu konuda şöyle
konuşmaktadır:
- Şimdi
işin sansasyonel boyutu olduğu için medyanın işin uzmanlarını ve otorite
sayılan kurumları gündeme getirmesi ve onların görüşlerini vermesi lâzım (…).
99 kişi bir taraftayken bir kişi çıkıp da ben öyle düşünmüyorum olay şöyle de
olabilir dediğinde medya hemen olaya şöyle yaklaşıyor(…). Böyle ilgili ilgisiz
insanlar çıkar, böyle güzel reyting yaparlar. Karizmaları vardır. Bir de
bunları böyle medya ön plana çıkarttığı zaman halkın kafası karışıyor;
zannediyor ki otoriteler, bilim adamları, müthiş bir kaos var. Hâlbuki bir
kişi, iki kişi böyle diyor. Hakkıdır, saygı duymak lâzım. Beri tarafta (…) çoğu
böyle derken medya bunu böyle vermiyor. Sahaya nasıl yansıtıyor? Vatandaşın
kafası karışıyor. Ve doğru yapılması gereken şeyi yapmayabiliyor (ZŞT).
Başka bir bakanlık yetkilisi de şunları söylemektedir:
- (…)
sağlıkla ilgili bir haber olduğunda kişilerin davranışlarını değiştiren hem de
büyük grupların davranışlarını değiştiren etkiler ortaya çıkıyor. Çok ciddi
etkileri oluyor. Ha bu konularda da bence makul bir habercilik geliştiğini
düşünüyorum. Daha doğrusu makul bir medya sunumu gerçekleştiğini düşünüyorum.
Tabi ki tartışmaların her iki boyutunu verecek yoksa şöyle bir, hani şu anda
sağlık otoritesi tarafında duran birisi olarak bizim söylediğimizi söylesinler,
vatandaştaki tereddüttü veya başka bilim adamlarındaki tereddüttü hiç
söylemesin gibi bir talebimiz yok. (THM).
Sağlık Bakanlığı’ndan bir başka yetkili bu konuda şu bilgiyi
aktarmakta ve konuyla ilgili şu yorumda bulunmaktadır:
- Şimdi
tamamıyla bizim kontrolümüzde yürüdü o iş. Tamamıyla. Ve bir iletişim
felsefesiyle yapıldı o iş (…). Medya mesela bizden rakam almadan kesinlikle şu
kadar ölü, şu kadar yaralı falan hiçbir şey açıklamadı. Yani buna çok dikkat
etti. (…). medya genel yaklaşımlar itibariyle söylüyorum, bakıldığında daha
farklı bir yayıncılık yapabilirdi (…). …mesela İstanbul’da hayatını Domuz
gribinden kaybettiği anlaşılan bir öğretmenle ilgili bir yayın yapıldı. Yani
biz ona çok şiddetle karşı çıktık ve şey yaptık yayıncılarla falan. Sonra hemen
geri adım attılar. Yani sonraki vakalarda bu kadar böyle hayatını kaybeden
bireyin üzerine çok fazla gitmediler (TGR).
- Taşradaki
muhabirlerin yaptığı bazı şeylere en baştan engel olamadık. Mesela Kayseri’de
hayatını kaybeden bir vatandaşın bütün bilgileri hemen verildi medyaya. Biz
ısrarla dedik ki bu bilgileri kullanmayın. Yani bizden aldığınız rakam
bilgilerini kullanın. İsimleri, aileleri rencide etmeyin. (…) Yani medyanın
bunlara sebep olma açısından çok daha vahim bir şeyi olabilirdi ama olmadı
yani. Bunun için de biz onlara teşekkür borçluyuz. Toplumsal bir olay olduğunu,
insan sağlığı ile ilgili özel bir olay olduğunu kavradılar. Bizimle beraber bu
süreçte sorumlu gazetecilik, sorumlu yayıncılık yapma anlamında iyi bir örnek
verildi diye düşünüyorum ben yani (TGR).
Görüşülen medya profesyonellerinin dile getirdiği kimi
yanıtlar ise şöyledir:
- Doğal
seyrinde, medyanın tavrında çok sorun görmedim hani. Aslında medyanın enforme
olduğu kadar yürüttüğünü düşünüyorum hani.
(…) otoritenin meseleyi ele alışında manipüle edişinde çok direksiyon
hâkimiyeti var mıydı diye sorarsanız, orada bir soru işareti var onu koymak
lâzım (SD).
- Bir
sağlık politikamız yok. Kesinlikle bir sağlık politikamız yok. İşte böyle bir
salgın olursa biz ne yaparız hükümet olarak veya devlet olarak bir düşüncemiz
yok. Dolayısıyla da basın burada bana göre devletten daha iyi davranmıştır onu
söyleyebilirim. (…) işte “ben aşı
yaptıracağım”, “bak ben de aşı yaptırıyorum” diye ortaya çıkan yetkililer oldu.
Hâlbuki sonradan gördük ki bu çok gereksiz bütçeye bir yük olarak karşımıza
çıktı. Bir de Allah korusun bu aşıyı olanlarda belki de çok ters bir şey olacak
diye çok korkuldu (TDN).
- Mesela
kuş gribi konusunda biz de program yaptık, biz konuyu daha ileri bir şeye
taşıdık. Bunun bir ülkenin başka bir ülkeye naklettiği bir virüs olabilir mi?
Endişesi bu belki çok ileri bir şey yani paranoya da diyebilirsiniz buna ama
sorulması gereken bir soru (KÇK).
- Orada
çok garip bir şey oldu, domuz gribinde. Dünya Sağlık Örgütü de Sağlık
Bakanlığı’nı uyardı. Sağlık Bakanlığı da kendine göre bir şeyler yaptı. Aşı
aldı. Aşı almasa “Niye almadın” diyeceklerdi. Aldı, “Niye bu kadar çok aldın”
dediler. Her konuda medya bir şekilde vurdu yani. (…) Sürekli işte şu kadar ölüm, haritalar
çıkarıldı, şurada şu ölümler oldu, herkes Domuz gribi vs. diye medya yarattı panik
havasını (DB).
- (…)
Halkı biraz paniğe sevk eden bir takım yayınlar oldu. Fakat bir taraftan da
şöyle bir güzel tarafı var, biz domuz gribi sayesinde el yıkamayı öğrendik.
Sonrasında da aslında normal grip vakaları azaldı. (Paniğe sevk ettiren unsur)
Belki sıklık. Yayının sıklığı. Yani söylenen şeyler yanlış değildi. (…) Yani
sürekli rakamların değiştiği haritalar. Haberin korkutucu boyutu buradan
kaynaklanıyor. (…) İşte bir kişi daha öldü, bir kişi daha öldü, bir kişi daha
öldü diye aktardığınız zaman çok büyük bir tehlikenin, tehlikenin algılanma
boyutu büyüyor. Tehlike o kadar büyük olmasa bile. (…). Yani o kriz çok iyi
yönetilemedi. Belki de reyting uğruna biraz da kötü yönetildi diyebilirim
(ZZY).
- (...)
bakanlıktan yeterli bilgi akışı olmadığı için biz de sağlık muhabirleri olarak
dışarıdan uzmanlardan faydalanmayı tercih ettik. Onlarda da fikir ayrılığı
fazla olduğu için hem bizim kafamız karıştı, hem vatandaşın kafası karıştı
(YE).
- (…) özellikle televizyoncular her cümlenin
altından bir şey çıkarmaya çalışıyor. Dolayısıyla konuşmacıyı biraz zorluyor.
İstediği şeyi alabiliyorsa ne ala. Sonra görüntüler mesela. İşte kümeslerde
yakılan kazlar, tavuklar vs. aslında bu gibi pandemik durumlarda yetkili
kurumların verdikleri bilgilerle televizyona ya da gazetelerin başlıklarına
yansıyan bilgiler birbiriyle çelişiyor. (…)Fakat tabii bu gibi olaylar sıcak
olaylar olduğu için toplum üzerindeki etkisi de anlık oluyor (…). Tamam bir
tarafta sağlık önlemleri alınıyor ama bir tarafta da gazetecilik yapılıyor.
Maalesef Türkiye’de şöyle bir şey de var. Bir konuda eğer bir duyarsızlık
varsa, ya da ihmal varsa bu medyaya yansımadığı sürece o konuda kimse kılını
kıpırdatmıyor. İşin bu tarafını görmekte de fayda var. Belki bu kadar
sansasyonel haberler yapılmasa, televizyonlar, gazeteler bu kadar üzerine gitmese
belki, belki diyorum, Bakanlık ihmalkâr davranacak (ADA).
- (…)
Türkiye’de turist giriş çıkışını azaltmak için dış ülkeler tarafından böyle bir
şeyin pompalandığı, aslında Türkiye’de mesela kenenin hiç olmadığı, kene hep
vardı ama böylesi ölümcül vakalarla karşılaşılmadığı, bu kenelerin yurt
dışından bir şekilde getirildiği iddiaları söz konusu oldu. Bunlar tabii
insanların kafasını bulandırdı. Aynısı domuz gribi aşısı için de söz konusuydu.
Bu noktada yapılacak şey çok fazla hekimle konuşmak ve yüksek otoritelerin
sesini dinlemek oluyor (…). (Domuz gribiyle ilgili yapılan yayıncılıkta…) Çok
duyarlı bir yaklaşım sergilendi. Umarım gelecekte de Sağlık Bakanlığı başta
olmak üzere ilgili bütün STK’lar sağlıkla ilgili böyle bir konuda bu milli
duyarlılığa sahip olup, böyle bir bilinç geliştirmeye çalışırlar (YSK).