Sağlık konulu yayıncılık alanında en yoğun faaliyetlerin
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yaşandığı görülmektedir. Bu alan birçok
profesyonelin odaklandığı özel bir alan haline gelmiştir (Hartz ve Chappel,
1997). Ülkede 1990 yılı içinde yayımlanan günlük gazetelerdeki yazıların 40’ta
biri, bir şekilde sağlık konusuyla ilişkili bulunmuştur. Yerel televizyon
istasyonlarında ise sağlık konuları en yaygın beşinci konu durumundadır.
1998’de televizyon reklâmları üzerine yapılan bir başka araştırmada, Amerikan
televizyonlarındaki saat bazında yayınlanan 17 reklamdan fazlasının sağlık
bilgisi içerdiği saptanmıştır (Eriksson-Backa, T.y.).
Khalil’in (1999:65) aktardığına göre Avrupa’da 1994 yılında yapılan
bir araştırmada tıp bilgilerinin %63’ünün bir hekimlerden geldiğini
göstermektedir. Medya ise %40 ile ikinci sıradadır. Yayınlar %36 ile üçüncülüğe
yerleşmiş, daha sonra da aile dostları ve eczacılar gelmektedir. Sayek (1999:i)
de bir başka araştırmayı aktarmaktadır: ABD’de 1998 yılında yapılan 2256
deneğin katıldığı bir ulusal araştırmada, katılımcıların %50’sinin orta,
%26’inin önemli derecede medyada yer alan tıbbi yayınlara güvendiği
belirlenmiştir. Katılımcıların %40’ı tıbbi haberleri televizyondan, %36’sı
hekimlerden, %35’i dergilerden, %16’sı ise gazetelerden aldıkları tespit
edilmiştir. Katılımcıların %58’i bu haberlerin ardından önlem aldıklarını,
davranışlarını değiştirdiklerini, %42’si ise daha çok bilgi için doktorlara
başvurduklarını söylemişlerdir.
National Health Council tarafından Roper Starch’ın
Ağustos-Ekim 1997’de gerçekleştirdiği 2.256 yetişkinle telefon görüşmesine
dayalı anketinde çıkan sonuçları açıklanmıştır[1].
Buna göre ABD’li yetişkinler sağlık haberlerini/bilgilerini doktorlardan çok
(%36), televizyondan (%40) aldıklarını söylemişlerdir. %35’lik bir kesim de
dergilere işaret etmiştir. Ancak kronik durumlarda birinci bilgi kaynağının
doktorlar olduğunu da söylemek gereklidir. Ankete katılanların %82’si medyadan
öğrendikleri sağlık haberlerinin daha sağlıklı yaşamalarına öncülük ettiğine
inanmaktadır.%58’i medya içeriklerinden öğrendiği şekilde davranışlarını
değiştirdiğini ifade etmektedir. Örneğin %41’i belirli yiyecekleri yemekten
vazgeçtiklerini ya da daha az yemeyi tercih ettiklerini söylemişlerdir. Diğer
davranış değişiklikleri de egzersiz yapmayı artırma, doktorla konuşma, sigara
içmeyi azaltma ya da bırakma, diyet yapma ya da kilo verme şeklinde ifade
edilmektedir. Bununla birlikte katılımcıların büyük çoğunluğu medyadaki sağlık
konulu içerikleri şaşırtıcı bulduklarını da belirtmektedirler. %68’i “tamamen”
ya da “bir şekilde” medyadaki bilgilerin hangisinin doğru olduğuna inanmakta
zorlandıklarını söylemektedir. Bu durum katılımcıların doğru olmayan bilgiye
sahip olmalarıyla örneklendirilmektedir.
Doktorlar için de medyadaki sağlık konulu içeriklerin önemli
olduğu anlaşılmaktadır. AIDS hastası bir gencin yaşamının medyaya yansıması ve
bu haberlerin gencin yaşamındaki önemi doktorların da ilgisini çekmiştir. 1959
yılında hemofili olduğu şüphesiyle hastaneye getirilen John adlı çocuğun
sonradan AIDS olduğunun anlaşılması ve bunun medyaya yansıması doktorların da
medyaya bakışını değiştirmiştir. Doktorlar da medyanın hastalar üzerindeki
etkileriyle karşılaşmaya başlamışlardır (Young, 2002). “Pew Internet and
American Life Project” kapsamında yapılan araştırmada katılımcıların
yarısı (%51) İnternetten aldıkları
bilgiler doğrultusunda kendi doktorlarına sorular yöneltmişlerdir (Fox, 2005).
ABD’deki sağlık konulu yayıncılık alanındaki önemli sivil
toplum örgütlerinden de söz edilebilir. 1940’da kurulmuş olan American
Medical Writers Association (AMWA), sağlık yazarlığı, editörlüğü ve diğer
iletişim alanlarında başı çeken organizasyondur. Uzaktan eğitim, sertifika
programları, düzenli konferanslar ve çalıştaylar, İnternet şebekesi, iş
servisi, bağımsız gazeteciler yönlendirmesi, hakemli ve indeksli AMWA
dergisiyle dikkati çekmektedir. “Tıbbi iletişimciler” çerçevesi altında
birliğin ABD, Kanada ve dünyanın 30 diğer ülkesinden 5.600’den fazla üyesi
mevcuttur. Üyeleri yalnızca gazeteciler değildir; ilaç şirketleri,
üniversiteler, tıp fakülteleri, hastaneler, kar amacı gütmeyen organizasyonlar,
devlet kurumları, dergiler ve daha başka diğer işletme ve organizasyondan ve
pek çoğu da bağımsız gazeteci olarak çalışan üyeleri vardır[2].
Birliğin tıbbi iletişimcilerin dikkat etmeleri gereken etik kodları da
bulunmaktadır[3]. Bu 8
ilkede tıbbi iletişimcilerin dikkat etmesi gereken belli başlı noktalara işaret
edilmektedir.
ABD’deki Assosiation of Health Care Journalists (Sağlık
Habercileri Birliği-AHCJ), 1.300’ün üzerindeki üyesiyle dünyadaki en
kalabalık sağlık habercileri örgütüdür. Bağımsız, kar amacı gütmeyen
organizasyon, insanların sağlık konularını anlamlarını sağlamayı
amaçlamaktadır. 1997’de resmi olarak kurulmuş olan birlik, sağlık
haberciliğinde kalitenin, doğruluğun ve farkındalığın geliştirilmesini misyon
edinmiştir[4].
Birliğin amaçları şu şekilde tanımlanmıştır[5]:
1) Kamusal
ve ticari yayınlar için sağlık haberciliğinde en yüksek haber yazma, düzenleme
ve yayımlama standartlarını desteklemek,
2) Sağlık
haberciliğinin tüm türlerini kapsayacak şekilde güçlü ve canlı bir gazeteciler
topluluğu geliştirmek,
3) Sağlık
haberciliğinin haber merkezinde, endüstride, kamuoyunda bir bütün olarak
önemini artırmak,
4) Gazeteciler
ve haber kaynakları arasında her birinin kamuya daha iyi nasıl hizmet
edebileceklerine ilişkin anlayışı geliştirmek,
5) Kamuoyuna
serbest bilgi akışını desteklemek,
6) Sağlık
haberciliği yapan gazetecilerin profesyonel gelişim fırsatlarını iyileştirmeyi
desteklemek.
AHCJ’nin ilkeler beyannamesinde de birlik üyelerinin sağlık
haberi yapan gazetecilerin özel bir sorumluluğa sahip olduğuna inandıkları
belirtilerek Ek 5’de de sunulan “Society
of Professional Journalists”in etik kodlarına işaret edilmektedir[6].
AHCJ’nin beyannamesinde sağlık muhabirinin profesyonellik, içerik ve doğruluğu
sağlamasına yönelik özel ilkelere de yer verilmiştir. Sağlık haberlerinde
objektiflik ve güvenilirliği sağlamak üzere muhabirlerin sağlık haberi yaparken
haber kaynağının seçilmesi ve araştırmanın nasıl yapılacağından başlayarak
dikkat etmeleri gereken belli başlı noktalar açıklanmıştır. Muhabirin
bağımsızlığı ve konunun bağlantılı olduğu diğer boyutlarla da ilişkili olarak
bütünlüğü ve habercinin sorumluluğu ise ayrıca açıklanmıştır. Söz konusu
ilkeler beyannamesi Ek 6’da sunulmaktadır.
Ayrıca “HealthNewsReview.org” adlı medyadaki haberler
üzerine bağımsız uzman yorum ya da değerlendirmelerinin yayımlandığı İnternet
sitesinden de söz edilebilir. Bu sitede günlük olarak medyada çıkan sağlıkla
ilgili haberler konunun uzmanları tarafından değerlendirilmekte ve yorumlanma
durumuna göre beş yıldız üzerinden kamuoyuna duyurulmaktadır. Sitede ayrıca
hastaların ve doktorların sağlık haberlerinde beğendikleri ve beğenmedikleri
yönlere ilişkin bilgilendirme de yapılmaktadır. Ayrıca daha iyi haberler
yapılabilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalar da sitede video görüntüler,
kaynaklar, bağlantılar ve yardımcı olabilecek kişilere ilişkin iletişim
bilgileri eşliğinde sunulmaktadır. 14 Şubat 2013 tarihi itibarıyla sitede 1865
değerlendirme yapılmıştır. Bunların %15’i beş yıldız, %25’i dört yıldız, %27’si
üç yıldız, %22’si iki yıldız, %7’si 1 yıldız ve %4’ü sıfır yıldız almıştır.
Ayrıca sitede her bir gazete ya da televizyon kanalının haberlerine ilişkin
değerlendirmelere de ulaşmak mümkündür.
Televizyonda sağlık programcılığının geçmişi hakkında bilgi
aktaran Baydur’un (2010:95) ifadesine göre tıp-sağlık temalı sağlık
programlarının “Show” haline gelerek son dönemde yüksek reyting almaları ilk
olarak 2008’de Amerikan CBS kanalında yayımlanan ‘The Doctors’ programıyla
başlar. Programın yapımcılığını Oprah Winfrey’in programındaki bölümüyle
ünlenmiş ve sonra kendi programını yapmış olan psikolog Dr. Phil üstlenmiştir.
İki hekim tarafından sunulan program ayrıca Kanada, Meksika, İrlanda,
Finlandiya ve İsveç’te de günlük olarak gösterilmiştir. 2009 yılında yine
Winfrey’in programıyla ünlenen kalp cerrahı, Amerikalı-Türk Dr. Mehmet Öz’ün
“The Dr. Oz Show” NBC kanalında gösterime girmiştir. Bu sayede Winfrey’in
programındaki Dr. Mehmet Öz’ün bölümü ve Discovery Health kanalında yayımlanan
“Live Transplant (Canlı Nakil)” gibi belgesel nitelikli programlar, bu alandaki
temelleri atmıştır. Ayrıca The Dr. Oz Show’un Türkçe tercüme edilen bölümleri
2009 yılında Star TV’de Türkiye’de de yayımlanmıştır (Baydur, 2010:96).
Hastane dizilerinin sayısındaki artış da ilgi çekicidir.
Çünkü Baydur (2010:100) ABD’de 2000 yılından itibaren yayıma giren hastane
dizisi sayısının 24 olduğunu belirtmektedir. Grey’s Anatomy, House M.D. ve Nip
Tuck bunlar arasında öne çıkan dizilerdir. Türkiye’de de Grey’s Anatomy’nin bir
uyarlaması Show TV’de “Doktorlar” adıyla yayımlanmış, House M.D. TNT’de ve Nip
Tuck da e2 ve CNBC-E’de gösterilmiştir (Baydur, 2010:100-110).
Sağlık konulu yayınların içeriklerine yönelik yabancı
literatürde yer alan eleştiriler ise genel olarak sağlık konularının nasıl
yayınlanacağı, yayınlanması gerektiği, yanıltıcı, eksik, hatalı sağlık
yayınlarında kim(ler)in sorumlu/suçlu olduğu noktalarında düğümlenmektedir.
Doktor ve bilim insanları, özellikle tamamlanmamış, geçerli ve güvenilir
sonuçları teyit edilmemiş, doğru olmayan, yayın zamanlaması hatalı olan tıbbi
içeriklerin halkla sunulması ve halkın yanıltılması anlamında gazetecileri
eleştirmektedirler. Örneğin Ransoff ve Ransohoff (2001), “Sensationalizm in the
Media (Medyada Sansasyonelizm)” başlıklı makalelerinde, sağlık haberlerinin
çoğu doğru, adil ve dengeli iken, sansasyonel haberlerin daha çok az özen
gösterilmesinden kaynaklandığını belirtmekte ve gazetecileri daha sorumlu
davranmaya çağırmaktadırlar.
Sağlık haberlerinin “kısa olmasını” bir sorun olarak
tanımlayan Levi (2001:16) bu durumun beş gerekçesini “Açıklık, basitlik,
kutuplaştırmak, yoğunlaştırmak ve kişiselleştirmek” şeklinde ifade etmektedir.
İçerik ve konularda basitlik ve açıklığı sağlamak adına habercilerin birçok
ayrıntıyı atladığını belirten Levi, sağlık haberlerinin bu şekilde sorunlu hale
geldiğini açıklamaktadır.
Shuchmann (2002) da sağlık konulu yayıncılığın ana problemlerini
“Sansasyonellik, yanlış etkileme, çatışma merakı uyandırma, takip eksikliği ve
konuların gerekli ve yeterli olarak araştırılmamış olması” şeklinde
sınıflandırmaktadır.
ABD’de bilim insanları üzerine 1997 yılında gerçekleştirilen
bir anket çalışmasının bulguları; katılımcıların çoğunluğunun gazetecilerin
yeni bulguları açıklayabilmek için istatistikten yeterli düzede anlamadığına,
bilim ve teknolojinin doğasını anlamadığına ve bilimsel gerçeklikten çok
sansasyonelizme daha çok ilgi duyduğuna inandığını ortaya koymaktadır (Akt.:
Shuchman, 2002).
Voss (2002) da çalışmasında ABD’deki 5 orta batı eyaletinde
yayımlanan gazetelerdeki 115 muhabire uyguladığı anket sonucunda %66 ile %85
aralığında katılımcının sağlık haberi yapmayı “bazen zor” ile “Genellikle her
zaman zor” seçenekleri arasında tanımladığını belirtmektedir. Bulgular
muhabirlerin karmaşık sağlık konuları ve istatistiklerini anlamakta yeterli
düzeyde eğitime sahip olmadıklarını koymuştur.
Hinnant (2006) sağlık muhabirlerinin tartışmalı konulara
uzak durduğunu; çünkü ya konuyu anlayamadıklarını ya da tıbbi kaynaklara
güvendiklerini söylemektedir. Bu durum yayına hazırladığı içeriğin geçerli ve
güvenilir olmasından da sorumlu olan meslek profesyonellerinin sorumluluklarını
tam anlamıyla yerine getirmedikleri, içerikleri denetlemedikleri, kendilerini
yetiştirmedikleri, geliştirmedikleri ve sadece içerik inşasında kullandıkları
kaynaklara güvendikleri yorumunu beraberinde getirmektedir.
“Amerika’da sağlık muhabirinin genel profili nedir?” ve
“Teorik olarak sağlık haberinin çerçevelenmesinde hangi mesleki pratikler
etkilidir?” sorularına yanıt arayan Viswanath ve diğerlerinin (2008) çalışması
da dikkat çekicidir. Amerika’da 463 yaygın ve yerel medya kuruluşundan sağlık
konulu yayıncılık yapan 468 muhabir ve editör üzerinde gerçekleştirilen
araştırmada elde edilen veriler, bu kişilerin % 70’inin lisans ve % 8’inin lise
mezunu olduğunu, haberlerde kullanılan orijinal fikirlerin çoğunlukla haber
kaynaklarından, basın toplantılarından ya da haber bültenlerinden geldiğini
ortaya koymaktadır. “Kamuoyunu etkileme potansiyeli olan” ve “yeni bilgi ya da
gelişmeyi konu alan” haberlerin daha çok haber değeri taşıdığı belirlenmiştir.
Bununla birlikte Wall Street Journal emekli editörü Jerry
Bishop (1999:75) ABD’deki sağlık haberciliğinde yaşanan olay ve gelişmeleri
aktarırken şöyle demektedir:
- “Basının
yanlış yönlendirilme sorunları her zaman olabiliyor. Eskisi kadar olmamakla
beraber, halen bu tür durumlar ortaya çıkabiliyor ama insanları yanlış yönlere
sevk edebilecek bu tür hatalar gitgide azaldı. Artık herhalde gazeteciler tıp
haberlerin nasıl hazırlayacaklarını öğrendiler ve eskiye nazaran çok daha
güvenilir bir şekilde çalışıyorlar. Süpermarkette satılan tabloid gazetelere
halk güvenmiyor ama New York Times gibi ciddi gazetelerde yazılan haberler daha
güvenilir bir hal aldı. Büyük son söz şu: Sizin bütün bu sıkıntılarınızdan
kurtulmanız için bence iş güvencesi birinci şart. Bunu sağlamak için de
sendikalaşmak temel sorun.”
[1] “Media Are a Major
Source of Health and Medical Information, Surpassing Even Doctors, Says New
National Health Council Survey” (T.y.). 1 Ocak 2013 tarihinde şu adreste
erişilmiştir: http://www.prnewswire.com/news-releases/media-are-a-major-source-of-health-and-medical-information-surpassing-even-doctors-says-new-national-health-council-survey-77878472.html
[2] “What is AMWA”
(T.y.). 24 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://www.amwa.org/default.asp?id=111
[3] “AMWA Code of
Ethics” (T.y.). 24 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://www.amwa.org/default.asp?id=114
[4] “About AHCJ” (T.y.).
24 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir: http://healthjournalism.org/about-jump.php;
“History of AHCJ” (T.y.). 24 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://healthjournalism.org/about-history.php
[5] “Mission &
Goals” (T.y.). 24 Ocak 2013 tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://healthjournalism.org/about-missionGoals.php
[6] “Statement of
Principles of the Association of Health Care Journalists” (T.y.). 24 Ocak 2013
tarihinde şu adreste erişilmiştir:
http://healthjournalism.org/secondarypage-details.php?id=56