Türkiye’de sağlık haberciliğinin gelişimi ilk yayınlardan
başlayarak ayrı alt başlıklar halinde açıklanmıştır.
2.2.1.İlk Yayınlar
Türkiye’de sağlık haberciliğinin tarihsel gelişimi Öğüt’ün
(2013) “Türkiye’de Sağlık Haberciliğinin Tarihsel Gelişimi ve Hürriyet Gazetesi
Örneği” başlıklı doktora tezinde ele alınmıştır. Proje kapsamında da
desteklenerek hazırlanmış olan tezde ülkenin ekonomik, siyasi ve toplumsal
gelişmelerine paralel olarak sağlık ve medya alanında gelişmeler ve bunların
sağlık haberciliğini de etkileyen yansımaları sağlık haberciliğindeki
gelişmelerle birlikte açıklanmaya çalışılmıştır. Bu başlık altında büyük ölçüde
söz konusu tezden hareketle Türkiye’de sağlık haberciliğinin gelişimi üzerinde
durulacaktır.
Sağlık haberciliği özelinde belli başlı kilometre taşlarını
sıralamaya öncelikle ilk gazeteler ve mesleki uzmanlık yayınları olan tıp
dergileriyle başlanabilir (Öğüt, 2013:124). Koloğlu (1997:28) Osmanlı döneminin
ilk Türkçe gazetesi olan Takvim-i Vekayi’den (1831) başlayarak sağlık haberlerine
yer verildiğini; hatta Ceride-i Havadis’te (1840) de “soru-yanıt” içeren sağlık
konulu yazıların bulunduğunu belirtmektedir. Tercüman-ı Hakikat’te (1878) yazan
Ahmed Midhat dönemin bilim ve sağlık yazarıdır (Koloğlu, 1997:46-52).
Bu ilk gazete yazılarından sonra 1849’da “ilk basılı
bilimsel dergi” olan Vekayi-i Tıbbiye yayımlanmaya başlamıştır. Dergi “halkın
sağlıkla ilgili olarak eğitilmesi, kolay uygulanabilecek bilgilerle
donatılması, ülke içindeki tıbbi olayların açıklanması, yurt dışındaki tıbbi
olayların çevrilerek aktarılması ve bazı ilaç ve tıbbi malzemelerin doktorlara
tanıtılması” amacıyla yayımlanmıştır (Koloğlu, 1997:39). Ardından 1871’de
Ceride-i Tıbbiye Askeriye dergisi onu izlemiştir. Dergi dönemin tanınmış tıp
doktorlarının makalelerini yayımlamıştır. Daha sonra birkaç kez isim değiştiren
dergi son olarak GATA Bülteni adıyla yayımını halen sürdürmektedir. İstanbul
dışında yayımlanan ilk süreli tıbbi yayın ise 1910’da Trabzon’da yayın hayatına
başlayan ve Anadolu’da çıkarılan ilk Türk tıp dergisi olma sıfatını da taşıyan
Hekim dergisidir (Öğüt, 2013:127).
1928’de Latin harflerinin kabulüne kadar geçen sürede Arap
harfleriyle Türkçe olarak yayımlanan 74 süreli yayın olduğu belirtilmektedir
(Öğüt, 2013:129). Ardından okuma yazma seferberliğiyle birlikte basında “basit
bir anlatım ve hafif içeriklerin yer almasına özen gösterilmesi” doğrultusunda
sağlık ve tıp terminolojisindeki bilginin topluma yansıtılması amacıyla anlatım
dilinin sadeleştiği belirtilmektedir. Örneğin Tan gazetesinde (1935) Lokman
Hekimin Öğütleri başlığı altında verilen bilgilerde Latince terim ya da bilim
adamlarının anlatımlarına yer verilmemiştir (Koloğlu, 1997:54).
İkinci Dünya Savaşı’nın “kıtlık” ya da “yokluk” günlerinde
gazete satışları düşerken devreye radyo girmiştir. 1938’de yayıma başlayan
Ankara Radyosu, halkın haberdar edilmesinde öncelikli konuma geçmiştir.
Bu dönemde Dr. Galip Ataç’ın haftanın 6 günü
yayımlanan “Evin Saati” isimli programı kolay anlaşılır bir dille sağlık
sohbetlerinin yapıldığı ve dinleyici mektuplarına yer verilen bir program
olarak ün yapmıştır (Koloğlu, 1997:55). İzleyen yıllarda ise “Dertleşme Saati”
ve “Vücudumuzu Çalıştıralım” gibi programlar dikkati çekmiştir (Öğüt,
2013:130).
Bu arada 1966 yılında “Bilimsel bilim yazıları halka doğru
bilgi yayını semineri” diye bir seminerin yapıldığını söyleyen Dizar (1999:23)
“o zamandan bu zamana kadar düşünceler değişmekle birlikte alınan yol fazla
olmamış” demektedir.