Görüşmelerin sonunda görüşülen kişilerin genel görüşleri ya da
izlenimleri dışında, bizzat kendilerinin yaşadığı konularda doğrudan sorular
yöneltilmiştir. Bu sorular özellikle sona bırakılmıştır; çünkü daha önce
sorulan genel izlenimlerine ilişkin görüşlerinin bu bölümde sorulacak kişisel
deneyimlere ilişkin görüşlerin önüne geçmesi ya da onları gölgelemesi
istenmemiştir.
25.1. Kişisel Medya Deneyimi
25.2.
Kişisel Olarak Programa Konuk Olma Yöntemi
25.3.
Kişisel Olarak Konunun Belirlenmesi Deneyimi
25.4.Kişisel
Olarak Maddi Teklifte Bulunulma Durumu
25.5.Kişisel
Olarak Programdan Sonra Geri Dönüş Durumu
25.6.Medya İçeriğinden Etkilenerek Gelen
Hasta Durumu
25.7.Hastaların
Doğru Bilgiyle Gelip Gelmediğine İlişkin Görüşler
25.8.Son olarak eklenen görüşler
25.1. Kişisel Medya Deneyimi
Görüşülen kişilerin bugüne dek herhangi bir televizyon
programına konuk olarak katılıp katılmadıkları ya da medyada herhangi bir şekilde
katılımcı olup olmadıkları sorulmuştur. 11 kişiye sorulmayan bu soruya 3 kişi
yanıt yok demiş ya da yorum getirmemiştir. Dile getirilen görüşler arasında 13
kişi herhangi bir programa katılmadığını söylemiştir (%20). Görüşülen 5 kişi
televizyonda programcı ya da sunucudur. 4’ünün İnternet sitesi vardır ya da bir
sitede yazmaktadır. 6 kişi gazetede yazılar yazmaktadır.
Frekans
|
%
|
|
Evet, bir ya da birkaç kez
|
27
|
41,5
|
Beşten fazla
|
22
|
33,8
|
Hayır, katılmadım
|
13
|
20,0
|
Gazetede yazıyorum
|
6
|
9,2
|
TV’de programın yapımcısı, sunucusuyum
|
5
|
7,7
|
Web sitem var, İnternette yazıyorum
|
4
|
6,2
|
Diğer
|
5
|
7,7
|
N
|
65
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
3
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
11
|
Görüşülen 50 doktor ve diş hekimi arasından “Herhangi bir
programa konuk olarak katıldınız mı?” sorusuna alınan yanıtlar arasında 20 kişi
bir ya da birkaç kez katıldığı yanıtını vermiştir. 16 kişi de bu sayının beşten
fazla olduğunu dile getirmiştir. “Hayır, hiç katılmadım” diyenlerin sayısı
8’dir. 4 kişi bir gazetede yazdığını, 3 kişi bir televizyon kanalında bir
programın yapımcısı ya da sunucusu olduğunu, 3 kişi de kendi web sitesinin
olduğunu ya da bir web sitesinde yazılar yazdığını söylemiştir.
25.2.
Kişisel Olarak Programa Konuk Olma Yöntemi
Katıldıkları programlara nasıl konuk olduklarına ilişkin
soruya alınan yanıtlar, çoğunlukla “Beni çağırdılar, bana ulaştılar, beni
tanıyorlar (f=32, %68,1)” şeklindedir. Bağlı bulunduğu kurum aracılığıyla
ulaşılan kişilerin sayısı 11’dir (%23,4).
Frekans
|
%
|
|
Beni çağırdılar, ulaştılar / Beni tanıyorlar
|
32
|
68,1
|
Bağlı bulunduğum
kurum aracılığıyla katıldım
|
11
|
23,4
|
Mesleki etkinlik,
kutlama nedeniyle çağrıldık
|
2
|
4,3
|
Diğer
|
5
|
10,6
|
N
|
47
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
7
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
25
|
25.3.
Kişisel Olarak Konunun Belirlenmesi Deneyimi
Katıldıkları programların konularının nasıl belirlediğine
ilişkin soruya 44 kişinin yaklaşık dörtte üçü konunun önceden belli olduğunu
söylemiştir (f=31; %70,5). 15 kişi ise konunun kendileri tarafından
belirlendiğini dile getirmiştir. 2 kişi daha farklı görüş belirtmiştir.
25.4.Kişisel
Olarak Maddi Teklifte Bulunulma Durumu
Katıldıkları programlar nedeniyle herhangi bir maddi teklifle
karşılaşıp karşılaşmadıkları sorusuna alınan yanıtların %92,2’si “Hayır”
şeklindedir (f=47). Ancak 2 kişi maddi bir teklifte bulunulduğunu söylerken, 2
kişi de yayın kanalından para istenildiğini söylemiştir. 10 kişi ise daha
farklı açıklamalarda bulunmuştur. Görüşülen 50 doktor ve diş hekimi için de
durum benzer şekildedir.
Frekans
|
%
|
|
Hayır
|
47
|
92,2
|
Evet
|
2
|
3,9
|
Biz üste para verdik / Onlar bizden para istedi
|
2
|
3,9
|
Diğer
|
10
|
19,6
|
N
|
51
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
5
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
23
|
Bu konuda önemli bulunabilecek bazı görüşler şu şekilde
aktarılabilir:
- Maddi teklifte de talepte de bulunan oldu. Ne yapmamı bekliyorsun? Bugün maddi yönünü
belirlemeden yapabileceğiniz ne iş kaldı? Güzel gözleriniz uğruna ancak size
aşk teklifinde bulunurlar. Ama size sayfa vermez. Adamın ekmeği oradan dönüyor.
Gazeteler yerlerde sürünüyor. Dünyada küçük gazeteler 1 milyon adet satarken
700 bin 800 bin satarken bir Hürriyet 400 bin satıyor. Hiç beklemediğiniz bir
zaman gazetesi 1 milyona yaklaşıyor. Yani bütün bunlara baktığınız zaman
mutlaka karşılığını buluyorsunuz (MM).
- Bende
maddi talepleri olmadığı gibi benim de onlardan maddi taleplerim olmadı. Hiçbir
televizyondan bana bir kuruş girmedi; fakat maddi talepleri olan değil de
televizyona maddi talep götürenler var. Bunun da adamları var, piyasası var,
komisyoncuları var. Aracı var, siz o televizyonda insanları tanıyorsunuz. Böyle
bir aracı şeyi var. Diyorsunuz ki falanca kurumun falanca kişiyi hastaneyi; ben
bunların ismini vermiyorum, falanca teşkilat, örgüt neyse buradan söz ederseniz
bu konuşmanın bedeli karşılığı şudur diye bir piyasası var ya da falanca doktora
gidiyorsunuz bir estetikçidir adam söz gelimi ben bunu onlardan duyduklarım;
yani bizzat doktordan duyduğumdur, bana gelmiştir ama ben kabul etmedim. O para
olsaydı ben kabul ederdim diyenler var; diyorlar ki senin adını vereceğiz
geçeceksin bir programa katılacaksın ama bunun için şu bedeli ödeyeceksin.
Bunlar oluyormuş (HD).
- Şöyle
söyleyeyim: Başlangıçta, zaten işin içinde parasal bir şey varsa, katiyen
katılmam, prensip olarak katılmam ( TK).
- Hayır
ben hiçbir programa çıkmak için para vermem ama teklif tabiî ki geliyor ve ben
de kabul ediyorum onu; etmiyor değilim ama bunu Türk Eğitim Derneği veya
dışarıda görmüşsünüzdür asılı Lösemi vb. araştırma kurumlarına bağışlatıyorum.
Programa katılımım karşılığı buralara bağış yapılmasını istiyorum ve bunun için
de bana teşekkür belgesi geliyor. Oraya
verin parayı diyorum (İSU).
- Hayır.
Ama bizim kurumumuza maddi bir götürüsü oldu. Medya bu işleri genellikle para
ile yapıyor (BD).
25.5.Kişisel
Olarak Programdan Sonra Geri Dönüş Durumu
Katıldıkları programdan sonra herhangi bir geri dönüş yaşayıp
yaşamadıkları sorusuna yanıt veren 44 kişi arasından 17’si (%38,6) “Az çok
olduğunu” ve yine aynı sayıda kişi “Çokça olduğunu” söylemiştir. Bu doğrultuda
görüşülen kişilerin yarıdan fazlasının bir şekilde geri dönüş olduğunu beyan
ettiği belirtilebilir. Geri dönüş olmadı diyen kişi sayısı 6’dır. Doktor ve diş
hekimleri için de yanıtlar benzer şekilde sıralanmaktadır.
Frekans
|
%
|
|
Az çok oldu
|
17
|
38,6
|
Çok, çokça oldu
|
17
|
38,6
|
Hayır
|
6
|
13,6
|
Arkadaşlarım, eş dost aradı
|
4
|
9,1
|
Diğer
|
8
|
18,2
|
N
|
44
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
6
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
29
|
Bu konuda önemli bulunabilecek kimi yanıtlar ise şu şekilde
sıralanmaktadır:
- İnanamayacağınız
kadar çok. Ben utanmadan çekinmeden programlarda telefon numaralarımı da
veriyorum. Kişi birebir bana muhatap olsun diye. İnternette de benim cep
telefonum var. Kartvizitlerimde de var. Gece yarısı bile açıp bana derdini
anlatabiliyor müşterim. Kaldı ki TV programından sonra bize buraya en az
200-250 telefon geliyor. Bazı çok önemli konuları açıkladığımda… Bakın bu çalan
ziller hep dünkü programın neticesi. 400’ü aştık. Benim rekorum 1200. Onun için
bu eczanenin dokuz telefon hattı var, dört tane de cep hattı var. 13 telefonla
burada mücadele ediyoruz (MM).
- Günde
100, ortalama 110 tanesine cevap verebiliyoruz. Günde 100 ise, senede 36 bin
mektup falan geliyor (HD).
- Sosyal
ağlarda bulunduğum için, onları hep önceden duyuruyorum hastalarıma. Oraya
gelen övgüler oldu. Çok şükür, yergi hiç olmadı şu ana kadar. Ama zaten
medyanın danışanlarımı etkilediğine inanmıyorum. Bir insanın sadece
tanınırlığını etkiler medya (TK).
- Hasta
ya da müşteri anlamında geri dönüş olup olmadığını bilmiyorum; çünkü
programları bu amaçla yapmadım. Ama kendi programımdan sonra hastalarımdan
“dünkü programınızdaki konuğunuz, konuyu çok güzel anlattı, nerede çalışıyor,
nasıl ulaşabiliriz” tarzı sorular geldi. Bu yüzden sorunuza, kısmen etkisi
oluyor diyebiliriz (ŞT).
- Şikâyet
olmadı. Arayanlar genellikle eski hastalarımızdı ama hiçbir sosyal güvencesi
olmayan hastaları da merkezimize çağırıp ücretsiz tedavi ettik. Neticede
katıldığımız sağlık programı,
hastanemizin halka tanıtımını amaçlayan bir projeydi (BD).
25.6.Medya İçeriğinden Etkilenerek Gelen
Hasta Durumu
Sağlık profesyonellerine, medya içeriklerinden etkilenerek
kendilerine başvuran hasta olup olmadığı da sorulmuştur. Cevap verenlerin üçte
ikiden fazlası “Elbette var” demiştir (f=37, %69,8). “Yok” diyen kişi sayısı
yalnızca 6’dır. Görüşülen 50 doktor ve diş hekimi için de durum benzer
şekildedir.
Frekans
|
%
|
|
Evet, elbette var
|
37
|
69,8
|
Var ama sayısı çok
değil
|
6
|
11,3
|
Yok
|
6
|
11,3
|
Bana yok ama
başkalarına gelenler olduğunu duyuyorum
|
3
|
5,7
|
Diğer
|
9
|
17,0
|
N
|
53
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
6
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
20
|
Konuyla ilgili önemli olarak görülen yanıtlar şu şekildedir:
- Bazen
doğru bilgi ancak yanlış yorumlarla gelebiliyorlar. Bu durum medya içeriğinden
çok kişiyle ilgili bir şey (NT).
- Evet,
fakat salt medya içeriğinden değil. İnternette araştırırken yahut bir
komşusundan öğrenerek gelir. Dolayısıyla sırf o programı seyrettiği için
gelmezler (FÖ).
- Bu
tür şeyler çok olur. Mesela çinko eksikliğini duyuyor ve geliyor. Ben halsizim
yorgunum bende çinko eksikliği olabilir diye gelen hastalar olabiliyor. Tiroit
ile ilgili yanlış algılar oluyor. O konuda başvuran hastalar oluyor. Diyabetin
tiplerini, aşamalarını karıştırıp gelen hastalar oluyor. Özellikle bu
statinlerle ilgili çok yanlış algılarla gelen insanlar oluyor (NTM).
- Her
geldiklerinde farklı bir şey söylüyorlar. Medyadan çok etkileniyorlar ama “medyada şöyle bir şey okuduk, bize bunu
uygula” diyen hasta yok….“Trabzon’da bir doktor varmış, aşı yapıyormuş, kansere
çare bulmuş, Trabzon’a gidelim mi?”, “Erzurum’da bir farmakolog varmış mide
kanserini çözmüş, Erzurum’a gideyim mi?”, “Kütahya’da bizim orada bir ısırgancı
çıktı da, yeni çıktı bu ondan alayım mı?” gibi pek çok (MDÇ).
Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı da şöyle demektedir:
- Hastalarım
bana soruyor hangi diş macununu kullanıyorsunuz? Şimdi bakın hastaların çoğu
(…) kullanıyor. Ben (…) kullanmıyorum. Hastaların çoğu (…) kullanıyor. O
reklamlarda çünkü onun iyi olduğunu düşünüyorlar. Ama aynı zamanda hastalar
macunun iyileştireceğini düşünüyorlar. Hâlbuki önemli olan iyi fırçalamak.
Mesela evet. Macunun etkisini birinci plana alıyorlar. Hâlbuki birinci planda
olan iyi fırçalamadır. Siz kötü fırçalıyorsanız sizin kullandığınız diş macunu
işe yaramaz. İcabında diş macunu kullanmayın ama iyi fırçalayın yani (MDO).
- Tabi. Mesela mikrosfer tedavisi var, şu akıllı
küre bilmeme ne? Onlarla ilgili hakikaten, “işte bana uygun mu?” diye gelenler
çok oldu. Hakikaten uygun olup gönderdiklerimiz de oldu. Bir de şöyle bir şey
var, basın bence burada çok ince bir noktadır o, siz Sağlık Bakanlığı’nın onay
vermediği bir ya da çok daha kullanıma sokmadığı bir şeyi hastaya önermemeniz
gerekiyor. Bizim yasal çerçevede. Ama hasta bunu kendi öğrenip, talep ederse
bunu anlatabilirsiniz. Çok küçük bir trick var orada. “Ben gidip şunu yaptır”
diyemem, hasta benden bilgi isterse, verebilirim diye bir şey var. Basından bilgi alıp, evet olabilir şu
çalışmaya katılabilirsiniz deyip, gönderebilirsiniz de. Yurtdışına giden
hastalarımız da olmuştu. Bu … ilk çıktığında İnternetten takip edip Amerika’ya
gidip çalışmaya katılan birkaç tane hasta tanıyorum ben (MDÇ).
- (Televizyon programları) Yanlış anlaşılmalara
sebebiyet verebiliyor. Yani (…)’ün programlarından sonra buraya gelen hastalara
bakıyorum. Açık konuşayım bunun biz örneklemesini de yaşadık, kalp ameliyatı
yapıp da işte, “ben ilaç kullanmıyorum, çünkü Mehmet Bey’in programında şunları
tavsiye etti, biz bunları yaparak ilaçsız yaşayacağımıza inanıyoruz” şeklinde
bize geri dönüşler oldu. Sizin verdiğinizle halkımızın aldığı arasında bence
ciddi bir takip olması gerekiyor. Siz verdiğinizde her zaman halk sizin vermek
istediğiniz şekilde alamayabiliyor. Burada bu tip programlarda alternatif
tedavileri sunarken halka, opsiyon olarak gösterirken mutlaka işin gerçeğinden
uzaklaşmamak gerekiyor. Bence ipin koptuğu nokta orası oluyor (Mİ).
- Ameliyattan
sonra kumtorbası kullanılması nedeniyle anjiyo olmaktan korkan hastalar.
TV’deki radyal arter “ameliyatın bilekteki bir damardan girilerek yapılması”
haberlerinden sonra anjiyo kararı verebiliyor ya da medyada kalp krizi geçiren
genç insan haberleri çıktığında, sağlık kontrolüne gelen hasta sayısında artış
olabiliyor (BD).
- Bir
damar ameliyatı yapmıştım. İşte orada kullandığım kelime şuydu; yani
televizyonlar da geldi, değişik bir ameliyattı. Kasığından topuğuna kadar kendi
damarını kullanmıştım. Çok uzun bir segment. Kendi damarıyla bypass yapmıştım.
Hastanın da durumu hakikaten çok kötüydü. Yani müdahale edilmese belki bir
hafta on gün içinde ayak kangrene dönebilecek bir hastaydı. Ayağı kurtulmuştu.
Onunla ilgili işte çok uzun bir segment, yaklaşık 60-70 veya 80 cm’lik bir
damar koyduğumuz için. Onu öyle bir gazete haberi gibi yapmıştık o zaman.
Hastaneyi de tanıtım açısından. Ondan sonra tabii ben daha önceden böyle hani
metin yazıp vermiyorduk ilk hastaneye gittiğimizde. Yani SSK hastanesiydi o
zaman. Anlatıyorduk, o anladıklarını yazıyordu arkadaşlar. Örneğin birisi
gazeteye şey başlığı atmış, bir de ulusal basına vermiş, ‘kangren olmak üzere
olan ayak kurtuldu’ gibi. Hani öyle bir ifademiz var. Kangrenli bacağı kurtardı
diye. Ve onun altına yazmış haberi. Ama tabii önce başlık okunduğu için. İnanın
beni, nereden şeyden hatta şöyle bir örnek var. Denizli’de Denizli Devlet
Hastanesi’nin baş hemşiresi dedesini getirdi. O zaman muayenehanem vardı.
Muayenehaneye çıkarken şeyde anladım yani merdivenlerde kokudan anladım. Eyvah
dedim bir kangrenli biri gelmiş. Dedim garanti o haber. Hatta o haberi yapan
arkadaşa dedim, böyle yapılır mı dedim. Türkiye gazetesinde, işte bilmem Akşam
gazetesinde böyle şeylerde yayınlandı yani çoğu yerlerde. Günaydın’da falan. O
zaman Günaydın falan vardı. Ondan sonra yazık getirmiş. Dedim ya hemşire hanım
böyle gelinir mi kangren ama orada öyle yazıyordu. Dedim ya yanlış haber işte.
Yani ondan sonra dedim buraya keşke telefon etseydin falan. Onun gibi
İstanbul’dan, Kırklareli’nden yani yurdun değişik yerlerinden telefon edenler
oldu. Mesela ayağın kesilecek demişler, adam onu okuyor umutlanıyor. Hocam ne
istiyorsan. Dedim ya bu yanlış haber. Ölü dirilir mi? Yani ölünün dirilmesi
gibi bir şey diye telefonda kaç kişiyi geri çevirdim ama o hemşire hanım yazık
başhemşire, bir de almış gelmiş…. İşte ben oradan hareketle çünkü birçok kişi
bir umut tacirliği olmuş oldu. Yani birçok kişi mesela hastaneden çıkmış
benimle temas kurmaya çalışıyor. Buraya gelmeye çalışıyor. Mevcut tedavisini
erteliyor. Ben diyor kabul etmiyorum ameliyat diyor. Belki hemen kesilmesi
lâzım ayağının. Çünkü artık hayatını tehdit ediyor kangrenli bacak örneğin.
Adam hastaneden kendini taburcu ettiriyor, telefonla ulaşıyor buluyor,
yalvarıyor telefonda. Örneğin o haberi yapan arkadaşa dedim ben böyle dedim bu
haber olmaz. Ondan sonra önlem olarak da o günden sonra kulağıma küpe oldu, bu
tür haberlerde hep yazılı. Ya kendim yazdım veya bire bir yazdırdım ve
yazdıklarımı da okudum. Hani yanlış da yazabilir. Virgülü yanlış yere de
koyabilir (MŞL).
25.7.Hastaların
Doğru Bilgiyle Gelip Gelmediğine İlişkin Görüşler
Medya içeriklerinden etkilenerek sağlık profesyonellerine
gelen hastaların doğru bilgiyle gelip gelmediklerine ilişkin görüşler
çoğunlukla “Kısmen” yanıtıyla ilişkilendirilebilmektedir (f=17; %44,7).
Hastaların “Doğru bilgiyle gelmediğine (f=11, %28,9)” ilişkin görüş ise “Evet,
doğru bilgiyle geliyorlar (f=4, %10,5)” görüşünün iki katı kadardır. Görüşülen
50 doktor ve diş hekimi için de benzer sıralama söz konusudur.
Frekans
|
%
|
|
Kısmen, oluyor da olmuyor da
|
17
|
44,7
|
Hayır, doğru bilgiyle gelmiyorlar
|
11
|
28,9
|
Evet, doğru bilgiyle geliyorlar
|
4
|
10,5
|
Dinledikleri, okudukları kişiye, uzmana bağlı olarak
değişiyor
|
3
|
7,9
|
Hastanın kültür, eğitim seviyesine göre değişiyor
|
2
|
5,3
|
Diğer
|
4
|
10,5
|
N
|
38
|
|
Cevap yok, yorum yok, kesin bilgim yok
|
13
|
|
Sorulmayan kişi sayısı
|
28
|
- Şimdi
hastalar çok geliştirdi… Google’dan çıktılarla geliyorlar. İşte bilmem ne
hastalığı. Adam toplamış oradan buradan şurası şöyle mi burası böyle mi falan
filan diye geliyor. Tabii bilgi sahibi olmak iyi de siz esas temel olayı
bilmiyorsanız, böyle bir şeyi okuyarak bir hastalığı öğrenmeniz olacak şey
değil. Biz 30 seneden beri okuyoruz. Belirli bir konuyla uğraşıyorum üstelik.
Buna rağmen bilmediğim, karar veremediğim yüzlerce binlerce soru var, konu var
yani. Şimdi sen yazıp bir hastalığın ismini okumayla o hastalık hakkında nasıl
bilgi sahibi olacaksın. Mümkün değil (AAK).
- Günlük
yaşamdan örnek verirsek, yoruma açık hastalıklar var, bunlardan bir tanesi,
benim de uzmanlık alanım olan Multipl Skleroz. Bitkilerle tedavi edilen
hastalıklarla ilgili programları izleyen hastalar bize gelip “Dün şu kanalda
çıkan bir prof bu hastalık için, kantaron otu, önerdi siz ne dersiniz?” ya da “İnternette okudum bu hastalığa şunlar
iyi geliyormuş, doğru mu?” diye soruyorlar. Bilgi sığlığından değil,
vurgulayarak söylüyorum bu konudaki “bilimsel” çalışmalar bunu inceleyip böyle
bir yararını dökümante etmiş değil. Dolayısıyla biz bilime inanan ve bu
çerçevede iş yapan insanlar olarak, buna “Evet, yararlıdır” ya da “Hayır,
yararlı değildir” demek durumunda değiliz. Ama hasta da bunu izlemiş ve
hastalığından dolayı her bilgiye açık. Yoruma açık hastalıklar dememin nedeni
o, tıbbın şu andaki yorumuyla belli yarar sağlayabildiği, bunun dışında
sorunlarıyla boğuşmak zorunda kaldığı hastalıklar. Bu nedenle bu yayınların
faydalı olduğunu düşünmüyorum (ŞT).
- Şimdi
şöyle o manyetik bel korseleri falan varmış. Hatta bunu böyle tanıdığımız
doktor ağabeylerimizin, kardeşlerimizin anneleri babaları falan da kullanıyor.
Bir arkadaşım anlattı, benim annem bunu televizyonda gördü ve bunu kendisine
aldı, kullanıyor biraz da fayda gördü diyor. Bir şey de diyemiyoruz. Ama tabi
öncelikle yeni baştan, sıfırdan bir değerlendirme, tahlillerini tekrar yapma,
ondan sonra daha bilimsel yaklaşımla tedavisini yeniden düzenlemeye çalışıyoruz
ama o korseyi orada görmüş ve kendisi yazmış reçetesini onu da elinden
alamıyoruz (VA).
- Bundan
üç yıl önce bir haber programı buraya geldi ve çekim yaptı. Haber olarak
yayınlandıktan sonra çok fazla hasta geldi. Ama bizim konuşmalarımız haber
içinde kırpılmış ve tamamen reklamvari olmuş. O kadar yoğun talep geldi ki… Bir
tane hastamızla konuşmuşlar. Siz ne kadar kilo verdiniz? 14 kilo. Bir tane daha
hastamızla konuşmuşlar o da 14 kilo vermiş. Ayda 14 kilo verdiren diyet, tedavi
yöntemi diye bir reklam yapmışlar. Ana haber bülteninde verilen bir reklam
olmuş yani. Sorduğumda doğru söyledik
dediler. Tamam, ama ben her şeyi söylediniz mi, söylemediniz dedim. Açıklar
var. Birincisi de ikincisi de 14 kilo vermiş ama öbürü bir ayda değil beş ayda
vermiş ve siz bunu söylemeyi atladınız. Bu da yanlış yayıncılık oluyor. Ufacık
bir şeyi atlıyorsunuz. Bu da çok önemli bir şey bizim için. Çünkü o dönemde
gelen hastalarımızla biz çok mücadele ettik. Veremeyen “A ben veremedim, bende
bir problem var herhalde, bu tedavi bana uygun değil” dedi. Hâlbuki belki dört-
beş ayda verecekti. O yayın bunu engelledi. Bu yüzden biz artık bizim
denetimimizden geçmeden bir şey yayınlanmasın diyoruz. İnsanlar yanlış
bilgilendiği için 50 kilo da olsa 34- 36 kiloya ineceğim diye buraya geliyor.
Olmaz ki. Mümkün değil böyle bir şey
(FÖ).
- “Hocam şu ilaç çıkmış artık. Bu hastalar
ameliyat olmayacaklarmış” diye gelen hastalar oluyor. Nereden duydunuz diye
sorduğumda ise “gazetede okudum” diyor. O zaman bizde hastayla birlikte
gazeteyi açıp bakıyoruz. Ve konuyla ilgisiz ama çok iddialı bir haber çıktığını
görüyoruz. Bu haberler hastaları yanlış yönlendiriyor (OA).
Bir ilimizin diş hekimleri odası başkanı da
şu görüşleri dile getirmektedir:
- Son
zamanlarda popüler olan implant. Yani diş izi olan kısımda çene kemiğine monte
edilen bir vida diyelim kabaca. 60-70% de bu konuyu televizyondan izleyip
geliyorlar ama diğer konularda da var tabii ki (…) Mesela eski kullandığımız
dolguların zararlı olduğunu bu konuda ne dediğimizi soran var veya ben gazetede
okudum beyaz dolgular zararlıymış, kanser yapıyormuş, bana bunu yapmayın gibi
birtakım şeyler. Ama bu yanlış bir şey tabii ki; beyaz dolgunun kanser yaptığı
yanlış bilgilendirme. Böyle bir şey söz konusu değil. Böyle olsa, bu kadar sene
kullanılmaz. Zaten Sağlık Bakanlığı buna izin vermezdi (MA).
25.8.Son olarak eklenen görüşler
Görüşülen sağlık profesyonellerinin “son olarak eklemek
istedikleri” bazı görüşleri ise şöyledir:
- Türkiye’de
ve dünyada bir ”sağlık kaosu” söz konusu. Sağlık sektörü, petrol, silah ve bir
sektör daha vardı, hatırlayamadım şimdi. Bu dört sektör dünyanın en büyük para
babaları. Böyle olunca da bu konuda yaşanan kargaşa devam edecektir. Bu ise iç
denetim ve vatandaşın bilinçlenmesiyle çözülebilir anca. Vatandaşların
bilinçlenmesi ise en az temel eğitimini almış kişilerin, sunulan doğru
bilgileri doğru bir şekilde alması ile mümkündür (CK).
- Bizdeki
sorun şu, bizim hastalarımız, bilimsel yöntemlere çok fazla güvenmiyor. Yani
Türk insanının hayatı içine bilim çok fazla girmedi. Biz bilimi hep üretmedik,
hep hazır aldık. Teknolojiyi asla üretmiyoruz, hep bir yerlerden ithal
ediyoruz. Ve teknoloji bizim hayatımıza çok geç geliyor (…). Dolayısıyla siz
teknolojiyi kendi hayatınız içinde görüp, buradaki gelişmeleri ne kadar hızlı
size katkı sağlayacağını hissetmeyince, ondan daha uzak, daha geleneksel
yöntemlere de gitmeye çalışıyorsunuz. (…). Eğer siz komplikasyon, doktor hatası
olarak algılatıyorsanız insanlara bence o zaman, olaya da müdahale etmek lâzım.
Bu da bilimsel değil. Yani bence bunun bilimselliği… denetlemektir. Yani” acil
servise gitti bir iğne yapıldı, öldü”. Ölüm hakikaten iğneden kaynaklı mıydı,
orada bir ihmal mi vardı? Bunlar belli olana kadar suçlamamak lâzım. Bunlarında ağır yaptırımlar olması lâzım,
tekzip niye veriyorsun? Şu anki sistemde tekzip çalışmıyor. Size bakın çok
basit bir şey söyleyeyim, ben Eskişehir’den gidecektim, yani o dönemde
bırakıyordum. 2006 buraya yeni başladım. Günde 70-90 hasta görüyorum. Bir gün
hasta muayenesi, meme muayenesi yapıyorum. Yanında bir adam şöyle elleri cebinde,
kadıncağızda oturuyor. İşte bakıyorum, adetlerini sorguluyorum falan ondan
sonra bir adama döndüm, bir şey sordum. “Bilmiyorum” dedi. “Niye sen eşi değil
misin?” “yok” dedi. “Ne işin var burada senin?” dedim. “Benim babam hasta,
dışarda bekliyor, çabuk alın diye geldim içeri” dedi. “Çıksana kardeşim sen ne
biçim adamsın falan”. Bu (…) telefon ediyor, (…)? “İşte ben gittim, beni kovdu,
babama bakmadı”. Hemen haber, şimdi bu haber midir? (MDÇ).