Bu noktada sağlık iletişimi eğitimi konusu gündeme
gelmiştir.
Can
Bilgili: Sağlık
haberciliği özelinde konuşuyoruz belki ama daha genel şemsiyesiyle sağlık
iletişimi eğitim programlarının yaygınlaştırılması konusunda başta Sağlık
Bakanlığı’nın, bu konuda daha teşvik edici daha önde durması gerekiyor. Çünkü
üniversitelerde maalesef yükseköğrenimde de kendi iç dinamikleri dolayısıyla
ilerlemek çok zor. İlerlemek de gerekiyor ama kendi içindeki dinamikleri -biz
yaşadık çünkü programı kurarken yaşadık- hâlihazırda Sağlık Bakanlığı’nın
desteği de oldu programın kuruluşu esnasında. Dolayısıyla daha fazla bu tür
programların diğer üniversitelerde de açılması, teşvik edilmesi, sadece
derslerin verilmesi değil de lisansüstü eğitim programı olarak açılıp sağlık
iletişimi, sağlık haberciliği bu alanlardaki derslerin eğitiminin
yaygınlaştırılması lâzım. Gönül ister ki iletişim fakültelerinin olduğu bütün
üniversitelerde -ki tıp fakültesi de varsa çok daha güzel- daha destekli gider
üst eğitim programları açılması lâzım. Tabi denetim konusunu kurumsal bir
denetim mekanizması gibi algılıyoruz, kastettiğim o değili anlatmak için
söylemek istiyorum hasta hakları sadece bunun nedeni ve temeli olabilir diye
düşünüyorum. Mesela Sosyal Güvenlik Kurumu 2010 yılı itibariyle ilaç
endüstrisine ve özel sağlık kurumlarına ödemiş olduğu toplam paranın ne kadar
olduğunu biliyor muyuz? 19 Milyar Dolar. 19 milyar doları öderken bir sosyal
güvenlik kurumu, ödeme kriterlerinde şu yok mesela; “İlgili özel sağlık kurumu
ve ilaç firması siz alanınızla ilgili hangi Ar-Ge’yi, hangi iletişimi, hangi
eğitim desteklerini ve araştırma çalışmalarını yaptınız? Benim ödeme
kriterlerimden biri de budur” diye yazmıyor. Eğer böyle bir ödeme kriteri sistemi
geliştirilmezse o zaman siz piyasada nasıl böyle bir ilginin olacağını
düşünebilirsiniz