4.ORTAK BİR BİRİM KURULMASI ÖNERİSİ VE SONUÇ BİLDİRGESİ

Toplantının bu noktasında konu bir kurul ya da merkez oluşturulması önerisinin tartışmaya açılmasına kaymıştır. Bu bağlamda gelişen tartışma sonunda bir merkez oluşturulmasına yönelik sonuç bildirgesinin imzalanmıştır.

-   Yusuf Ziya Eraslan: Benim sunduğum öneri, bir kurul oluşturulur, bu kurul bir eylem planı oluşturacak. Tarım Bakanlığı’na diyecek ki, bir tanıtım filmi hazırlayın, RTÜK’e verin. Bu kurul diyecek. Sonra site kurulacak, basına diyecek ki, şu şu konularda bol bol haber yapalım, bu konuda gazeteci arkadaşları bilinçlendirelim, yani eylem planına bu kurul karar verecek. Ama şu anda ortada, bu kontrolü sağlayan, bu koordinasyonu sağlayan bir güç yok. Kim kime dum duma amiyane tabirle. Bu kurumlar arası koordinasyonu, işbirliği sağlamak için, buna kurul deyin, örgüt deyin bir şeyin olması lâzım. Ama yani şimdi kararlara hep küfrediyoruz ama kimse de bir çakmak yakmayı düşünmüyor.

-   Hande Demiroğlu: Şu tarz da bir şey var, ben modelinizi geliştirmek adına söylüyorum. Bir öneride bulunuyorsunuz, bunun bir de üniversiteler kanadı var. Üniversitelerde bu işin eğitimi veriliyor. Her birimiz belli fakültelerden mezun olduk. (…) Bunun içerisine basın mensuplarının katılmasıyla ilgili şöyle bir durum ortaya çıkıyor; açıkçası, biz bunu öğrenciyken de yaşadık. Basın mensuplarının her zaman uzakta duran bir tarafı var. Aynı eğitim yollarından hepimiz geçiyoruz, belli bir sorun ortaya çıktığında, öğrencilerin sorunu çözme anlamında, bunu eğitim aşamasında çözdüğünüzü düşünün. Sağlık haberciliği dersi, sağlık ekonomisi ya da sağlık etiği. En başından itibaren daha muhabir statüsünde, dün konuştuğumuz şey, uzmanlaşma anlamında, yani buna şu anda aklıma gelen bir örnek; Sağlık Bakanlığı’ndan bu konuyla ilgili, sizin dediğiniz model çerçevesinde düşünürsek, Sağlık Bakanlığı’ndan ilgili yetkili, RTÜK’ten ilgili yetkili, sizin derneğiniz, Anadolu Ajansı, diğer ajanslar, diğer basın kuruluşlarını düşündüğünüzde, örneğin Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde ortaklaşa düzenlenecek eğitim programları mesela, bunlar bilinçlendirme kampanyasıdır.

-   Erkan Yüksel: Proje bağlamında “Sağlık Konulu Yayıncılık” diye İnternet üzerinden tüm kamuoyuna açık bir ders de açtık. (…) Anadolu Üniversitesi içerisinde ANAPOD isimli bir İnternet sayfası üzerinden ders programlarını izleyebiliyorsunuz. (…). Onu da kullanmak kaydıyla da sağlık konulu yayınları izleme, denetim ve eğitim kurulu diye bir gönüllü kuruluşu biz üniversite çatısı altında oluştursak, gerek derneklerden, gerekse resmi kurumlardan ya da sivil toplum örgütlerinden de birer tane temsilci olsa, üç ayda bir, ayda bir, her neyse, bir araya gelinse, düzenli bir şekilde, neler yapılabileceğine ilişkin hareket planları oluşturulsa, eylem planı olsa, tavsiyeler çıksa…

-   Erkan Yüksel: (RTÜK’e ve) Tabipler Birliği’ne de vatandaş başvuruları var. Bir taraftan da bu yayınları izlesek. Bu komisyon aracılığıyla, bunu bütçelendirsek. Gerek Avrupa Birliği çatısı altında olabilir, gerekse başka yerlerden olabilir ya da katılımcı kuruluşlardan bu komisyonun masrafları için bir bütçe oluştursak. Bir şekilde; yani nereden olduğunu bilmiyorum şimdilik. Bu düzenli hale gelse. Toplum sağlığı adına bunun çok önemli bir katkısının olacağını düşünüyorum. Bu önemli ama ben şurada bir samimiyet görmek istiyorum açıkçası; onda şüphelerim var bir tek. Bu işi biz başlatırız, birini de yaparız, ikisini de yaparız, benim başka organizasyonlarım da var düzenlediğim, on yıldır devam ettiğim uluslararası bir organizasyon var. Ama bu hep benim kendi kişisel çabamla oluyor, herkesi teker teker ara çağır, geliyor musun gelmiyor musun, takip et. Biz bu çalıştaya da 60 kişi davet ettik, gelenleri görüyorsunuz. Gelen sayısı daha sınırlı. İşi nedeniyle gelmeyenleri söylemiyorum, bu çalıştayı İstanbul’da organize etmemizin bir nedeni (…) İstanbul’daki gazeteciler. Biz İstanbul’da olursa, iki saatliğine, üç saatliğine geliriz dediler, yine gelemediler. Anlatabiliyor muyum, ben bu kurulu oluştururum ama ondan sonra (herkesin katkı sağlaması) lâzım. Bu zorla (…) olmaz (…). Sağlıkçıların bu konuda, özellikle sorumlu kişilerin ve yayıncıların da bir rızasının, gönlünün olması gerekiyor (…). Böyle bir kurul oluşturursak, bunun arkasını getirebilir miyiz?

-   Yusuf Ziya Eraslan: Tabi o kurulu samimi insanlardan oluşturmak lâzım, çok doğru. Biz Ankara Sağlık Muhabirleri Derneği olarak, bunun sonuna kadar arkadasındayız.

-   Erkan Yüksel: Peki resmi kurumlar, buna önderlik etmek ister mi?

-   Aslıhan Çobaner:  Sağlık Bakanlığı’nın zaten böyle bir çalışması var, müsteşar yardımcımızdan biliyorsunuz randevu almıştınız (…). Biz bunun çalışmasını başlattık, orada üç tane iletişimci arkadaşımız vardı, müsteşar yardımcımızla birlikte. Burada konuştuğumuzun tamamına yakınını orada konuştuk, yazılı basın ve medyaya yönelik bir sunum da hazırladık. Bakanımıza bir sunum yaptık, orada bir rapor çıktı, resmi bir rapor olmadığı için ben burada bunları söylemek çok anlamsız ama. Bütün bunlar konuşuldu, keşke o görüşmeyi yapabilseydik ama bunu devam ettirebiliriz, bu çalışmalarının üzerinde durmak gerekiyor. Önderlik etmeyi göze almıştı bakanlık bu anlamda, tekrar çalışmaya başlayabiliriz (…). Bakanımıza sizin bu çalıştayınızın raporunu gösterdik, bakanımız çok heyecanlandı. “Ben çalışmanın içinde olmak istiyorum” dedi. Ne yazık ki buraya getiremedik, başka gündemler (vardı).

-   Yusuf Ziya Eraslan:  Ben bakanlık temsilcisi değilim ama bakanlığın bakışını da paylaşmak isterim. Zira biz geçen hafta dernek yönetimi olarak bakanı ziyaret ettik. Daha oturur oturmaz ilk cümlesi; çocuklar şu televizyondaki -hatta o da şarlatan ifadesini kullandı- “hangi kanalı açsam şarlatan” dedi. “Şu işe çözüm bulalım” dedi. Sayın bakanın da bu konuda çok duyarlı olduğunu biliyorum, çözümden yana olduğunu biliyorum. Böyle bir çalıştay olursa, böyle bir oluşum olursa Sağlık Bakanlığı’nın özellikle bu hissi aldım, büyük destek vereceklerini tahmin ediyorum.

-   Selma Bıyıklı Kürün:  Hatta şöyle bir şey dedi, bu devlet eliyle olmasın, güdümlü bir taraf gibi bir şey olabilir, sivil toplum örgütleri ele alsın ki, bağımsız bir kuruluş olduğu kamuoyunda yer alsın.

-   Coşkun Özdemir: Devlet tabi bilimselliği savunursa bunda yanlışlık mı olur?

Devam eden tartışmanın sonunda toplantının yöneticisi Erkan Yüksel şunları söylemiştir:

-   Erkan Yüksel: Buraya gelenlere ben içtenlikle teşekkür etmek istiyorum, çok değerli vaktinizi ayırdınız. İki gündür burada olan arkadaşlarımız var (…). Resmi kurumların bu meseleler üzerine sorumluluk alma konusunda çekinceleri olabilir ama biz üniversiteler zannediyorum biraz daha rahatız. Ve özellikle bizim araştırma merkezleri diye birtakım birimlerimiz var, adı kurul değil ama araştırma merkezi. Ben rektörümüzle bunu görüşebilirim. Sağlık konulu yayınları izleme ve araştırma merkezi adı altında bir merkez oluşturabiliriz. Bu merkez çerçevesinde de sizlerle işbirliği anlaşmaları gerçekleştirebiliriz. Belirli periyotlarla toplantılar, çerçeve anlaşmalar yapılabilir (…). Bir web sitesi açılabilir, kamuoyuna düzenli olarak basın bültenleri geçilebilir. Bu bile bir farkındalık yaratacak bir adım. Şu anda olmayan şeylerden bir tanesi (...).

-   Yeşim Sert: Bir de sitenin şöyle bir avantajı da olabilir. Diyelim ki  RTÜK kendisinin yaptığı yenilikleri sitesinde yayınlıyor, Tarım Bakanlığı kendisinde. Ama bizim oluşturduğumuz sitede bütün hepsi orada toplanır, bununla ilgili bitkisel bir ürün piyasada ve insanlar bunu merak ettikleri zaman bilmeli ki o siteye girdiğinde; RTÜK bu konuda ne yapmış? Bu işte kesinlikle Tarım Bakanlığı’nın onaylamadığı etken maddeleri içeren ürünleri direkt oradan bulabilir.

-   Mustafa Sütlaş: Şimdi şöyle yani yaptığınız çok yerinde bir öneri ama bu bir akademik kurul.  Ben mesleki hayatımı bir merkezin bir elemanı olarak, üniversite bünyesinde yaşadım. Çizdiğiniz merkezin statüsünü tarif eden şey içinde bir akademik faaliyet, ona denk gelen bir pratik uygulama yapıyorsunuz. Dolayısıyla eğitimle ilgili, izlemekle ilgili akademik bünyede bir şey olabilir hiçbir kadro beklentisi olmadan ben buna katkı koyarım. Arkadaşlarım bilirler kadınla ilgili sivil toplum örgütleri ve platformlar gönüllü kuruluşlar hatta kişiler Mediz diye bir platform oluşturdular. Mediz düzenli olarak iki şey yapıyor. Bir tanesi kadınla ilgili özellikle ayrımcılığa yönelik yayınları sitesinde yayınlıyor; ikincisi çok kör parmağın gözüne bir şey olduğu zaman bütün o kuruluşlarla beraber o kuruma gidip, o yayını yapan kuruma gidip bir baskı oluşturmaya çalışıyor. Şimdi bunun avantajı ne, yani ben bunu öneriyorum söz ettiğiniz kurumların tümüne içinde devletin herhangi bir yetkilisinin görevli olarak yer aldığı kurumların hepsine, bir de kendine dair bir yaptırım tarif eden kurumların hepsine karşıyım. Yani neden karşıyım; çünkü bu bir süre sonra devletin sadece yasaklayan yapısı haline dönüyor, olumlu anlamda bir şey üretilmiyor. Bakın ben aktif olarak hasta hakları bağlamında HİV ile AIDS ile Mücadele Yüksek Kurulu var bunun üyesiyim, dört yıldır toplanmıyor bu kurul (…). Bu kurul Sağlık Bakanlığı’nın koordinasyonunda bütün ilgili sivil toplum örgütleri, akademisyenleri toplayan bir kurul. 130 sayfa master plan yaptılar Türkiye’de HİV, AIDS ile ilgili mücadele planı yapıldı. Herkesin tek tek yayın kuruluna varana kadar sorumlulukları var, kişilerin sorumlulukları var. 70 kişilik şeyi var bu şeyin. Geçen yıl bunu yeniden aktive edebilmek için Pozitif Yaşam Derneği Ankara’da bir toplantı yaptı, olmadı yürümüyor. Bireysel olarak oradaki arkadaş geliyor. Dolayısıyla söylediğim şeyin iki tane unsuru olmalı bir tanesi özerkliği ve esnekliği. İkincisi görev alanının iyi tanımlanmış olması. Bakın kullandığınız hangi aracı tarif ederseniz edin onu bir yasal statü çerçevesinde yeni bir mekanizmayla tarif ettiğinizde Türkiye’de sorun oluyor. Ve yasaların hepsi hayatla paralel gelişmediği için bir süre sonra engel haline geliyor. Dolayısıyla bunun bir tane yolu var, görünür kılmak, toplumun tepkisini sağlayacak ve mevcut yolları kullanabilecek hale getirmek. Az önce söylediğim şeyi siz araştırma merkezinin sayfasında yapabilirsiniz. Söylediğiniz çok önemli bir şey, 5-6 tane kurum ben hasbelkader cemiyetin Bizim gazetesinde 8 sene sağlık sayfası yaptım, haberlerimin bir tanesi periyodik olarak şuydu, Sağlık Bakanlığı’nın Reklam Denetim Kurulu’nun cezalarını firma ayrımı yapmaksızın sağlıkla ilgili olanları örnekleriyle koyarak alt alta veriyorum. Bana eleştiriler de geliyordu medya kuruluşlarından, sen cemiyetin gazetesinde nasıl bizim aldığımız cezayı duyurursun. Şimdi siz bunu topladığınız zaman tıbbı nasıl yapabilir? Tabip Odası yapıyor. Neyi yapıyor? Bu anlamda geniş kişileri etkileyecek birtakım kararlar alındığı vakit, tıp dünyasında da yayınlandığını biliyorum, ama bunu bilen gidip oraya bakıyor.  Bunu bilmeyen gidip oraya bakmıyor. Şimdi bunun mekanizması yaratılabilir. 174’ün benzeri paralı olsun önemli değil, sadece sitenin adresini söylesin bir telefon tahsis edelim (…). Yani buradaki şeyi de mutlaklaştırmazsak eğer; yani 10 kişi kurduk, 10 kişi devam edeceğiz. Hayır, güç koyan koysun, hoşuna gitmeyen de ayrılsın, demokratik mekanizma içinde tarif edilirse bu kendi kendini. Bir tek kaynak meselesi var şimdi; yani yapacağınız işe bağlı olarak tarif ettiğiniz işin bedeli sizin kaynağınızdır, yani ihtiyaç olan kaynağınızdır. Bugün bir web sitesinin domain adı 4.99; bunun hostuyla ilgili 30 dolar da hostuna verirsiniz biter.  Önemli olan elektronik ortamda 8 tane adamın bu bilgiyi akıtması. Kendi alanından doğru bu bilgiyi akıtması. Tek tek siz yapabilirsiniz yani her gün elektronik medya kullanıyorsunuz. Ha bunun şeyinden dolayı kurumunuzdan bir olumsuzluk rastlarsanız biz o zaman hep beraber deriz ki; “bu kamu yararına, kamu sağlığı için yapılan bir şeydir, biz arkadaşımıza sahip çıkıyoruz”. Tekrar ilk söylediğim cümleye döneceğim, her yaratmayı önerdiğiniz araç, mekanizma şeyi bütün çerçevesini çizmeden, sonuçlarını görmeden tarif ettiğimiz zaman ölü kurumlar oluyor, başarısız kurumlar oluyor, bizi engelleyen kurumlar oluyor. Araştırma merkezi çabanız, öneriniz çok doğru; çünkü amiri de memuru da sizsiniz. Sürelik koyabilirsiniz, bir hedefe yönelik yapabilirsiniz, bunun koşulları var ama bunu siz az önce söylediğim yapının görevini üstlenir bir hale getirirseniz, danışmanınız olabilir insanlar ama o kurum içinde yer alamazlar, politikalarını belirleyemezler. Ya da onun yapması gereken şeyleri yapamazlar yani birbirinden bir miktar ayırmak lâzım onu söylemeye çalışıyorum.

-   Sevgi Hasipek: Resmi kurumdan özerkleşmesinden ben de yanayım, biz özerk kuruluş olarak gitmesi taraftarıyım.

-   Erkan Yüksel: Üniversite olmasına nasıl bakarsınız?

-   Sevgi Hasipek: Çok daha sıcak bakarım, araştırma yönünüz çok daha iyidir kurumlardan. RTÜK olarak bu konuda her türlü desteği alacağınıza eminim. Mesela Tarım Bakanlığı ürün adını açıklayamıyor ama süreç devam ediyordur. O ismin bizde olması bütün yayın kuruluşlarını denetleyip şurada şu program var, burada bu yayın örneği var, çok kolay elimize ulaşabilecek birlikte karar verip çok kısa sürede sonuca gidebileceğimiz çalışmalar yapılabilir.
-   (…)

-   Erkan Yüksel: Sonuç olarak benim buraya gelirken, böyle bir sonuç çıkaracağımıza dair pek bir beklentim yoktu açıkçası (…). Birkaç tane tespitimiz var. Bunlardan bir tanesi vatandaş sağlık konulu yayınlar karşısında yeterince bilinçli değil, denetim yetersiz ya da kim ne yapacağını bilmiyor noktasında. Spot, bilgilendirici ya da halkı eğitici, kamuoyunu eğitici birtakım bilgilere ihtiyaç var. Özellikle bu yayınlar karşısında kamuoyunun bilinçlendirilmesi konusunda, sağlık konulu yayınlar karşısında vatandaşların bilgilendirilmesi noktasında bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu bağlamda da ortak bir kurulun oluşturulması tavsiye edildi. Böyle bir kurulu da Anadolu Üniversitesi bünyesinde, eğitim ve araştırma merkezi çatısı altında yapabiliriz, yaparsak da biz buna destek oluruz diye, bu söylediğim maddeleri içeren bir metin hazırlayalım. Bu metni, ben rektörümle görüşeceğim (…).

Toplantının ardından hazırlanan taslak sonuç bildirgesi üzerinde de bir tartışma yürütülerek aşağıdaki metin oturuma katılanlar tarafından imzalanmıştır.
1)       Sağlık konulu yayınlar arasında halkı yanlış yönlendiren içerikler mevcuttur ve bu konuda daha etkili ve hızlı bir denetim mekanizmasına ihtiyaç vardır.
2)       Sağlık konulu yayınlar karşısında halkın savunmasız konumda olduğuna ve yeteri düzeyde bilinçli olmadığına dair kanaatler ileri seviyededir.
3)       Halen mevcut denetim mekanizmaları yeterli görülmemektedir.
4)       Mevcut denetleyici sorumluluk ya da yetkiye sahip kurumlar arasında iletişimsizlik ve koordinasyon yetersizliği mevcuttur.
5)       Yaygın kanaat; medya içeriklerinin takibi çerçevesinde kamu sağlığı ve bilincinin oluşturulmasına yönelik olarak ortak bir iletişim, izleme, denetim, duyurum, eğitim ve araştırma biriminin oluşturulması şeklindedir.
6)       Bu sayede bir web sitesinin oluşturulması, medya içeriklerinin düzenli olarak takip edilerek denetlenmesi ve ilgili birimlerin yanıtlarının kamuoyu ile paylaşılması, mevcut kurumlara gelen şikâyetlere yönelik yapılan işlemlerin kamuoyuna açıklanması, iletişim fakültelerine ve tıp fakültelerine dönük olarak ders içeriklerinin hazırlanması, eğitici ve bilgilendirici televizyon programlarının hazırlanması, medya profesyonellerinin mesleki eğitimi, konuyla ilgili resmi kurum ve sivil toplum örgütleri arasında düzenli olarak iletişim ve koordinasyon toplantılarının yapılması ve bu toplantılar sayesinde kurulacak olan birimin işlerliğinin artırılması, yeni önerilerin ve çalışma planlarının hazırlanması gibi konularda çalışmalarda bulunulması tavsiye edilmektedir.
7)       Böyle bir birimin üniversitelerin ya da sivil toplum örgütlerinin çatısı altında oluşturulması önerisi en geniş ölçekli kabul gören öneridir.
8)       Anadolu Üniversitesi çatısı altında böyle bir birimin oluşturulması noktasında, aşağıda imzası bulunanlar katkı sağlamak üzere kendi kurumlarını bilgilendirme ve tavsiyede bulunmayı taahhüt etmektedir.

Bildirgede imzası bulunan isimler şunlardır: Ali Uzun (Sağlık Bakanlığı), Aslıhan Çobaner (Sağlık Bakanlığı), Celalettin Cengiz (İstanbul Tabip Odası), Çiğdem Kurtar (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı), Mustafa Sütlaş (BiaNet Yazarı), Mutlu Sereli Kaan (Türk Tabipleri Birliği), Okan Doğan (Sağlık Bakanlığı), Prof. Dr. Coşkun Özdemir (Cumhuriyet Gazetesi Yazarı), Prof. Dr. Erkan Yüksel (Anadolu Üniversitesi), Selma Bıyıklı Kürün (Anadolu Ajansı), Sevgi Hasipek (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), Yeşim Sert Karaaslan (Anadolu Ajansı), Yusuf Ziya Eraslan (Ankara Sağlık Muhabirleri Derneği), Serkut Bozkurt (TV8).
Oturumda ayrıca, bildirgenin çalıştayın diğer oturumlarındaki katılımcılarına da gönderilmesi ve onların da imza atarak, ortaya çıkan görüşlere destek vermelerinin istenmesi de kararlaştırılmıştır.
Çalıştayın dördüncü ve son oturumda daha sonra “sağlık yayınlarının halk üzerindeki etkileri” bağlamında, proje kapsamında düzenlenmesi planlanan kamuoyu anketinin ön hazırlık soruları ele alınmış ve kamuoyu anketinde sorulması planlan her bir soru katılımcıların görüşleri doğrultusunda tartışmaya açılmıştır. Burada şekillenen anket soruları daha sonra ön testi yapılmak üzere değerlendirmeye alınmıştır.