- Yusuf Ziya Eraslan: Benim sunduğum
öneri, bir kurul oluşturulur, bu kurul bir eylem planı oluşturacak. Tarım
Bakanlığı’na diyecek ki, bir tanıtım filmi hazırlayın, RTÜK’e verin. Bu kurul
diyecek. Sonra site kurulacak, basına diyecek ki, şu şu konularda bol bol haber
yapalım, bu konuda gazeteci arkadaşları bilinçlendirelim, yani eylem planına bu
kurul karar verecek. Ama şu anda ortada, bu kontrolü sağlayan, bu koordinasyonu
sağlayan bir güç yok. Kim kime dum duma amiyane tabirle. Bu kurumlar arası
koordinasyonu, işbirliği sağlamak için, buna kurul deyin, örgüt deyin bir şeyin
olması lâzım. Ama yani şimdi kararlara hep küfrediyoruz ama kimse de bir çakmak
yakmayı düşünmüyor.
- Hande Demiroğlu: Şu tarz da bir şey
var, ben modelinizi geliştirmek adına söylüyorum. Bir öneride bulunuyorsunuz,
bunun bir de üniversiteler kanadı var. Üniversitelerde bu işin eğitimi
veriliyor. Her birimiz belli fakültelerden mezun olduk. (…) Bunun içerisine
basın mensuplarının katılmasıyla ilgili şöyle bir durum ortaya çıkıyor;
açıkçası, biz bunu öğrenciyken de yaşadık. Basın mensuplarının her zaman uzakta
duran bir tarafı var. Aynı eğitim yollarından hepimiz geçiyoruz, belli bir
sorun ortaya çıktığında, öğrencilerin sorunu çözme anlamında, bunu eğitim
aşamasında çözdüğünüzü düşünün. Sağlık haberciliği dersi, sağlık ekonomisi ya
da sağlık etiği. En başından itibaren daha muhabir statüsünde, dün konuştuğumuz
şey, uzmanlaşma anlamında, yani buna şu anda aklıma gelen bir örnek; Sağlık
Bakanlığı’ndan bu konuyla ilgili, sizin dediğiniz model çerçevesinde
düşünürsek, Sağlık Bakanlığı’ndan ilgili yetkili, RTÜK’ten ilgili yetkili,
sizin derneğiniz, Anadolu Ajansı, diğer ajanslar, diğer basın kuruluşlarını
düşündüğünüzde, örneğin Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde
ortaklaşa düzenlenecek eğitim programları mesela, bunlar bilinçlendirme kampanyasıdır.
- Erkan Yüksel: Proje bağlamında “Sağlık
Konulu Yayıncılık” diye İnternet üzerinden tüm kamuoyuna açık bir ders de
açtık. (…) Anadolu Üniversitesi içerisinde ANAPOD isimli bir İnternet sayfası
üzerinden ders programlarını izleyebiliyorsunuz. (…). Onu da kullanmak kaydıyla
da sağlık konulu yayınları izleme, denetim ve eğitim kurulu diye bir gönüllü
kuruluşu biz üniversite çatısı altında oluştursak, gerek derneklerden, gerekse
resmi kurumlardan ya da sivil toplum örgütlerinden de birer tane temsilci olsa,
üç ayda bir, ayda bir, her neyse, bir araya gelinse, düzenli bir şekilde, neler
yapılabileceğine ilişkin hareket planları oluşturulsa, eylem planı olsa,
tavsiyeler çıksa…
- Erkan Yüksel: (RTÜK’e ve) Tabipler
Birliği’ne de vatandaş başvuruları var. Bir taraftan da bu yayınları izlesek.
Bu komisyon aracılığıyla, bunu bütçelendirsek. Gerek Avrupa Birliği çatısı
altında olabilir, gerekse başka yerlerden olabilir ya da katılımcı
kuruluşlardan bu komisyonun masrafları için bir bütçe oluştursak. Bir şekilde;
yani nereden olduğunu bilmiyorum şimdilik. Bu düzenli hale gelse. Toplum
sağlığı adına bunun çok önemli bir katkısının olacağını düşünüyorum. Bu önemli
ama ben şurada bir samimiyet görmek istiyorum açıkçası; onda şüphelerim var bir
tek. Bu işi biz başlatırız, birini de yaparız, ikisini de yaparız, benim başka
organizasyonlarım da var düzenlediğim, on yıldır devam ettiğim uluslararası bir
organizasyon var. Ama bu hep benim kendi kişisel çabamla oluyor, herkesi teker
teker ara çağır, geliyor musun gelmiyor musun, takip et. Biz bu çalıştaya da 60
kişi davet ettik, gelenleri görüyorsunuz. Gelen sayısı daha sınırlı. İşi
nedeniyle gelmeyenleri söylemiyorum, bu çalıştayı İstanbul’da organize
etmemizin bir nedeni (…) İstanbul’daki gazeteciler. Biz İstanbul’da olursa, iki
saatliğine, üç saatliğine geliriz dediler, yine gelemediler. Anlatabiliyor
muyum, ben bu kurulu oluştururum ama ondan sonra (herkesin katkı sağlaması) lâzım.
Bu zorla (…) olmaz (…). Sağlıkçıların bu konuda, özellikle sorumlu kişilerin ve
yayıncıların da bir rızasının, gönlünün olması gerekiyor (…). Böyle bir kurul
oluşturursak, bunun arkasını getirebilir miyiz?
- Yusuf Ziya Eraslan: Tabi o kurulu
samimi insanlardan oluşturmak lâzım, çok doğru. Biz Ankara Sağlık Muhabirleri
Derneği olarak, bunun sonuna kadar arkadasındayız.
- Erkan Yüksel: Peki resmi kurumlar, buna
önderlik etmek ister mi?
- Aslıhan Çobaner: Sağlık Bakanlığı’nın zaten böyle bir
çalışması var, müsteşar yardımcımızdan biliyorsunuz randevu almıştınız (…). Biz
bunun çalışmasını başlattık, orada üç tane iletişimci arkadaşımız vardı,
müsteşar yardımcımızla birlikte. Burada konuştuğumuzun tamamına yakınını orada
konuştuk, yazılı basın ve medyaya yönelik bir sunum da hazırladık. Bakanımıza
bir sunum yaptık, orada bir rapor çıktı, resmi bir rapor olmadığı için ben
burada bunları söylemek çok anlamsız ama. Bütün bunlar konuşuldu, keşke o
görüşmeyi yapabilseydik ama bunu devam ettirebiliriz, bu çalışmalarının
üzerinde durmak gerekiyor. Önderlik etmeyi göze almıştı bakanlık bu anlamda,
tekrar çalışmaya başlayabiliriz (…). Bakanımıza sizin bu çalıştayınızın
raporunu gösterdik, bakanımız çok heyecanlandı. “Ben çalışmanın içinde olmak
istiyorum” dedi. Ne yazık ki buraya getiremedik, başka gündemler (vardı).
- Yusuf Ziya Eraslan: Ben bakanlık temsilcisi değilim ama
bakanlığın bakışını da paylaşmak isterim. Zira biz geçen hafta dernek yönetimi
olarak bakanı ziyaret ettik. Daha oturur oturmaz ilk cümlesi; çocuklar şu
televizyondaki -hatta o da şarlatan ifadesini kullandı- “hangi kanalı açsam
şarlatan” dedi. “Şu işe çözüm bulalım” dedi. Sayın bakanın da bu konuda çok
duyarlı olduğunu biliyorum, çözümden yana olduğunu biliyorum. Böyle bir
çalıştay olursa, böyle bir oluşum olursa Sağlık Bakanlığı’nın özellikle bu
hissi aldım, büyük destek vereceklerini tahmin ediyorum.
- Selma Bıyıklı Kürün: Hatta şöyle bir şey dedi, bu devlet eliyle
olmasın, güdümlü bir taraf gibi bir şey olabilir, sivil toplum örgütleri ele
alsın ki, bağımsız bir kuruluş olduğu kamuoyunda yer alsın.
- Coşkun Özdemir: Devlet tabi
bilimselliği savunursa bunda yanlışlık mı olur?
Devam eden tartışmanın sonunda toplantının yöneticisi Erkan
Yüksel şunları söylemiştir:
- Erkan Yüksel: Buraya gelenlere ben
içtenlikle teşekkür etmek istiyorum, çok değerli vaktinizi ayırdınız. İki
gündür burada olan arkadaşlarımız var (…). Resmi kurumların bu meseleler
üzerine sorumluluk alma konusunda çekinceleri olabilir ama biz üniversiteler
zannediyorum biraz daha rahatız. Ve özellikle bizim araştırma merkezleri diye
birtakım birimlerimiz var, adı kurul değil ama araştırma merkezi. Ben
rektörümüzle bunu görüşebilirim. Sağlık konulu yayınları izleme ve araştırma
merkezi adı altında bir merkez oluşturabiliriz. Bu merkez çerçevesinde de
sizlerle işbirliği anlaşmaları gerçekleştirebiliriz. Belirli periyotlarla
toplantılar, çerçeve anlaşmalar yapılabilir (…). Bir web sitesi açılabilir,
kamuoyuna düzenli olarak basın bültenleri geçilebilir. Bu bile bir farkındalık
yaratacak bir adım. Şu anda olmayan şeylerden bir tanesi (...).
- Yeşim Sert: Bir de sitenin şöyle bir
avantajı da olabilir. Diyelim ki RTÜK
kendisinin yaptığı yenilikleri sitesinde yayınlıyor, Tarım Bakanlığı
kendisinde. Ama bizim oluşturduğumuz sitede bütün hepsi orada toplanır, bununla
ilgili bitkisel bir ürün piyasada ve insanlar bunu merak ettikleri zaman
bilmeli ki o siteye girdiğinde; RTÜK bu konuda ne yapmış? Bu işte kesinlikle
Tarım Bakanlığı’nın onaylamadığı etken maddeleri içeren ürünleri direkt oradan
bulabilir.
- Mustafa Sütlaş: Şimdi şöyle yani
yaptığınız çok yerinde bir öneri ama bu bir akademik kurul. Ben mesleki hayatımı bir merkezin bir elemanı
olarak, üniversite bünyesinde yaşadım. Çizdiğiniz merkezin statüsünü tarif eden
şey içinde bir akademik faaliyet, ona denk gelen bir pratik uygulama
yapıyorsunuz. Dolayısıyla eğitimle ilgili, izlemekle ilgili akademik bünyede
bir şey olabilir hiçbir kadro beklentisi olmadan ben buna katkı koyarım.
Arkadaşlarım bilirler kadınla ilgili sivil toplum örgütleri ve platformlar
gönüllü kuruluşlar hatta kişiler Mediz diye bir platform oluşturdular. Mediz
düzenli olarak iki şey yapıyor. Bir tanesi kadınla ilgili özellikle ayrımcılığa
yönelik yayınları sitesinde yayınlıyor; ikincisi çok kör parmağın gözüne bir
şey olduğu zaman bütün o kuruluşlarla beraber o kuruma gidip, o yayını yapan
kuruma gidip bir baskı oluşturmaya çalışıyor. Şimdi bunun avantajı ne, yani ben
bunu öneriyorum söz ettiğiniz kurumların tümüne içinde devletin herhangi bir
yetkilisinin görevli olarak yer aldığı kurumların hepsine, bir de kendine dair
bir yaptırım tarif eden kurumların hepsine karşıyım. Yani neden karşıyım; çünkü
bu bir süre sonra devletin sadece yasaklayan yapısı haline dönüyor, olumlu
anlamda bir şey üretilmiyor. Bakın ben aktif olarak hasta hakları bağlamında
HİV ile AIDS ile Mücadele Yüksek Kurulu var bunun üyesiyim, dört yıldır
toplanmıyor bu kurul (…). Bu kurul Sağlık Bakanlığı’nın koordinasyonunda bütün
ilgili sivil toplum örgütleri, akademisyenleri toplayan bir kurul. 130 sayfa
master plan yaptılar Türkiye’de HİV, AIDS ile ilgili mücadele planı yapıldı.
Herkesin tek tek yayın kuruluna varana kadar sorumlulukları var, kişilerin
sorumlulukları var. 70 kişilik şeyi var bu şeyin. Geçen yıl bunu yeniden aktive
edebilmek için Pozitif Yaşam Derneği Ankara’da bir toplantı yaptı, olmadı
yürümüyor. Bireysel olarak oradaki arkadaş geliyor. Dolayısıyla söylediğim
şeyin iki tane unsuru olmalı bir tanesi özerkliği ve esnekliği. İkincisi görev
alanının iyi tanımlanmış olması. Bakın kullandığınız hangi aracı tarif
ederseniz edin onu bir yasal statü çerçevesinde yeni bir mekanizmayla tarif
ettiğinizde Türkiye’de sorun oluyor. Ve yasaların hepsi hayatla paralel
gelişmediği için bir süre sonra engel haline geliyor. Dolayısıyla bunun bir
tane yolu var, görünür kılmak, toplumun tepkisini sağlayacak ve mevcut yolları
kullanabilecek hale getirmek. Az önce söylediğim şeyi siz araştırma merkezinin
sayfasında yapabilirsiniz. Söylediğiniz çok önemli bir şey, 5-6 tane kurum ben
hasbelkader cemiyetin Bizim gazetesinde 8 sene sağlık sayfası yaptım,
haberlerimin bir tanesi periyodik olarak şuydu, Sağlık Bakanlığı’nın Reklam
Denetim Kurulu’nun cezalarını firma ayrımı yapmaksızın sağlıkla ilgili olanları
örnekleriyle koyarak alt alta veriyorum. Bana eleştiriler de geliyordu medya
kuruluşlarından, sen cemiyetin gazetesinde nasıl bizim aldığımız cezayı
duyurursun. Şimdi siz bunu topladığınız zaman tıbbı nasıl yapabilir? Tabip
Odası yapıyor. Neyi yapıyor? Bu anlamda geniş kişileri etkileyecek birtakım
kararlar alındığı vakit, tıp dünyasında da yayınlandığını biliyorum, ama bunu
bilen gidip oraya bakıyor. Bunu bilmeyen
gidip oraya bakmıyor. Şimdi bunun mekanizması yaratılabilir. 174’ün benzeri
paralı olsun önemli değil, sadece sitenin adresini söylesin bir telefon tahsis
edelim (…). Yani buradaki şeyi de mutlaklaştırmazsak eğer; yani 10 kişi kurduk,
10 kişi devam edeceğiz. Hayır, güç koyan koysun, hoşuna gitmeyen de ayrılsın,
demokratik mekanizma içinde tarif edilirse bu kendi kendini. Bir tek kaynak
meselesi var şimdi; yani yapacağınız işe bağlı olarak tarif ettiğiniz işin
bedeli sizin kaynağınızdır, yani ihtiyaç olan kaynağınızdır. Bugün bir web
sitesinin domain adı 4.99; bunun hostuyla ilgili 30 dolar da hostuna verirsiniz
biter. Önemli olan elektronik ortamda 8
tane adamın bu bilgiyi akıtması. Kendi alanından doğru bu bilgiyi akıtması. Tek
tek siz yapabilirsiniz yani her gün elektronik medya kullanıyorsunuz. Ha bunun
şeyinden dolayı kurumunuzdan bir olumsuzluk rastlarsanız biz o zaman hep
beraber deriz ki; “bu kamu yararına, kamu sağlığı için yapılan bir şeydir, biz
arkadaşımıza sahip çıkıyoruz”. Tekrar ilk söylediğim cümleye döneceğim, her
yaratmayı önerdiğiniz araç, mekanizma şeyi bütün çerçevesini çizmeden,
sonuçlarını görmeden tarif ettiğimiz zaman ölü kurumlar oluyor, başarısız
kurumlar oluyor, bizi engelleyen kurumlar oluyor. Araştırma merkezi çabanız,
öneriniz çok doğru; çünkü amiri de memuru da sizsiniz. Sürelik koyabilirsiniz,
bir hedefe yönelik yapabilirsiniz, bunun koşulları var ama bunu siz az önce
söylediğim yapının görevini üstlenir bir hale getirirseniz, danışmanınız
olabilir insanlar ama o kurum içinde yer alamazlar, politikalarını
belirleyemezler. Ya da onun yapması gereken şeyleri yapamazlar yani birbirinden
bir miktar ayırmak lâzım onu söylemeye çalışıyorum.
- Sevgi Hasipek: Resmi kurumdan
özerkleşmesinden ben de yanayım, biz özerk kuruluş olarak gitmesi taraftarıyım.
- Erkan Yüksel: Üniversite olmasına nasıl
bakarsınız?
- Sevgi Hasipek: Çok daha sıcak bakarım,
araştırma yönünüz çok daha iyidir kurumlardan. RTÜK olarak bu konuda her türlü
desteği alacağınıza eminim. Mesela Tarım Bakanlığı ürün adını açıklayamıyor ama
süreç devam ediyordur. O ismin bizde olması bütün yayın kuruluşlarını
denetleyip şurada şu program var, burada bu yayın örneği var, çok kolay elimize
ulaşabilecek birlikte karar verip çok kısa sürede sonuca gidebileceğimiz
çalışmalar yapılabilir.
- (…)
- Erkan Yüksel: Sonuç olarak benim buraya
gelirken, böyle bir sonuç çıkaracağımıza dair pek bir beklentim yoktu açıkçası
(…). Birkaç tane tespitimiz var. Bunlardan bir tanesi vatandaş sağlık konulu
yayınlar karşısında yeterince bilinçli değil, denetim yetersiz ya da kim ne yapacağını
bilmiyor noktasında. Spot, bilgilendirici ya da halkı eğitici, kamuoyunu
eğitici birtakım bilgilere ihtiyaç var. Özellikle bu yayınlar karşısında
kamuoyunun bilinçlendirilmesi konusunda, sağlık konulu yayınlar karşısında
vatandaşların bilgilendirilmesi noktasında bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu
bağlamda da ortak bir kurulun oluşturulması tavsiye edildi. Böyle bir kurulu da
Anadolu Üniversitesi bünyesinde, eğitim ve araştırma merkezi çatısı altında
yapabiliriz, yaparsak da biz buna destek oluruz diye, bu söylediğim maddeleri
içeren bir metin hazırlayalım. Bu metni, ben rektörümle görüşeceğim (…).
Toplantının ardından hazırlanan taslak sonuç bildirgesi
üzerinde de bir tartışma yürütülerek aşağıdaki metin oturuma katılanlar
tarafından imzalanmıştır.
1) Sağlık
konulu yayınlar arasında halkı yanlış yönlendiren içerikler mevcuttur ve bu
konuda daha etkili ve hızlı bir denetim mekanizmasına ihtiyaç vardır.
2) Sağlık
konulu yayınlar karşısında halkın savunmasız konumda olduğuna ve yeteri düzeyde
bilinçli olmadığına dair kanaatler ileri seviyededir.
3) Halen
mevcut denetim mekanizmaları yeterli görülmemektedir.
4) Mevcut
denetleyici sorumluluk ya da yetkiye sahip kurumlar arasında iletişimsizlik ve
koordinasyon yetersizliği mevcuttur.
5) Yaygın
kanaat; medya içeriklerinin takibi çerçevesinde kamu sağlığı ve bilincinin
oluşturulmasına yönelik olarak ortak bir iletişim, izleme, denetim, duyurum,
eğitim ve araştırma biriminin oluşturulması şeklindedir.
6) Bu
sayede bir web sitesinin oluşturulması, medya içeriklerinin düzenli olarak
takip edilerek denetlenmesi ve ilgili birimlerin yanıtlarının kamuoyu ile
paylaşılması, mevcut kurumlara gelen şikâyetlere yönelik yapılan işlemlerin
kamuoyuna açıklanması, iletişim fakültelerine ve tıp fakültelerine dönük olarak
ders içeriklerinin hazırlanması, eğitici ve bilgilendirici televizyon
programlarının hazırlanması, medya profesyonellerinin mesleki eğitimi, konuyla
ilgili resmi kurum ve sivil toplum örgütleri arasında düzenli olarak iletişim
ve koordinasyon toplantılarının yapılması ve bu toplantılar sayesinde kurulacak
olan birimin işlerliğinin artırılması, yeni önerilerin ve çalışma planlarının
hazırlanması gibi konularda çalışmalarda bulunulması tavsiye edilmektedir.
7) Böyle
bir birimin üniversitelerin ya da sivil toplum örgütlerinin çatısı altında
oluşturulması önerisi en geniş ölçekli kabul gören öneridir.
8) Anadolu
Üniversitesi çatısı altında böyle bir birimin oluşturulması noktasında, aşağıda
imzası bulunanlar katkı sağlamak üzere kendi kurumlarını bilgilendirme ve
tavsiyede bulunmayı taahhüt etmektedir.
Bildirgede imzası bulunan isimler şunlardır: Ali Uzun
(Sağlık Bakanlığı), Aslıhan Çobaner (Sağlık Bakanlığı), Celalettin Cengiz
(İstanbul Tabip Odası), Çiğdem Kurtar (Tarım ve Köyişleri Bakanlığı), Mustafa
Sütlaş (BiaNet Yazarı), Mutlu Sereli Kaan (Türk Tabipleri Birliği), Okan Doğan
(Sağlık Bakanlığı), Prof. Dr. Coşkun Özdemir (Cumhuriyet Gazetesi Yazarı),
Prof. Dr. Erkan Yüksel (Anadolu Üniversitesi), Selma Bıyıklı Kürün (Anadolu
Ajansı), Sevgi Hasipek (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu), Yeşim Sert Karaaslan
(Anadolu Ajansı), Yusuf Ziya Eraslan (Ankara Sağlık Muhabirleri Derneği),
Serkut Bozkurt (TV8).
Oturumda ayrıca, bildirgenin çalıştayın diğer
oturumlarındaki katılımcılarına da gönderilmesi ve onların da imza atarak, ortaya
çıkan görüşlere destek vermelerinin istenmesi de kararlaştırılmıştır.
Çalıştayın dördüncü ve
son oturumda daha sonra “sağlık yayınlarının halk üzerindeki etkileri”
bağlamında, proje kapsamında düzenlenmesi planlanan kamuoyu anketinin ön
hazırlık soruları ele alınmış ve kamuoyu anketinde sorulması planlan her bir
soru katılımcıların görüşleri doğrultusunda tartışmaya açılmıştır. Burada
şekillenen anket soruları daha sonra ön testi yapılmak üzere değerlendirmeye
alınmıştır.