SONUÇ VE TARTIŞMA: HEPSİNİ BİR ARAYA GETİRİRKEN…- II

İçeriklerin Durumu

Gazete, dergi, televizyon ve İnternetteki sağlık konulu içeriklerin 2010 yılı itibarıyla “fotoğrafının çekilmesi” ya da betimlenmesi amacıyla gerçekleştirilen içerik analizi bulgularına göre sağlık konusunda medyada en çok yazının ana gazetede (%78) yayımlandığı belirlenmiştir. Gazete eklerindeki içerik oranı ise %13’tür. Daha ayrıntılı olarak bakıldığında ise en çok yazı yerel günlük yayınlarda yayımlanmış (%49), yaygın günlük yayınlar ise ikinci sırada yer almıştır (%38).

Yazı sayısı ile yayın sayısı ortalamasına bakıldığında bölgesel ve yaygın yayınların ortalamasının eşit olduğu görülmektedir (13,9). Gazetelerde ise yaygın gazetelerin üstünlüğü söz konusudur ve ortalama olarak 212,6 sayısına erişilmektedir. Bölgesel gazetelerde ise bu oran 110,6 olarak bulunmuştur. Ancak bölgesel gazetelerin eklerinde daha fazla sağlık konulu yazı yayımlandığı görülmektedir. Bölgesel gazetelerin yazı ve yayın sayısı ortalaması 37,1’dir.

İncelenen sağlık konulu içerilerin yarıdan fazlası İstanbul baskılı yayınlarda olduğu (%53), İstanbul’un ardından da Ankara, İzmir ve Antalya’da yayımlanan yayınların geldiği belirlenmiştir.

Tirajı 100 binin üzerindeki gazetelere bakıldığında en çok sağlık konulu yazının Habertürk, Güneş ve Posta gazetelerinde çıktığı; gazete ekleri anlamında ise en çok Milliyet, Habertürk ve Hürriyet gazetelerinin eklerinde yayımlandığı tespit edilmiştir. Öte yandan anket uygulamasının bulguları hatırlanacak olursa; bu gazetelerin satış rakamları ve erişilebilirlikleriyle de ilişkilendirilebilecek şekilde toplum tarafından en çok Posta, Hürriyet, Sabah, Zaman ve Milliyet’teki sağlık konulu içeriklerin takip edildiği görülmektedir.
İçerik analizi bulgularına göre televizyonda en çok sayıda TGRT Haber, Ülke TV ve Show TV sağlık konulu yayın yapmıştır. Yine anket uygulaması bulgularıyla karşılaştırıldığında bu kanallar arasından yalnızca Show TV’nin, sağlık konulu yayınları takip etme durumu sorulduğunda akla gelen ilk beş kanal içinde yer aldığı görülmektedir.

İnternette ise en çok “haberler.com”, “ihlas.net” ve “Zaman Gazetesi”nde sağlık konulu yazı yayımlanmıştır. Anket uygulamasında hangi İnternet sitelerinin takip edildiği anket sorularının çok fazla detaylandırılmaması ve anketin kısa tutulması için katılımcılara sorulmamıştır.

Sağlık konulu içeriklerin medyadaki önemlilik seviyesinin anlaşılması açısından bakıldığında yazıların daha çok sayfanın üst ve orta kısımlarında yer aldığı, daha çok bir ya da iki spot büyüklüğünde ya da biraz daha büyük şekilde bulunduğu belirlenmiştir. Bu durum konum açısından sağlık konulu yazıların genellikle önemli bulunduğu; ancak sayfada kapladığı alan ya da büyüklük anlamında aynı derecede önemli görülmediği şeklinde yorumlanabilmektedir.

Televizyonda, alınan video kayıtlarına göre en çok 1-3 dakikalık görüntüler yayımlanmıştır. Bu sonuç da kayıtların daha çok haber bültenlerindeki kısa haberlere ait olmasından kaynaklanmaktadır. Genel olarak bakıldığında ise incelenen video görüntülerinin üçte birden fazlasının (%35) sabah kuşağında yayımlandığı anlaşılmaktadır. Bu da sabah kuşaklarındaki sağlık programlarına karşılık gelmektedir. Özellikle sağlık profesyonellerinin görüşmeler sırasında sağlık programlarını izlemek için zamanlarının olmadığını ya da programların saatlerinin kendileri için uygun olmadığını belirtmelerini bu durumla ilişkilendirmek mümkündür. Sağlık programlarının en çok yayımlandığı saatler, mesai saatleri içinde, sabah saatleridir.

Gazete ve dergilerde en çok sağlık konulu yazı ekim, kasım, aralık aylarında; en az ise temmuz, ağustos ve eylül aylarında yayımlanmıştır. Televizyonda da en çok video kaydı ocak, şubat, mart dönemi ile ekim, kasım, aralık dönemlerinde kaydedilmiştir. En az kayıt ise nisan, mayıs, haziran dönemine aittir. İnternette ise en çok sağlık konulu yazı ocak, şubat, mart döneminde yayımlanmıştır. Bu da medyadaki sağlık konulu içeriklerin dönemsel olarak arttığını ve doğal olarak da azaldığını göstermektedir.

2010 yılı içinde incelenen sağlık konulu yazıların %85’i haber, %8’i köşe / köşe yazısıdır. Ansiklopedik bilgilendirici not, söyleşi, soru cevap türündeki köşe yazısı oranları daha düşüktür. Bu yazı türlerinin dışında yazı dizisi ve akademik, bilimsel makale oranı %1’in altındadır. Televizyon kayıtlarına göre de en çok “Haber” yayınları öne çıkmaktadır (%50). Sağlık programlarının payı ise %28’dir. İncelenen İnternette ise içeriğin neredeyse tamamı (%97) haberlerden oluşmaktadır.

Haberler daha fazla oranda yerel yayınlarda ve gazetelerde çıkmıştır. Diğer yazı türlerinde ise yaygın yayınlar ön plandadır. Yazı dizileri en çok gazete eklerinde; söyleşiler ve akademik, bilimsel makaleler de dergi ve eklerinde çıkmıştır. Bunun dışındaki yazı türlerinde gazetelerin ağırlığı söz konusudur.

Güven

Anket uygulaması kapsamında toplumun doktorlara duyduğu güven ile medyaya duyduğu güven ve medyanın doktorlara olan güveni etkileyip etkilemediği farklı sorularla saptanmaya çalışılmıştır. Doktordan öğrenilen bilgiye duyulan güven anlamında, yanıt verenlerin dörtte üçünün (%75) “Her zaman” ve “Çoğu zaman” güvendiği anlaşılmaktadır. “Hiçbir zaman” güven duymadığını söyleyenlerin oranı ise sadece %3 seviyesindedir.

Öte yandan gazetelerde yer alan sağlık konulu haber ve yazılardaki bilgilere “Her zaman” ve “Çoğunlukla” güvendiklerini söyleyenlerin oranı %27’dir. Bu oran İnternette %36 iken televizyonda %40’a ulaşmaktadır. Başka bir deyişle televizyon izleyicilerinin televizyon içeriklerine daha fazla güven duydukları söylenebilmektedir.

Gazete içeriklerine “Kısmen” ya da “Nadiren” güvenenlerin oranı ise bu soruya yanıt verenlerin üçte ikisi seviyesindedir (%66). İnternette bu oran %59, televizyonda ise %54 düzeyindedir.

Gazete içeriklerine “Hiçbir zaman güvenmem” diyenler de %7’lik bir kesimi oluşturmaktadır. Televizyon içerikleri açısından bu oran %6, İnternet açısından ise %5’tir. Bu durum genel olarak gazetelere olan güvensizliğin televizyon ve İnternetten biraz daha fazla olduğunu göstermektedir.

Doktorlara duyulan güven ile medya içeriklerine duyulan güven karşılaştırıldığında; doktorlara duyulan güven seviyesinin genel olarak medyaya duyulan güvenden daha yüksek olduğu görülmektedir. Ancak bu noktada medya içeriklerinde aktarılan bilgilerinin kaynağının da bir anlamda “doktorlar” ya da genel olarak “tıp dünyası” olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Bu anlamda da medyanın bu bilgiyi aktarış biçiminin söz konusu güveni daha fazla etkilediği düşünülebilir. Kendi muayene olduğu doktorundan öğrendiği bilgiye bile güvenmediğini söyleyen %3’lük bir kesimin olmasına karşın medya içeriklerine güvensizliğin de biraz daha fazla olduğu söylenebilmektedir. Bu durumu paralel şeklide yorumlamak mümkündür.

Öte yandan medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşme bulgularına bakıldığında da medyadaki yayın içeriklerini genel olarak “Kesinlikle güvenilmez” bulma oranı sağlık profesyonelleri arasında daha yüksek (%21), medya profesyonelleri arasında ise daha düşüktür (%12). Sağlık profesyonelleri arasında “Kesinlikle güvenilir” bulan yalnızca 1 kişiye karşılık, medya profesyonelleri arasında 7 kişi bu görüştedir. Bu durum da sağlık profesyonellerinin medyadaki sağlık konulu içeriklere daha eleştirel ya da olumsuz bakmalarının en önemli göstergelerinden biri olarak yorumlanabilir.

Medya içeriklerine yönelik değerlendirmeler bağlamında kamuoyu anketine katılan vatandaşlara ayrıca “(Gazete/televizyon/İnternetteki) sağlık konulu (içerikler) sayesinde tıp doktorlarına olan güvenim azaldı” ifadesine katılıp katılmadıkları sorulmuştur. Üç kitle iletişim aracı türünün takipçileri için ayrı ayrı sorulan bu ifadeye katılım düzeyine ilişkin alınan yanıtlar “aynen katılma” oranının %9-10 arasında değiştiğini göstermektedir. Dolayısıyla yaklaşık olarak her 10 kişiden biri medya içerikleri sayesinde tıp doktorlarına olan güvenlerinin azaldığını ifade etmektedir.

Kaynak Kişi ve Kurumlar

Medyaya duyulan ya da duyulmayan güvenin içeriklerdeki ayrıntılarla sorgulanması mümkündür. Örneğin bu anlamda bakılabilecek ilk unsur medyada yayımlanan içeriklerin ne kadarının nereden geldiği ve bu içeriklerde kaynakların açık ve net bir şekilde belirtilip belirtilmediğidir. Habercilik mesleğinin gerçeklik, doğruluk, tarafsızlık, adil olma ve bağımsızlık gibi en geniş kabul gören ve en çok önem verilen ilkeleriyle de doğrudan ilişkili olarak aksi bir zorunluluk olmadıkça haber kaynağının açık ve net bir biçimde haberin içerisinde tanımlanması oldukça sık tekrarlanan etik ilkelerden biridir. Örneğin Medya Derneği’nin Türkiyeli Gazeteciler İçin Etik İlkeler’inde bu durum doğrudan sağlık haberciliği ekseninde olmasa da “İsimsiz kaynakların kullanımı” başlığı altında ayrıntılı biçimde açıklanmaktadır (Ek 10).

İçerik analizi uygulaması bulgularına göre incelenen gazete ve dergi yazılarının %76’sının menşei (çıkış yeri) belirtilmemiştir ya da kurumun kendisi olarak görülmüştür. Muhabirin adının açık bir şekilde yazdığı yazı oranı %10’dur. Haber ajansları arasında en çok Anadolu Ajansı kaynaklı yazılar yayımlanmıştır (%6,2). İnternetteki haberlerin yarısının (%50) menşei belli değilken; %15’i Anadolu Ajansı ve %11’i CİHAN Haber Ajansı çıkışlıdır. Muhabirin adı yalnızca %4,2’sinde belirtilmiştir.

Haber kaynaklarına bakıldığında; gazete ve dergilerdeki haberlerin beşte birinde (%20) hiçbir haber kaynağının belirtilmediği görülmektedir. Haber kaynakları arasında ise en çok “Sağlık görevlisi/tıp doktorları (%37)” haberlere kaynaklık etmiştir. Ardından çok daha az oranlarda olmak üzere “Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri (%6)” ve “Sağlık Bakanı/ Sağlık Bakanlığı/ Bakanlık Yetkilisi (%5)” gelmektedir.
Televizyon kayıtlarına göre de haberlere en çok “Sağlık görevlisi/tıp doktorları (%33)”; ardından da “Vatandaşlar (%14)” ve “Sağlık Bakanı/ Bakanlık Yetkilisi (%14)” kaynaklık etmiştir. Sağlık programları ve diğer programlara ise sağlık konusunda bilgi vermek üzere en çok yine “Sağlık görevlisi/tıp doktorları (%60)” konuk olmuştur. Televizyonda kaynağı belirsiz içerik oranı %15’tir.

İnternette ise en çok “Sağlık Bakanı/ Bakanlık Yetkilisi (%25)” kaynaklı haberlere rastlanmıştır. Ardından “(Sağlık alanındaki) Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri (%14)” ve “Sağlık görevlisi/tıp doktorları (%12)” gelmektedir. Bu da İnternette daha çok kurumsal kaynakların öne çıktığını göstermektedir. Kaynağı belirsiz içerik oranı da televizyon gibi yine %15 olarak bulunmuştur.

Genel olarak medyadaki yüzde 15-20’li seviyelerdeki “haber kaynağı belirtmeme” oranının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Neredeyse her beş sağlık konulu içeriğin birinde herhangi bir kaynak belirtilmemesi, bu içeriğe duyulan / duyulacak güveni yakından etkileyecek niteliktedir. Dolayısıyla medya içeriklerine duyulan güvensizlik oranı bu durumla ilişkilendirmek de mümkündür.

Gazete ve dergilerdeki yazılara ilişkin bir başka  bulgu, en çok hasta ve sağlık görevlisi / tıp doktorunun adının üçüncü kişi olarak anılmasıdır. Televizyon ve İnternette ise en çok “Hastanın kendisi” üçüncü kişi olarak geçmektedir.

Gazete ve dergilerde en çok adı geçen kurumların başında “Hastaneler” gelmektedir. Ardından “Sağlık Bakanlığı” ve “STK’lar” gelmektedir. Televizyon içeriklerinde de bu ilk üç sıra aynıdır. İnternette ise “Sağlık Bakanlığı” %62’lik oranla daha ön plandadır. Bu yapısıyla İnternette incelenen web sitelerinin daha çok kurumsal kaynaklı siteler ya da kurumsal kaynaklarla yakın ilişkideki siteler olduğu söylenebilmektedir.
Literatürdeki görüşlere bakıldığında da “sağlık haberciliğine yönelik bilgi kirlenmesinin”, “doğruluğu kesin olmayan ya da tartışmalı konularda yapılan haberlerin”, “bilgisiz kişilerin (çoğu doktor olmayan) alternatif tıp adı altında bitkilerle tedavi önerilerinde bulunmasının”, yemek programlarındaki, dizilerdeki içeriklerin eleştirildiği görülmektedir.

Takip Edilen Konular
Medyadaki içerikler arasında toplumun hangi konuları daha çok takip ettiği de araştırılmıştır. Anket sorularına yanıt verenlerin ifadelerine göre; gazete, televizyon ve İnternette insanlar daha çok “Kendileri veya yakınlarına faydası olabileceğini düşündükleri her türlü bilgi ve tavsiye veren yayınları” takip etmektedirler (%72). “Doğrudan kendileri ya da bir yakınlarının rahatsızlığı ile ilgili konulardaki yayınlar” da önemli oranda takipçi bulmaktadır (%60). Dolayısıyla sağlık konulu medya içeriklerinin daha çok insanların kendilerinin ya da yakınlarının sağlıklarıyla ilgili olduğu oranda takipçi bulduğu anlaşılmaktadır.

“Hasta/hastalık hikâyesi” olarak da yorumlanabilecek nitelikteki bir kişinin başına gelen, fayda veya zarar gördüğü sağlık konulu yayınlar da toplumun ilgisini çekmektedir (%28). Bu hikâyelerin haber ve sağlık programlarında işlendiği söylenebilse de sağlık konulu bilginin edinilmesi anlamında anket uygulamasından çıkan; “Eş, dost, yakın akraba, arkadaş, komşulardan bilgi alma” ve “Daha önce bu hastalığı yaşamış olanlardan ya da yaşayanlardan bilgi alma” yanıtlarıyla ilişkilendirildiğinde daha anlamlı hale gelmektedir. İnsanların çevresindeki deneyim sahibi kişilerden bilgi almaları gibi medyada da deneyim sahibi olan, kendileri gibi kişilerden bilgi almayı tercih ettikleri anlaşılmaktadır.

Ayrıca “Herhangi bir ölümcül hastalık veya salgın haberleri (%26)”, “Yeni tıbbi ve teknolojik gelişmeler, yeni uygulamaları konu alan yayınlar (%22)”, “Hastanın maruz kaldığı yanlış uygulamaları konu alan yayınlar (%15)” da ilgi çeken belli başlı konulardır.

“Bitkisel, doğal ürünler, alternatif tıp konulu yayınlar (%13)”, “Diyet, zayıflama ve sağlıklı beslenme konusundaki yayınlar (%13)”, “Ruh sağlığı, stres, psikiyatri gibi konulardaki yayınlar (%11)”, “Güzellik, kozmetik ve estetikle ilgili yayınlar (%6)”, “Plates, aerobik, yoga ve spor gibi yayınlar (%3)” da daha az oranda olmak üzere toplumun takip ettiği diğer sağlık konulu yayın içerikleridir.

Toplumun takip ettiğini söylediği bu konularla medya içeriklerindeki sağlık konulu yayınlarda işlenen temalar karşılaştırılabilir. İçerik analizi bulgularına göre gazete ve dergilerde en çok işlenen temaların “Beslenme (%19)”, “İç hastalıkları / Genel cerrahi (%17)”, “Onkoloji /Kanser (%13)”, “Kardiyoloji / Kalp damar cerrahisi (%10)”, “Sağlık kurumları, hastaneler, sağlık ocakları vb. (%10)” ve “Güzellik, bakım, zayıflama ve sağlıklı yaşam (%9)”  olduğu tespit edilmiştir.

Televizyon içeriklerinde de genel anlamda ilk iki sıra aynıdır: “Beslenme (%16)” ve “İç hastalıkları / Genel cerrahi (%14)”. Üçüncü sıraya ise “Güzellik, bakım, zayıflama ve sağlıklı yaşam (%10)” teması alırken bunu, “Onkoloji /Kanser (%9)” ile farklı temalar olarak “Sağlık Bakanlığı (%7)” ile “Alternatif/Tamamlayıcı tıp (%7)” temaları izlemiştir. Haberler, sağlık programları ve diğer programlar bağlamında temaların farklılaştığı dikkat çekmektedir. Buna göre haberlerde “Güzellik, bakım, zayıflama ve sağlıklı yaşam”, “Alternatif/Tamamlayıcı tıp” temaları daha az öneme sahiptir. Öte yandan sağlık programları ve diğer programlarda ise farklı olarak “Ruh sağlığı”, “Fizik tedavi ve iyileştirme”, “Kadın hastalıkları ve doğum”, “Estetik tedavi ve iyileştirme” gibi temalar daha ön planda olmuştur. Yayın kuşağına göre de ilk tema hariç, diğer temaların farklılık gösterdiği görülmektedir.

İnternetteki daha çok haber ve güncel bilgi içeren sitelerde yapılan tarama sonucunda en fazla oranda “Sağlık Bakanlığı (%21)” temasının işlendiği; ardından “Sağlık çalışanları ve sorunları (%20)”, “Eczane/ Farmakoloji/ İlaç sektörü (%18)” temalarının geldiği anlaşılmaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi İnternette incelenmiş olan sitelerin daha çok kurumsal kaynaklara yakın olmaları tema ve konularının da farklılaşması anlamına gelmiştir.


Medya içeriklerine yönelik temalara ait kategorilerle toplumun genel ifadelerle verdiği yanıtlar karşılaştırıldığında tam olarak da kategorilerin birbiriyle eşleştirilemediği görülmektedir. Anket uygulamasında insanların “kendilerinde ya da yakınlarındaki hastalık ya da rahatsızlıkların” ne ya da neler olduğunun sorulması, hangi tıbbi tedavi ya da yöntemlerin uygulandığı ve hangi ilaçları kullandıkları gibi kişisel soruların sorulması ilk çalıştayda tartışılmış ve “hasta mahremiyeti” ve “hakkı” başta olmak üzere doğru bulunmamış, kişilerin doğru bilgi vermekten çekinebilecekler ve bu doğrultuda alınacak bilgilerin de yanlış sonuçlara neden olabileceği değerlendirilmiştir. Bu bağlamda ankete katılanlara bu tür sorular yöneltilmemiştir. İçerik analizinde ise daha ayrıntılı bir ölçme yapabilmek adına tıp literatüründe de mevcut olan kategoriler kullanılmıştır.