SONUÇ VE TARTIŞMA: HEPSİNİ BİR ARAYA GETİRİRKEN…- III

Yeterlilik

Gazetelerdeki sağlık konulu haber ve yazıların sayısının yeterli olup olmadığı sorusuna yanıt verenlerin %41’i “Az, yetersiz” bulduğunu söylemiştir. Televizyondaki sağlık konulu yayımların sayısını “Az, yetersiz” bulanların oranı %37’dir. İnternette ise bu oran %22 şeklinde belirlenmiştir. Bu da toplumun sağlık konulu içerikler anlamındaki ihtiyaç ya da beklentisinin önemli ölçüde karşılan(a)madığını göstermektedir. Mevcut içeriğin durumu ayrı bir değerlendirme konusu olmakla birlikte, toplumun sağlık konusunda daha fazla bilgi, içerik ya da haber beklentisi olduğu söylenebilir.

Öte yandan medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşmelerde de aynı soru daha genel bir çerçevede yöneltilmiştir. “Gazete ya da televizyonlarda (medyada) sağlık konularına ayrılan yer ya da sürenin nasıl bulunduğu” sorusuna, sağlık profesyonellerinin %22’si, medya profesyonellerinin ise %28’i “yetersiz” yanıtını vermişlerdir. Toplumun bu yöndeki kanaati ile karşılaştırıldığında medya ve sağlık profesyonellerinin “yetersiz” şeklindeki kanaatlerinin bile düşük seviyede kaldığı anlaşılmaktadır. Eş deyişle toplumun yetersiz bulma oranı her iki kesimden daha fazla bulunmaktadır.

Öğrendiklerini Uygulama

Peki, gazeteden, televizyondan ya da İnternetten (herhangi birinden) öğrenilen sağlık konusunda bilgi ya da tedaviler insanlar tarafından uygulanmakta mıdır? Bu soruya en çok “Hiçbir zaman uygulamam (%63)” yanıtı alınmıştır. “Genellikle” ve “Her zaman” uygulama oranı toplam %6 seviyesindedir. “Bazen” ve “Seyrek” uygulama oranı da toplam %31’dir. Toplumun medyadan öğrendiği bilgileri az ya da çok “uygulaması” bu bilginin niteliğine göre “olumlu” ya da “olumsuz” olarak değişebilmektedir. “Uygulamaması” da ayrıca açıklanması gereken bir durumdur ki bunu da daha çok yine medyada aktarılan bilginin niteliği ile ya da “medya içeriklerine duyulan güvensizlik” ile ilişkilendirmek mümkündür.

Anket sonrası vatandaşlarla yapılan görüşmelerde alınan yanıtlara bakıldığında da herhangi bir yerden öğrendiği bilgiyi önce araştıranların, “aklına yatarsa uygulayanların”, “herkesin rahatsızlığı başkadır” diyerek daha “bilimsel” yaklaşanların, “güvenmem”, “inanmam” diyenlerin olduğu da görülmektedir.

Medyadan öğrendiklerini uygulamaya geçirdiğini söyleyenlerin toplam %53’ü “Birkaç kez” ya da “Çoğunlukla fayda gördüm” diyenlerdir. Ancak toplam %2’lik bir kesim “Birkaç kez” ya da “Çoğunlukla zarar gördüm” demektedir. Bazen fayda, bazen zarar görenler (Toplam %13) ile ne fayda ne de zarar görenler; yani hiçbir etkisini görmeyenler (Toplam %32) de diğer kesimleri oluşturmaktadır.

Çalışmada, “Zarar gördüm” diyenlerin ne tür bir zarardan söz ettikleri ve hangi bilgi üzerine zarara uğradıkları -araştırmanın kapsamı dışında olması nedeniyle- araştırılmamıştır. Ancak oranı az gibi görünse de toplumun geneli düşünüldüğünde bu konunun ayrıca üzerine gidilerek değerlendirilmesinin anlamlı olacağı düşünülmektedir.


Doktora, Sağlık Merkezine Gitme, Ürün Satın Alma

Gazete, dergi, televizyon ya da İnternetten (herhangi birinden) tanınan bir doktora ya da uzmana danışmak ya da görünmek için gidip gitmeme durumu sorulduğunda, katılımcıların %7’si “Evet, gittim” demektedir. Bu da bir başka anlamıyla ‘medyada görünen’ doktor ya da uzmanların bu ‘tanınırlık’ sayesinde yeni hastalarla tanıştıkları anlamına gelmektedir. %11’lik bir kesim de “Gitmek istedim ama gidemedim” diyerek “potansiyel” konumda olduklarını ifade etmektedirler.

Katılımcılara gazete, dergi, televizyon ya da İnternetten (herhangi birinden) öğrendiği sağlık, beslenme, diyet, iyi yaşam, estetik ya da güzellikle ilgili herhangi bir kitap, hap, kür ya da ürünü para karşılığı satın alıp almadıkları sorusuna verilen olumlu yanıt oranının daha fazla olduğu görülmektedir. Katılımcıların %9’u “Evet, aldım”; %4’ü de “Almak istedim ama alamadım” yanıtını vermektedir. Bu da aynı şekilde medya içeriklerinden etkilenerek insanların eylemde bulunduklarını gösteren önemli bir veridir.

Anket sonrasında vatandaşlarla yapılan görüşmelerde neden bu tür ürünleri aldıkları sorulduğunda ise alınan yanıtların farklılaştığı anlaşılmaktadır. Kimileri fayda gördüğünü, kimilerini görmediğini, kimileri bunları uyguladığını kimileri ise satın almış olsa bile uygulamadığını ifade etmektedirler. Kimileri ise bu tür ürünleri çeşitli nedenlerle ‘kesinlikle almayacaklarını’ belirtmektedirler.

Gazete, dergi, televizyon ya da İnternetten (herhangi birinden) öğrenilen bir hastaneye ya da bir sağlık merkezine gitme durumlarına sorulduğunda ise katılımcıların %7’si “Evet, gittim”; %6’sı da “Gitmek istedim ama gidemedim” şeklinde yanıt vermektedir.

Genel olarak insanların kendilerinde ya da bir yakınlarında bir rahatsızlık hissettiklerinde medyadaki bu konuyla ilgili içeriklere karşı daha fazla ilgi gösterdikleri ve medyadan öğrendikleri bilgileri kendi mantık süzgeçlerinden geçirerek ikna oldukları durumda, kimi zaman bazı ürünleri satın aldıkları, kimi zaman medya aracılığıyla tanıdıkları doktorlara ya da sağlık merkezlerine gitmeyi tercih ettikleri ya da daha fazla oranda olmak üzere gitmeyi düşündükleri anlaşılmaktadır. Bu durum genel olarak ‘medyanın etkisi’ şeklinde yorumlanabilir.

Kimi İfadelere Katılma Düzeyi

Sağlık konulu içeriklere ilişkin medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşmelerde “Yayın içeriklerinde verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konular hakkındaki düşünceleri”, “Yazarlar, programcılar, konuklar ve bunların nasıl seçildikleri hakkındaki düşünceleri”, “Haber konusu ve kaynak/konuk seçiminde reklam ya da sponsorluk baskısı ya da ticari kaygının hissedilip hissedilmediği”, “Dil ve üsluba ilişkin görüşleri” açık uçlu olarak ayrı sorular şeklinde yöneltilmiştir. Bu sorulara alınan yanıtlar içerik analizi uygulamasıyla çözümlenerek ilk çalıştayda tartışılmıştır. Anket uygulaması öncesi gerçekleştirilen ön testlerde de bazı kategorilerin daha anlaşılır hale getirilmesi gerektiği görülmüştür. Bu süreçler çerçevesinde ifadeler tekrar tekrar gözden geçirilerek son şeklini almıştır. Ortaya çıkan belli başlı ifadeler anket uygulamasında üçlü likert ölçekle değerlendirilebilecek “olumlu” ve “olumsuz” ifadeler şekline dönüştürülerek katılımcılara iki ayrı kategori halinde sorulmuştur. Aşağıda ise bu ifadelere ilişkin yanıtlar konu başlıklar çerçevesinde bir araya getirilerek değerlendirilmiştir.

Sağlık yayıncılığının değerlendirilmesine ilişkin medya ve sağlık profesyonellerinden alınan görüşlerin yarıya yakını “iyisi de var, kötüsü de var” şeklinde özetlenebilmektedir. İkinci sırada yer alan “Olumsuz, beğenmiyorum” görüşü sağlık profesyonelleri arasında daha belirgindir (%43).

Sağlık profesyonelleri tarafından olumsuz bulunan noktaların başında içerik, konu ve verilen bilgiye yönelik eleştiriler gelmektedir (%70). Ticari kaygı, para kazanma ve reyting amacına yönelik eleştiriler ikinci sıradadır (%62). Televizyon programlarında konuk seçimi üçüncü sıradaki eleştiri konusudur (%46). Medya profesyonelleri arasında da içeriğe yönelik eleştiriler ilk sıradadır (%63). Ticari kaygılara yönelik eleştiriler ile alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik eleştiriler ikinci sırayı paylaşmaktadır (%31). Bunlar dışındaki eleştiri konuları ise genel olarak şu başlıklara ayrılmaktadır: Kişi, kurum ve ilaç tanıtımına yönelik gizli reklam yapıldığı eleştirisi, yayın diline yönelik eleştiriler, sağlık habercilerine/yayıncılarına yönelik eleştiriler, konuk seçimine yönelik eleştiriler, yayın saatlerine yönelik eleştiriler, sağlık sistemine yönelik eleştiriler, kullanılan görsel malzemelere yönelik eleştiriler, televizyon dizilerindeki sağlık konusuna yönelik eleştiriler ve İnternet içeriğine yönelik eleştiriler.

Ticari Boyut ve Kaygılar

Sağlık konulu yayınlarda “ticari boyut”; yani reklam, sponsorluk, ekonomik ilişki, her türlü kişisel ya da kurumsal çıkar ilişkilerinin getirdiği konular medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşmelerde de üzerinde en çok durulan noktalar olmuştur.

Literatür taramasında da en çok yayın yapılan konulardan birinin “Küreselleşme ve sağlığın ticarileşmesi” olduğu görülmektedir. Daha çok ideolojik ve ekonomi-politik yorumlar çerçevesinde “sağlıkta ticarileşme” eleştirileriyle birlikte sağlık konulu yayın içerikleri eleştirilmiştir.
Haber konusu, kaynak, konuk seçiminde reklam ya da sponsorluk baskısı ya da ticari kaygı hissedilmesi konusundaki soruya görüşülen sağlık profesyonellerinin %91’i, medya profesyonellerinin ise %58’i “Evet, kesinlikle var” yanıtını vermiştir. “Hayır, kesinlikle yok” diyen yalnızca 4 sağlık profesyoneli ve 2 medya profesyoneli çıkmıştır.

Verilen bilgi ve mesajlar, işlenen konulara ilişkin görüşler bağlamında da medya ve sağlık profesyonelleri yine “reyting kaygısını” dile getirmişlerdir. Konuların reyting kaygısıyla seçildiğini söyleyen sağlık profesyonellerinin oranı (%27), medya profesyonellerinden (%22) daha fazladır.

Kamuoyu araştırmasında ise katılımcılara gazete satma, reyting ya da ziyaretçi (tıklama) sayısı kazanma kaygılarının okurlar ya da izleyenler tarafından hissedilmesi bağlamında sorular yöneltilmiştir. Yanıtlara göre gazetelerdeki sağlık konulu içerikler göz önünde bulundurulduğunda “Daha çok gazete satma kaygısı ön plana çıkıyor” görüşüne katılıma oranı %48 olmuştur. Televizyon içerikleri bağlamında ise “Daha çok reyting kaygısı ön plana çıkıyor” görüşüne katıldığını söyleyenlerin oranı %41’dir. İnternette aynı görüş %38 oranında kabul görmüştür.

Yine konuyla ilişkili olarak ankete katılanlara gazete içerikleri değerlendirildiğinde “Daha çok kişi, doktor, ürün, ilaç ve hastanelerin reklamı yapılıyor” ifadesine katılıp katılmadıkları sorulmuştur. Alınan yanıtlara göre gazete içerikleri için ifadeye katıldığını söyleyenlerin oranı %48’dir. Televizyon içerikleri için bu ifadeye katılma oranı %45, İnternet için %46 olarak saptanmıştır.

Kamuoyu anketindeki bir başka ifade de sağlık konulu içerikler sayesinde “Hangi hastanenin, doktorun veya sağlık ürünün daha iyi olduğunu öğrendim” görüşüne katılıp katılmadıkları sorulmuştur. Bu ifadeye katılım gazete içerikleri dikkate alındığında %22, televizyon içerikleri dikkate alındığında %26, İnternet içerikleri dikkate alındığında ise daha yüksek oranda olmak üzere, %35 olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla insanların hastane, doktor ya da sağlık ürünü bulmada diğerlerine kıyasla İnterneti daha fazla tercih ettikleri anlaşılmaktadır.

Medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşmede de yayın içeriklerinde verilen bilgi ve mesajlar değerlendirilirken “Bazı yayınlar hastane ve hekimin reklamı için yapılıyor” görüşü öne çıkmıştır. Sağlık profesyonelleri arasında bu görüşü savunanların oranı %20, medya profesyonelleri arasında %18’dir. Bu durum da yine vatandaşların bu konuda daha fazla “dikkatli” olduklarını ya da bu yönde daha duyarlı olduklarını, hatta bu mesajların doğrudan hedefi oldukları için bu mesajlardan etkilenerek eyleme geçtiklerini ortaya koymaktadır. Doktora ve sağlık merkezine başvurma anlamındaki bulgu da bunu destekler niteliktedir. Aynı şekilde yayın içeriklerine yönelik değerlendirmede bulunan sağlık profesyonellerinin %10’u “Hastalıklara ve tedaviye yönelik yayın yapılıyor”, %7’si “İlaç ve teknoloji ön plana çıkarılıyor” eleştirisinde bulunmuştur.
Medya içeriklerine yönelik değerlendirmede; yazar, programcı ve konukların seçimine ilişkin görüşlerde sağlık profesyonellerinin “Reklam, ticari kaygı ön planda (%42)” görüşünü, medya profesyonellerinin “Programa çıkmak için para ödeniyor (%28)” görüşü desteklemektedir. Sağlık profesyonelleri daha çok medyatik kişilerin öne çıktığını, uzmanlık alanı olmayan kişilerin alakasız konularda konuştuğunu, programa çıkmak için para ödendiğini, dostluk arkadaşlık ilişkilerinin öne çıktığını ifade ederek eleştirmişlerdir. Medya profesyonellerinin eleştirileri sağlık profesyonelleri kadar çeşitli olmasa da medyatik kişilerin çıkarılması, uzman olmayanların konuşturulması ve dostluk, arkadaşlık ilişkilerinin öne çıkması dile getirilen belli başlı eleştiriler olmuştur.