Uzmanlaşma
Medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşmede
yöneltilen sorulardan birinde de bu alanda görev yapan haberciler hakkındaki
izlenimlerin tanımlanması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda her iki kesime de
“Bildiğiniz kadarıyla sağlık habercileri ya da yayıncıları alanlarıyla ilgili
herhangi bir eğitim almışlar mıdır?” diye sorulmuştur. Sağlık
profesyonellerinin dörtte üçü (%75) “Birçoğunun bu konuda hiçbir bilgisi yok”
yanıtını vermiştir. Aynı görüş medya profesyonellerinin yarıya yakını
tarafından da dile getirilmiştir (%43).
Daha önce belirtildiği gibi literatürde de sağlık konulu
yayıncılık alanında gerçekleştirilen pek çok toplantıda “uzmanlaşma” en sık
tekrarlanan ifadelerden biridir. Bu alanda uzmanlaşmanın sağlanmasıyla pek çok
sorunun üstesinden gelinebileceği dile getirilmiş ve bu anlamda örgütlenme
çalışmalarından başlayarak, toplantılar düzenlenmiş, eğitimler yapılmış, kimi
ilkeler oluşturulmaya ve çeşitli kurum ve kuruluşlarla örgütsel düzeyde
ilişkiler kurulmaya çalışılmıştır. “Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği
Bildirgesi”nde de 2’inci maddede “Sağlıkta uzmanlaşma desteklenmelidir.
Sansasyondan uzak doğru sağlık haberciliği için tüm yayın kuruluşlarında
alanında uzman sağlık muhabiri istihdam edilmelidir. Sağlık haberlerinin yer
aldığı sayfaların editörleri de sağlık haberleri konusunda ilgili meslek
kuruluşları tarafından bilgilendirilmelidir.” denilmektedir [1].
Ancak görüşme bulgularıyla değerlendirildiğinde bu alanda da alınacak mesafe
olduğu görülmektedir.
Denetim
Sağlık konulu yayınlarda verilen bilgilerin herhangi bir
şekilde denetlenip denetlenmediği konusunda medya ve sağlık profesyonellerinin
görüşü paralel doğrultudadır. Sağlık profesyonellerinin %38’i ve medya
profesyonellerinin de %24’ü yayınların denetlenmediğini söylemektedir.
Gazete içerikleri göz önüne alındığında vatandaşlar arasında
“Bunların (içeriklerin) denetlendiğini düşünmüyorum” diyenlerin oranı %51’i
bulmaktadır. Televizyon içerikleri için bu oran %45, İnternet için %48’dir.
Dolayısıyla neredeyse her iki kişiden biri sağlık konulu yayınların
“denetimsiz” olduğunu düşünmektedir ki bu da hayli yüksek bir oran olarak nitelendirilebilir.
“Ne yapılması
gerektiği” sorusu ankette sorulmamıştır. Ancak sağlık konulu yayınların
uzmanları olarak medya ve sağlık profesyonelleriyle konu görüşüldüğünde daha
çok “(Kurum içinde) Sağlık editörü, danışmanı olmalı/ Özdenetim yapılmalı”
görüşü öne çıkmıştır. Çeşitli biçimlerde kurulacak komisyonların ya da
kurumların bu yayınları denetlemesi üzerine de farklı görüşler dile
getirilmiştir.
Bu anlamda ilk çalıştayda da ortaya çıkan tartışmalar
çerçevesinde genel olarak resmi kurumların rolünün ve aralarındaki
koordinasyonun arttırılmasının beklendiği söylenilebilir. Ancak bu noktada kurumlar
ve hatta aynı kurumun farklı birimleri arasında bile iletişim, iş birliği ve
bilgilenme/bilgilendirme eksikliği ya da yetersizliği dikkati çekmekte, yetki
ve sorumluluğun hangi kapsamda hangi kurum ya da birime ait olacağına ilişkin
tartışmanın sonuçlandırılamadığı görülmekte, kimi noktalarda da hukuksal yapı
ve siyasi irade tartışması su yüzüne çıkmakta ve ortadaki sorun biraz daha
karmaşık olsa da “sanki kentlerdeki kaçak yapılaşma sorunu gibi” arzu edilen,
nihai çözüme kavuşulamamaktadır.
Medya ve sağlık profesyonellerinin önerilerinde de aynı
karmaşa mevcuttur. Bunlar arasında medya düzenine ilişkin yasal düzenleme
yapılması ve çeşitli yaptırım ya da cezaların verilmesi gibi belki de “ifade ve
basın özgürlüğü ile de çelişecek nitelikte” önerilerin gelmesi dikkat
çekicidir. Ancak bu durumu bir yönüyle de şöyle yorumlamak mümkündür: Medya ve
sağlık profesyonellerinin bir kısmı ortadaki sorunla ilgili olarak mevcut yasal
düzenlemelerin yetersiz olduğunu, yeterince uygulan(a)madığını ve gerekiyorsa
da daha başka yasal düzenlemelere gidilebileceğini ifade etmektedirler. Bu
noktada dile getirilen önerilerin her birinin birer tartışma konusu olduğunun
da altı çizilmelidir.
Görsel Unsurlar
Kullanılan görsel malzemeler konusunda, görüşülen sağlık profesyonelleri
daha eleştireldir ve %43’ü görsel malzemelerle ilgili olarak “Kötü, sakıncalı,
olumsuz, alakasız” yorumunda bulunmaktadır. Medya profesyonelleri arasında
“Kısmen iyi, kısmen kötü” görüşü öne çıkarken (%27), “Kötü” bulma oranı %21
olarak bulunmuştur.
İçerik analizi uygulaması bulgularına bakıldığında gazete ve
dergilerdeki yazıların %20’sinde ve İnternetteki bağlantısına erişilebilen
yazıların %26’sında herhangi bir görsel malzeme kullanılmadığı, gazete ve
dergilerdeki yazıların yarıdan fazlasına bir görsel-fotoğrafın eşlik ettiği
(%57), İnternette bu oranın %46 olduğu belirlenmiştir. Gazete ve dergilerdeki
yazılara eşlik eden görsel malzemelerin yaklaşık yarısında (%46) “Mizansen /
Arşiv / Destekleyici görüntü”, üçte birden fazlasında ise “Gerçek olay / Kişiye
ait görüntü” (%35) kullanılmıştır. İnternette de “Mizansen / Arşiv /
Destekleyici görüntü” kullanım oranı yüksektir (%29). “Gerçek olay / Kişiye ait
görüntü” ise ikinci sırada gelmektedir (%16). Televizyon kayıtlarında ise
%91’inin “Stüdyo”, %65’inde “VTR, Bant kaydı”, %33’ünde “Split screen (ekranın
bölünerek kullanılması)” tespit edilmiştir.
Medya içeriklerinde yer alan görüntülerin konusuna
bakıldığında gazete ve dergilerde daha çok “Kaynak kişinin görüntüsü”, “Kadın
görüntüsü”, “Sebze, meyve, gıda, baharat, içecek, yemek” görüntülerinin daha
öne çıktığı belirlenmiştir. Televizyon görüntülerinin %42’sinde “Kaynak kişi
görüntüsü” tespit edilirken, ayrıntıda ise daha çok hasta ve doktorun bir aradaki
görüntülerine ve sokaktaki vatandaş görüntülerine yer verildiği, hastane ve
hasta görüntülerinin kullanıldığı belirlenmiştir. İnternette ise en çok “Kaynak
kişinin görüntüsü, ardından “İlaç görüntüsü”, “Tıbbi ürün görüntüsü” daha fazla
oranda kullanılmıştır.
Görsel-içerik uyumu gazete ve dergilerde %78 oranında; televizyonda
ise %68 oranında “Uyumlu” bulunmuştur.
Kamuoyu anketi uygulamasında görsel malzemelerle ilgili soru
sorulmamış, bunu yerine yukarıda da açıklanan yayın içeriklerine yönelik genel
değerlendirmeler alınmıştır.
Olumlu Yönler
Kamuoyu anketinde vatandaşların görüşüne sunulan kimi
ifadeler, sağlık konulu yayınların neden takip edildiğine ya da bu yayınları
takip ederek ne yaptıklarına ilişkin önemli bilgiler sağlamıştır. Bu bağlamda katılımcıların
büyük çoğunluğu sağlık konulu yayınlar sayesinde “Öğrendiğim bilgileri
başkalarına da anlatıyorum” demektedir. Bu oran da İnternet katılımcıları
arasında en yüksek seviyededir (%67).
“Sağlığımla ilgili olarak artık daha bilinçli davranıyorum”
görüşü de katılımcıların çoğunluğunun paylaştığı bir görüştür. Yine İnternet
içeriklerine ilişkin değerlendirmeler arasında bu görüş en yüksek oranda kabul
görmüştür (%67).
“Başkalarıyla konuşmaktan çekindiğim (mahrem) konular
hakkında bilgi edinebiliyorum” ifadesi de önemli oranda katılımcı bulmuştur.
İnternet kullanıcıları arasında bu ifadeye katılma oranı %61 ve yine en yüksek
seviyededir.
Yine İnternet kullanıcılarında %50’den fazla olmak üzere
katılımcıların önemli bir kısmı medyadaki sağlık konulu içerikler sayesinde
“Doktordan öğrendiğim rahatsızlığımla ilgili bilgi, ilaç ve tedavileri kontrol
edebiliyor, araştırabiliyorum”, “Tıbbi tedavi yöntemleri hakkında artık daha
bilgiliyim”, “Tıp dışındaki alternatif ya da bitkilerle, otlarla tedavi
yöntemleri konusunda artık daha bilgiliyim” demektedirler.
Öte yandan “Sağlığımla ilgili bir rahatsızlığım olduğunu
anladım” diyenlerin oranı, sağlık konulu yayınları İnternetten (%31) ve
televizyondan (%28) izleyenler bağlamında daha fazla bulunmuştur.
“Doktora gidip para vermek yerine sağlığımla ilgili
bilgileri öğrenebiliyorum” diyenlerin de daha çok İnternet (%19) ve televizyon
(%19) içerikleri sayesinde bu görüşü dile getirdikleri anlaşılmaktadır.
Medya ve sağlık profesyonelleriyle yapılan görüşmelere de
“olumlu bulunan yönler” açısından bakıldığında bu konuda görüş bildiren sağlık
profesyonellerinin %40’ının ve medya profesyonellerinin %22’sinin “Düzgün yayın
yapanlar da var” dediği, her iki gruptaki kişilerin %35 oranlarında “İnsanları
bilgilendiriyor, bilinçlendiriyor” dediği anlaşılmaktadır.
Aynı zamanda sağlık konulu yayıncılığın tanımı çerçevesinde
ulaşılan görüşler de bu anlamda dikkat çekicidir. Medya ve sağlık
profesyonellerinin her ikisi de bu yayınları daha çok “sağlık konusunda
insanları aydınlatan yayınlar” ve “medyada sağlıkla ilgili yapılan haberler”
çerçevesinde tanımlamışlardır.
İdeal Yayıncılık
İdeal sağlık yayıncılığının nasıl olması gerektiği sorusu
konunun uzmanı olduğu düşünülen medya ve sağlık profesyonellerine sorularak bu
konudaki görüşleri alınmıştır. Bu anlamda daha çok sağlık profesyonellerinin
görüş bildirdiği, medya profesyonellerinin ise daha az oranda öneride bulunduğu
görülmüştür. Elde edilen belli başlı görüşler şu şekilde sıralanabilir:
İçerik, konu ve verilen bilgiye yönelik önerilerde sağlık
profesyonelleri daha çok “Halkı bilgilendirici, yol gösterici, öğretici olmalı
(%55)”, “Bilimsel kanıt ve görüşlere yer verilmeli (%33)”, “Koruyucu hekimliğe
ilişkin bilgi/ağırlık verilmeli (%25)”, “Hastalık ve kişi özelinde konuşulmamalı
(%12)”, “Sorulacak sorular spiker ve uzman kişilerle ortak hazırlanmalı (%7)”,
“Hekim hatalarına ilişkin konularda dikkatli olunmalı (%4)”, ve “Güncel
bilgiler takip edilmeli (%3)” şeklinde görüş bildirmektedirler. Medya
profesyonellerinin görüşleri de daha çok ilk iki madde yönündedir.
Konuk seçimine yönelik sağlık profesyonellerinin “Uzman
kişiler konuk alınmalı (%38)” görüşü daha baskındır. Medya profesyonelleri
arasında bu görüş yalnızca iki kişi tarafından dile getirilmiştir.
Yayın diline yönelik önerilerde sağlık profesyonelleri
“Halkın anlayacağı dilde olmalı (%53)”, “Umut tacirliği yapılmamalı (%11)”,
“Üsluba dikkat edilmeli (%10)”, “Hekim hataları konusunda dil ve üsluba dikkat
edilmeli (%7)” görüşleriyle dikkati çekmektedirler. Birinci ve üçüncü sıradaki
görüşler medya profesyonelleri arasında da öne çıkmaktadır.
Kullanılan görsel malzemelere yönelik önerilerde, her iki
kesimde de en fazla dikkat çeken nokta “Görsellerin iyi seçilmesi gerekir”
şeklindeki genel görüştür; ancak bunun nasıl olması gerektiğine ilişkin genel
bir kanaatin ifade edil(e)mediği görülmüştür.
Ticari kaygı, para kazanma amacına yönelik öneriler
bağlamında “Maddi kaygısı olmayan, çıkar ilişkisine dayanmayan yayınlar olmalı,
halkın yararına olmalı, pazarlama, reklam yapılmamalı” görüşü sağlık
profesyonelleri arasında daha fazla öne çıkmaktadır (%26). Medya
profesyonelleri bu görüşe daha az oranda katılmıştır (%17).
Sağlık profesyonelleri arasında gizli reklam konusuna, televizyondaki
sağlık programlarının yayın saatlerine, televizyon dizilerindeki sağlık
konularına ve sağlık sistemine yönelik kimi önerilerde de bulunulduğu; ancak bu
önerilerin alt başlıklar anlamında farklılaştığı belirlenmiştir. Denetleyici
kurallara, mekanizmalara yönelik kimi öneriler ise her iki kesim tarafından da
dile getirilmiştir.
İlkeli, denetimli, destek alınan yayıncılığa yönelik
öneriler bağlamında sağlık profesyonelleri tarafından en çok “Etik ilkelere,
gazetecilik ilkelerine uygun olmalı; tarafsız olunmalı, karşıt görüşlere yer
verilmeli, mucize tedavi haberleri yapılmamalı, boş umut verilmemeli, sorumlu
olunmalı vs. (%26)”, “Uzmanlar tarafından yapılmalı (%8)”, “Yayın ilkelerini
saptamak gerekli, yayın politikası olmalı, muhabir haberi kendisi takip ederek
yazmalı, olumsuzlarla birlikte olumlu yönler de yazılmalı (%7)”, “İlkeli,
denetimli, destek alınan yayıncılık anlayışına yönelmek gerekir (%7)”, “Dürüst
olmalı, gerçeği yansıtmalı (%6)”, “Meslek dernekleri medyaya danışmanlık
hizmeti verebilir (%6)” görüşleri dile getirilmiştir. Medya profesyonelleri
arasında daha az sayıda öneri olmakla birlikte ilk sıradaki öneri (%22)
dışındaki önerilerin sırasının değiştiği görülmektedir.
Alternatif tıp, bitkisel tedavi gibi konulara yönelik
öneriler bağlamında sağlık profesyonelleri “Uzman olmayan kişiler konuşturulmamalı
(%8)” demekte; ancak medya profesyonelleri bu konudan söz etmemektedir.
Sağlık yayınlarını kimin yapması gerektiğine ve bu kişilerin
nasıl bir eğitim alması gerektiğine ilişkin yine sağlık profesyonellerinin daha
fazla öneride bulunduğu görülmektedir. Bu bağlamda ortak görüşlere bakıldığında
“Habercilere temel sağlık eğitimi ya da kursu sertifikası, hizmet içi eğitim
verilmeli”, “Uzman sağlık muhabiri/editörü olmalı”, “İletişim fakültelerinde
sağlık haberciliği dersi verilmeli”, “İletişim fakültesi/Gazetecilik mezunu
olmalı” denilmektedir. Sağlık profesyonellerinden alınan daha farklı öneriler
ise şu şekildedir: “Editörler tıp doktoru olmalı ya da haberleri tıp mezunları
yazmalı”, “Habercilere etik eğitimi ya da kursu verilmeli”, “Lisansüstü eğitim
almalılar”.
Yalnızca medya profesyonellerine sorulan sağlık muhabirinin
/ yayıncısının sahip olması gereken niteliklere ilişkin önerilerin neler
olabileceği sorusuna alınan yanıtlarda daha çok “Kendini konuyla ilgili
geliştirmeli (%31)”, “Derdini anlatacak kadar bilgili olmalı (%28)”, “Etik
kurallara bağlı olmalı / Vicdanlı gazetecilik yapmalı (%18)”, “Hekimden aldığı
bilgiyi halk diline dönüştürebilmeli (%12)”, “Muhabir birden fazla alana
bakmamalı / Uzmanlaşmasına izin verilmeli (%12)”, “Konuyu sevmeli (%8)”
şeklinde sıralanmaktadır.
Öte yandan sağlık konulu yayınları vatandaşların nasıl takip
etmeleri gerektiğine ilişkin görüşler de alınmıştır. Bu bağlamda vatandaşların
daha dikkatli, seçici, şüpheci olması ve bilginin doğruluğunu araştırılması
görüşleri öne çıkmıştır.
Kişisel Deneyimler
Proje kapsamında görüşülen sağlık profesyonellerine kendi
kişisel medya deneyimleri de sorulmuştur. Böylece bu kişilerin “genel
kanaatlerinin ötesinde” daha doğrudan yanıtlarına ulaşılmak istenmiştir.
Görüşülen kişiler arasında herhangi bir programa katılma nedeniyle herhangi bir
şekilde maddi (para alıp verme) ilişkinin gündeme geldiğini söyleyen dört kişi
bulunmaktadır.
Programdan sonra kendilerine az ya da çok herhangi bir geri
dönüş (övgü, şikâyet, hasta, müşteri vs.) olup olmadığı konusunda “Hayır, olmadı”
diyen yalnızca altı kişi vardır. Diğerleri herhangi bir geri dönüş olduğunu
belirtmişlerdir.
Medya içeriklerinden etkilenerek kendilerine başvuran hasta
durumu sorulduğunda ise %70’i “Evet, elbette var”, %11’i “Var ama sayısı çok
değil”, %6’sı “Bana yok ama başkalarına gelenler olduğunu duyuyorum” demiştir.
Medya içeriklerinden etkilenerek kendilerine gelen
hastaların doğru bilgiyle gelmediklerini söyleyenlerin oranı %29’dur.
Bu bulgular da sağlık konulu yayınların toplum üzerindeki
etkilerinin izlerinin görülmesi ve olumsuz eleştirilerin bir kez daha
anlaşılması adına önemli görülmektedir.
Görüşülen medya profesyonellerinin de kişisel medya
deneyimleri ayrıca sorulmuştur. Bu sayede doğrudan kendilerinin yaptıkları
işler sorgulanmıştır. Buna göre kendi haber, yazı ya da programlarında konu
seçimini nasıl yaptıkları sorulduğunda “Gündemdeki konulara göre seçerim
(%57)”, “İzleyiciye / okura göre seçerim (%24)”, “Konunun halkı bilgilendirici
nitelikte olmasına bakarım (%22)”, “Biz, editörler seçeriz (%22)”, “Konunun
ilginçliğine, haber değerine göre seçerim (%14)”, “Bilimsel konuları tercih
ederim (%14)” görüşleri öne çıkmıştır.
Kaynak kişi ya da konukların seçiminde dikkat edilen
noktalar bağlamında “Uzman, bilgili olmalı / Alanında en iyi olmalı (%60)”,
“Akademisyen olmalı (%20)”, “Güvenilir olmalı / Şaibeli olmamalı (%18)”
görüşleri daha çok dile getirilmiştir.
Dil ve üslup konusunda “Açık, net ve yalın olmalı (%73)”
görüşü ön plandadır.
Görsel malzeme seçiminde “Metne uygun olmalı (%36)”,
“Rahatsız edici olmamalı (%24)” görüşleri öne çıkmaktadır.
Editöryal bir süreç ya da denetimin söz konusu olduğunu söyleyen
katılımcı sayısı ise 15’tir.
Sağlık yayınlarıyla ilgili olarak herhangi bir geri dönüş ya
da tepki olup olmadığı sorusuna yalnızca bir kişi “Hayır, olmuyor” derken, diğer
yanıt verenlerin tümü bir şekilde bir geri dönüş olduğunu ifade etmişlerdir.
Yayınlarla ilgili herhangi bir dava sürecinin yaşanıp
yaşanmadığı sorulduğunda ise yanıt verenler arasından 10 kişi başından böyle
bir olayın geçtiğini ifade ederken, 23 kişi de bu tür bir olayla
karşılaşmadıklarını söylemiştir.
[1] “Halkın Yararı İçin
Sağlık Haberciliği Bildirgesi” (T.y.). 10 Ocak 2013 tarihinde şu adreste
erişilmiştir: http://www.esamder.org.tr/bildirgedetay.asp?bildirgeID=120;
Sütlaş, 2007a: 354-356.